11 Mart 2025
21YYTE.ORG Fikir Tankı İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde Menfur Olay…

İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde Menfur Olay…

3 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
Berkin Elvan cinayetinin savcısı İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz 31 Mart 2015 günü 12:36 sularında yasadışı sol bir örgüte mensup silahlı iki kişi tarafından adliyedeki ofisinde rehin alındı. Aralarından Türkiye Barolar Birliği Başkanı, İstanbul Barosu Başkanı ve Avukat Turgut Kazan’ın da yer aldığı muhtelif kişiler adliyeye gelerek rehin alma eyleminin barışçı şekilde sonlandırılması için gayret sarf ettiler. Ancak görüşmelerden sonuç alınmadığı ortaya çıktı. Bundan sonraki haberler ise karmaşık. Resmi açıklama bir avukatın içeriyle konuştuğu sırada silah sesleri duyulması üzerine emniyet birimlerinin harekete geçtiği ve eylemcileri etkisiz hale getirdiği, bir diğer versiyonu ise eylemcilerle müzakere edilirken odada sis bombası patlatıldığı, ardından birkaç dakika silah sesleri geldiği şeklindedir. http://www.hurriyet.com.tr/gundem/28610499.asp Evladını kaybeden Sami Elvan eylemcilere “Oğlum öldü ama başka biri ölmesin. Savcı serbest bırakılmalı.Kan kanla yıkanmaz” şeklinde çağrıda bulunmasına karşın olay bu aşamaya varmıştır.(http://www.mynet.com/haber/guncel/berkin-elvanin-babasi-sami-elvan-savcinin-rehin-alinmasiyla-ilgili-konustu-1772930-1) Başbakan Ahmet Davutoğlu ise olayın ardından yaptığı açıklamada olayın içeriğinin yanısıra önümüzdeki seçim dönemini önemseyen açıklamada bulundu. Hatta daha da ileri giderek CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu saldırı üzerinden hükümeti yıpratmakla suçladı. Sözkonusu menfur olayın rahmetli Berkin Elvan’ın terör mensubu olarak gösterilmesi, annesinin miting alanlarında yuhalatılması ve Türkiye’de son oniki yılda giderek bozulan huzur ve güvenlik ortamının bir sonucu olup olmadığına hiç değinmedi. Olayın siyasi boyutu ilgili çevrelerde kuşkusuz tartışılacaktır. Ancak üzerinde asıl durulması gereken konulardan biri ise güvenlik ve istihbarat boyutudur. Silahlar Çağlayan Adliyesi’ne nasıl sokulmuştur? MİT İstanbul Bölge Başkanlığı ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat ve Terörle Mücadele Şubeleri bu sınavı da geçememiştir. Dolayısıyla yöneticileri ve sorumlular hakkında bir an önce gereken işlem yapılmalıdır. Mayıs 2010’dan itibaren milli niteliği erozyona uğratılarak AKP iktidarının arka bahçesi haline getirilen ve AKP’den milletvekili aday adayı olmak üzere istifa edip bir ay sonra tartışmalı bir kararla görevine iade edilen bir Müsteşarı ve arkadaşlarını artık sırtında taşıyamamaktadır. Aslında özetle ithal yöneticileri MİT’i giderek yeteneksiz ve beceriksiz bir kurum haline getirmiştir. Türk halkının artık MİT’e ve yöneticilerine güveni kalmamıştır. Zira Çağlayan Adliyesi’nde eylemin örgütsel bir boyutu bulunmaktadır. MİT’in en önde gelen görevlerinden biri terörle mücadele etmek, terör örgütlerine sızmak, örgütlerin devlete, ülkeye ve vatandaşlara yönelik eylemlerini önceden tespit ederek önlem alınması için emniyet ve güvenlik birimlerine bildirmektir. MİT Karargahı ve İstanbul Bölge Başkanlığı bu tür bir eylem yapılabileceği yönünde istihbarat elde etmiş midir? Ettiyse bu bilgiyi ilgili emniyet ve güvenlik birimleriyle paylaşmış mıdır? Böyle bir eylem gerçekleştiğine göre gerekli emniyet ve güvenlik tedbirleri alınmamıştır. Öyleyse ne MİT ne de Emniyet’in istihbarat ve terörle mücadele birimleri görevlerini yerine getirmemiş demektir? Demokratik bir hukuk devletinde görevi karşılığı maaş alan kamu görevlilerinin bu görevlerine yerine getiremedikleri takdirde akıbetlerinin nasıl olması gerektiğinin cevabı mevzuatta yer alıyordur…
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *