Dr. Muhammet KEMALOĞLU
Gazi Binbaşı
DEM Partili Sırrı Sakık'ın Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) kürsüsünden sarf ettiği, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucularını, ordusunu, meşru devlet kurumlarını ve asil Türk milletini hedef alan o alçakça ve hadsiz sözler, siyasi tarihimize kara bir leke olarak geçmiştir. Bu ifadeler, basit bir siyasi eleştiri değil, düpedüz bir düşmanlık, bölücülük ve yıkım manifestosudur! Milletin vicdanını kanatan, milli onuru ayaklar altına alan bu ihanet dilinin kaynağı bizzat Sakık’ın ağzından şu şekildedir:
“Asıl alçaklık nedir biliyor musunuz? Ülkeyi birlikte kurduktan sonra dönüp Kürdü yok sayanlar alçaktır. Bir halkını dilini yasaklayanlar alçaktır. Bir halkın haklarını gasp eden alçaktır. Kim alçaktır biliyor musunuz? On binlerce Kürdün faili meçhul cinayetler ile katleden bunlara ses çıkarmayanlar alçaktır. Üç bin beş yüz Kürdün köyünü yakanlar alçaktır. Ölümler sürsün isteyenler alçaktır. Savaş devam etsin diyenler alçaktır. Kürdün bir çakıl taşı olmasın isteyenler alçaktır. Kim ki bize alçak diyorsa alçağın en büyüğü de odur.”
Bu ağır ithamlar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin şerefini hiçe sayan, milletin ortak iradesine cephe alan, hukuki ve ahlaki hiçbir zemine dayanmayan bir ihanet beyanıdır! Sakık, milletin kürsüsünü kullanarak devlete teröristlerin ağzıyla saldırma cüretini göstermiştir. Bu eylemin her bir zerresi, en ağır cezai müeyyideleri ve siyasi kınamayı hak etmektedir.
I. Hukuki Boyut: Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne Karşı İşlenen Suçlar ve Ağırlaştırılmış Sicil
Sırrı Sakık'ın bu sözleri, yalnızca ifade özgürlüğü sınırlarını aşmakla kalmayıp, Türkiye Cumhuriyeti'nin milli güvenliğini, toplumsal huzurunu ve yasal düzenini doğrudan hedef almaktadır. Milletvekili sıfatının arkasına sığınarak işlenen bu suçlar, dokunulmazlık zırhını derhal kaldırmayı gerektirmektedir.
A. TCK ve TMK Kapsamında Açıkça Suç Teşkil Eden İfadeler
Sakık'ın, Devleti, kurucularını ve politikalarını "alçaklık" ile nitelendirmesi, aşağıdaki suçların en ağır şekilde oluşumuna kapı aralamaktadır:
1. TCK Madde 301 (Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin Kurum ve Organlarını Alenen Aşağılama): Devleti, kurucularını ve kurumlarını "alçak" ilan etmek, bu maddenin en açık, en pervasız ihlalidir. Bu, devleti bir suç örgütü gibi gösterme, meşruiyetini sıfırlama kastını taşımaktadır. Sakık, Türkiye Cumhuriyeti'nin varlık sebebine saldırmaktadır.
2. TCK Madde 216 (Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama): "Kürdü yok sayanlar alçaktır" gibi ifadelerle, toplumun bir kesimini diğerine karşı kışkırtmak, tarihsel iddialar üzerinden kutuplaşmayı derinleştirmek ve ayrımcılığı körüklemek, toplumsal barışı dinamitleyen tehlikeli bir tahriktir. Bu dil, nefret söylemini Meclis zeminine taşımaktadır.
3. TMK Madde 7/2 (Terör Örgütü Propagandası Yapmak): Sakık'ın "faili meçhul cinayetler", "köy yakmalar", "savaş devam etsin diyenler" gibi iddiaları ve devlet kurumlarını "katil" gibi gösterme çabası, terör örgütlerinin devleti gayrimeşru kılmak için yıllardır kullandığı söylemlerle birebir örtüşmektedir. Bu, bölücü örgütlerin ajandasını siyasi bir platformdan yayma eylemidir.
B. Cezai Suçlamalar ve Hukuki Süreçler (Sakık'ın Hukuki Sabıkası)
Sakık'ın düşmanlık dili, yalnızca söylemde kalmamış, geçmişteki eylemleriyle yargı kararlarına konu olmuştur; bu, şahsın siyasi kariyerinin bir parçası olarak sistematik bir hukuka aykırılık içinde olduğunu kanıtlamaktadır. Sabıka kaydı, sözlerinin ardındaki zihniyeti gözler önüne sermektedir:
• "Örgüte Yardım ve Yataklık" Cezası: Basın açıklaması nedeniyle yargılandığı davada Eylül 2020 tarihinde 5 yıl 10 ay hapis cezası aldığı kamuoyuna yansımıştır. Bu ceza, eylemlerinin sadece siyasi eleştiri olmadığını, somut örgütsel faaliyetlerle ilişkilendirildiğini ispatlamaktadır.
• Askeri Alenen Aşağılama Cezası: Yaptığı bir konuşma nedeniyle Ekim 2015 tarihinde 7 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılmıştır. Bu, Türkiye Cumhuriyeti'nin ordusuna yönelik düşmanca tutumunun yargı kararıyla tescillendiği anlamına gelmektedir.
• Türk Milletini Aşağılama (TCK 301): 2 Nisan 2015 tarihinde, 2014 Newroz'unda HDP binalarına saldıranlara yönelik sarf ettiği "İt sürüleri, siz Mustafa Kemal'in değil askerleri generali olsanız ne yazar" gibi kurucu değerlere ve orduya hakaret içeren ifadeleri nedeniyle TCK 301'den yargılanmıştır.
• Silahla Tehdit Cezası: Siyasi kimliği dışında dahi, bir restoranda başka bir kişiyi silahla tehdit ettiği gerekçesiyle Aralık 2015 tarihinde 1 yıl 8 ay hapis cezası almış, ancak hükmün açıklanması geri bırakılmıştır. Bu, şahsın şiddete eğilimli karakterini ve yasalara olan saygısızlığını gözler önüne sermektedir.
II. Hainlik ve Bölücülük Açıklamaları: Terörün Siyasi Ayağı ve Sürekli Meydan Okuma
Sakık'ın düşmanlık dili, terör örgütlerinin siyasi taleplerini meşrulaştırma çabasıdır ve Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter yapısını, milli birliğini ve anayasal düzenini hedef almaktadır.
A. Bölücü/Tartışmalı Açıklamaları ve Eylemleri: Kurucu Değerlere Saldırı
Sakık, Meclis kürsüsünden yaptığı konuşmalarla, mensubu olduğu siyasi hareketin radikal ve bölücü taleplerini ısrarla dile getirmiştir. Bu, onun siyasi ajandasının temelini oluşturmaktadır:
• Cumhuriyet'in 100 Yılı ve "Kürt Katliamları" (Ekim 2023): Cumhuriyet'in 100. yıl dönümü gibi ulusal birliği pekiştiren bir dönemde dahi, Meclis'te "Bu Cumhuriyet'in yüzyıllık karanlığı. Yeni bir Cumhuriyet'i birlikte inşa edebiliriz." diyerek, devleti 100 yıldır süren "katliamların ve faili meçhul cinayetlerin" sorumlusu ilan etmiştir. Bu konuşma, Meclis'te çok sert gerginliğe ve Başkanvekili tarafından küfürlü tepkiye yol açmıştır; zira bu, Cumhuriyet'i topyekûn reddetme ve yeni bir siyasi düzen kurma arzusunun ilanıdır.
• Abdullah Öcalan ve Demirtaş Çağrısı (2023/2024): Siyasi krizin çözümünü defalarca terör örgütü lideri üzerinden şart koşmuştur. Sakık, "Demokrasinin Öcalan'ın serbest kalmasıyla olacağını savundu." ve "Siyasi krizin çözümü için defalarca İmralı kapılarının açılması ve Selahattin Demirtaş dahil siyasi tutukluların serbest bırakılması çağrısı yaptı." Bu, terörle mücadeleyi yürüten devlete karşı bir pazarlık dayatmasıdır ve terör örgütünün siyasi taleplerine meşruiyet kazandırma çabasıdır.
• Tarihsel Adalet ve "Kan" Söylemi (2023/2024): Vartinis Davası gibi olaylarda zaman aşımı kararlarına tepki göstererek, Meclis'ten iktidara yönelik olarak "Yargı da sizi aklasa sizin elinizde Kürt halkının kanı var" gibi çok ağır ifadeler kullanmıştır. Bu, yasama organı çatısı altında dahi, yargı ve yürütmeyi, etnik temelli "kan dökücülük" ile suçlama hadsizliğidir.
• Kayyum Uygulamalarına Tepki (2023/2024): Kayyum atamalarını "gaspçı," "hırsız" ve "yalancı" olarak nitelendirmiş; iktidarı, halkın iradesini tanımamakla suçlamış ve paraların "dağa" gönderildiği iddialarına sert bir şekilde karşı çıkmıştır. Bu, devletin teröre giden kaynakları kesme yönündeki meşru hamlelerini dahi en ağır hakaretlerle boşa çıkarma girişimidir.
III. Ahlaki, Manevi ve Siyasi Sorumluluk: Suskunluk, İhanete Ortaklıktır
Sırrı Sakık'ın ifadeleri, ahlaki bir çöküşü ve manevi bir saldırıyı temsil ederken, bu sözler karşısındaki sessizlik en az bu sözler kadar tehlikelidir ve kınanmalıdır. Milletin temsil makamı olan Meclis'te bu pervasızlığa sessiz kalmak, milli onura ihanettir.
Şimdi soruyoruz ve açıkça ilan ediyoruz: Her kim ki bu kürsüden millete ve kurucu değerlere savrulan alçakça iddia ve sözlere karşı net bir ses çıkarmıyorsa, gereken tepkiyi göstermiyorsa ve bu ihanet dilini Meclis'te kullananlara karşı hukuki ve siyasi gereğini yerine getirmiyorsa, o da en az bu sözleri sarf eden kadar sorumludur ve bu alçaklığa ortaktır!
Milli onurumuzun, devletimizin şerefinin ayaklar altına alındığı bu vahim anda tepkisiz kalanlar, bu ihanetin zımni destekçisi, ahlaki bir çöküşün temsilcisidir. Onlar, siyasi hesaplarını milli vicdanın üzerinde tutan, aydınlık bir gelecek yerine karanlığı savunan "ikinci bir Sırrı Sakık" zihniyetidir. Milli duruşu terk edenler, bu coğrafyada ya haindir ya alçaktır ya da terörün dolaylı destekçisidir. Bu sözler karşısında susan herkes, bu utanç defterine kendi adını yazdırmıştır! Bu, sadece siyasi bir tavır değil, vatanseverliğin ve milli onurun zorunlu kıldığı en temel duruştur.
SONUÇ
İhanete Karşı Acil ve Sert Müdahale
Sırrı Sakık'ın bu düşmanca sözleri karşısında Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin meşru kurumları, siyasi partiler ve Meclis yönetiminin derhal, tavizsiz ve en ağır şekilde harekete geçmesi zorunludur.
1. TBMM Başkanlığı ve Başkanlık Divanı'nın Yasal Görevi: TBMM İçtüzüğü hükümleri uyarınca, Sakık hakkında derhal ve en sert şekilde disiplin soruşturması açılmalı, milletvekilliği haysiyetini zedeleyen ve Meclis'in itibarını ayaklar altına alan bu sözler nedeniyle en ağır para veya kınama cezası uygulanmalıdır. Dokunulmazlık bu tür suçları korumaz!
2. Cumhuriyet Başsavcılığı ve Adalet Bakanlığı'nın Hukuki Yükümlülüğü: Başsavcılık, sözlerin TCK ve TMK kapsamında açıkça suç teşkil ettiği gerekçesiyle derhal soruşturma başlatarak, TCK 301, TCK 216 ve TMK 7/2 maddeleri üzerinden fezlekeleri hazırlamalıdır. Adalet Bakanlığı ise, Anayasa'nın 83. maddesi uyarınca, bu fezlekeleri Sakık'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması talebiyle gecikmeksizin TBMM'ye sunmalıdır. Hukuk devleti, kendi kurumlarına yönelen bu saldırıya en sert şekilde cevap vermelidir.
3. Siyasi Partiler ve Kamuoyunun Sorumluluğu: Tüm siyasi partilerin, bu ihanet diline karşı açık, sert ve net bir kınama bildirisi yayınlaması ve Sakık'ın sözlerine karşı Meclis'te etkin bir siyasi cephe oluşturması şarttır. Suskunluk, terörün siyasi ayağına verilen destektir ve bu vebalin altından hiçbir siyasi parti kalkamaz.
4. Sırrı Sakık'ın Partisi (DEM Parti) İçindeki Disiplin Süreci: Parti tüzüğü ve siyasi etik gereği, üyesinin Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne yönelik bu düşmanca dil nedeniyle derhal disiplin süreci başlatılmalı ve partiden ihraç edilmesi yönünde adımlar atılmalıdır. Partinin eylemsizliği, söz konusu düşmanlık manifestosunu zımnen onayladığı anlamına gelecektir.
Bu eylemler, sadece bir milletvekilini cezalandırmak değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin şerefini, kurucu değerlerini ve milli birliğini koruma iradesini tüm dünyaya ilan etme zorunluluğudur.