Bir büyük seçim arifesinde ABD de günlük yaşam her zamanki tekdüzeliğinde devam ediyor. İnsanlar erkenden kalkıyor. İşe gitmezden önce parklarda, göl ve nehir kıyılarında koşuyor. Kulaklarında kulaklık, müzik dinliyor.
Herkes kendi başına bir dünya. Görüntü kirliliği yaratan parti amblemleri ve bayraklar yok. Bağıra çağıra dolaşıp, marş, türkü veya koşula özel bestelenmiş şarkılar çalan seçim minibüsleri yok. Kahve köşelerinde oturup siyaset tartışan, sonunda kavga edip ayrılan insanlar da bulmak mümkün değil. Ancak akademik çevrelerde dostunuz, meslektaşınız varsa o zaman bir siyasi mesajı çeşitli boyutları ile ama o da karşınızdakinin siyasi tercihini sorgulamadan veya öğrenemeden konuşabiliyorsunuz.
Amerikalı seçmen önce ABD, kendi eyaleti ve mahallesi ile ilgili. Sokaktaki sıradan adamın ABD dışında olanlara ilgisi, kendisi için aidiyet gördüğü gelişmelere bağlı. Ukrayna göçmenlerinin evlerinin önünde Ukrayna bayrakları asılı. Bunlara “vay nasıl Amerikan bayrağı dururken, Ukrayna bayrağı asarsınız?” diye çıkışan yok. David yıldızlı İsrail bayraklarının asılı olduğu evlerde ki “İsrail’i destekliyoruz” tabelaları, biraz anti semitik saldırı endişesi taşıyor gibi ama korkusuz. Semt sakinlerinin parti tercihleri ise bazı evlerin çimleri üzerinde boy gösteren “Trump-Vance” veya “Harris-Wals” bayrak desenli tabelalardan anlaşılıyor. ABD de kendini sessiz ve rahatsızlık vermeyen bir görsellikle ifade etmenin huzur verici bir yanı var. Ancak bu orada toplumun tam tamına yarıdan bölünmüş olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Seçimi bıçak sırtında kazanan Trump olursa, büyük bir zafer ilan edecek. Harris kazanırsa, Trump’ın sözel saldırılarının ölçüsünü şimdiden tahmin etmek kolay değil. Ama her hal ve şart altında oylar birçok yerde tekrar, tekrar sayılacak ve nihai sonucun ilanı gecikecek.
Göçmen sorunu, kürtaj hakkı, dayanağını Amerikan anayasasından alan otomatik ateşli silahlara kolay erişimin yarattığı kitlesel cinayetler, anti semitizm ve ırkçılık kadar bu seçim döneminde kamu bürokrasisinin ciddi sorunları gündemde. Yeniden teşkilatlandırılması gereken polisin öfke kontrol eğitimi ile gizli servisin yeterlilik ve yetkinliği bunun başında geliyor. Ayrıca ABD Yüksek Mahkemesinin(Supreme Court) siyasileşmesi, kuvvetler ayırımın değerini çok iyi takdir edip, anayasal bir yükümlülük olarak uygulayan ABD’de şimdi büyük bir sorun. Seçim kampanyasında dile getirilen ekonomik sorunlara gelince, gündem yine yüklü, yine çözüm zorlayıcı.
Harris’in “Hayat Pahalılığı” Programı
Tüm eleştirilere rağmen Biden’ın başkanlık döneminde önemli ekonomik başarılar elde edildi. ABD Merkez Bankasının (FED) çalışmasına hiç müdahale etmeyen ABD başkanlık geleneği, Covid döneminin nakit ihtiyacını karşılamak için yapılan ödemeler hariç, enflasyon denetimi için ipleri tamamen FED yönetimine bıraktı. Bu nedenle yüksek faiz oranları, borçlanmayı pahalı hale getirse bile işsizliği arttırmadan, enflasyonu makul sınırları içine çekmeyi başardı. Ama zengin-yoksul uçurumunu kapayacak önlemler pek alınamadı. Bu nedenle Harris-Wals ekibi olumlu bir zeminde, eksik kalanlar üzerinden kampanya yürütüyor. Düşük enflasyona rağmen yüksek olduğu düşünülen gıda ve konut fiyatları enflasyonu “Hayat Pahalılığı” programının odağında yer alıyor. Şimdi Harris-Wals ikilisi özellikle kararsız seçmeni, yapacaklarının doğru olduğuna ikna etme çabasında. Tabii ABD de seçmen, ne kadar yoksul olursa olsun bizde olduğu gibi seçim öncesinde dağıtılan erzak paketlerini, beyaz eşya kutularını bilmez ve istemez. En azından henüz buna başlanmadı. Hoş bazen acaba Trump, Başkanlık döneminde G20 zirvelerine ve NATO toplantılarına gide gele bu tür seçim stratejilerini Erdoğan’dan nasıl öğrenmedi diye merak ediyorum. Putin’e, Modi, Orban ve Erdoğan’a pek öykünen Trump’ın seçmene oy karşılığı ulufe dağıtma konusunda elini tutan şey, yine Amerikan toplumunun şifrelerinde gizli olmalı. Ama Trump-Vance ikilisi şimdi Harris’in “Hayat Pahalılığı” Programına veryansın ediyor.
Programın siyasi rekabet boyutu ötesinde taşıdığı sakıncalara aklı başında itirazlar da geliyor. Bunlar, Harris’in ekonomik stratejisinin kolay anlaşılırlığını kabul etmekle birlikte, enflasyonu indiği noktadan daha aşağı çekmeye çalışmanın durgunluk riskine işaret ediyor. “Hayat Pahalılığı” ile mücadele, her iktidar döneminin hedefinde. Ekonomik olmaktan öte bir sosyal politika. Hatırlanacak olursa, bundan tam 2 yıl önce yani Ağustos 2022 de Biden yönetimi bir “Enflasyonu düşürme Yasası” (The Inflation Reduction Act) çıkarmayı başarmış, üstelik bunu iklim değişikliği gündemi, yeşil enerji ve enerji verimliliği hedefleri ile bütünleştirmişti. Yasa 369 milyar Dolar’lık bir fonun temiz enerji üretimi için tahsisini öngörmüş, yerel yönetimlerin bu yöndeki faaliyetlerini hızlandırmak için bir de “Alt Yapı Yatırımı ve İstihdam (The Infrastructure Investment and Jobs Act) Yasası çıkararak, istihdam dostu stratejilerden ayrılmamayı zorunlu hale getirmişti. Şimdi asıl soru Harris-Wals programının bu iki sütun üzerine ne inşa etmek istediği ile ilgili hale gelmiş durumda.
“Düşük Maliyet Ekonomisinin” Hedefleri
Harris-Wals ekibi şimdi dört ana başlık altında, gıda, konut ve sağlık maliyetleri ile düşük gelir dilimleri üzerindeki vergileri düşüreceğini anlatıyor. Ama enflasyonu düşürmek artık ABD de yasal bir zorunluluk olduğuna göre, enerji maliyetlerinden bağımsız olamayacak maliyetleri düşürmek için başka nelerin yapılacağı pek belli değil. Kongre’den geçerse Amerikan Maliyesi (IRS) vergi indirimi, affı ve vergi iadeleri ile düşük gelir gruplarını rahatlatabilir. Ama bu adımların ABD deki geleneksel bütçe açığını daha fazla büyütmemesi ve yönetimi “borç tavanına” çarptırmaması için bir şekilde telafi edilmesi gerekir. Harris yönetimi bunu nasıl yapacak? Trump taraftarları zengine vergi indirimi yapılacak diye Trump’ı desteklerken, yüksek gelir gruplarına vergi artışı yapılacağı haberi Harris ekibi için bir zorluk. Demokratların yeni vergi tipi arayışı içinde olduğu haberleri bile şu anda ABD de bir endişe. ABD seçmeninin çoğu vergi ödemekten hoşlanmıyor.
Öte yandan ABD de halen önemli bir konut sıkıntısı var ve bu yüzden konut fiyatları yüksek. 4-7 milyon konut açığı olduğu daha yeni açıklanmış durumda. Tabii konut fiyatları konut vergileri yüksek olduğu için olabileceğinden daha az yüksek. Çünkü yüksek konut vergileri konut talebini zaten sınırlı olan arz karşısında frenlemekte. Konut vergileri ise yerel kararla belirlenen vergiler. Düşük faizli konut kredisi mi verilecek? Harris bunu yapmazdan önce herhalde Clinton döneminde ABD ekonomisini krize sokan Rehin(Morgage) krizini hatırlamalı ki, kaş yapayım derken göz çıkarılmasın. Eyaletlere konut fonu oluşturmaları için söz verilen 40 milyar Dolar’ın yeterli olup olmayacağı ve nasıl dağıtılacağı ise belirsiz.
Ya Harris ekibi gıda fiyatlarını nasıl düşürmeyi başaracak? Türkiye’ye göre fevkalade düşük olan gıda fiyatlarına narh koyma fikri tam bir ucube. ABD fiyat denetimlerinin serbest piyasa ruhu ile bağdaşmayacağı bir ülke. İthalatın teşviki bilinen bir yöntem. Ama Amerika hala büyük bir tarım ülkesi. Bunun şüyuu bile Orta Batı’daki tarım üreticilerini Harris’in aleyhine çevirir.
Sağlık hizmetlerinde pek fazla bir şey yapılması gerekmiyor. “Karşılanabilir Sağlık Yasasının”(Affordable Health Act) yeniden yürürlüğe girmesi yardımcı olur. Bu Harris yönetiminin Obama döneminden devir alabileceği doğal bir miras. Ama bunu da ancak Demokratlar Kongre’de de çoğunluğu elde edebilirlerse yürürlüğe sokabilirler. İşte size seçimlere giderken ABD deki genel tablo.