Dr. Muhammet KEMALOĞLU
GAZİ BİNBAŞI
“Sözlerimde yanlış var mı? Türk beğleri, millet, işitin!”
Bilge Kağan
(Kaynak: Orhun Yazıtları – Kül Tigin Yazıtı, Güney Yüzü (Çeviri: Muharrem Ergin, “Orhun Abideleri”, 1970)
GİRİŞ
Son günlerde bir oldu bittiyle fiilen oluşturulan "Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu" adlı yapının ismi, ilk bakışta toplumsal birlik, barış ve anayasal değerleri çağrıştırmaktadır. Ancak içeriğine ve hedeflediği konulara bakıldığında, bu komisyonun isminin ötesinde bir rol oynamaya aday olduğu görülmektedir. Bu yazı, söz konusu komisyonun adı altında meşrulaştırılmaya çalışılan sürecin, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın temel ilkeleriyle ne kadar örtüşüp örtüşmediğini sorgulamakta ve terör örgütlerinin kavram manipülasyonu yoluyla yürüttüğü ideolojik faaliyetleri açığa çıkarmayı hedeflemektedir. Bu komisyon, adı itibarıyla asil değerleri simgelerken, barındırdığı niyetler ve muhatapları nedeniyle tehlikeli bir paradoksun temsilcisi konumundadır. Bu durum, Türkiye'nin üniter yapısına yönelik tehditlerin artık yalnızca fiziki değil, aynı zamanda kavramsal ve ideolojik bir boyuta ulaştığının da kanıtıdır.
1. "Milli Dayanışma", "Kardeşlik" ve "Demokrasi" Kavramları Anayasa’da Var mı?
Bu kavramlar, zaten Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın temelinde yer almaktadır. Anayasal düzende bu değerlere yer verilmiş olduğundan, bu kavramlar üzerinden yeni yapılar kurmak, anayasa dışı niyetleri gizleme aracı haline gelebilir. Anayasa'nın başlangıç ilkeleri, bu kavramların evrensel değerler olmasının ötesinde, Türk milletinin tarihi ve manevi değerleri, Atatürk milliyetçiliği ve inkılaplarıyla sıkı sıkıya bağlı olduğunu açıkça belirtmektedir. Terör örgütlerinin bu kavramları kullanması, Anayasa'nın belirlediği bu çerçeveyi hiçe saymakta, bu nedenle samimi bir demokratik talepten ziyade, parçalanmaya yönelik bir maske olarak ortaya çıkmaktadır.
Milli Dayanışma: Anayasa'nın başlangıç kısmında: “Topluca Türk vatandaşlarının milli gurur ve iftiharlarda, milli sevinç ve kederlerde, milli varlığa karşı hak ve ödevlerde... ortak olduğu…” Bu ifade, milli dayanışma kavramını doğrudan tanımlayan bir anayasa hükmüdür. Bu tanım, terör örgütünün etnik temelde dayattığı ayrışmacı dayanışma anlayışından tamamen farklıdır. Anayasa'nın tarif ettiği milli dayanışma, tüm vatandaşların ortak kader ve ülkü birliğine dayanırken, terör örgütünün "dayanışma" söylemi etnik aidiyet üzerinden bir ayrışmayı hedeflemektedir.
Kardeşlik: Yine Başlangıç kısmında yer alan şu ifade, anayasal kardeşlik anlayışını yansıtır: “…birbirinin hak ve hürriyetlerine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik duygularıyla… huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu…” Bu cümleyle Anayasa, kardeşliği sadece bir toplumsal ideal değil, aynı zamanda anayasal bir çerçeve olarak sunmaktadır. Anayasa'nın başlangıç metninde geçen "Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü" koruma amacı, terör örgütünün savunduğu ayrılıkçı sözde "kardeşlik" söyleminin sahteliğini ortaya koymaktadır.
Demokrasi: Anayasa'nın temel maddeleri demokrasiyi açık şekilde tanımlar:
- Madde 2: Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.
- Madde 6: Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir.
Bu bağlamda, demokrasi, Türkiye Cumhuriyeti'nin varlık ve meşruiyet temelidir. Anayasa'nın başlangıç ilkelerinde belirtilen "hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı" vurgusu, terör örgütünün silahlı eylemlerle ve anayasa dışı taleplerle demokrasi arayışı maskesi takmasının gayrimeşru olduğunu gözler önüne sermektedir. Türkiye'de demokrasi, milletin egemenliği ve devletin bütünlüğü üzerine kurulmuştur; terörist eylemlerle pazarlık edilerek elde edilecek bir kavram değildir.
2. Türkiye bu kavramlar olmadan mı yönetilmektedir ki böyle bir Komisyona ihtiyaç duyulmaktadır?
Elbette Türkiye Cumhuriyeti, bu kavramlarla yönetilmektedir. Anayasa ve yasal düzen, “milli dayanışma, kardeşlik ve demokrasi” ilkelerini zaten içermektedir. O halde bu kavramlar etrafında yeni bir komisyon kurulması, bazı anayasal olmayan amaçların bu kavramlar üzerinden örtülmeye çalışıldığı ihtimalini gündeme getirmektedir. Bu komisyonun adıyla yaratılan “birlik ve barış” algısı, içerdiği siyasi ve anayasal riskleri görünmez kılmak için kullanılabilir. Burada dikkat çeken unsur, bu yapının içerik olarak anayasal yetkisi olmayan, belirsiz hedeflerle oluşturulmuş, PKK ve uzantılarının siyasal taleplerini meşrulaştırmayı amaçlayan bir platform olabileceğidir. Bu girişim, mevcut anayasal düzenin yetersiz olduğu algısını yaratma ve bu yolla devletin içinden bir anayasa dışı pazarlık kapısı açma amacını taşımaktadır.
3. Terör Örgütlerinin Kavramları Araçsallaştırması: PKK Örneği
Terör örgütleri, özellikle PKK ve onun siyasi uzantıları, kamuoyunda olumlu çağrışımlar yapan kavramları silah bırakma ve meşruiyet kazanma maskesi olarak yıllardır kullanmaktadır. Bu kavramlar örgütün gerçek hedeflerini gizlemek için bir paravan görevi görmektedir (Terör örgütleri fiziki, finansal, sanal, bilişsel güvenli alanlar yaratarak ve bu güvenli alanlarda terör eylemlerini örtülü bir şekilde kamuoyuna sunarak karşılaşacakları meşruluk krizlerini azaltmayı hedefler. Demokratik toplumlar için önem taşıyan “Eşitlik, Kardeşlik, Demokrasi, İnsan Hakları, Barış, Diyalog, Çözüm” gibi kavramların istismarı, terör örgütleri için kısmen bilişsel güvenli alanlar yaratarak kamuoyunun yanıltılmasını amaçlar). PKK’nın sıkça kullandığı kavramlar şunlardır: Eşitlik, Kardeşlik, Demokrasi, İnsan Hakları, Barış, Diyalog, Çözüm Süreci. Bu kavramlar, evrensel olarak kıymetli olsalar da, PKK’nın bu kavramları kullanımı, içerik olarak anayasa dışı, etnik temelli, ayrılıkçı ve terör meşrulaştırıcı hedeflerle yapılmaktadır. Örgüt, bu tür kavramlar üzerinden siyasi otonomi, anayasal kimlik değişikliği ve üniter yapının parçalanması gibi taleplerini gündeme getirmektedir. Bu kavramların bu şekilde araçsallaştırılması, terörist eylemlerin kılıfı haline getirilmiş, uluslararası kamuoyunda sempatizan kazanmak için bir propaganda aracı olarak kullanılmıştır.
4. PKK’nın Değişmesini İstediği Anayasa Maddeleri: Türkiye Cumhuriyeti’nin Temellerine Tehdit
PKK ve uzantıları, Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter yapısını, vatandaşlık tanımını, devletin ideolojik temelini oluşturan bazı anayasa maddelerinin değiştirilmesini uzun yıllardır talep etmektedir. Bu taleplerin yerine getirilmesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin anayasal olarak parçalanması anlamına gelir.
- Anayasanın Başlangıç Hükümleri, yalnızca bir metnin girişi olmanın ötesinde, devletin temel felsefesini, ideolojisini ve toplumsal sözleşmenin ruhunu barındırdığı için kritik öneme sahiptir. Bu hükümler, anayasanın diğer maddelerinin yorumlanmasında yol gösterici bir çerçeve sunar ve devletin demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti gibi vazgeçilmez niteliklerinin hukuki meşruiyetini güçlendirir. Özellikle terörist gruplar veya anayasal düzeni yıkmayı hedefleyen odaklar tarafından bu hükümlerin değiştirilmesi veya kaldırılması yönündeki talepler, doğrudan devletin kurucu iradesini, ülkenin bütünlüğünü ve milli kimliği hedef alır. Çünkü Başlangıç Hükümleri, hukuki bağlayıcılığı sayesinde, terör eylemlerini meşrulaştırmaya veya devleti parçalamaya yönelik girişimlere karşı en temel hukuki savunma hattını oluşturur. Bu nedenle, bu hükümlerin korunması, sadece bir metni değil, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti'nin varlık ve birlik zeminini korumak anlamına gelir.
- Madde 1 – Devletin Şekli: “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.” PKK, merkeziyetçi cumhuriyet yerine federal yapıya dayalı bir sistem ister. Bu talep, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu felsefesinin doğrudan reddidir.
- Madde 2 – Cumhuriyetin Nitelikleri: “Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.” Atatürk milliyetçiliği ve laiklik, PKK'nın ideolojik yapısıyla çelişmektedir. Özellikle etnik temelli kimlik siyaseti Atatürk milliyetçiliğini reddeder.
- Madde 3 – Devletin Bütünlüğü, Resmî Dili, Bayrağı, Marşı ve Başkenti: “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir...” PKK, “çok dilli” devlet, “özerk bölgeler” ve “milletler topluluğu” gibi fikirleri savunur. Bu maddeye doğrudan aykırıdır.
- Madde 4 – Değiştirilemeyecek Hükümler: “Anayasanın 1 inci, 2 nci ve 3 üncü maddeleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.” PKK ve bazı çevreler bu maddeyi de kaldırmak ister, çünkü yukarıdaki ilk üç maddenin kaldırılmasının önündeki en büyük engel budur.
- Madde 42 – Eğitim ve Öğrenim Hakkı ve Ödevi: "Türkçe'den başka, eğitim ve öğretim kurumlarında, Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulup öğretilemez" hükmüne PKK ve uzantıları karşı çıkarak, devletin eğitimdeki birleştirici rolünü reddetmekte ve anayasal bütünlüğü bozmayı hedeflemektedir. Bu karşı çıkışın temelinde, Kürtçe'nin bir kimlik unsuru olarak eğitimi, ayrılıkçı siyasetin bir parçası ve propaganda aracı olarak kullanma amacı yatmaktadır.
- Madde 66 – Türk Vatandaşlığı: “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.” Bu madde, PKK'nın en çok karşı çıktığı maddelerden biridir. Çünkü örgüt, etnik kimliklerin ayrı ayrı tanımlanmasını ve “Türk” üst kimliğinin kaldırılmasını ister.
Bu maddelerin değiştirilmesini istemek, Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter, laik, demokratik yapısını tasfiye etmek, milletin ortak kimliğini parçalara ayırmak ve devletin temel varlık sebebini yok etmek anlamına gelir. Anayasa'nın başlangıç ilkelerinde geçen "Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü" koruma kararlılığı, bu tür taleplerin birer maske olduğunu ve devletin bekasına yönelik doğrudan bir tehdit oluşturduğunu göstermektedir.
SONUÇ
Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda zaten yer alan anayasal değerlerdir. Bu kavramların bir “komisyon” adıyla yeniden pazarlanması, halkın gözünde masum bir birliktelik algısı yaratma çabasıdır. Ancak arka planda bölücü taleplerin, etnik özerklik arayışlarının, anayasa değişikliklerinin gizlendiği görülmektedir. Bu tür oluşumlar anayasa dışı ve siyasi olduğu gibi, devletin üniter yapısına ve milli birliğine doğrudan tehdittir. Her Türk vatandaşının, Anayasa’ya ve Cumhuriyetin temel ilkelerine sahip çıkma, bu kavramların araçsallaştırılmasına karşı durma sorumluluğu vardır.
Anayasanın 1., 2., 3. ve 4. maddeleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin anayasal sigortasıdır. Bu maddelerin hedef alınması, doğrudan anayasal düzenin ortadan kaldırılması anlamına gelir. 66. madde ile tarif edilen “Türk milleti” kavramı, etnik değil, anayasal ve siyasal bir kimliktir. Bunu kaldırmak, milleti parçalara ayırmaktır. PKK'nın ve benzeri bölücü yapıların talepleri, barış ve kardeşlik kisvesi altında, Türkiye Cumhuriyeti'ni etnik temelde yeniden şekillendirme hedefi taşımaktadır. Bu nedenle bu tür oluşumlara karşı hukuki, siyasi ve toplumsal bilinçle karşı durulmalı; kavramlar, terörün dili değil, milli iradenin ve anayasanın diliyle savunulmalıdır.
Metin Hakkında Ortaya Atılabilecek İddialar ve Bu Eleştirilerin Neden Kifayetsiz Kaldığına Dair Bir Değerlendirme
Bu makalede dile getirilen sorular ve şüpheler, kamuoyunda zaten tartışılan, kaynakları ve dayanakları olan hususlardır. Ülkemizin birliği, güvenliği ve geleceği gibi hayati konularda sessiz kalmak, bir vatandaş olarak taşıdığımız sorumluluklarla bağdaşmaz. Tam aksine, doğru bilgiyi aramak, bölücü terörün gerçek yüzünü ortaya koymak ve bu tür konuları kamuoyu önünde tartışmaya açmak, vatanımıza karşı yerine getirmemiz gereken bir görevdir. Bu nedenle, bahsi geçen sorunların muhatabı olan yetkililer, var olan kaygı ve şüpheleri gidermek ve Türk milletini doğru bilgilerle aydınlatmak zorundadır. Eleştirel bir yaklaşımla ortaya konulan meşru sorular, asla düşmanlık veya suçlama olarak görülmemelidir. Tam tersine, bu sorular, milletin şeffaflık ve hesap verebilirlik taleplerinin bir yansımasıdır.
- "Milli Dayanışma" ve "Kardeşlik" Kavramlarının İstismar Edildiği İddiasına Karşı Getirilen Eleştirinin Kifayetsizliği: Bu iddiaya karşı, bir kavramın Anayasa'da yer almasının, o kavramın toplumda tam olarak işlediği anlamına gelmediği ve yeni bir mekanizma kurmanın meşru olabileceği savunulmaktadır. Ancak bu eleştiri, konunun temelini göz ardı etmektedir. Söz konusu kavramlar, Anayasa'nın başlangıç ilkelerinde, yani devletin ve milletin varlık sebebini açıklayan, yoruma kapalı temel metinlerde yer almaktadır. Anayasa'nın bu kısmı, salt bir ideal beyanı değil, devletin niteliklerini ve milli kimliğini tanımlayan bağlayıcı bir hükümdür. Bu nedenle, Anayasa'nın kendisinin bu temel değerleri zaten koruma altına almışken, "Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi" adı altında yeni bir yapı kurmak, mevcut anayasal düzenin yetersiz olduğu algısını yaratma ve bu yolla Anayasa dışı siyasal talepler için zemin hazırlama amacı taşımaktadır. Bu girişim, Anayasa'nın kendi iç tutarlılığına ve bağlayıcılığına şüphe düşürerek, barışçıl bir çaba olmaktan çok, Anayasa'yı safdışı etme girişimidir. Bu yüzden eleştiri, meselenin anayasal boyutunu ıskalamaktadır.
- "Komisyonun Gizli Amacı" İddiasına Karşı Getirilen Eleştirinin Kifayetsizliği: Bu iddiaya karşı, komisyonun amacının tamamen iyi niyetli olabileceği ve barışı tesis etmeyi hedeflediği savunulmaktadır. Ancak bu eleştiri, terör örgütünün tarihsel eylem ve söylem kalıplarını görmezden gelmektedir. PKK ve siyasi uzantılarının geçmişteki eylemleri, daima "diyalog" ve "barış" adı altında anayasal sistemin temelini sarsacak talepleri masaya getirme stratejisini izlemiştir. Örneğin, "Çözüm Süreci" adı altında yürütülen görüşmelerde örgüt, silah bırakma yerine, anayasal özerklik ve "resmi dil" statüsü gibi taleplerde bulunarak süreci sabote etmiştir. Bu tür bir "komisyon"un isminin, terör örgütünün siyasi taleplerini meşrulaştıran bir paravan olarak kullanılması, geçmiş tecrübelerle sabit bir gerçektir. Dolayısıyla, bu eleştiri, iyi niyetli bir varsayım üzerinden giderek, örgütün stratejik ve manipülatif doğasını göz ardı etmektedir.
- "Anayasal Kimlik" ve "Türk" Kavramının Yorumlanmasına Getirilen Eleştirinin Kifayetsizliği: Bu iddiaya karşı, "Türk" üst kimliğinin bazı vatandaşlarca etnik algılanması ve bu nedenle dışlayıcı olduğu savunulmaktadır. Ancak bu eleştiri, kavramın anayasal tanımı ile bireylerin öznel algısını karıştırmaktadır. Anayasa'nın açıkça tanımladığı bu vatandaşlık bağı, etnik kökeni ne olursa olsun tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını kapsayan bir siyasal kimliktir. Bu tanımı sorgulamak veya değiştirmek, milli birliğin temel direğini sarsmaktır. "Daha kapsayıcı bir tanım" arayışı, PKK'nın etnik kimlikleri ayrıştırma ve bu ayrışma üzerinden siyasal özerklik taleplerini meşrulaştırma hedefine hizmet etmektedir. Dolayısıyla, bu eleştiri, terör örgütünün ayrılıkçı hedeflerine dolaylı olarak hizmet eden bir argümanla, anayasal bütünlüğün korunması gibi hayati bir konuyu önemsizleştirmektedir.
- "Terör Örgütlerinin Kavramları Araçsallaştırması" İddiasına Getirilen Eleştirinin Kifayetsizliği: Bu iddiaya karşı, terörle mücadeledeki güvenlik odaklı yaklaşımın, meşru demokratik talepleri de bastırma riski taşıdığı öne sürülmektedir. Bu eleştiri, silahlı mücadele ile sivil siyaseti birbirinden ayırma konusunda temel bir hata yapmaktadır. Meşru siyaset, Anayasa'nın çizdiği sınırlar içinde, şiddete başvurmadan, siyasi partiler ve demokratik süreçler aracılığıyla yürütülür. Terör örgütlerinin temel vasfı ise, siyasi hedeflerine ulaşmak için silahlı şiddeti bir araç olarak kullanmalarıdır. Bir örgütün, elinde silah tutarken "demokrasi" veya "barış" demesi, bu kavramları kendi amaçları doğrultusunda araçsallaştırdığını ve samimi olmadığını gösterir. Bu yüzden, sivil taleplerle terörist manipülasyonu aynı kefeye koyan bu eleştiri, demokrasiyi ve barışı baltalayan asıl eylemi göz ardı etmektedir.
- "Değiştirilemez Maddeler" Üzerine Tartışmaya Getirilen Eleştirinin Kifayetsizliği: Bu iddiaya karşı, modern demokrasilerde anayasaların değişebilir olması gerektiği savunulmaktadır. Bu eleştiri, "değişebilirlik" ilkesinin mutlak olmadığı gerçeğini göz ardı etmektedir. Pek çok demokratik devletin anayasasında, devletin temel yapısını ve varlık nedenini korumaya yönelik değiştirilemez veya güçleştirilmiş maddeler bulunur. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın ilk dört maddesi de, devletin üniter, laik ve demokratik yapısını güvence altına alarak, bu temel niteliklerin siyasi pazarlıklara konu olmasını engellemektedir. Bu maddeleri kaldırmayı hedefleyen talepler, demokratik bir reform arayışı değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temel yapısını tasfiye etme amacını taşımaktadır. Dolayısıyla, bu eleştiri, anayasal bir rejimi koruma altına alan en temel ilkeleri bile sorgulayarak, ayrılıkçı taleplerin önünü açmaktadır.
KAYNAKÇA
- Akyol, T. (2016). Atatürkçülük ve Anayasa. Doğan Kitap, s. 120-135.
- Altunişik, M. B. (2022). Terörle Mücadelede Kavramsal Savaş: PKK ve Siyasi Söylemi. SETA Yayınları, s. 45-60.
- Ergin, M. (1970). Orhun Abideleri. Milli Eğitim Basımevi, Kül Tigin Yazıtı, Güney Yüzü çevirisi.
- Kurum, M. (2015). Terörist Örgütlerin Güvenli Ortamları ve Terörist Örgütler ile Mücadelede Güvenli Ortamları Hedef Alma Yaklaşımı: PKK Terörist Örgütü Örneği, Doktora Tezi, Kara Harp Okulu Savunma Bilimleri Enstitüsü Güvenlik Bilimleri Ana Bilim Dalı, s.102-133.
- PKK Yayın Organları: Bianet, ANF, Mezopotamya Ajansı gibi haber kaynaklarında yer alan siyasi söylem ve analizler.
- T.C. Anayasası (1982). 7 Kasım 1982 tarihli ve 17863 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.
- TBMM Tutanakları: Çözüm Süreci Görüşmeleri (2013–2015) kapsamında tutulan resmi kayıtlar.