12 Mart 2025
21YYTE.ORG Fikir Tankı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Yer Almadığı Türk Konseyi Zirvesi Astana'da Gerçekleşti

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Yer Almadığı Türk Konseyi Zirvesi Astana'da Gerçekleşti

5 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
Orta Asya gün geçtikçe uluslararası çıkar merkezlerinden biri haline gelirken ve büyük güçler Orta Asya devletleriyle ileri işbirliği adımları atma çabasındayken Türkiye elinde bulundurduğu kültürel ve ekonomik imkanları bitaraf ederek bölge siyasetinin dışında kalmaktadır. Siyasi ve iktisadi çıkarların takip edilmesinin ötesinde Orta Asya'daki soydaş ülkelerle kurulacak olan ilişkiler Türk dış politikasının önceliklerinden birisi olmalıdır. Astana ve Bişkek yönetimlerinin Rusya merkezli Avrasya Ekonomik Birliği'ne dahil olmaları, Türkmenistan'ın doğalgaz boru hatlarını Çin'e yöneltmesi, Özbekistan ile ise ilişkilerin durağan olmasının yanında ikili ilişkilerimizin en iyi olduğunu söyleyebileceğimiz Azerbaycan ile de Ermenistan sınırının açılması gündeme gelmiş ve ilişkiler zarar görmüştü. Küresel siyasette değeri artan Orta Asya ilişkilerin asgari düzeyde ilerleyişi devletlerarası platformları daha da önemli hale getirmektedir. Orta Asya ile ilişkilerin geliştirilmesine zemin olacak en önemli platform ise Türk Konseyi'dir. Geçtiğimiz yıl gerçekleşen 4. Zirve'ye Türkiye ev sahipliği yapmıştır ve zirvede Türkiye'yi dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül temsil etmiştir. Bu yılki zirveyse Kazakistan'ın başkenti Astana'da yapılmıştır. Zirveye Kazakistan, Kırgızistan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı düzeyinde katılım gösterirken Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Türkmen lider Kurbangulu Berdimuhammedov Zirve'ye katılmamıştır, Türkiye'yi temsilen TBMM Başkanı İsmet Yılmaz, Türkmenistan'ı temsilense Başbakan yardımcısı Sapardurdu Toulyev yer almıştır. Zirve'de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bulunmaması ise Türk Dünyası basınında önemsenmemiş ve olağan karşılanmıştır. Astana'da yapılan Zirve'yle birlikte Kazakistan Kazak Hanlığı'nın 550. yılını kutlamıştır. Kazak Hanlığı'nın 550. yaşının kutlanmasının Türk Konseyi zirvesine denk getirilmesi ise üye ülkeler ile Kazakistan arasında kökler üzerinden birlik ve beraberlik duygularının var olduğunu ortaya koymaktadır. Astana'da düzenlenen Zirve'de Nursultan Nazarbayev'in sözleri ön plana çıkmıştır. Kazak lider "Günümüzde ayrı bağımsız devletler halinde olan Türk devletleri halkları ve dünyada dağınık olarak var olan 200 milyon kişi savaşçı Türk soyundan gelmektedir ve 21. yüzyılda bu ayrı devletler işbirliği yürütmeli ve birlik içerisinde olmalıdır" demiştir. Kazak Hanlığının 550. yaşı kutlamasında ise Nazarbayev "Büyük Türk ülkesi (Turan) hepimizin ortak vatanıdır", "Çin'de, Avrasya'da ve Ortadoğu'da ortak köklerimiz var" ve son olarak sınırları kaldırarak "Türkler kültürel ve dilsel olarak Arktik Okyanusu'ndan Akdeniz kıyılarına değin bağlıdır" diyerek yerleşmiş olan "Adriyatik'ten Çin Seddi'ne" tanımlamasına katkıda bulunmuştur. Nursultan Nazarbayev'in verdiği bu tarihi demeçler ise Türk basınında hiç yer bulmamıştır. Fakat Türk basınından daha yakından takip eden Rus basını Nazarbayev'in sözlerini haberleştirmiş ve okuyucularına duyurmuştur. Zirve'de Türk Konseyi'nin geleceğine dair görüşler paylaşılmıştır. Geride bıraktığımız dönemde kurulan Türk Akademisi'ne öncülük etmiş olan Kazakistan Türk Kültür Mirası Vakfı için de adım atmıştır. Nazarbayev konuyla ilgili olarak "Bu tip kurumsallaşmalar üye devletlerin bütünleşmeye arzulu olduğunu göstermektedir ve Türk kültürünün gelişmesine katkı sağlayacaktır" demiştir. Kazakistan ve Azerbaycan liderleri N. Nazarbayev ve I. Aliyev Türk Konseyi'nin uluslararası konumunun yükseltilmesi konusunu gündeme getirdiler ve İslam İşbirliği Teşkilatı ve BM'de yer almanın önemini vurguladılar. Köklerimizin bir, ilişkilerimizin de durma noktasına geldiği coğrafyadaki bu önemli zirvede Türkiye'nin Cumhurbaşkanlığı düzeyinde temsil edilmeyişi oldukça vahim bir tablo ortaya koymuştur. Türk Dünyası ile ilişkilerin milliyetçi dış politika argümanı olarak kabul görmesi sebebiyle milliyetçiliği paylaşmayan iktidar, Türk Dünyası ile işbirliğini ve yakınlaşmayı gerekli görmemektedir. Halbuki fosil yakıt anlamında %90 üzerindeki bağımlılığımız ve ulaşılabilinecek olan pazar hesap edildiğinde petrol ve doğalgaz ihracatçısı Orta Asya ülkeleri ciddi çıkarları işaret etmektedir. Orta Asya ile yürütülecek olan ileri ilişkiler Afrika'da su kuyusu açmadan daha ileri bir siyasal hamle olduğundan Ankara'nın devletlerarası konumunu da ilerletecektir. Durum her yükselen gücün Orta Asya'da varlık çabası içerisine girmesi ve bizim mevcut varlığımızı tüketmemiz karşılaştırıldığında daha net anlaşılmaktadır. Milli dış politika takibi konusunda Orta Asya'nın ötesinde Karabağ, Türkmeneli ve Batı Trakya konularındaki halihazırdaki tutumlar durumun pek de şaşırtıcı olmadığını ortaya koymaktadır. Türk dış politikası tüm diplomatik enerjisini Ortadoğu'ya harcamaktadır. Bunun yanında el edilen fayda tartışmalıdır. Türkiye için hem kültürel hem de siyasi ve iktisadi mana içeren Orta Asya ile kurulacak ilişkilerde ise her gün geriye doğru gidilmektedir. Türkiye'nin takip ettiği bu dış politika "Batı'daki büyük kardeşin" önem vermemesi ve genç Orta Asya ülkelerinin her geçen gün küresel ve bölgesel büyük güçlerin nüfuzuna yol açmaktadır. Türk Konseyi çerçevesinde yürütülecek olan ilişkiler gayri-Türk nüfuza rakip olunabilmesiyle birlikte Orta Asya ülkelerinin de daha çok yönlü bir dış politika izleyebilmelerini ve herhangi bir büyük güce tam yaslanmamaları anlamına gelecektir. Son ciddi adımı Ahmet Yesevi Üniversitesi olan Türkiye, yürüttüğü dış politika ile Orta Asya'daki kardeş ülkeleri büyük güçlerin nüfuz politikalarına bırakmaktadır. Bu durumun değişmeyeceği ise Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Dışişleri Bakanı olduğu dönemde ün kazanan "Stratejik Derinlik" eserinde kaynaklanmaktadır. Başbakan, Orta Asya'yı, Hindistan, Tunus, Nepal ve Singapur gibi Asya ve Afrika ülkeleriyle bir tutarak "Yakın kıta havzası" demiş ve jeopolitik olarak üçüncü sırada yer vermiştir. Türkiye Cumhuriyeti'ni yöneten son dönem hükümetlerin bu gelenekten gelişi yıllar içerisinde Türkiye'yi Orta Asya'da dolayısıyla da kürsel siyasette ciddi, hissedilir kayıplara uğratmıştır. Dış politikadaki bu yerleşik algının değişmesi ve Türk Dünyası'nın gerekli alakayı görmesi acildir. 2016 yılındaki Türk Konseyi Zirvesi Kırgızistan'da gerçekleşecektir.
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *