
İran’ın derinleşen Suriye krizi konusundaki tutumu ilk günkü sıcaklığını koruyor. Suriye’de kimyasal silah kullanıldığı iddialarının hemen ardından ABD ve müttefiklerinin Suriye’ye yönelik olası bir askeri operasyon yapılması konusundaki tavrı, İran resmi makamları tarafından sert bir dille eleştiriliyor. Konuya ilişkin ilk dalga tepkiler dini lider Ali Hamaney, Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve dış işleri Bakanı Muhammed Zarif’ten gelmiş; dini lider Suriye’ye yönelik olası bir askeri operasyonun küresel ölçekte yansımaları olacağı konusunda uyarıda bulunmuştu. İkinci dalga tepkiler ise askeri kanattan geldi. İran Genelkurmay başkanı Hasan Firuzbadi, Devrim Muhafızları Komutanı Muhammed Ali Caferi ve Besiç Ordusu Komutanı Muhammed Rıza Nagdi yaptıkları açıklamalarda Suriye’ye yönelik olası bir askeri operasyonun İsrail’in ateşe atılması anlamına geleceğini farklı şekillerde tekrar ettiler. Üçüncü dalga tepkiler ise İran Meclisi’nden yükseldi. İran Parlamentosundan bir grup milletvekili Suriye parlamento başkanı Muhammed Cihad el'lahham ile görüştü. İran Meclisi milli güvenlik ve dış siyaset komisyonu başkanı Alaeddin Burucerdi, dün Suriye meclis başkanı ile yaptığı görüşmenin ardından basın mensuplarına verdiği demeçte, Suriye aleyhinde her türlü saldırı ve savaşın bölgede Suriye sınırlarını aşacağını ifade etti. İran dışişleri bakanlığının konuyla ilgili resmi açıklamaları ise Suriye’ye yönelik askeri bir müdahalenin uluslararası hukuk çerçevesinde ele alınması gerektiği, BM Güvenlik Konseyi kararı olmadan Suriye’ye askeri bir müdahalenin yapılamayacağı vurgusunu taşıyor. Bu çerçevede İran Dışişleri Bakanı Muhammed Zarif, BM güvenlik konseyi kararının gerektiğini ve konseyin de sadece özel durumlarda bir ülkeye karşı toplu saldırı kararı verebileceğini savunuyor.
İranlı asker ve siyasetçilerin açıklamalarına bakıldığında İran’ın Suriye’ye olası bir askeri müdahale konusundaki tavrının genel olarak ikili bir savunma stratejine dayandığı görülüyor. Bu stratejinin bir ayağını diplomatik diğer ayağını ise askeri söylemler oluşturuyor. İran dışişleri bakanlığı ve parlamentosu Suriye’ye askeri müdahale konusunda uluslararası meşruiyet temasını öne çıkartırken; askeri makamlar İsrail’e saldırı kartını oynuyor. İran’ın Suriye konusundaki değişmez tavrının yine iki nedene dayandığı görülüyor. Bu nedenlerin ilkini İran’ın Orta Doğu’da ABD ve İsrail’e karşı takındığı ideolojik duruş; ikincisini ise İran’ın ulusal güvenlik paradigmaları oluşturuyor. İran böylece ABD ve İsrail karşıtlığı üzerinden politik bir mevki elde ederken; ulusal güvenliğini sağlayabilmek ve dış politikadaki manevra alanlarını koruyabilmek için İran’dan başlayarak Lübnan’a kadar uzanan “direniş hattı/şii hilali” için Suriye’de Esad rejimini desteklemeye devam ediyor.
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *