
benzeri uluslararası dinci terör örgütlerine yönelik hava harekatı ile AKP’nin Suriye politikasının defin işlemi tamamlanmış oldu. Bundan dört yıl önce, Esat rejiminin birkaç hafta içerisinde devrileceği ve Şam’daki Emevi Camii’nde namaz kılacakları müjdesini veren Recep Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu ikilisinin siyasi ömrünün Suriye politikası ile yakından ilintili olduğu uzun süredir vurgulanıyordu. AKP’li liderlerin siyasi geleceklerinin hangi yönde ilerleyeceği önümüzdeki günlerde belli olacak… ***Ancak işlerin iyi gitmediği ortada. ABD ve Almanya’nın ülkenin güneydoğusuna konuşlu patriotları geri çekmesi, ABD’nin Türkiye ile Kırşehir’de dinci terör unsurlarını eğit-donat programına son vermesi,Pentagon’un Amerikalı pilotlara Suriye’ye hava harekatı yapanRus uçaklarından uzak durmaları talimatı verilmesi, Rus uçaklarının Türkiye’nin sınırlarını ihlal ederek “angajman kurallarını” kadük kılması yaklaşan kötü günlerin habercisi. NATO’nun uzaktan esip gürlemesi fazlaca anlam ifade etmiyor. Ukrayna’da sembolik konuşlanmaların ötesine çıkamayan NATO’nun Suriye konusunda AKP için Rusya ile karşı karşıya gelmesi beklenmiyor.*** Rusya’nın hava harekatı dolaylı olarak bölgede uluslararası dinci teröre silah, mühimmat, eğitim, barınma, tedavi, lojistik ve ulaştırma desteği veren AKP’yi de son derece zor durumda bıraktı soktu. Rusya’nın harekatı, sadece AKP’nin Suriye politikasını değil, Recep Tayyip Erdoğan’ın BOP Eşbaşkanlığı rolünü de sona erdirdi. Aslında Kuzey Afrika'dan Asya'ya kadar Washington'a yakın rejimleri işbaşına geçirme projesi uzun zamandır çöküntüye uğramıştı.Bunun son ayağı ise Suriye ve Yemen ekseninde sürdürülmekteydi. Dolayısıyla AKP'nin siyasi ve ekonomik ömrü dolmuş oldu.***AKP, dış politika üzerinden içeriyi dizayn eden bir partiydi; Laik rejimin, eğitim sisteminin ve dış politikanın Türkiye'yi Ortadoğu bataklığından uzak tutan sağlam temellerini bozmaya çalıştı. Böylece mezhepçi politikalarla eğitimsiz ve iyi niyetli seçmen tabanına sözde tüm dünyadaki Müslümanların hamisi rolünü üstlendiğini inandırmaya çalıştı. Ulusal güvenlik çıkarlarına dayalı dış politikayı parti çıkarlarına dayalı politika manevralara indirgedi. (Örneğin; yandaş işadamlarının ihaleler alması, inşaat ve ticari faaliyetlere girişmesi gibi.)***AKP, Suriye'de BOP’un devamı kapsamında Nusayri azınlığa dayalı rejimi değiştirmeyi hedefledi. Aslında AKP liderliği dahi, Şam'da sünni yöneticilerin işbaşına geçmesinin Türkiye'nin hangi menfaatlerini sağlayacağına mantıklı cevap bulamamaktadır. AKP’nin Suriye politikası esasen Türkiye’nin ulusal güvenlik çıkarlarını değil, Tahran ve Moskova eksenindeki Esat rejimini devirerek yerine ABD yanlısı bir rejim kurmayı hedeflemekteydi. Yani tamamen ABD'nin, İsrail'in ve bu ülkelerin bölgedeki taşeronları olan Suudi Arabistan ve Katar'ın çıkarına uygun, onlara biat edecek bir rejim tesisine çalışmaktaydı. Yemen'deki savaşta aynı senaryonun bir parçası. Suriye’deki savaş ülkedeki demografik yapının değişmesine, Kürt, Sünni, Nusayri, Türkmen ve Ermenilerin ayrışmasına yol açtı. Ülkenin kuzeyi PYD’nin eline geçmek üzere. ***ABD, 2000'li yılların başında Sovyet sonrası coğrafyada Moskova yanlısı rejimleri değiştirerek Rus jeopolitiğine darbe vurmayı, Rusya’nın “enerji kaynaklarını, tedarik ve ulaştırma yollarını kontrol etmesini önlemek için renkli devrimleri teşvik etti. Ukrayna ve Gürcistan'da başarılı oldu. Orta Asya ülkeleri, Ermenistan ve Belarus ise Rusya ile yakın ittifak ilişkilerini sürdürdü. ABD, bu kez Rusya'nın Sovyetler Birliği döneminden kalan Arap müttefiklerini Moskova'dan uzaklaştırarak kendisine siyasi, ekonomik, askeri, ticari açılardan bağımlı ülkeler haline dönüştürmek, böylece Rusya'nın alternatif petrol ve doğalgaz pazarlarını kurmasını önlemek, silah pazarını daraltmak, jeopolitik gücünü sınırlandırmak istedi. Türkiye'nin aktör olarak içinde yeraldığı ikinci dalga Tunus devrimiyle fitillendi. Libya, Mısır, Yemen, Suriye vs. genellikle Rusya'ya yakın ülkelerdi.***
ABD liderliğinde Ağustos 2014'de başlatılan sözde IŞİD'i geriletme amaçlı hava harekatlarının aslında IŞİD ve diğer dinci militanlara hiç dokunmadığı, aksine Suriye rejimini zora sokmayı hedeflediği anlaşıldı. Rusya, bu gelişmeler ve Şam yönetiminin talebi üzerine harekete geçti. Moskova, Libya konusunda düştüğü hatayı Suriye’de tekrarlamak istemedi. Rusya, dinci terör unsurlarıyla mücadele eden Suriye’ye ait bir uçak ile helikopteri “angajman kuralları” adı altında düşürdü. Rus uçakları ise Türkiye'nin güneydoğu sınırlarını ihlal ederek hem angajman kurallarını etkisiz hale getirdi hem Erdoğan ve arkadaşlarını küçük düşürdü hem de onları ciddi bir şekilde uyarmış oldu. AKP ise Rusya’nın harekatının ardından Suriye politikası çökünce mülteci konusunu Avrupa'nın gündemine sokarak Suudi Arabistan ve Katar ile birlikte olumsuz imajını örtmeye, uluslararası mahkemede yargılanmaktan kaçınmaya, krizin mali yükünü hafifletmeye ve Avrupa'nın mülteci konusundaki desteği ile 1 Kasım seçimlerinde birkaç puan daha fazla oy almaya çalışmakta. Ancak görülen o ki Rusya’nın 30 Ekim’de başlattığı harekat AKP’nin Suriye politikasını ve bu politikanın kaynaklandığı Büyük Ortadoğu Projesi (Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi) defnetti. Dolayısıyla AKP’nin dış meşruiyeti sona ererken, partinin siyasi ve ekonomik ömrü tamamlanmış oldu…
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *