11 Mart 2025
21YYTE.ORG Güney Kafkasya-iran-pakistan Araştırmaları Merkezi AZERBAYCAN-ERMENİSTAN GÖRÜŞMELERİ: SAVAŞA DOĞRU (MU)?

AZERBAYCAN-ERMENİSTAN GÖRÜŞMELERİ: SAVAŞA DOĞRU (MU)?

22 Kasım 2009’da Azerbaycan ve Ermenistan Cumhurbaşkanları İlham Aliyev ve Serj Sarkisyan Fransa’nın Münih Başkonsolosluğunda bir araya geldiler.

9 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
22 Kasım 2009’da Azerbaycan ve Ermenistan Cumhurbaşkanları İlham Aliyev ve Serj Sarkisyan Fransa’nın Münih Başkonsolosluğunda bir araya geldiler.

Bu zamana dek iki ülkenin cumhurbaşkanları arasında çok sayıda görüşme yapılmıştır. Sayı itibariyle Münih görüşmesi, Sarkisyan'ın cumhurbaşkanı seçilmesinden sonraki sekizinci görüşmeydi.[1] Değişik tarihlerde ve değişik şehirlerde yapılan bu görüşmelerin değişmeyen tek özelliği; sonu gözükmeyen bir özellik arz etmesidir. Görüşmeler sonrası yapılmış açıklamalara bakıldığında genel olarak şöyle bir manzara söz konusudur: Bakü uluslararası camiada sesini yükselterek Ermenistan'ın anlaşmaya yakın durmamasından yakınıyor. Ermenistan "oyunbozan" politikasını devam ettiriyor. AGİT Minsk Grubu eşbaşkanları ise her bir görüşme sonrası sürecin "yapıcı ve ümit verici" olduğuna dair açıklamalarda bulunuyorlar. Bakü, barış yoluyla çözüm sağlanamazsa savaşa başvuracağını açıklıyor. Minsk Grubu ise böyle açıklamaların sürece zarar verebileceğini söylüyor. Aslında bununla Ermenistan'a "buna müsaade etmeyeceğiz" mesajını veriyor. Ermenistan da Bakü'nün açıklamalarını bir "blöf" olarak değerlendiriyor.

Her defasında somut bir ilerleme sağlanamazken, ortalıkta süreçle ilgili gerçek dışı ve birbiriyle çelişkili yorum ve haberler de dolaşmaktadır. Cumhurbaşkanları 8 Ekim 2009'da Kişinev'de görüştüklerinde Türk basınında şöyle bir haber yayınlandı: Türkiye ve Ermenistan arasında protokollerin imzalanma tarihi 10 Ekim 2009 olarak belirlenmiştir. İmzalama töreni zamanlama açısından "Türk hariciyesinin iyi bir taktiği", Türkiye'nin Ermenistan'a "Azerbaycan'la anlaş da gel" mesajı olduğu şeklinde değerlendirildi. Oysa Sarkisyan bu toplantıda önceden üzerinde anlaşmaya varılmış konuları yeniden masaya yatırarak oylama taktiğini tercih etmiştir. Cenevre'deki imza töreninde ise tam bir diplomatik skandal yaşandı. Rusyalı eşbaşkan Yuri Merzlyakov "Cumhurbaşkanları gerek yeni, gerekse üzerinde tartışılan konuları görüşmüşler" dedi. Münih görüşmesi de Kişinev görüşmesi gibi dört saat devam etti. Bu defa açıklama Fransız eşbaşkan Bernard Fassier'den geldi: "Cumhurbaşkanları bu görüşmede daha önceler üzerinde mutabakat sağlanmamış konuları tartışmışlar". Görüldüğü gibi cumhurbaşkanları yıllar boyu üzerinde anlaşmaya varamadıkları konuları "müzakere" etmekteler ve bir türlü anlaşma sağlanamıyor. Bu durum bir gelişme olarak değerlendirilebilir mi? [2] Elbette ki hayır. Görüşmelerin hangi tarihe kadar devam edeceği belirsizdir. Zaten başından beri böyle bir takvim belirlenmemiştir.

Görüşmenin Çerçevesi ve Sonucu

Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki barış görüşmeleri 2007'de kabul edilen Madrid Prensipleri çerçevesinde sürdürülüyor. Bu prensipler Ermenistan'ın işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çıkmasını, Azerbaycanlı göçmenlerin evlerine dönmesini ve Dağlık Karabağ'ın statüsünün belirlenmesini öngörüyor. Ermeniler Dağlık Karabağ dışında işgal ettikleri yedi bölgeden çıkmaya başlayacak ve bu süreç, Dağlık Karabağ'ın statüsünün belirlenmesi ile sonuçlanacak. Azerbaycan defalarca Dağlık Karabağ'a "en yüksek otonomi" vereceğini ifade ederken Ermenistan buranın, Azerbaycan toprak bütünlüğü çerçevesinde ele alınmasına karşı çıkıyor. Münih görüşmesi öncesi Fransa'nın Dışişleri Bakanlığı Aliyev-Sarkisyan görüşmesinde aşağıdaki maddelerin alınacağını açıklamıştır:

- Dağlık Karabağ çevresindeki işgal olunmuş toprakların Azerbaycan'a iadesi

- Dağlık Karabağ'ın güvenlik ve otonom yönetimini sağlayacak geçici statüsünün belirlenmesi

- Ermenistan'ı Dağlık Karabağ'la birleştiren koridorun belirlenmesi

- Kendi kaderini belirleme hakkının yasal güvencesi yoluyla Dağlık Karabağ'ın nihai statüsünün belirlenmesi

- Göçmenlerin geri dönme hakkına ilişkin güvence verilmesi

- Bölgeye barış güçlerinin konuşlanması.[3]

Bu konuların nasıl ve hangi boyutta müzakere edildiği bilinmemektedir. CNN Türk'ün Euronews'e dayandırdığı haberinde, görüşme sırasında güya bir çerçeve anlaşma müzakere edilmiştir. Habere göre, iki lider çerçeve anlaşmasında kesin bir sonuca varmamalarına rağmen önemli ölçüde ilerleme sağlamış, Ermenistan'ın işgal altında tuttuğu Azerbaycan topraklarından çekilmesi konusunda büyük ölçüde anlaşmışlar.[4]Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı ise her hangi bir çerçeve anlaşmasının görüşülmediği, ayrıca "önemli ölçüde ilerleme sağlanmasına" dair haberin de gerçeği yansıtmadığını açıklamıştır.[5]

Bu tür çelişkili açıklamalar, bundan sonraki sürecin sağlıklı bir biçimde yürümeyeceğinden haber vermektedir. İki ülke arasındaki görüşmeler şimdilik dışişleri bakanları düzeyinde devam ettirilecektir.

Savaş Alternatifi Gündemde mi?

Münih görüşmesini bundan önceki görüşmelerden farklı kılan bir özelliğin altının çizilmesi gerekmektedir. Cumhurbaşkanı İ.Aliyev görüşme öncesi yaptığı açıklamada Azerbaycan, müzakere sürecini sonlandırabileceğinin altını çizmiştir: Aliyev, "Şimdiye kadar biz barış yolu ile sorunun çözülmesini istedik. Ermenistan bizim bu şekilde müzakere edip duracağımızı düşünüyorsa, yanılıyor. Bizim müzakereler konusunda ümidimiz var. Bu ümidi kaybedersek müzakere sürecini sonlandırırız" demiştir." İ.Aliyev, 1918'de Azerbaycan toprakları üzerinde bir Ermenilerin bir devlet kurduklarını, bugün yine Azerbaycan topraklarında ikinci bir Ermeni devleti kurmağa kalkıştıklarını, buna müsaade edilmeyeceğini ve Karabağ'ın hiçbir zaman bağımsız devlet olmayacağını ifade etmiştir.[6]

Aliyev'in Ermenistan karşıtı söylemlerinin ve Minsk grubuna karşı eleştirilerinin bu kadar artmasının nedeni son dönemde Kafkasya politikasındaki değişimlerdir. Minsk grubuna yönelik eleştiriler Haydar Aliyev döneminde de sık sık dile getirilen bir olguydu. Fakat son dönemde bu eleştiriler cumhurbaşkanının yanı sıra diğer devlet yetkilileri tarafından en sert şekilde ifade edilmektedir. Bu durum son dönemde Azerbaycan'ın içine düşmüş "yalnızlaştırma" politikasından kaynaklanmaktadır. Türk-Ermeni ilişkilerindeki yakınlaşmalar, Azerbaycan topraklarının işgalden kurtulması yönünde her hangi bir somut adım atılmadan "Kafkaslarda barış inşa etmek" girişimleri bu durumun meydana gelmesinde etkilidir. 1993'ten beri Azerbaycan-Türkiye arasındaki dayanışmanın neredeyse bitme aşamasına geldiği bir durumda Bakü'nün yeni arayışlar içine girmesi doğaldır. Devam eden süreç Türkiye-Ermenistan ilişkilerindeki yakınlaşmanın, sınırın açılması konusuna dek ileri gideceği ihtimalini kuvvetlendirmektedir. Gelinen bu noktada Azerbaycan, tabiri caizse, "başının çaresine bakmalıdır". Belki bu süreç Azerbaycan açısından sancılı bir süreç olacaktır. Fakat önceki dönemlere bakıldığında bugün Azerbaycan'ın, "statüko"yu kendi lehine değiştirme olanağı daha fazladır.

1) Dokuz milyonluk bir Azerbaycan için fazlasıyla yeterli olan doğal zenginlikler Bakü'nün kendine olan güveninde önemli bir faktördür. Ayrıca bu doğal kaynaklar Azerbaycan'ın jeopolitik önemiyle bütünleştikte Azerbaycan'a önemli avantajlar sağlamaktadır. Tüm bunlar Azerbaycan'ın ABD ve Rusya arasındaki çıkar çatışması ortamında hareket serbestliğini artırmaktadır. Azerbaycan, bunların çatışan çıkarları arasında dengeli ve bağımsız bir dış politika uygulamaktadır.

2) Azerbaycan ekonomisi ve savunma sanayisi Ermenistan'la kıyas edilmeyecek şekilde bir üstünlüğe sahiptir. Muhtemel bir Azerbaycan-Ermenistan savaşında kısa bir süre içinde Ermeni silahlı kuvvetleri Azerbaycan topraklarından atılabilir. Bu gerçekliği Ermenistan tarafı da bilmektedir. Fakat burada en önemli sorun Rusya'nın bu savaşa ne ölçüde müdahil olacağıdır.

3) ABD, Rusya ve Türkiye'nin Kafkasya'da etkinlik mücadeleleri farklı boyutlara yönelmektedir. Bu devletlerin bölgeye yönelik politikalarını revize süreci gittikçe belirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bu durumda Azerbaycan'ın izleyeceği politika Rusya'nın Karabağ konusundaki tutum ve davranışlarında belli değişikliğe yol açmaktır. Bu değişiklik Rusya'nın, en azından savaş sürecinde bazı çatışmaları görmezden gelmesini sağlamalıdır. Başka bir yöntem de savaş yapılmadan İrevan'ı Karabağ konusunda somut adımlar atmağa zorlamasıdır.

Bugün Azerbaycan-Ermenistan arasında savaş ihtimaline ilişkin değişik senaryolar ve spekülasyonlar dolaşmaktadır. Rusya'da bazı çevrelerde Azerbaycan'ın askeri müdahale konusunda Rusya'nın onayını aldığı söylenmektedir. Azerbaycan'da yapılan yorumlarda ise Rusya'nın verdiği sözün üstünde durmayacağı, bilakis Ermenistan'a destek verebileceğidir. Olası bir savaşta Azerbaycan'ın yenilgisi psikolojik açıdan tam bir felaket senaryosu demektir. Peki, Rusya neyin karşılığında tarafsız davranabilir? Bu süreçte Rusya Azerbaycan'ı kendi etki alanına sokmak ister. Haydar Aliyev'in dış politika eski danışmanı Vefa Kuluzade, "savaş varyantı kesinse, demek Rusya ile anlaşma sağlanmıştır" demektedir.[7] Yapılan birçok yorumda 2008 yılında Rusya'nın Gürcistan'a saldırısı üzerinde durulmaktadır. Fakat bugün itibariyle böyle bir karşılaştırmanın yapılması o kadar da sağlıklı olmayacaktır. 1) Azerbaycan önemi ve potansiyeli bakımından bir Gürcistan olarak değerlendirilemez. 2) Gürcistan'ın Rusya'ya karşı tutumuyla, Azerbaycan'ın Rusya'ya bakışı arasında önemli farklar vardır 3) Rusya'nın Gürcistan'dan her hangi bir beklentisi yokken, Azerbaycan'dan önemli beklentileri vardır. Rusya'nın bugün Azerbaycan'ı kendi etki alanına dahil etmesi, soğumaya başlamış Rusya-İran ilişkileri bağlamında ileriye dönük bir alternativdir. Son yirmi yıl içinde Azerbaycan Rusya'yla pazarlık etmek açısından hiçbir zaman bugünkü kadar avantajlı olmamıştır. Bugün herkes "Azerbaycan-Rusya ilişkilerinde bir şeyler oluyor" demeğe başlamıştır. Son günlerin diplomasi trafiği tesadüf sayılamaz. 23 Kasımda Rusya Devlet Başkanı İdari Birimi Başkanı Sergey Narışkin Azerbaycan'a sefer etti. Aynı gün İ.Aliyev ABD Savunma Bakanının Rusya, Ukrayna ve Avrasya'dan sorumlu Danışmanı Celeste Wallander'i kabul etti. Görüşde cari durum değerlendirilmesi yapıldı ve Azerbaycan-ABD ilişkileri ele alındı.[8]Bugün İlham Aliyev Medvedev'in davetlisi olarak Rusya'ya gitti.

Kafkaslarla ilgili ABD, Rusya ve Türkiye politikasındaki "açılımların" bundan sonraki aşamada daha da hızlanacağı gözlemlenmektedir. Büyük devletlerin "Ermenistan'ı kurtarma" politikası Karabağ sorunun barış yoluyla çözüm ümitlerini her geçen gün daha fazla tüketmektedir. Savaş olgusu tek çözüm yöntemine dönüşmektedir. Azerbaycan'da gittikçe ağırlık kazanan genel kanı ise şöyledir: Azerbaycan'ın kısa sürede hesaplanmış ve iyi organize edilmiş savaşı başlatması gerekmektedir, aksi durumda Ermenistan tarafı hiçbir zaman görüşme masasında yapıcı bir tutum sergilemeyecektir.

* 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Rusya Avrasya Araştırmaları Bölümü Başkanı


[1] Prezidentlər Münhendə görüşdülər, http://mediaforum.az/articles.php?lang=az&page=00&article_id=20091122050503404, 22.11.2009

[2] Elxan Şahinoğlu, Dağlıq Qarabağ Məsələsi 2010-cu ilə qaldı, http://mediaforum.az/articles.php?lang=az&page=02&article_id=20091123034225304, 23.11.2009

[3] Prezidentlər Münhendə görüşdülər, http://mediaforum.az/articles.php?lang=az&page=00&article_id=20091122050503404, 22.11.2009

[4] Ermenistan beş Azeri bölgesinden çekilecek, http://www.hurriyet.com.tr/dunya/13020939.asp?top=1

[5] Xarici İşlər Nazirliyi Münhen görüşündə çərçivə anlaşmasının müzakirə olunduğunu təkzibləyir
http://mediaforum.az/articles.php?lang=az&page=00&article_id=20091123043805708, 23.11.2009.

[6] http://www.musavat.com/new/Gündəm/64912-İLHAM_ƏLİYEV_ERMƏNİSTANA_ULTİMATUM_VERDİ

[7] Qarabağ'da İkinci Vətən Müharibəsi , 24 noyabr 2009.

[8] Президент Азербайджана принял делегацию во главе с советником министра обороны США, http://ru.trend.az/regions/scaucasus/azerbaijan/1586519.html 23.11.2009.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *