11 Mart 2025
21YYTE.ORG Orta Doğu Ve Afrika Araştırmaları Merkezi DÜNDEN BUGÜNE LÜBNAN-SURİYE İLİŞKİSİ

DÜNDEN BUGÜNE LÜBNAN-SURİYE İLİŞKİSİ

Lübnan’ın uluslararası ilişkileri hemen hemen tümüyle Suriye tarafından yürütülmekteydi.

5 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
Lübnan’ın uluslararası ilişkileri hemen hemen tümüyle Suriye tarafından yürütülmekteydi.

İki ülke arasındaki anlaşma , dış politikaların koordinasyonunu da içermektedir . Dolayısı ile Lübnan'ın bütün dış politika kararlarında Suriye'nin büyük ölçüde etkisi bulunmaktadır . Bu etki özellikle bölgesel politikalar söz konusu olduğunda daha etkin bir şekilde ortaya çıkmaktadır.[1]Tarihinde ilk kez, mandater Fransa'nın izlediği 'böl ve yönet' siyaseti çerçevesinde birbirinden ayrılan Suriye ve Lübnan , bağımsızlıklarının ardından dahi iktisadi ve siyasi birlikteliklerini sürdürmeye çalışmışlardır .[2]

Suriye'nin "Büyük Suriye" stratejisi içinde Lübnan önemli bir yer tutmaktadır. İki ülkenin kuruluşlarını takiben Suriyeli yöneticilerinin düşüncesinde bölgenin politik ve askeri açıdan nispeten güçsüz konumda olan ülkesi Lübnan kontrol altına alınmaz ve Suriye'nin bölgesel stratejik çıkarlarına hizmet etmesi sağlanmazsa özellikle İsrail tarafından rahatlıkla etki altına alınabilecek bir ülke olarak görülmüştür.[3] Lübnan en çok İsrail'e karşı yürütülen askeri stratejik mücadele anlamında büyük önem taşımıştır. Beka Vadisi, İsrail ordusu açısından Şam'a ve merkez Suriye'ye ulaşmak açısından koridor konumundadır. Bunun dışında Güney Lübnan'dan İsrail'in kuzeyine gerçekleştirilen saldırılar açısından da stratejik bir konumdadır.

Suriye , Osmanlı dönemi boyunca bir parçası ve devamı olan Lübnan'ın bağımsızlığını ilan etmesini hiçbir zaman kabullenmemiş hatta ilk yıllarda diplomatik ilişkilerden bile kaçınmıştı.İç savaş dönemine kadar ayrı bir ülke olarak göremediği Lübnan'a , İç savaştan faydalanarak kontrol altına alabileceğini düşünen Suriye bu dönemde askeri müdahalesiyle ortaya çıktı. 1950 ve 60'larda kendi iç meseleleriyle uğraşan Suriye'nin Lübnan'a müdahalesi alt düzeyde seyrederken , iç savaş ile bu müdahale süreklilik kazanmıştır .Suriye iç savaşa kadar başından itibaren diplomatik ve askeri olarak müdahil olan tek dış aktördür . Cemaatlerle kurduğu geçici ittifaklar sayesinde bir grubun diğerleri üzerinde üstünlük sağlamasına müsaade etmeyerek statükoyu korumaya çalışmıştır . Zira statükonun bozulması , bu ülkede büyük çıkarları olan Suriye'ye yönelik bir tehditti .1989 Taif Anlaşması ve daha da önemlisi 1991'de imzalanan Dostluk ve İşbirliği Anlaşması ile Savunma ve Güvenlik Paktı , iki ülkeyi , başta İsrail'e karşı güvenlikleri olmak üzere , her alanda birbirine bağlayacak kurumsal düzenlemelerin temelini teşkil etmiştir . Böylece Lübnan'daki Suriye hegemonyası resmileşmiştir . Lübnan bürokratik atamalar , meclis ve cumhurbaşkanı seçimi dahil içişlerinde ve dış siyasetinde Suriye'nin onayını aramıştır .

Birçok Lübnanlı , Suriye işgalinin uzamasından rahatsızdı . Suriye'yi Hariri suikastına bulaşmakla (sağlam kanıt olmaksızın) suçlayan ve bu ülkenin askerlerini çekmesini talep eden Sünni, her mezhepten Hıristiyan ve Dürzi kitleler protesto gösterileri düzenledirler. Bugün Şii Müslümanlar Lübnan'ın en kalabalık dini grubunu oluşturur . Hizbullah'ın önderlik ettiği Şiiler , Suriye varlığının dengeleyici etkisi olduğunu savunarak bir karşı gösteri yaptılar . Lübnan'ın içinden ve dışından gelen baskılar altında Suriye hükümeti Arap Birliği üyelerine danışarak, Mayıs 2005'teki Lübnan Ulusal meclisi seçimlerinden önce askerlerini geri çekmeye karar verdi.

Lübnan , Suriye işgaline rağmen (veya bunun yüzünden) uzun süren iç savaşın ardından ekonomik olarak toparlandı , parlamenter demokrasisini restore etti . Ancak 2004'te , geniş çevrelerce Suriye yanlısı olarak görülen Emile Lahud'un başkanlık süresinin uzatılmasına yönelik anayasa değişikliği tartışmaları yaşandı . Lübnan hükümeti güçlendikçe , iç savaşta doğup büyüyen özel milisler silikleşti . Bunların istisnası Şii Hizbullah örgütüdür .[4]

Suriye Lübnan'daki varlığını askerlerini geri çekmesiyle sona erdirmemiş varlığının devamını Hizbullah ile sağlamaya çalışmıştır. Ne Hizbullah tarafı ne de Suriye bunun aksini iddia edecek bir açıklamada bulunmamış hatta İsrail'in saldırılarında 'ortak düşman' ifadeleri kullanılıp yapılan saldırıların aslında İran ve Suriye hedefli olduğunu belirtmişlerdir.Oğul Hariri dönemiyle Suriye ile gergin ilişkilerin olması beklenen Lübnan'da 2009'da kurulan yeni kabine ile beklentilerinin aksi seyri olmuş artık Suriye gizli düşman değil , Lübnan için en önemli müttefik haline gelmiştir.

Son dönemlerde Esad'ın açıklamalarında Lübnan'a olası saldırıların –Hizbullah dahil- kendilerine yönelik bir saldırı olarak kabul edeceklerini belirtmesi , Lübnan hükümetinin ve muhalefetinin ardı ardına düzenlenen Suriye ziyaretlerinde bulunması Hariri suikastından bu yana değişen ilişkilerin en önemli belirtisi olarak karşımıza çıkmaktadır.Geçtiğimiz hafta Başbakan Saad Hariri ve Lübnan İlerici Sosyalist Partisi Dürzi Lider Velid Canpolat Beşar Esad ile ziyaretlerde bulunmuş , gündemlerinde her iki ülke ile ilgili olarak siyasi ve ekonomik işbirliklerinin yanı sıra her türlü tehditlere karşı birlikte meydan okumaya hazır oldukları vurgulanmıştı.Temaslar bunlarla sınırları kalmayıp gizli olmayıp medyaya açık olarak Hizbullah lideri Nasrallah ile de görüşmelerine devam eden Esad, Lübnan'da Hizbullah ile Lübnan Hükümeti arasındaki işbirliğine gidilmesinde etkili rol oynadığını belirtmemiz çokta yanlış olmayacaktır.



[1] Çakıroğlu,Deniz,Lübnan,İsrail,Ürdün,İGEME,Ankara,1995,s.4.

[2] Kor,Z.Tuba,Lübnan,İstanbul,20006,s.70.

[3] Orhan,Oytun,Suriye'nin Lübnan'daki Varlığı Sona mı Eriyor?,2004.

[4] Goldschmıdt ,Arthur,Davıdson,Lawrence,Kısa Ortadoğu Tarihi,20008,sf.557.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *