30 Eylül 2025
21YYTE.ORG Politik-sosyal-kültürel Araştırmalar Merkezi Türkistan Jeopolitiği ve Türklerin Bekleyen Savaşları

Türkistan Jeopolitiği ve Türklerin Bekleyen Savaşları

31 Dakika
OKUNMA SÜRESİ

 Gök olsun çadırımız! Güneş de bayrağımız!…

Daha çok denizlere, daha çok nehirlere doğru..” 

Oğuz Kağan

 

Jeopolitik, oyuncuların ve renklerinin değiştiği, her birinin rolleri değişken olan satranç oyunu gibidir. Bir zamanlar Orta Asya’da İngiliz ajanları Büyük Oyun içinde Doğu Avrupa ve Orta Asya’da yerli halkları Rusya’ya karşı savaşa ikna ederek, bölgenin hâkimiyetini ele geçirmek istemişti. Bu oyun daha sonra Avrupa ve Ortadoğu’ya kaydı. Ama Büyük Oyun devam ediyor. Bu kez ABD, aynı oyunu dünya hegemonyası için oynuyor ama işi içinde İngilizlerin kendi oyun planları da var. Her coğrafyada farklı ajanlar ve kurgular yapılanıyor. Oyunun asıl sahası ve belirleyici alanı Asya-Pasifik olacak. Amaç, işgal ederek İngiliz imparatorluğunun bir benzerini kurmak değil, yeni bir dünya düzenini ulus-devletleri ortadan kaldırarak, zengin bir sınıfın yani küresel elitin kontrolüne vermek. İngilizler Büyük Oyun’dan bugün de çekilmiş değil. İngilizler Avrupa ve Avrasya’da kendi etki ve kontrol bölgelerini kuruyor. Söz konusu olan Avrupa’da yeni etki bölgeleri kurulması. Büyük Oyun, sadece diplomaside değil, savaş alanlarında ve istihbarat savaşlarında devam ediyor. Avrupa Birliği Başkanı Ursula Von Der Leyen’in üç hafta önceki sözleri durumu özetliyor; “Nostaljiye yer ve zaman yok. Güce dayalı yeni bir dünya düzeni için savaş hatları şu anda çiziliyor”.  Son perdede tek dünya devleti kurulacak ve bu oyun Rusya ve Çin’i hedef alırken Türkistan ve Türk Dünyası bekleyen savaşların merkezinde olacak.

Türkistan yüzyıllardan bu yana dünya medeniyetine yön veren ve büyük imparatorlukların kurulduğu bir coğrafyayı içine almaktadır. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) kurulması ile birlikte Sovyet idarecileri tarafından Türkistan çok daha dar bir alanı tanımlamak için kullanmış hatta Türkistan ismi 1920’lerden itibaren Sovyet literatüründen tamamen çıkarılarak bu coğrafya için “Orta Asya” terimi kullanılmaya başlanmıştır. 1919-1920 yılları arasında Ruslar bağımsız yaşam mücadelesi veren Hive ve Buhara’yı topraklarına ekledi. 1924 de Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan ve Tacikistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti olarak taksim edildi. Türkistan’ın toprak bütünlüğü şekilce bağımsız cumhuriyetlere bölündü. Ruslar kendi bölgelerinde Slavları, Çinlilerde Han soyunu Türklerin yaşadıkları bölgelere getirerek Türkleri azınlığa düşürdüler ve çoğunu da yerlerinden yurtlarından ettiler, sürgüne gönderdiler, katlettiler. Geçmiş tarihi bir ve bütünlük içinde olan Orta Asya; Doğu Türkistan’ın Çin, Batı Türkistan’ın Rusya tarafından ilhak edilmesi üzerine ilgili devletler tarafından da sınır ve etnik olarak parçalı hale getirilerek, yeni coğrafyalar ve etnik gruplar oluşturulmuştur. Rusya ve Çin’in bilinçli olarak uyguladığı böl-yönet sistemi içinde tek olan Türk Dünyası parçalı hale getirilmiş ve baskı uygulanarak Türkler susturulmaya çalışılmıştır. 

Kısaca Türkistan (Orta Asya), tüm Türk Dünyası coğrafyası anlamına gelmemektedir. Kafkasya ve Anadolu başta olmak üzere Türkistan ve diğer Türklerin yaşadıkları bölgelerle birlikte hepsine birden “Büyük Türkistan” adını vermek doğru olabilir. Ancak, Türk Yurdu” manasına gelen Türkistan, “İran’ın Horasan bölgesinden başlayarak Kuzey Afganistan dâhil Pamir ve Hindukuş-Kunlun (Karanlık) dağlarının kuzey eteklerinden Çin’in Tun-huang bölgesine kadar uzanan, oradan Mançurya’nın batısına ulaşan, Moğolistan ile birlikte Güney Sibirya’nın tamamını içine alan, batıda Ural dağları ile Volga ırmağının Hazar denizine ulaştığı noktaya kadar devam eden geniş bir alanın adıdır”. Günümüzde Türkler; Sibirya Yakutistan, Güney Sibirya-Altaylar, Moğolistan, Kansu-Ordos, Doğu ve Batı Türkistan, Kuzey Afganistan, Horasan, Kafkaslar, Azerbaycan, Musul, Kerkük, Halep civarı, Anadolu, Balkanlar, Kırım, Kazan ve diğer bölgelerde yaşamaktadırlar. 

Avrasya coğrafyasındaki devletler, tarihsel olarak Çin ve Rusya’nın merkezinde olduğu iki büyük güç merkezinin arasına sıkışıp kalmıştır. Bu devletlerin en önemlileri Türk Dünyası üyeleridir. 300 milyonluk Türk Dünyası 144 milyonluk Rusya’nın baskısı altındadır. Öte tarafta Doğu Türkistan’da Çin işgali ve soykırımı devam etmektedir. Türk jeopolitiği açısından farkında olmamız gereken konu şudur; Türk Dünyası coğrafyasının kuzey kolu Ruslar tarafından büyük ölçüde asimile edilmiştir. İstikrarsızlıklar ve belirsizlikler içindeki bu coğrafyada Türkler dış tehditlerden daha çok içeriden yapılan müdahalelere karşı oldukça duyarlıdır. Bunun temel nedeni Türklerin küresel ve büyük güç merkezleri arasına sıkışması, onların politikalarının bazen hareket noktası bazen hedefi olmasıdır. Orta Asya (Türkistan) Türklerin Atayurdu; Anadolu, Kafkaslar ve Balkanlar Anayurdu oldu. Ancak, Türk jeopolitiğinin politik ufku ve ilgi alanı bütün dünyadır. Türkiye jeopolitiğinin coğrafi tabanı Türkiye, Türk jeopolitiğinin ise Türk dünyası coğrafyasıdır. Türkçülük jeopolitiği, “birlik” düşüncesinden kaynaklanır. Bu birliğin temelinde etnik Türk kimliği ve dil birliği vardır. 

Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile birlikte bu ortam yeniden doğdu ve önde gelen Türkçü liderler daha da güçlü bir Türk Birliği isteğini dile getirdiler. Ancak, 2000’li yıllardan itibaren Türkiye’de Siyasal İslam’ın iktidara gelmesi ile birlikte ülke politikasının odağına İslamcı fikirler ve Orta Doğu’ya ilgi oturdu. Bununla birlikte, son yıllarda Türk devletleri arasında işbirliği oldukça arttı. Ancak, Avrasya jeopolitiği çok önemli gelişmeler yaşıyor, tarih hızlandı;

- 2009 yılında kurulmuş olan Türkçe Konuşan Devletler İşbirliği Konseyi (diğer adı ile Türk Konseyi), 2021 yılında Türk Devletleri Teşkilatı’na (TDT) dönüştürüldü. 

- 2022 yılında Ukrayna’da başlayan savaş, Rusya’nın Avrupa ile olan bağlarına büyük darbe vurdu ve dikkatini daha çok Avrasya’nın doğusuna yöneltmesine neden oldu.

- Çin, tarihteki İpek Yolu’nun “Kuşak ve Yol Projesi” ile hayata geçirerek, eski imparatorlukların emperyal planlarını bir kez daha denemek istiyor. 

- Batı ise Çin ile kaçınılmaz Üçüncü Dünya Savaşı’na hazırlanırken, her ne kadar bu savaş bir hava-deniz savaşı olacaksa da Çin’in Batı sınırları ve özellikle işgali altındaki Doğu Türkistan için de sonuçları olacak. 

Türk Birliği kurma hatta Türklerin birleşmesi düşüncesi 20. Yüzyılın başında büyük destek görmüştü. Ancak Türkler, yeni büyük oyuna hazır değil.  

Ukrayna’da Ruslar tuzağa düştü ve batağa saplandı, yanlış hesaplardan dönmek için artık çok geç. Şimdi Batıda Putin’i neyin devireceğinden çok mevcut rejimin yerine ne geleceği, Rusya’nın dağılması sonrası konuşuluyor. Rusya Federasyonu haritası üzerinde içerideki milletler hapishanesinin kaç parçaya ayrılabileceği tartışılıyor. Avrasya’nın diğer emperyal gücü Çin’de ise Şi Cinping, 20. Komünist Parti Kongresi’nde üçüncü kez başkan seçildi ve Politbüro’daki muhaliflerini tamamen temizledi. Batının Çin etrafındaki savaş hazırlıkları ise yavaş da olsa ilerliyor. Takvimler Tayvan’daki gelişmelere ayarlı olsa da, saat çalışıyor. Soğuk Savaş’ın sona ermesinden beri yeniden doğmaya çalışan Türk Dünyası halen Rusya ve Çin’in kendilerine göre emperyal dünya düzeni kurma heveslerinin arasında kaldı. Türkiye ise Orta Doğu bataklığından çıkabilmek için bölünmeye razı edilmeye çalışılıyor.  Hâlbuki geldiğimiz aşamada kısa vadede yeni Rusya coğrafyası ve mollaların İran’ı sonrası dönem için hazırlıklara başlamalıyız. Çin etrafındaki senaryolar için kendi vizyonumuzu ve rolümüzü belirlemeliyiz. Bu makalede, Avrasya’yı bekleyen savaş senaryoları içinde Türkistan’ın geçmişine, jeopolitiğine ve nihayet bekleyen savaşlarına odaklanacağız.

Türkistan Savaşlarının Kısa Geçmişi

Türk tarihi savaş, göç ve kültür tarihidir. Türk tarihinde siyasi olgular, kültürel gelişmeler, sosyal aşamalar savaşlar ile başlar ve savaşlarla sonlanırlar. Sık sık yaşanan savaşlar Türk tarihinin en belirleyici öğesi olagelmiştir. Savaşlar tarihin kırılma noktalarını bazen de en önemli gelişme aşamalarını oluşturur. Göktürk Kağanlığı’nın (Çin) Tang Hanedanı boyunduruğundan kurtulmak için ile Dokuz Oğuzlar ile İnekler Gölü Savaşı (632), İslamiyet’in Türkler arasında yayılmasını kolaylaştıran Talas Savaşı (751), Türklere Orta Doğu’nun kapısını açan Dandanakan (1040), Anadolu’nun ele geçirilmesine yardım eden Malazgirt (1071) ve Miryokefalon (1176) savaşları, Yeni Çağ’ı başlatan İstanbul’un fethi (1453), Orta Avrupa’da durmamızı temsil eden Viyana Kuşatması (1683) ya da Türk Devrimin askeri zaferi olan Başkomutanlık Meydan Muharebesi (1922) gibi savaşlar tarihin köşe taşları, yol kavşaklarıdır. Bağımsız savaşlar dışında tarih boyunca süregelen Türk savaşlarını genel olarak aşağıdaki gibi özetleyebiliriz;

- Türk-Çin Savaşları; Hun İmparatorluğu’nun öncesinde başlayan bu savaşlar Çin Seddi’nin inşasına yol açmış, bugün de Doğu Türkistan’da düşük yoğunluklu da olsa devam etmektedir.

- Türk-Hint Savaşları; Yaklaşık 2.000 yıllık bir mazisi olan bu savaşlar Hindistan’da İslam’ın yayılmasını, Pakistan ve Bangladeş’in kurulmasını sağlamış, fakat bölgeye giren Türkler Hint kültürü içinde erimiştir.

- Hazar Denizi-Karadeniz Kuzeyi, Türk Avrupa savaşları; Bu savaşları gerçekleştiren Türklerin bir grubu (Batı Hunları, Avarlar) Batı kültürü içinde eridi. Bölgeye daha sonra gelen Türklerin (Hazarlar, Bulgarlar, Peçenekler, Altın Ordu) bir kısmı Müslüman bir kısmı Hıristiyan olarak bugün Kafkas Dağları ve kuzeyinde yaşıyorlar (Abhazlar, Osetler, Çeçenler, İnguşlar, Kabartaylar, Balkarlar, Karaçaylar, Çerkezler, Kırım Türkleri vd.). 

- Hazar Denizi Güneyinden Batıya Yönelen Türkler; Bu dönemi Selçuklulardan başlayarak Osmanlı döneminde devam eden ve İslam’ın yayılmasını amaçlayan Türk-Avrupa savaşları temsil etmektedir. Türkler Avrupalı güçler karşısında 1683 yılına kadar taarruz eden, bu tarihten sonra (1921’deki Sakarya Savaşı sonuna kadar) savunan konumda idi. Acı olan 1056 yılından beri İslam için savaşan Türk askerlerinin 1. Dünya Savaşı’nda Filistin’de Araplar tarafından arkadan vurularak öldürülmesidir.

- Türk-Rus Savaşları; 18. yüzyıldan itibaren Türk-Avrupa savaşlarında Türk-Rus cephesi açılmıştır. 1480 yılında Altın Ordu hâkimiyetinden çıkan Ruslar ile Osmanlı 13 kez savaştı. Türk-Rus çekişmesi günümüzde de sürmektedir. 

13. yüzyılda büyük Moğol akınını başlatan Cengiz Han’a kadar olan 1400 yıllık tarih içinde Türk dünyası ve dünya genelinde özetle durum şu şekildedir; 

- M.Ö.200-M.S.200 arasında önce kuzeyde Hun İmparatorluğu, güneyde Çin’de Han sülalesinin çok güçlü oldukları bir devir yaşandı; bu dönemde dünya genelinde Avrupa, Ön Asya ve Afrika’da Roma İmparatorluğu ile Asya’da Hunlar ve Hanlar yönetimindeki büyük imparatorluklar vardır. 

- Müteakiben Çin’de önce 586-618 yılları arasında Sui sonra 618-905 yılları arasında Tang sülalesinin kuzeyde ise 552’de Göktürklerle başlayıp, Uygur Devleti’nin 840’da yıkılmasına kadar devam eden bir dönem yaşandı; Avrupa, Orta Çağlarda irili ufaklı beylikler dönemine girdi, Ön Asya ve Kuzey Afrika’da Emeviler ve Abbasi yönetimindeki imparatorluklar, Doğu Roma/Bizans imparatorluğu mevcuttur. 

- 840 yılından sonra evrensel olarak imparatorluk dönemleri sonrası irili ufaklı siyasi yapılar ve küçük gruplarla temsil edilen bir ara dönem Cengiz’in akınları ile sona erdi. 14. yüzyılda Cengiz imparatorluğu yıkıldıktan sonra da yeniden bir ara döneme girilmiş, Asya bölgesel imparatorluklar tarafından paylaşılmıştır. 

Eski Asyalı Türk Devletleri arasında sırası ile Hun İmparatorluğu, Göktürkler, Uygurlar, Kırgızlar, Karluklar ve Oğuzlar sayılabilir. Erken ortaçağ doğu Avrupa Türk devletleri arasında Batı Hunları, Avarlar, Sabırlar, Hazarlar, Peçenekler, Kıpçaklar, Oğur ve Bulgar devletleri bulunmaktadır. İlk Türk Müslüman devletler Karahanlılar (840-1212) ve Gazneliler (963-1187) idi. Suriye ve Mısır’da; Tolunoğulları (868-905), Akşitler (935-969), Eyyubiler (1171-1252), Memlukler bulunmaktaydı. Hindistan’da ise Delhi Türk Sultanlığı, Babür İmparatorluğu (1526-1858) kuruldu. Karadeniz kuzeyinde Altınordu Devleti, Kazan Hanlığı, Kırım Hanlığı, Astrahan Hanlığı, Kasım Hanlığı, Sibir Hanlığı ve Nogay Hanlığı bulunmaktaydı. Anadolu ve İran’da Timur Hanedanlığı, Akkoyunlular, Karakoyunlular, Safevi Devleti kurulmuştu. Büyük Selçuklu İmparatorluğu (1040-1157), Karahataylar, Anadolu Selçuklu Devleti ise Moğol istilası ile yıkıldı. 

Hunların ve Göktürklerin ardından aynı coğrafyada devlet kuran Uygurlar bugüne kadar kimliklerini sürdürebilmişlerdir. 1. Uygur kağanlığı (648-689), 2. Uygur Kağanlığı (744-840) ardından 9.-13. Yüzyıllar arasında Çin Kansu bölgesinde yerleşik bir Uygur Devleti kurulmuş, daha sonra kısa dönemli bağımsızlıklar yaşamışlardır. 1931 yılında Doğu Türkistan hürriyetine kavuşmuş olmasına rağmen 1949 yılında komünist yönetim altında yeniden işgal edilerek, binlerce Türk ya öldürülmüş ya sürgüne gönderilmiştir. “Her on yılda bir küçük her 30 yılda bir büyük Türk ihtilali olur” şeklindeki Çin atasözü Doğu Türkistan’ın bağımsızlık arzusunu yansıtmaktadır.

İngilizlerin, Hint-Moğol veya Mugal İmparatorluğu diyerek Türk kimliğini gizlemeye çalıştığı Babürlülerin torunları bugün Hindistan ve Pakistan’da yaşamaktadır. Geniş bir alana yayılmış olan Mugal Türkleri, Pakistan’ın Sind ve Pencap Eyaletlerinde, Jammu-Keşmir’de, ayrıca Hindistan’ın Uttar Pradeş, Karnataka, Andra Pradeş, Delhi, Gucarat, Madhya Pradeş, Tamil Nadu ve Bihar bölgelerinde dağınık biçimde yaşamlarını sürdürüyor.

Çin’e, Hindistan’a, Orta Avrupa ve Balkanlar’a giden Türk boylarının büyük çoğunluğu siyasi güçlerini kaybettikten sonra uzun vadede kimliklerini de kaybederek bu halklar içinde erimişlerdir. Hazar Denizi-Karadeniz Güneyindeki kolu ise, Osmanlı’dan beri Araplaştırılma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Nihayetinde beş bin yıllık Türk tarihinin özü olarak ortaya çıkan kültürümüzün Sakalarla, Hunlarla başlayan Karadeniz Kuzeyindeki ana kolu Avrupa ile yapılan savaşlara yenik düşmüş ve yol olma tehlikesi içindedir. Kuzey yolu izleyen Türklerin bir kısmı Müslüman, bir kısmı Hıristiyan olarak Kafkas Dağları ve kuzeyinde yaşamaktadır. Çaldıran Meydan Muharebesi’nde (1514) Şah İsmail’in esir alınamaması İran’a yaşama şansı vermiş, İran’ın varlığı Türklerin Orta Asya ile ilişkisinin ve insan kaynağı desteğinin kaybolmasına neden olmuştur. 1736-1792 arasında yapılan savaşlar sonrası ise Rusya, Türk göçebelerin Doğu’dan Avrupa’ya rotaları olan Karadeniz kuzeyindeki toprakları ele geçirince kuzeydeki atardamar elden çıktı.

Bugün “Orta Asya” dediğimiz; Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan topraklarının resmi adı, 1924 yılına kadar “Türkistan” idi. Sovyetler tarafından Türk boyları birbirinden koparılarak, ayrı bir millet olmaya zorlandı; bölünerek, kimliksizleştirmek için yeni devletler üretildi. Kafkasya’da asimilasyon ve Ruslaştırma siyaseti uygulayan Ruslar, bölge halklarının tüm haklarını gasp ederek istila hareketine girişti. Sovyetler, Birinci Dünya Savaşı sonunda Ermenistan ve Gürcistan’ı kurarak Anadolu’nun Türkistan ile bağlantısını kesmek istediler. Soğuk Savaş sonrası dünya Türklüğünün büyük bir bölümü bağımsızlığa kavuşmuştur. Hazar Denizi-Karadeniz Güneyi’ndeki kolunu temsil eden Türkiye Cumhuriyeti ise; yoğun bir iç ve dış propaganda ağı içinde, Orta Doğu’dan yalıtılırken, doğusu ile demokratik (!) yollardan bölünmek istenmektedir. 

Türkistan’ın Stratejik Geçiş Bölgeleri

Geniş bozkırları, yer yer verimli arazileri, dağ ve nehirleri ihtiva eden Türkistan coğrafyası, tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Diğer taraftan Çin’den Ön Asya’ya açılan tarihi İpek Yolu dışında kuzeyde yer alan askerî yollar Türkistan jeopolitiğinde belirleyici olmuştur. O sebeple Türkistan hâkimiyetinde kalp-gâh durumundaki kilit noktaların bilincinde olan Türk devlet adamları iktidar mücadelelerinde bu önemli şah damarlarını ellerinde tutmaya çalışmışlardır. Türkistan’a hâkim olma düşüncesiyle alınan tedbirler batıda Buhara, Merv, Semerkant, Taşkent ve Harezm; doğuda Kaşgar, Yarkent, Hotan ve Turfan gibi şehirlerin önemini artırdığı gibi buraların ticaret ve kültür merkezleri haline gelmesine de zemin hazırlamıştır.

Orta Asya, tarihsel olarak dört büyük güce avantaj ve dezavantaj sağladı. Merkezi konumu nedeniyle ticaret yollarına, saldırı istikametlerine açık oldu.

- Kuzeyde stepler, Hunlar ve Moğollar gibi ilk atlı göçebe savaşçıların hızlı hareketine imkân verdi. Daha sonra Ruslar, Asya’ya hâkim olmak için kuzeyden-güneye istikametleri kullandılar. 

- Doğu’da Çin’in demografik ve kültürel ağırlığı sürekli olarak Orta Asya’ya uzandı. Han, Tang ve Ming hanedanları Fergana Vadisi ve Tarim Havzasının parçalarını fethetti. Qing hanedanı da kontrolü devam ettirdi. Çin’in Orta Asya’ya güç projeksiyonu, daha çok Afganistan üzerinden Rusların bölgeye hâkim olmasına karşı koyuyor. 

- Güneydoğu’da Güney Asya’nın demografik ve kültürel etkisi Orta Asya’da hissediliyor. Tarihte İndus Nehri etrafında yer alan hanedanlar Orta Asya’ya kadar güçlerini genişletti. Sovyet sonrası dönemde ise Hindistan ve Pakistan bölgeye sokulmaya çalışıyor. Dini nedenlerle Hindistan’ı işi daha zor. 

- Güneybatıdan ise Orta Doğulu güçler Orta Asya ‘ya doğru etki sahalarını genişletmek istiyor. Tarihte, birkaç Pers kralı ve iki Arap imparatorluğu Orta Asya’nın bazı bölümlerini işgal etti. Modern dönemde İran bölgeyi etki sahasına almak isterken, ortak etnik kimliğe sahip Türkiye ise bölge ile bağlarını ve etkisini yavaş yavaş artırıyor. Dahası Orta Asya ülkeleri ve Türkiye, Türk Devletleri Teşkilatı’nda birlikteler.

Stratejik yerler bakımından, Orta Asya’nın stratejik coğrafyasında Avrasya boyunca birkaç önemli rota var ve bunları fetheden bölgeye hükmedebilir.

Jeopolitik açıdan Azerbaycan, Ortadoğu ve Orta Asya arasında stratejik bir geçiş bölgesinde bulunuyor. Tarihsel olarak Rusya, Türkiye ve İran üçgenindeki rekabetin kesiştiği bölgeyi temsil ediyor. Azerbaycan’ın komşuları; Rusya, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) üyesi Ermenistan, İran ve Batı yanlısı Türkiye’dir. Doğu’daki Hazar Denizi’nin öbür tarafında ise eski Sovyet coğrafyasındaki Türk Devletleri bulunmaktadır. Orta Asya ülkelerinin aksine Azerbaycan ve Gürcistan ekonomik ve siyasi olarak Rusya’dan daha bağımsız olmayı başardılar. Hazar Denizi, Güney Kafkasya ve Orta Asya bölgelerini birleştiren bir köprü olarak stratejik öneme sahip. Yakın zamanda Güney Kafkasya’da bazı büyük askeri (Gürcistan, Karabağ vd.) yaşanmış olmasına rağmen Orta Asya genel olarak daha sakin bir yerel, kısa süreli ve küçük çatışmalara tanıklık etti. Ancak, mevcut şartlar daha ciddi askeri çatışmaların kaynağı olabilir. 

Hazar Denizi, Güney Kafkasya ve Orta Asya bölgelerini birleştiren bir köprü olarak stratejik öneme sahiptir. Yakın zamanda Güney Kafkasya’da bazı büyük askeri (Gürcistan, Karabağ vd.) yaşanmış olmasına rağmen Orta Asya genel olarak daha sakin bir yerel, kısa süreli ve küçük çatışmalara tanıklık etti. Ancak, mevcut şartlar daha ciddi askeri çatışmaların kaynağı olabilir. 

            Avrasya’da stratejik önemi olan bölgeler şunlardır;

            - Avrasya stepleri.

            - Hindu Kuş Dağları.

            - İran Platosu.

            - Tibet Platosu.

Avrasya Stepleri

Avrasya stepleri Romanya’daki Tuna Nehri kıyılarından Mançurya’nın batısına 8.000 km.lik bir alanda uzanır. Kuzeyde Avrasya Rusyası ve Sibirya ile kuşatılmıştır. Güney sınırı için belirli bir çizgi yoktur. Stepler iki bölgede daralarak üç bölgeye ayrılır; 

- Karpat Dağları ile ayrılan Panonina Stepleri (Avusturya, Macaristan, Romanya, Sırbistan ve Slovakya), 

- Karadeniz-Hazar (Batı) Stepleri; Tuna Nehri ile Kazan arasında Ural Dağlarının güneydoğu ve güneyi arasında uzanır. Karadeniz-Hazar Denizi ve Kafkas Dağlarına bağlanan geniş tarım arazisidir.

- Ural-Hazar Dar Bölgesi Stepleri; Ural’ın güneyinden Hazar Denizi kuzeydoğusuna uzanan 650 km.lik dar bölge Kazak steplerini Karadeniz-Hazar Steplerine bağlar.

- Kazak Stepleri (Orta Step); Orta Asya’daki Avrasya steplerinin büyük kısmını oluşturur. Urallardan Cungarya’ya uzanır. Güneyde yarı çöl arazi ile Aral Denizi’ne akan Amu Derya ve Siri Derya nehirleri stepleri keser. Güneydoğu’da nüfus bakımından yoğun Fergana Vadisi, Batı’da Zeraşvan Nehri boyunca uzanan Taşkent, Semrakend ve Buhara çöl şehirleri vardır. Güney bölge Orta Asya ve İran için karmaşık bir tarihe sahipken, kuzeydeki Kazak stepi nispeten izole durumdadır.

- Cungarya Dar Bölgesi Stepleri; Eski Sovyet-Çin sınırı boyunca dağların kuzeye ormanlık bölgeye kadar uzandığı steplerdir. Orta Step’i, Doğu Step’inden ayırır, Orta Asya ve Doğu Asya büyük steplerini birbirine bağlar. Doğu-Batı Tanrı Dağları, stepleri kuzeyde Cumngarya, güneyde Tarim Havzasına böler. Cungarya, batıda Tarbagatay Dağları doğuda Moğol Altay Dağları ile çevrilidir ama önemli bir engel teşkil etmezler. Cungarya bozkırı, orta çölün kenarlarındadır ve genellikle Moğollar tarafından batıya yapılan seferlerde Kazak steplerine ulaşmak için kullanılmıştır. Kuzeyde Sibirya dağları ve ormanları ile çevrilidir. Tarim (Nehri) Havzası kuraktır ve göçmen nüfusun yaşaması için uygun değildir. Kuzey İpek Yolu, Tarim Havzası’nın kuzey ve güneyinden geçerek Fergana Vadisi’ne ulaşıyordu. Pamir Dağları havzasının batı cu, Tanrı Dağları’na ve Himalayalara bağlanır. Güneyde, Kunlun Dağlaro Tarim Havzasını Tibet Platosu’nun seyrek nüfusundan ayırır. 

- Moğol-Mançurya Stepi; Avrasya Stepinin Doğu Asya’daki ana parçasıdır. Moğolistan’ın büyük kısmını, Çin işgali altındaki İç Moğolistan’ı kaplar. İki bölge Gobi Çölü ile ayrılmıştır. Moğol Stepinin güneyinde yüksek Tibet Platosu, kuzeyindeki platoda Kansu Koridoru vardır. Kansu Koridoru, İpek Yolu’nun ana rotasıdır. Güneydoğu’da İpek Yolu, Wei Nehri vadisi ile Kuzey Çin Düzlüğüne bağlanır. Hingan Dağlarının güneyi ve Taihang Dağlarının kuzeyi, Moğol-Mançurya steplerini Doğu Mançurya (Liao Xi stebi) ulaştırır. Stepler, Pasifik’e ulaşmadan ormanlar ve dağlar ile kesilir. 

Hindu Kuş Dağları

Orta ve Güney Asya boyunca Himalayaların batısına kadar uzanan 800 km. uzunluğunda bir dağ silsilesidir. Orta ve Doğu Afganistan’dan Kuzeydoğu Pakistan ve Tacikistan’ın uzak Güneydoğusu’na uzanır. Hindi Kuş Himalaya Bölgesi’nin batısını kapsar, Kuzey ve Kuzeydoğu’da Pamir Dağları ile Çin, Pakistan ve Afganistan sınırlarını buluşturur, sonrasında Güneybatı’da Pakistan üzerinde Afganistan sınırına ulaşır. Hindi Kuş’un doğusu Karakurum’un kuzeyi ile birleşirken, Güney’de Kabil nehri yakınında Beyaz Dağlara bağlanır. Amu Derya vadisini güneydeki İndus nehri vadisinden ayırır. Karla kaplı çok yüksek zirveleri vardır. Bunlardan en yükseği 7.708 m. ile Pakistan’da ki Triç Mir’dir. 

Tarihi olarak üzerindeki pek çok manastır ile Budizm’in önemli bir merkezi olmuştur. Ayrıca, Orta Asya ve Güney Asya’dan pek çok tarihsel ticaret ve seyahat rotasına sahiptir. Üzerindeki önemli geçitler arasında Afganistan’daki Salang Geçidi (3.378 m.), Salang Tüneli (3.363 m.) ve güney Şibar Geçidi (2.700 m.) sayılabilir. Diğer geçitler arasında Pakistan’daki Broghil geçidi (3.700 m.), Pakistan-Afganistan arasında Dorah Geçidi (3.800 m.), Pakistan’daki Lowari, Gomal, Aghost ve Iskhoman Aghost Geçitleri bulunmaktadır.

İran Platosu

İran Platosu; Kafkasya, Orta Asya, Güney Asya ve Batı Asya’nın bölümleri tarafından çevrelenir. Avrasya tabakasının bir parçası olarak, Arap ve Hint tabakaları arasındadır. Batıda Zağros Dağları, Kuzeyde Hazar Denizi ve Köpet Dağı, Kuzeybatıda Ermeni yükseltileri ve Kafkasya Dağları, Güneyde Hürmüz Boğazı ve Hint Altkıtası ile çevrelenir. 

Tarihi olarak Partlar, Medya ve Pers toprakları olmuştur. Plato, sahip olduğu birkaç dağ silsileleri ile düz olmaktan uzaktır. En yüksek yeri Hindi Kuş üzerindeki Noshaq Dağı’dır (7.492 m.). Plato, İran’ın kuzeyindeki Doğu Azerbaycan Eyaleti, Afganistan ve Pakistan boyunca İndus Nehri’nin batısına uzanır. 

Tibet Platosu

Tibet Platosu; Orta, Güney ve Doğu Asya’nın birleştiği kavşaktadır. Coğrafi olarak Himalayalar ve Hint Alt Kıtasının kuzeyi, Tarim Havzası ve Moğol Platosu’nun güneyindedir. Tibet Özerk Bölgesi’nin çoğunluğunu, Çingay’ın büyük kısmını, Siçuan’ın Batı yarısını, Batı Çin’de Güney Kansu vilayetlerini, Güney Doğu Türkistan, Butan, Ladakh-Lahaul ve Spiti Hint bölgelerini, Pakistan’daki Gilgit-Baltistan, kuzeybatı’da Nepali doğu Tacikistan ve güney Kırgızistan’ı kapsar. Kuzeyden Güneye 1.000 km., Doğu’dan Batı’ya 2.500 km. uzunluğundadır. Dünyanın en yüksek ve en büyük platosu olarak, ortalama rakımı 4.500 m.dir. İki en yüksek zirveye sahiptir; Everest ve K2. Tibet Platosu genellikle “Dünya’nın Çatısı” olarak adlandırılır. Asya’nın üç en uzun nehri buradan akar; Sarı, Yangtze ve Mekong. Üzerindeki onbinlerce tonluk buzullarla “Üçüncü Kutup” adı da alır.

Tibet Platosu, güneyde İç Himalayalar, kuzeyde Kunlun Dağları ile çevrili. Bu dağlar platoyu Tarim Havzası ve kuzeydoğuda Qilian Dağlarını ayırır. İndus Nehri de Tibet Platosu’ndan doğar. Antarktika ve Grönland’dan sonra dünyanın en az nüfusa sahip bölgesidir.

Pamir yolu 

Pamir Yolu ile aşılan zorlu coğrafyayı karakterize eden Pamir Dağları; Tanrı Dağları, Karakurum, Kunlun, Hindukuş ve Himalaya dağlarının kavşağında yer alır. Çok sayıda sıradağın yayıldığı geniş alanın merkezi Pamir Düğümü olarak adlandırılır. Pamir Dağları’nın çoğunluğu Tacikistan’da yer alırken uzantıları Afganistan, Çin ve Kırgızistan’a nüfuz eder. Pamir Yaylası olarak adlandırılan geniş sahadaki nüfusu, Doğu Pamirler’de Türkçe konuşan Kırgızlar teşkil ederken, çeşitli Fars dili lehçeleri konuşan Dağ Tacikleri Pamirler’in batı vadilerinde yaşamaktadır.  

19. Yüzyılın sonlarında Pamir Yaylası’nın siyasi kontrolü, 1891 yılında Çarlık güçlerinin İngilizleri geri püskürtmesi ile (Bozai Gombaz) belirlenmiştir. Rus ve İngiliz müzakereciler kendi bölgeleri arasında, Wakhan Koridoru dâhil olmak üzere Afganistan’ın yeni tampon devletini kurmuşlardır. Ancak Pamirler’deki Çin ile Tacikistan ve Kırgızistan arasındaki sınırlar tartışmalı olmaya devam etmiştir.

Engebeli ve yüksek arazide inşa edilen Pamir Yolu, Afganistan ve Çin sınırındaki Sovyet karakolu konumunda olan Tacikistan başta olmak üzere, merkezden uzak yerleşimlerin maddi ve sosyal yapısını kökten değiştirmiştir. Pamir yolu, Sovyet modernleşmesini ve gelişimini kırsala taşıma siyasetinin parçası olmasının yanı sıra Afganistan’ın 1979’daki işgali dâhil doğrudan Rus askeri amaçlarına hizmet eden bir tedarik hattıdır. 

Yaygın olarak Pamir Yolu adıyla bilinen M41 Otoyolu; Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve Afganistan sınırları içerisinden ve dünyanın en yüksek dağ sıralarını barındıran Pamir Dağları’nı geçen bir otoyoldur. Pamir Yolu’nun yapımına 1934 yılında başlanmış ve 1935 yılında Oş (Kırgızistan) ile Horog’u (Tacikistan) bağlayan kısmı tamamlanmıştır. SSCB döneminde stratejik amaçlarla inşa edilen ve başta 4655 metre rakımda bulunan Ak Baytal Geçidi olmak üzere coğrafi açıdan zorlu geçitlerden geçen otoyol yaklaşık 1200 kilometredir. Pamir yolunda yer alan geçitler şunlardır; 

- Sarı Taş Geçidi: Oş’tan başlayan Pamir Yolu’nun ilk ve en önemli kavşağını oluşturan geçittir. Pamir Yolu burada ikiye ayrılır; bir kol Çin sınırına, İrkeştam Geçidi’ne doğru giderken diğer kol Tacikistan’a doğru devam eder.  

- Kızıl Art Geçidi: Kırgızistan ile Tacikistan sınırında yer alan geçittir. Tacikistan’a giden ana kapı olup, ulaşım açısından zorlu bir geçittir. 

- Karagöl Geçidi: Pamir Yolu, Kızıl Art Geçidi’nden sonra Tacikistan’da Karagöl’e (KaraKöl) ulaşılır. 3.960 metre rakımda bulunan geçit Karagöl’ün etrafındaki yolları dolaşır. 

- Ak Baytal Geçidi: Karagöl Geçidi’nden sonra varılan Ak Baytal Geçidi, Pamir Yolu’nun en yüksek noktasındadır. 4.655 metre rakım sebebiyle hava ve yol koşulları genellikle zorludur. 

Fergana Vadisi 

Fergana Vadisi; Tanrı Dağları, Hisar ve Alay dağ sistemleri arasında bir çöküntüdür. Çoğunluğu Özbekistan’ın doğusunda ve kısmen Tacikistan ve Kırgızistan’da yer alır. Fergana Vadisi yaklaşık 250-300 kilometre uzunluğundadır. Genişliği 130 kilometreye kadar uzanan vadi, batıda 5-10 kilometreye kadar daralır. Vadi 10 milyon civarı seyreden nüfusu ile Türkistan’ın en yoğun nüfuslu bölgelerinden biridir. Özbekistan nüfusunun yaklaşık olarak 1/4’ü, Kırgızistan ve Tacikistan nüfuslarının 1/3’ü Fergana Vadisi’nde yaşamaktadır. Vadide yüksek oranda pamuk üretiminin yanı sıra ham ipek, sebze ve meyve üretimi yapılmaktadır. Özbekistan’ın tarım faaliyetlerinin %25’i, Kırgızistan’ın tarım faaliyetlerinin ise %50’si Fergana Vadisi’nde yapılmaktadır. Geneli dağlık arazilerden oluşan Tacikistan açısından vadi, işlenebilir topraklarının %70’ini ihtiva etmesi açısından büyük öneme sahiptir.

SSCB döneminde çizilen suni sınırlar, SSCB dağıldıktan sonra bağımsızlığını kazanan devletler için bir takım sınır anlaşmazlıklarını beraberinde getirmiştir. Fergana Vadisi üzerinde uzun süredir Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan arasında SSCB’den miras bir sınır anlaşmazlığı yaşanmaktadır. Vadinin su kaynağı bakımından zenginliği ve tarıma elverişli arazilerin yanı sıra, vadiyi çevreleyen sıradağların jeolojik hareketliliği petrol ve doğalgaz kaynaklarını yüzeye yaklaştırmıştır. Fergana Vadisi’nin yeraltı kaynakları açısından verimli oluşu, paydaş ülkeler arasında yaşanan uyuşmazlıkların çözümünü zorlaştırmaktadır. Kırgızistan ve Tacikistan arasında son olarak Eylül 2022’de geniş çaplı sınır çatışması yaşanmıştır. Diğer taraftan Özbekistan ve Kırgızistan arasında bir yıldan fazla devam eden görüşmeler sonunda varılan anlaşma, Kasım 2022’de her iki ülkenin parlamentolarında onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Söz konusu uzlaşı, bölge istikrarı için bir dönüm noktası olma potansiyeline sahiptir.  

Antik dönemde Kaşgar’dan başlayan yol için zorunlu bir rota olan Fergana Vadisi, modern zamanda da bu önemini korumaktadır. Hocand (Hucend), vadinin en önemli geçidi konumundadır. Hocand, elverişli coğrafi konumu nedeniyle Tacikistan’ın kuzey kapısı olarak kabul edilen Soğd bölgesindedir. Demiryolları, karayolları, gaz boru hatları, yüksek gerilim elektrik hatları ve uluslararası yollar dâhil Fergana Vadisi’nin ve bağlı olduğu noktaların ticareti ve taşımacılığı Hocand’dan geçer. Hocand şehir olarak, dağlık arazilerden sonra sunduğu coğrafi rahatlık nedeniyle geçit konumundadır. Fergana Vadisi’ni çevreleyen dağlarda stratejik öneme sahip dağ geçitleri de mevcuttur. Bunlar;          

- Taldık Geçidi: Alay Dağları’nda yeralan ve Kırgızistan’ın Oş bölgesini Fergana Vadisi’ne bağlayan geçittir.  

- Şahristan Geçidi: Tacikistan şehirleri Panjakent’i İstaravşan’a 5 km. uzunluğunda bir dağ tüneli ile bağlayan geçittir. Şahristan Geçidi Tacikistan-Fergana Vadisi arasında önemli bir geçiş noktasıdır. 

- Anzob Geçidi: Tacikistan’ın başkenti Duşanbe’yi Fergana Vadisi’nde yeralan Hocand’a bağlayan geçittir. Geçit üzerinde 5 kilometre uzunluğunda bir dağ tüneli bulunur. 

- Kamçik Geçidi: Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan arasındaki dağlık bölgenin tek geçiş noktasıdır. Taşkent’i, Fergana Vadisi’ndeki Nemengan, Andican, Margilan ve Hocand’a bağlayan uluslararası demir yolu ağı bu geçitten geçer. Geçit üzerinde 19,2 kilometre uzunluğunda dağ tüneli yer alır. 

Türkistan ile bağlantılı stratejik geçiş bölgeleri şunlardır;

- Wakhan Koridoru; Afganistan’dan kuzeyde Tacikistan, güneyde Pakistan ve doğuda Çin ile bağlantı sağlar.

            - Hayber Geçidi; Afganistan ve Pakistan arasında.

            - Torugart Geçidi; Kırgızistan ve Çin arasında. 

            - Kunjirab Geçidi; Pakistan ve Çin Arasında.

            - Cungarya Kapısı; Kazakistan ve Çin Arasında.

Wakhan Koridoru

Afganistan’ın Badakhshan vilayetinden doğu’da Doğu Türkistan’a uzanan dar bir şerittir. Bu vadi, yüzyıllarca Doğu, Batı ve Orta Asya’dan gelen yolcular için hayati bir geçiş yolu olmuştur.

Hayber Geçidi

Hayber geçidi, en eski zamanlardan beri İpek Yolu’nun Orta Asya ile Hint alt kıtası arasında çeşitli devletler tarafından stratejik bir askeri geçiş ve kontrol noktası olarak kullanılmıştır. Dünyanın en meşhur dağ geçitlerinden biri olarak kabul edilir. Modern zamanda Landi Kotal kasabası ile Peşawe Vadisi arasına Spin Ghar dağlarını aşan bir Asya otobanı yapılmıştır. 

Torugart Geçidi

Torugart Geçidi, Türkistan’ın topografik şartlarının kara ulaşımını yer yer neredeyse imkânsız hale getirdiği noktalardan birinde; Tanrı Dağları’nda yer alır. Geçit, Kırgızistan ile Çin’i birbirine bağlamaktadır. Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’ten Kaşgar’a kadar olan bağlantı bu geçit sayesinde sağlanır. Kırgızistan ile Çin, 1049 kilometre sınıra sahiptir. Torugart Geçidi, İrkeştam Geçidi ile beraber, özel izinle geçiş yapılan noktalardandır.

İrkeştam Geçidi 

Torugart Geçiti’inden sonra Kırgızistan ile Çin’i birbirine bağlayan bir diğer geçit İrkeştam Geçitidir. İrkeştam Geçidi, Pekin’i Türkistan’a bağlaması hedeflenen Çin-Kırgızistan-Özbekistan demiryolu projesinin de vazgeçilmez bir halkasını oluşturmaktadır. Planlanan demiryolu hattının, Kaşgar’dan başlayarak İrkeştam Geçidi’nden ve Kara Su üzerinden Fergana Vadisi’ne ve Özbekistan’ın Andican şehrine kadar uzanması düşünülmektedir.

Huncerab Geçidi

Huncerab Geçidi, dünyanın en yüksek asfalt kaplı uluslararası sınır kapısı ve Karakurum Karayolu’ndaki en yüksek noktadır. Pakistan’ın kuzey sınırında ve Çin’in güneybatı sınırında Doğu Türkistan Özerk Bölgesi arasında bulunan bir dağ geçididir. Geçit üzerine ayrıca bir demiryolu hattı inşa edilmesi planlanmaktadır. 

Cungarya Geçidi

Cungarya Geçidi (Altay Gediği) Kazakistan ile Çin sınırında, Cungarya Havzası’nda yer alır. Göçebe savaşçıların Batı Avrasya steplerine ulaşması için kullandıkları uygun geçitti. Batı sıradağların içerisinden geçen ana geçit Alaköl ve Balkaş göllerine açılır. Tarih boyunca göçler ve fetihler açısından önemli bir geçit noktası olan Cungarya Geçidi, stratejik önemini bugün de korumaktadır. Günümüzde Türkistan’da yer alan Türk Devletleri’nin demiryolu hatları ile Çin demiryolları, Cungarya Geçidi üzerinden bağlanmaktadır. Çin demiryolları Cungarya Geçidi üzerinden havzayı geçerek Fergana Vadisi’ne kadar uzanır.

SSCB yönetim anlayışına göre, gelişmiş bir yol sisteminin olmaması, “barbarlığın hayatta kalması” ve “Asyalılığın, tembelliğin ve aylaklığın bir işareti” olarak görülmekteydi. Daha önce yolu olmayan bir yerin altyapı inşası ile beraber dönüşümü, bir yandan Sovyet ilerlemesi ve modernizasyonu için gerekli görülse de yol inşasındaki esas amaç askeri hedeflerdi. Örneğin Pamir Yolu nihayetinde 1979 yılında Sovyet tanklarının Afgan Wakhan’a girmesini kolaylaştırmıştır.

Türkistan’da kuzey-güney yönlü askeri tedarik zincirlerinde, bölge üzerinde Rus İmparatorluğu ve SSCB dönemlerinde uzun süreli hâkimiyetinin mirası olarak Rusya etkindir. Rus topraklarının kritik kırkıncı paralelin güneyine uzandığı sayılı noktalar Trans-Kafkasya, Trans-Hazar ve Pamir’dir. Rusya, kuzey-güney askeri tedarik hattını güçlendirmek için 1935 yılında tamamladığı Pamir Yolu ile kalmamış, SSCB 1950’ler ve 60’larda her türlü hava koşuluna uygun otoyollar, havaalanları ve uçak pistleri inşa etmeyi sürdürmüştür. Kruşçev daha sonra, yollar başta olmak üzere inşa edilen altyapının İran veya Pakistan ile olası savaş durumunda Sovyet askeri ikmali için tasarlandığını belirtmiştir. 

Yerkürenin en büyük kara kütlesi Asya Kıtası’nın merkezinde yer alan kıtalararası ulaşımın kavşağı konumundaki Türkistan, geniş düzlüklerin yanı sıra rakımın oldukça yüksek olduğu bir coğrafyaya sahiptir. Uzak Doğu ve Asya’yı Avrupa ile ve Afrika’yı Asya ile bağlayan bu kavşağın dağlık yapısının ulaşımı yer yer neredeyse imkânsız hale getirdiği şartlarda, doğal dağ geçitleri büyük önem kazanmaktadır.  

Türkistan’da Rusya, Çin ve AB’nin yoğun bir biçimde sürdürdükleri ulaşım altyapısı faaliyetlerinin güzergâhlarının, tarihte Çin’den başlayıp batıya doğru giden doğu-batı yönlü askeri tedarik zincirleri ile örtüştüğü görülmüştür. Türkistan’daki geçitlerin, bölgede hâlihazırda askeri varlığı bulunan tek ülke olan Rusya’nın askeri tedarik zincirleri açısından büyük öneme sahip olduğu değerlendirilmektedir. Rusya’nın kritik kırkıncı paralelinin güneye bağlantısı, söz konusu geçitlerden Pamir hattında olanları kullanmaya mecbur olduğu açıktır.

Doğu Türkistan (Uygur) Özerk Bölgesi olarak adlandırılan bölgenin tarihi öneme sahip şehri Kaşgar, Çin’in dünyaya açılan kapısı konumundadır. Doğu Türkistan; Hindistan, Pakistan, Afganistan, Tacikistan, Kırgızistan, Kazakistan, Rusya ve Moğolistan olmak üzere sekiz ülke ile sınırdır. Çin’in Türkistan, Güney Asya, Orta Doğu ve Avrupa’ya çıkışı Kaşgar vilayetindeki havalimanları dâhil beş noktadan sağlanmaktadır. Kaşgar vilayetinde bulunan uluslararası beş giriş-çıkış kapısından ikisi Torugart ve İrkeştam geçitleridir.

Haziran 2024 tarihinde Çin-Kırgızistan-Özbekistan arasında anlaşmaya varılan ve Kaşgar’dan başlayıp Andican’da (Özbekistan) son bulacak demiryolu projesinin güzergâhında Torugart Geçidi alternatifi olmayan tek geçiş noktasıdır. Benzer şekilde İrkeştam Geçidi, Çin’in Türkistan geçişli Kulak-Yol projeleri için vazgeçilmez bir geçiş noktasıdır.  Rusya, Çin ve AB’nin Türkistan’daki ulaşım altyapısı gerektiğinde askeri amaçlarla kullanılabilecek çift kullanım altyapılarıdır.

Çin’in Kuşak-Yol kapsamında Türkistan’da tamamladığı ve inşası devam eden projelerin güzergâhlarının mutlaka Torugart ve İrkeştam geçitleri ile doğrudan bağlantılı olduğu görülmektedir. 

Tarih, dünyanın Batı bölümünde hızlandı ve gelecek senaryoları hazırlandı. Batıda bu senaryoların yazım aşamasında epey yol kat edildi ve sıra operatif bölüme, yani güvenlik ortamının şekillendirilmesine ya da halk deyimi ile sahnenin hazırlanmasına geldi. Artık, İkinci Dünya Savaşı koşullarına göre oluşturulmuş dünya düzeni 21. yüzyılın ihtiyaçlarını karşılamıyor ve gittikçe kaosa sürüklenen dünyamızda bir istikrara kavuşmak için hızla bir dünya savaşına yaklaşıyoruz. Bu savaş, Güney Çin Denizi ve etrafında olacak ancak, 2040’lara kadar olan hazırlık dönemi için Avrasya’da bu savaşın arka sahnesi hazırlanıyor. Sahnenin ortasında Türk dünyası yani Türkistan coğrafyası var. Türk Dünyası gittikçe artan şekilde Rusların zorlayıcı diplomasisi ile Çin tüm bölgeyi yılan gibi sarmayı amaçlayan hegemonik baskısı arasında sıkışmaktadır. Ukrayna’ya angaje olmuş Rusya, Batı ile barışmak için umutla beklerken, baskı altına aldığı Orta Asya ülkeleri ise ticaret, göç, işçi ücretlerinden ekonomik fayda beklemektedir. Moskova’nın saldırganlığının hedefi olmak istemeyen Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan çok istikametli politikalar ile denge arıyorlar. Savaşın küreselleşmesi bir hegemonya projesi. Büyük askeri ve istihbarat operasyonları ile eş zamanlı olarak Ortadoğu, Doğu Avrupa, Sahra-altı Afrika, Orta Asya ve Uzak Doğu’da süreç ilerliyor. ABD gündemi askeri operasyonlar ve örtülü faaliyetlerle tüm bölgelerde egemen devletlerin istikrarsız hale getiriyor.

Türkistan’ın Güvenliği ve Askeri Senaryolar

Makalenin devamı ve geniş versiyonu için;

https://www.academia.edu/144216659/Türkistan_Jeopolitiği_ve_Türklerin_Bekleyen_Savaşları

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *