Suriye Kasım Ayı Birinci Yarı Raporu 01-15 Kasım

Yazan  20 Kasım 2020

Gelişmeler

Suriye Kuzeyi ile ilgili Bölgesel ve Küresel Gelişmeler ve Türkiye’de Suriye İç savaşı ile Alakalı Gelişmeler

Hem küresel hem de bölgesel anlamda bu raporlama sürecinde en önemli ve belirgin gelişme Rusya’nın 11-12 Kasım’da Suriyeli sığınmacılar için dönüşü için başkent Şam’da gerçekleşmesine öncülük ettiği konferans olmuştur. Rusya’nın attığı bu adım sadece belli ülkelerin katıldığı ancak Türkiye gibi en önemlilerinden birinin davet edilmediği veya Avrupa Birliği gibi daveti reddettiği[i] bir konferansla sınırlı kalmamış, ilaveten Rusya, Türkiye ve Lübnan ile de ayrı ayrı temaslarda bulunmuştur. Türk hükümetinin bu girişime nasıl bir geri dönütte bulunacağı bilinmezken, bu girişim en azından hem sığınmacıların evlerine güvenli dönüşü için hem de tıkanmış siyasi sürece ivme kazandıracak bir nitelikte olabilir.

Özellikle 2011 ve 2015 yılları arasında yoğun bir sığınmacı akımının Türkiye’yi tam anlamıyla hazırlıksız yakaladığı söylenebilir. O güne kadar bu kadar büyük göçle karşı karşıya kalmayan ülkemizin, göçün olduğu tarihlerde bu durumun altından kalkabilecek yeterli bir göç politikası (yasal ve idari) yoktu. Bu durumun en başta sosyal, ardından ekonomik ve siyasi neticeleri her geçen gün  kendini göstermektedir. Türk Alman Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Murat Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) aracılığıyla yaptığı çalışmada, her geçen gün Türk ve Suriye halklarının birbirlerine olan güvensizlikleri her geçen gün artarken, entegrasyonun aksine toplumsal ayrışmanın artık bir gerçek olduğu ve iki tarafında Suriyelilerin Suriye’ye geri dönmeyeceğine inandığı gözükmektedir.[ii] İlaveten sığınmacı akınının ilk yıllarında hükümet çevrelerince vurgulanan kültürel yakınlık ve ortak din gibi söylemlerin artık geçerliliğinin kalmadığı, ortak özelliklerden çok farklılıkların insanların düşüncesinde belirleyici rol oynadığı bu çalışmayla okunmuştur.

Sahada Yaşanan Önemli Olaylar (Vakalar)

Rusya ve Türkiye’nin öncülüğüyle imzalanan  5 Mart Ateşkesi’nden bu yana devam eden statükonun her geçen gün kırılganlığının  arttığı, Suriye genelinde yeni çatışma dinamiklerinin baş gösterdiği gözlemlenmektedir. Fakat öncelikle, an itibariyle bölgede “süregelen” yani statükolaşmış durumu ortaya koymak yararlı olacaktır.

Süregelen durum

Bilindiği üzere yaz ayından itibaren İdlip’te her iki tarafın da Mart ayında ateşkes ile belirlenmiş kontrol hattı boyunca askeri yığınak yaptığı bilinmektedir. Birkaç defa Rusya destekli Suriye Rejim kuvvetlerinin Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu kontrolündeki İdlip bölgesine Cebeli Zaviye, Türkmen Dağı ve Serakip-Sarmada eksenlerinde  sızma girişimi olsa da bölgede mevcudiyetini arttırmış olan ve tüm savunma hattı boyunca üst kuran Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu tarafından püskürtülmüştür. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekat bölgelerinde ise PYD/PKK/SDG terör örgütü tarafından istikrarı bozmaya yönelik bombalı eylemler gerçekleştirilmiştir. Defalarca kez çok ciddi sivil kayıplara neden olan bu saldırılar olmasına rağmen bu bölgelerin cephe hatlarında bu raporlama dönemine kadar ciddi bir çarpışma olmamıştı. Öte yandan Barış Pınarı Harekat bölgesinde, hem cephe çarpışması anlamında hem de PKK/PYD/SDG gibi terör örgütlerinin asimetrik saldırıları anlamında görece diğer bölgelerden daha az hareketliydi. Ancak bir sonraki paragrafta anlatıldığı üzere önümüzdeki aylarda daha hareketli olması beklenmektedir.

Yeni olaylar (vakalar), olası yeni çatışma nedenleri

Günümüzde ise gelişmekte olan siyasi, ekonomik ve sosyal vakaların çatışma dinamiği olarak evrildiği tespit edilebilir olup, mevcut statükonun ise özellikle ABD destekli SDG kontrolünde olan Doğu Fırat bölgesinde değişebilir olduğu gözlemlenmektedir. Son iki aydır özellikle bölgede Arap kabilelerle Kürt ağırlıklı sözde SDG yönetimi arasındaki tansiyonun gün geçtikçe artması, söz konusu Arap kabilelerin hem Türkiye hem de Esad rejimi ile iletişimlerini arttırması, Türkiye’nin özellikle Suriye’nin Kamışlı bölgesine bakan topraklarındaki askeri yığınak yapması ve son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bölge ile alakalı açıklamaları, Doğu Fırat’ta süregelen durumun ileride çok da mümkün olamayacağını ortaya koymaktadır.

Diğer yandan, adeta Rusya’nın ve Esad rejiminin himayesi altındaki Tel Rıfat’taki PKK/PYD/SDG terör örgütü varlığı son 1 ayda TSK mevcudiyetinin olduğu Azez, El-Bab, Cerablus, Mare ve Afrin illerine yönelik asimetrik saldırılarına ilaveten özellikle Azaz iline yönelik cephe saldırılarının dozunu arttırmıştır. Rejimin söz konusu terör yapılanmasının kendi kontrolündeki bölgelerden Tel Rıfat’a geçiş yapmasına izin verdiği bu terör unsurlarının gerçekleştirdiği son saldırılarla aşikar duruma gelmiştir. Günümüzde bahsi geçen illerin güvenlik anlayışlarına terör örgütleri tarafından gerçekleştirilen asimetrik saldırılara ilaveten bilinen cephe çatışmalarını da eklemek kesinlikle yanlış olmayacaktır. Diğer yandan İdlip’e yapılacak kapsamlı bir saldırı da rejim cephenin boyunu uzatmak için Azez ve El-Bab’a da PYD/PKK/SDG aracılığıyla saldırabilecek kapasitesinin olduğunu sergilemiştir. Öte yandan son zamanlarda tekrar sahneye çıkan DEAŞ terör örgütü varlığı ve Suriye Milli Ordusu unsurlarının DEAŞ terör örgütü hücre evlerine yönelik yürüttüğü operasyonlar, DEAŞ terör örgütünün henüz tamamen etkisini kaybetmediğini ve bir risk unsuru olarak sayılabileceğini gözler önüne sermektedir.

Öte yandan bugüne kadar rapor silsilesinde çok az kez ele alınan görece istikrarlı olan Şam-Daraa hattında da ciddi gelişmeler yaşanmaktadır. Ekonomik zorluklarla beraber ortaya çıkan  benzin ve ekmek kuyrukları yaşanan ekonomik zorluğu simgelerken Daraa’da rejim ordusu ve eski Özgür Suriye Ordusu mensupları arasında sıklaşan ve artık ölümlerle sonuçlanan çatışmalar dikkat çekerken, ülkede siyasi çözüm olmadan huzurun da tesis edilmesinin pek olası olmadığını bir kez daha anlıyoruz.

Son aylarda gözlemlenen bu yeni dinamikleri ele aldıktan sonra tekrar işbu raporlama dönemine dönüp güvenlikle alakalı gelişen vakaları (olayları) alt-bölgelere ayırarak sergilemekte yarar vardır.

İdlip

  • 03 - 10 Kasım, İdlip

Türk Silahlı Kuvvetleri 5 Mart Ateşkes Antlaşmasıyla cephe hattının yanlış noktasında kalan Şer Maghar üssündeki gözlem noktasından çekilip gözlem noktasındaki askerlerini Kafin’de 15 Ekim’de kurulan üsse  çekti. Aynı şekilde hattın yanlış noktasında kalan Maar Hattat’daki gözlem noktasını 9 Kasım’da, Anadan (Halep) mevkiindeki gözlem noktasını ise 10 Kasım’da İdlip’te Deyr Sünbül bölgesinde 9 Kasım’da kurulan askeri üsse taşıdı.

  • 13 Kasım, Batı İdlip

Rus Hava Kuvvetleri İdlip’in batısını hedef alan bombalaması neticesinde 23 sivil hayatını kaybetti.

  • Tüm raporlama dönemi

İdlib çevresinde yer alan Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu ile Rusya destekli Suriye rejim güçleri arasında çatışmalar devam etmekte olup ay sonuna doğru şiddetini arttırmıştır. Çatışmalar Serakip-Sarmin (Doğu İdlip)  ve Al Borak-Kaf  Nabel  (Cebeli Zaviye, Güneydoğu İdlip) hatlarında gerçekleşmeye devam etmektedir.

Fırat Kalkanı Harekatı Bölgesi (El Bab, Cerablus ve Azez)

  • 4-7 Kasım, El-Bab ve Azez

DEAŞ terör örgütünün 4 Kasım’da EYP (El Yapımı Patlayıcı) ile gerçekleştirdiği saldırı neticesinde Faylak Al-Şam komutanını El-Bab ilçesinde hedef aldı. Gene bir EYP saldırısında 7 Kasımda 3 Özgür Suriye Polisi hayatını kaybetti ve saldırı DEAŞ tarafından üstlenildi. Aynı gün Azaz ve El-Bab’da 3 hücre evine yapılan baskınlarda 3 DEAŞ militanı etkisiz hale getirildi.

  • 15Kasım, Tel Rıfat-Kelcebrin

PYD/PKK/SDG unsurları cephe hattı boyunca gerçekleştirdiği saldırı Suriye Milli Ordusu tarafından püskürtüldü 7 terörist etkisiz hale getirildi.

Zeytin Dalı Harekatı Bölgesi, (Afrin)

  • 12 Kasım, Afrin, Kafr Şel

TSK konvoyu geçerken patlayan bomba neticesinde herhangi bir maddi veya can kaybı yaşanmadı.

Barış Pınarı Harekatı Bölgesi, (Tel Abyad ve Resul Ayn) / Doğu Fırat (Deyrizor)

  • Tüm raporlama dönemi, Resul Ayn ve Tel Abyad

PKK/PYD/SDG terör örgütü ile SMO arasındaki çatışmalar Um Ashbavar - Resul  Ayn ve Tel-Abyad  - Tel Tamir hatlarında devam etmektedir.

  • 3 Kasım, Kamışlı

PKK/PYD/SDG terör örgütü, daha öncesinde Kamışlı civarında TSK varlığının olmasını istemiş olan Tay kabilesi sözcüsünü ve Bani Saba ailesi mensubu Seyh Favaz Al-Mahvis’i herhangi bir neden olmadan gözaltına aldı.

  • 1 Kasım, Deyrizor

DEAŞ terör örgütü, bu raporlama sürecinde toplamda 3 SDG sözde komutanını suikastlarla öldürdü.

Çözümleme

Önceki raporlarda da belirtildiği üzere Tel-Rıfat’taki PYD/PKK/SDG varlığı olduğu müddetçe Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı Operasyon bölgelerinin güvenliği her zaman için tehlikede olacaktır. İlaveten TSK’nın mevcudiyetinin olduğu bu bölgelerde istikrar yerine kaosu tercih eden Esad rejimi ve Rusya, silahlı unsurların rejim kontrolündeki yerlerden Tel-Rıfat’a yığınak yapmalarını müsamaha göstermektedirler. Bu durumun Türk ve Rus askerleri arasında sürekli olan koordinasyon toplantılarında ve diplomasi masasında dile getirilmesi şüphesiz yararlı olacaktır.

Öte yandan PKK/PYD/SDG’nin Arap kabilelere olan baskısı şüphesiz geçtiğimiz raporlama periyodlarında olduğu gibi ayaklanmalar, çatışmalar ve suikastlarla sonuçlanacaktır. Bu durum Ankara tarafından ve Türk medyası tarafından takip edilmelidir, öyleki an itibariyle SDG’nin bu baskıcı tutumunu konu alan bir medya organı maalesef şuan yoktur.

Son olarak, rejim bölgelerinde ABD kaynaklı ekonomik yaptırımlar hayat pahalılığı yaratmakta ve bu da yoksullukla sonuçlanmaktadır. Öte yandan Esad rejimi, İran ve Rusya arasında özellikle Şam-Dera bölgesinde olan çekişme sahaya da yansımakta bu gruplar bazen kendi aralarında bazen de eski Özgür Suriye Ordusu mensuplarıyla çatışma yaşamaktadırlar.

Son olarak DEAŞ terör örgütü, sadece Deyrizor bölgesindeki çöllük arazide değil, diğer bölgelerde de kendini tekrar hatırlatmaya başlamıştır. Bu tekrar hatırlatma, Suriye’deki durumu siviller açısından daha kötü hale getirebilecek olsa da, eğer bu yeniden hatırlatma Suriye dışına da sıçrayabilir olursa ülkemiz için yeniden bir problem teşkil edebilir.

 

[i]https://www.washingtonpost.com/world/europe/eu-snubs-russia-backed-event-on-returning-refugees-to-syria/2020/11/10/16c8621c-235b-11eb-9c4a-0dc6242c4814_story.html

[ii]Erdoğan Murat, SuriyelilerBarametresi, https://www.unhcr.org/tr/wp-content/uploads/sites/14/2020/09/SB2019-TR-04092020.pdf

Ali Berker Kandemir

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Orta Doğu Uzmanı

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display