Avrupa Kültürü ve Türkiye’nin Avrupa Birliği Üyeliği
Onur Bilge KULA*
Türkiye elli yıldan fazla bir süredir AB’ye üye olmak, Avrupa ile bütünleşmek istemektedir. Her birleşme, iki-yönlü bir süreçtir. Bu nedenle, birleşmek isteyen iki taraf da, birleşmenin gereklerini yerine getirmek için, birleşme süreci öncesindeki konumlarını veya durumlarını değiştirmek zorundadır. Ne var ki, bu ilke, Türkiye-AB ilişkileri açısından geçerli değildir. AB, varlık nedenlerini ve kendisine katılma koşullarını tek-taraflı olarak belirlemiş bir oluşumdur. Dolayısıyla, burada konumunu değiştirmek zorunda olan, özgür istenciyle AB'ye üye olmaya karar veren Türkiye'dir. Türkiye, AB'den ancak diğer üyelerine karşı nasıl davranmışsa/davranıyorsa, kendisine de öyle davranmasını talep etme hakkına sahiptir. AB'nin etik ve politik meşruiyeti, üyelik müzakereleri sürecinde bulunan her aday ülkeye karşı eşit mesafede durmasını gerektirir. İlişkilerin adil ve düzgün yürümesi için, her iki taraf da bu kurallara uymak zorundadır; ancak ne AB, ne de Türkiye kurallara ve beklentilere uymaktadır.
Devamı 21. Yüzyıl’da…
Türkiye-AB İlişkilerinde Mevcut Durum ve
2014 Yılına Dair Beklentiler
Sanem BAYKAL*
AB’ye üyelik, Türkiye’nin iki yüz yılı aşkın bir süredir gerçekleştirmeye çalıştığı ve önemli aşama kaydettiği modernleşme ve demokratikleşme çabalarının son elli yıllık dönemdeki standardını ve çerçevesini oluşturmaktadır. Türkiye bakımından çağdaş uygarlık düzeyine erişme ve onu aşma gayretlerinin somutlaştığı ve simgeleştiği değerler, kurallar, standartlar ve uygulamalar da bugün için AB kriterlerinde, mevzuatında -ya da teknik ifadesiyle müktesebatında- ve pratiğinde karşımıza çıkmaktadır.
1999 Helsinki AB Zirvesi ile AB’ye adaylığı tescil edilen Türkiye, esasen 1990’ların başlarında giriştiği ve temelde gümrük birliğini hayata geçirmeye yönelik hukuki, siyasi ve ekonomik reform çabalarını, AB adaylığının kesinleşmesinden itibaren her alanda derinleştirmiş ve hızlandırmıştır. Bu yönde sağlanan ilerleme, Türkiye’nin 3 Ekim 2005 tarihinde AB ile katılım müzakerelerinin resmen başlaması sonucuna ulaşılmasını sağlamıştır. Ancak Türkiye’nin AB katılım sürecinin günümüzde büyük ölçüde ivmesini kaybetmiş olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Aynı tarihte AB ile müzakerelere başlayan Hırvatistan 35 ayrı konu başlığı altında toplanan AB kurallar bütününü ifade eden müktesebat fasıllarının tamamını açıp kapatarak müzakereleri tamamlamıştır ve 1 Temmuz 2013 tarihinde AB’ye üye olmuştur. Buna karşılık Türkiye, aynı süre içinde ancak 13 faslı müzakereye açmış, bunlara 2013’ün ikinci yarısında bir faslın daha eklenmesi mümkün olabilmiş, bu fasıllardan da sadece 1’ini geçici olarak kapayabilmiştir. Bunun temel nedeni geçen 7 yıl içinde bir kısmı Kıbrıs sorunundan, bir kısmı ise Fransa eski Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy’nin Türkiye’nin AB üyeliğine karşı tutumundan kaynaklanan biçimde 35 müzakere faslının teknik alanlardaki 17’si (aşağıda ele alınacağı üzere, François Hollande’ın Fransa’da cumhurbaşkanlığına seçilmesinin ardından 2013 başı itibariyle bu fasıllardan biri –“Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu- üzerindeki tek taraflı siyasi blokaj kaldırılmıştır) üzerinde siyasi blokaj uygulanmasıdır. Bu blokajların bir bölümü tüm üye devletlerin oluruyla kararlaştırılmış (Ek Protokol sorunu ile bağlantılı olarak 11 Aralık 2006 tarihli AB Konseyi kararı ile bloke edilen 8 Fasıl), bir kısmı ise bazı üye devletlerin (Fransa ve Kıbrıs) tek taraflı vetosundan kaynaklanmıştır. Bunlar arasında farklı nedenlerle blokaj altında olan mükerrer fasıllar da bulunmaktadır.
Devamı 21. Yüzyıl’da…
Kuzey Kutbu Stratejisi
Prof. Dr. Hasan KÖNİ*
İklim değişiklikleri ve küresel ısınma bir zamanlar yalnızca Kuzey Kutup bölgesine sınırı olan ülkelerin bu alanda faaliyet göstermelerine olanak sağlarken, günümüzde eriyen buzullar bir çok devletin bu bölge ile ilgilenmesine yol açmıştır. Kuzey Kutbuna veya arktik bölge denilen alana sınırı olan devletler Amerika, Kanada, Rusya, Finlandiya, İsveç Norveç, İzlanda ve Danimarka’dır. Günümüzde Avrupa Birliği ve açılan Kuzey yolu nedeniyle önemli tüketim malı ihracatçısı olan Çin Arktik bölge ile yakından ilgilenmektedir. Bu ilginin başında Kuzey Kutbu bölgesinde 2012 Martı’na kadar 4.57 milyon kilometre karelik bir alanın erimiş olmasıdır. Kutup bölgesi 1979 yılına göre yüzde 40 daha küçülmüş durumdadır. Bu nedenle Bering Boğazı’ndan Avrupa’ya yapılan deniz ticareti 2008-2012’ye yüzde 118 artmış bulunmaktadır. Bir milyon turist bu bölgeye gelmeye başlamıştır. Gemilerle bu bölgeden 2012 yılında bir milyon tonluk kargo geçmiştir. Kuzey Kutbunu çevreleyen kıta sahanlığında Meksika Körfezi’ne yakın miktarda petrol bulunmaktadır. Bu miktarın 90 milyar varil kadar olduğu hesaplanmaktadır. Bu da şimdiye kadar keşfedilmemiş petrol rezervinin yüzde 13 kadarıdır. Bölgede 1 trilyon değerinde bakır ve nikel bulunmaktadır. Keşfedilmemiş gaz rezervlerinin dünya rezervinin yüzde 30’u kadar olduğu hesaplanmaktadır.
Devamı 21. Yüzyıl’da…
Avrupa’daki Türkler ve Eğitimde Karşılaştıkları Fırsat Eşit(siz)liği
Sezgin MERCAN*
Bir toplumda farklı kökenleri olan insanlar arasında kültürel etkileşimin ve sosyal iletişimin garanti altına alınması doğrultusunda eğitim ile ilgili kararlara başka kültür öğelerinin de katılması gerekmektedir. Ancak bu sayede göçmenlerin toplumdan dışlanmışlık hissine kapılmalarının ve radikalleşmelerinin engellenmesinin önü açılmaktadır. Fakat, Avrupa’da gerek tarihsel süreç içinde gerekse de günümüz koşullarında göçmenleri sosyo-kültürel sorunlarla yüzyüze bırakan, dolayısıyla da radikalleşmelerine zemin hazırlayan uygulamalar da yok değildir.
Tarihsel süreç içinde Avrupa’da Türklerin ekonomi politikalarından sosyal politikaya uzanan geniş bir yelpazede sorun olarak görülebildiği veya sosyo-kültürel, ekonomik, vb. sorunlarla beraber ele alındığı bilinmektedir. Özellikle sağ eğilim temsilcilerinin, Avrupa kimliği tartışmaları baş gösterdiğinde Türkleri Batı’ya yabancı konumda göstermeye çalıştıkları görülmektedir. Bir başka deyişle, Türkiye’nin Avrupa norm ve değerlerine uzak olduğu savunulabilmektedir. Bu savunmayı desteklemek için de Avrupa’da yaşayan Türklerin durumu adeta kanıt olarak öne sürülmektedir. Avrupa’daki çokkültürlülük tartışmalarında Türkler, konu edilen temel öznelerden olmaktadırlar. Bu noktada aslında ikilemli bir durumun ortaya çıktığı akla gelebilir. Avrupa’da yaşayan Türkler Avrupa norm ve değerlerinden ‘kalıtsal’ olarak uzak mıdırlar? Yoksa Avrupa’daki Türkler, bulundukları ülkelerin sosyo-kültürel imkanlarından eşit fırsatlar ilkesi temelinde tam olarak yararlandırılamamış olmanın sonucunu mu yaşamaktadırlar? Bu makalede, Avrupa’da yaşayan Türklerin ve çocuklarının, bulundukları ülkelerin sosyo-kültürel imkanlarından eşit fırsatlar ilkesi temelinde tam olarak yararlanabilme durumu, tarihsel bir bakış açısıyla ele alınan örnekler üzerinden ortaya koyulmaya çalışılmıştır.
Devamı 21. Yüzyıl’da…
Geçmişten Günümüze
Prof. Dr. İskender ÖKSÜZ*
Bindiğim taksi Atatürk Bulvarı’ndan Kuğulu’ya doğru döndü; kırmızı ışıkta bekleyen arabaların arkasında durdu ve kornaya bastı. Şoföre sordum, “kırmızı yanıyor niçin korna çalıyorsun?”. Asabiyetle, “Canım durulur mu...” dedi, “müsaitse geçilir.” Bu “müsaitse”nin anlamı da açıktı; kural şöyle olmalıydı, “yeşilde geçilir, kırmızıda polis yoksa geçilir, varsa beklenir”.
Arjantin Caddesi’nde, BMW 7’sini park eden kalantor tip, 12-13 yaşlarındaki oğluyla beraber arabadan indi. Çocuk babasına park yasağı levhasını göstererek bir şeyler söylüyordu. O sırada benim işitme menzilime girdiler ve ben, babanın cevabını duydum, “Polis bize ceza yazmaya cesaret edemez.”
Devamı 21. Yüzyıl’da…
Devlet İçinde Devletçik Yaratımı: Kosova
Gözde KILIÇ YAŞIN*
Seçimler, bir yönüyle Sırbistan’ın bittiği, Kosova yönetiminin başladığı sınırı belirleyecekti. Sonuçta her devlet, kanunlarını yürütülebildiği topraklar kadardır. Ama sanki Kosova’da böyle olmadı. Seçimler “yerel yönetimi” belirlemekten çok sanki biraz bölgeseldi ve Sırbistan’ın sadece Kosova’nın kuzeyine mi yoksa ülkenin tamamına mı hakim olduğunun yoklaması gibiydi. Seçimlerin Kosova’nın kuzey bölgelerinde yenilenmesi dahi seçimlerin Kosova ile birlikte yapılmadığı hissini veriyor gibiydi.
Kosova, toplam 37 belediyenin yeni yöneticilerini belirlemek üzere ilk turu 3 Kasım'da ikinci turu ise 2 Aralık’ta olan yerel seçimler için sandık başına gitti. İlk turda 10 belediyede çoğunluk sağlanarak yeni yönetimleri belirlendi. Geri kalanı için ikinci tur seçime gidildi. İki tur arasında 17 Kasım’da bazı noktalarda seçimler yenilendi. Kosova’nın kuzeyinde, Sırp nüfusun yoğun olduğu Kuzey Mitrovica, Zveçan, Zubin Potok ve Leposaviç'te seçim sandıkları Sırpların saldırısına uğramış, oy pusulalarının okunamaz hale gelmesi ve sandıkların erken kapanması nedeniyle de seçimlerin yenilenmesi kararı alınmıştı. İkinci tur seçimlerde Parteş Belediyesi’ndeki bazı seçim sandıklarına yine bir takım müdahaleler olması nedeniyle Kosova Merkezi Seçim Komisyonu üç noktada seçimlerin 15 Aralık’ta yenilenmesi kararı aldı. Böylece Kosova, bir buçuk aya yayılan yoğun bir seçim döneminden geçti.
Devamı 21. Yüzyıl’da…
Nikaragua’nın Eski Rüyası, Latin Amerika’nın Yeni Kanalı
Kubilayhan ERMAN*
Geçtiğimiz yüzyılın son çeyreğinde Daniel Ortega adı ile özdeşleşen Nikaragua, Sandinistler ve Somoza arasındaki iktidar savaşları devam ederken Soğuk Savaş’ın iki önemli aktörü olan ABD ve SSCB’nin nüfuz mücadelesine de sahne olmuştu. Günümüzde küresel ya da bölgesel herhangi bir iddiası olmayan bu küçük Orta Amerika ülkesi son aylarda iki dikkat çekici konu ile yeniden gündeme geldi. Rusya Hava Kuvvetleri’ne ait iki Tupolev-160 stratejik bombardıman uçağının 2013 yılı Ekim ayı sonunda Rusya’daki üslerinden havalanarak Venezuela’ya ve ardından Nikaragua’ya uçmaları ile başlayan tartışmalara yeni bir kanal projesi de eklendi. Orta Amerika’da Panama Kanalı gibi Pasifik Okyanusu ve Atlas Okyanusu’nu birbirine bağlayacak olan ikinci kanalın inşası için Daniel Ortega yönetiminin Çinli HKND Group adlı şirket ile anlaşma yapması Nikaragua’yı yeniden ilgi odağı haline getirdi.
Devamı 21. Yüzyıl’da…
Gizli Kalmış Reelpolitik Güç: Petrodolar
Özge ÖZDEN*
Petrolün stratejik bir meta olarak dünya siyasetindeki rolüne Birinci Dünya Savaşı’nda Musul, Kerkük, Basra petrollerinin İngilizler tarafından ele geçirilmesi ve Osmanlı döneminde bu bölgelerde petrol işletme haklarına sahip Turkish Petroleum Company şirketinin Iraq Petroleum Company’e dönüştürülmesi örnek verilebilir. Bu şirket, BP (yüzde 23,75), Royal Dutch Shell (yüzde 23,75), Exxon (yüzde 11,875), Mobil (yüzde 11,875), Compagnie Française des Petroles (yüzde 23,75) (CFP, bugün TOTAL), Gülbenkyan (yüzde 5) (Ermeni kökenli eski bir Osmanlı vatandaşı) olmak üzere İngiliz, Hollanda, Fransız ve Amerikan şirketleri arasında bölünmüştü. Bu paylaşımda Gülbenkyan’ın rolü özellikle çok önemli olmasına rağmen bu yazının konusu değildir. Osmanlı döneminde demir yolları, belirli imtiyazlar karşılığında yabancılar tarafından yapılmıştır. Hicaz Demiryolu Almanlar; Aydın-İzmir Demiryolu İngilizler; bügünkü Suriye ve Lübnan sınırları içindeki hatlar Şam-Halep, Şam-Beyrut, Yafa-Kudüs Fransızlar tarafından inşa edilmiştir. Bu demiryollarının inşası karşılığında hattın her iki tarafındaki hammaddelerin işletilmesi ve tarımsal faaliyet hakları 49 ve 99 yıl gibi sürelerle yabancılara verilmiştir. Bu sebeple, demiryolları yer altı ve ziraat kaynaklarının konumlarına göre konumlandırılmış ve ticari işletme esasları dikkate alınmamıştır. Bu hatlar arasında Almanlar tarafından inşa edilen Berlin-Bağdat Demiryolu hattının, Basra’ya uzatılması planlanmış, böylece Musul, Kerkük, Basra petrolleri ayrıcalıklarına sahip olmak amacıyla İngiliz ve Almanlar arasında derin bir rekabet oluşmuştur. Stratejik bir meta olan petrol için yapılan diğer bir mücadeleye, İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanlar tarafından Bakü petrollerinin ele geçirilmesine yönelik yapılan harekat örnek olarak verilebilir.
Devamı 21. Yüzyıl’da…
2014 Yılında Beklenen Kriz ve Çatışmaların Olasılıkları, Etkileri, Risk Öncelikleri
Cahit Armağan DİLEK*
Mevcut dünya düzeninde tek süper güç olan ABD'nin sorunlara bakış açısı, beklentileri ve çözüm önerileriyle sorunun hemen dibindeki ülkelerin pozisyonunun aynı olmayabileceğinin, dolayısıyla kendi ülkemizin çıkarlarını çok iyi hesap etmemiz gerektiğinin farkına varmalıyız. Bu kapsamda ABD'deki düşünce kuruluşlarının yaptığı çalışmaların benzerinin Türkiye'de de yapılması ve Türkiye'nin çıkarları açısından analiz ve değerlendirmelerin ortaya konması gerektiğinin farkına varmalıyız.
Özellikle ABD dış politikasının yönlendirilmesinde etkin bir konuma sahip olan ABD'nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Dış İlişkiler Konseyi (Council on Foreign Relations- CFR)'nin bünyesinde faaliyet gösteren, krizlerin ve çatışmaların önlenmesine yönelik araştırmalar yapan ve politikalar üreten araştırma merkezi (Center for Preventive Action-CPA) tarafından geleneksel olarak her yıl yapılan çalışmalar kapsamında bu sefer 2014 yılında ABD çıkarları açısından önlenmesi gereken kriz ve çatışmaların önceliklerini gösteren bir rapor yayınlandı. Bu makalede, ABD'deki Dış İlişkiler Konseyi’nin Amerikalı karar vericilere yönelik hazırladığı, 2014 yılında beklenen kriz ve çatışmaların ABD çıkarları açısından ele alınması gereken önceliklerini belirleyen rapor hakkında bilgi verilecek ve rapordaki tespitler Türkiye'den bir bakış açısıyla değerlendirilecektir.
Devamı 21. Yüzyıl’da…
Türkoloji Eleştiri: Kuramsal Çerçeve
Kemal ÜÇÜNCÜ*
Türkoloji, Turkologie, Türkiyat, Türklük bilgisi araştırmaları adlarıyla anılan bu kültür bilimleri disiplininin kuramsal çerçevesi Batı Avrupa’da Oryantalizm çerçevesinde şekillenmiştir. Başlangıçta elçilik mensuplarını ve misyonerleri yetiştiren okullarda öğretilmeye başlanan Türk dili ve lehçeleri ile Türk tarihi, giderek daha geniş bir içerikle belli başlı bütün Batı merkezlerinde [Paris, Roma, Viyana, Vatikan, Londra] bir kürsü olarak belirmeye başlamıştır.
Rus modernleşmesinin ardından başlayan emperyalist hareketlenme Türkistan’a ve Türk ülkelerine yönelmeye başlayacak Rus stratejik tahayyülü için Türkoloji çok önemli bir bilimsel alan olarak teşkilatlandırılmaya başlanmıştır. 1829 yılının sonu ve 1829 yılının başında N. İ. Lobaçevskiy’in teşebbüsüyle Doğu Dilleri Fakültesi’nin temelleri atılmıştır. Mevcut olan Doğu Dilleri Fakültesi, Arapça-Farsça ve Türkçe-Tatarca olarak iki bölüme ayrılmıştır. Sovyet genişlemesini ve politikalarını planlayacak olan Türkologlar kuşağı bu nüveye bağlı olarak yetişmiş, ardarda Petersburg ve Moskova Türkoloji ekollerini kurmuşlardır.
Devamı 21. Yüzyıl’da…
Güney Sudan'daki Gelişmeler
Ali Bilgin VARLIK*
Güney Sudan'da, 2013 Aralık ayının ortalarından itibaren devlet içinde yaşanan güç mücadelesi, kısa sürede yaygın şiddet eylemlerinin yaşandığı bir çatışmaya dönüşmüştür. Yerel dinamiklerden güdülenen çatışmalar, uluslararası toplumun müdahalesiyle, sürdürülebilir bir istikrarsızlık seviyesine taşınabilmiş olsa da ülkede kalıcı bir barış için gerekli şartların henüz oluşmadığı görülmektedir.
1517'de Osmanlı İmparatorluğu'nun Mısır'ı fethinden 1899'da İngiliz hakimiyetine girene kadar geçen sürede, Mısır Hidivi'ne bağlı olan Sudan, İngiltere'den bağımsızlığını ancak 1 Ocak 1956'da elde edebilmişti. Güney Sudan ise 9 Temmuz 2011'de halkoyu ile Sudan'dan ayrılarak bağımsızlığını kazanana kadar bu ülkeye karşı iki büyük kalkışma gerçekleştirmiştir. 1972-1983 yılları arasında cereyan eden Birinci Sudan İç Savaşı sonucunda önce Güney Sudan Özer Bölgesi oluşturulmuştur. Müteakiben 2005'te imzalanan Kapsamlı Barış Anlaşması ile son bulan İkinci Sudan İç Savaşı sonunda ise Güney Sudan Özerk Yönetimi kurulmuştur. 1983-2005 yılları arasında cereyan eden İkinci Sudan İç Savaşı esnasında, 1,5 milyon insan hayatını kaybetmiş, 4 milyondan fazla kişi ise evsiz kalmıştır.
Devamı 21. Yüzyıl’da…
Bir Oryantalizm Tragedyası: “Mata Hari”
Mehmet TUZCU*
Margaretha Geertruida, zengin iş adamı Adam Zelle ve eşi Antje van der Meulen’ın dört çocuğundan ikincisi ve tek kız evlatları olarak Hollanda’da, 7 Ağustos 1876’da doğar. Lüks içinde geçirdiği çocukluk yıllarında en zengin ailelerin tercih ettiği okullarda okur; Fransızca, İngilizce ve Almanca öğrenir. Dramaya meraklı bir çocuktur. Gösterişli kıyafetler giyerek ve kendi geçmişine ilişkin hayalî hikâyeler anlatarak dikkatleri üzerinde toplamayı sever. Arkadaşları ve öğretmenleri tarafından sevilen, başarılı ve popüler bir öğrencidir. Fakat 1889 yılında, Margaretha on üç yaşına geldiğinde babası iflas eder. Bu olay genç kız için ışıltılı günlerin bitişi, karanlığın başlangıcıdır.
Devamı 21. Yüzyıl’da…
Macaristan’da Milliyetçilik ve Turancılık: Jobbik Örneği
Ateş USLU*
1920’li yıllar boyunca Turancılık da Batı’ya alternatif bir ideoloji olarak gelişme göstermiştir. İkinci Dünya Savaşı’nı takiben Macaristan’ın Sovyet Bloku’na dahil olmasıyla birlikte Turancılık, Macaristan’ın ideolojiler haritasından silinmiş, 1989’da rejim değişikliğiyle beraber sosyalist rejimin ortadan kalkmasıyla birlikte ise yeniden ortaya çıkmıştır. Macaristan’da Turancılığın (hatta Türkçülüğün) yükseldiğine dair Türkiye basınında yayınlanan haberler de bu konudaki incelemeyi anlamlı kılmaktadır.
Turancılık düşüncesi, 19. yüzyılda ve 20. yüzyıl başlarında esas olarak Fin ve Macar dilbilimciler ve tarihçiler tarafından geliştirilmiştir. Özellikle Macaristan’da 20. yüzyılın ilk yıllarında güçlü bir Turancı ideolojik yönelimden söz etmek mümkündür (bkz. Önen, 2005). Ármin Vámbéry gibi tanınmış Türkologların ve Kont Pál Teleki gibi önde gelen siyasetçilerin üyesi olduğu Turan Derneği bu dönemde Anadolu, Hazar Denizi ve Kafkaslar’a çeşitli geziler düzenlemiş, 1913’te ise Túrán adlı derginin çıkarılmasını sağlamıştır (Schmidt, 1925). Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Savaşı’nda yenilmesi ve 1920 yılında Macaristan’ın Trianon Barış Anlaşması’nı imzalayarak topraklarının önemli bir kısmını İtilaf Devletleri’nin desteklediği Çekoslovakya, Romanya ve Yugoslavya’ya bırakması, ülkedeki Batı karşıtı akımların gelişmesi sonucunu doğurmuştur. Bu bağlamda 1920’li yıllar boyunca Turancılık da Batı’ya alternatif bir ideoloji olarak gelişme göstermiştir (Gyurgyák, 2007: 229). İkinci Dünya Savaşı’nı takiben Macaristan’ın Sovyet Bloku’na dahil olmasıyla birlikte Turancılık, Macaristan’ın ideolojiler haritasından silinmiş, 1989’da rejim değişikliğiyle beraber sosyalist rejimin ortadan kalkmasıyla birlikte ise yeniden ortaya çıkmıştır.
Devamı 21. Yüzyıl’da…
ABD Afganistan’dan Çıkarken Geriye Ne Bırakıyor?
Özdemir AKBAL*
Turgay DÜĞEN**
Taliban’ın yeniden tüm Afganistan’da söz sahibi olmak istemesi ve bölgedeki terör-uyuşturucu trafiği, Afganistan’ın geleceğinin istikrara doğru gitmeyeceğini göstermektedir. Afganistan’ın Kuzey ve Güney olarak parçalanması olasılığı, Afganistan’da iç savaşın daha da şiddetlenmesini akla getirmektedir. ABD’nin bölgeden çekilmesinin ardından yaşanması muhtemel çatışma ve iç savaş bölgedeki diğer devletleri de doğrudan etkileyecektir. Böylece ABD Türkistan bölgesinde etkinlik sağlamaya çalışan Rusya, Çin ve İran’a, çekildiği bölgenin fırsatlarını değil, büyüyen sorunlarını devretmiş olacaktır.
ABD’nin 11 Eylül 2001 saldırıları ile başlattığı teröre karşı savaş Afganistan’ın işgaline sebep olmuştur. Pearl Harbor saldırılarından sonra ABD’nin kendi sınırları içinde gerçekleşen en büyük saldırı olarak nitelenen 11 Eylül olayının ardından oluşturulan koalisyon, önce Özgürlüğün Sürdürülmesi Harekâtı (Operation Enduring Freedom) ve Anakonda Harekâtı (Operation Anaconda) ile Afganistan işgalini gerçekleştirmiştir. Ortaya çıkan siyasi iklimde ABD’nin Afganistan işgali için geniş ölçekli bir blok oluşturmuş ve meşruiyet zemini sağlamıştır. Ancak, Bush’un başkanlık döneminin sona ermesi ve ABD ekonomisinin yaşadığı olumsuz gelişmelerle birlikte Obama, daha ilk döneminde önce Irak’tan ardından da Afganistan’dan çekilme stratejisini belirlemiştir.
Devamı 21. Yüzyıl’da…
*Prof. Dr., Hacettepe Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkanı
*Doç. Dr., Ankara Üniversitesi, Hukuk Fakültesi, AB Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
*İstanbul Kültür Üniversitesi, Hukuk Fakültesi, Devletler Hukuku Anabilim Dalı Başkanı, [email protected]
*Dr., 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Avrupa Birliği Araştırmaları Merkezi Başkanı, [email protected]
*21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Yönetim Kurulu Üyesi
*21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Balkan ve Kıbrıs Araştırmaları Merkezi Başkanı, [email protected]
*Dr., 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Amerika Araştırmaları Merkezi
*Enerji Uzmanı
*21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Savunma ve Güvenlik Stratejileri Uzmanı
*Prof. Dr., Karadeniz Teknik Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi; Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü Müdürü
*Dr., 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Milli Güvenlik ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi, Bilimsel Danışman
*21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Bilimsel Danışman
*Yrd. Doç. Dr., İstanbul Aydın Üniversitesi, İİBF, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi
*21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Amerika Araştırmaları Merkezi, Merkez Başkanı, [email protected]
**21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Orta Asya Araştırmaları Merkezi, Bilimsel Danışman, [email protected]