Dün sabah dünya Donald Trump’ın seçim zaferine uyandı. Günün ilerleyen saatlerinde de Kamala Harris yenilgiyi kabul ettiğini açıkladı. Wall Street’te Elon Musk ve Trump’a ait şirketlerin hisseleri tavan yaptı.
Aylar süren gerginlik geçici bir kabulle gevşerken, şimdi ABD’yi, dünyayı, Doğu Avrupa, Çin Denizi ve Orta Doğu’yu ne gibi gerginliklerin beklediği konuşuluyor. Şimdi sıradan Demokrat Parti taraftarı Amerikalı üzerindeki şoku atlatmaya çalışırken, tevekkülle “olan oldu. Bir taraftan “şimdi önümüze bakalım” derken, diğer taraftan daha bilinçli ve bilgili kesimler hayal kırıklığı, korku, endişe ve öfke içinde.
Yeni bir Değişime Hazır Olmamak
Her seçim bir yarışma, bir sınav. Barack Obama ile 2008 de büyük bir değişim sınavı veren ABD, 2016-2020 arasında bir dönem Trump’ı denedikten sonra marjinal bir değişimle yeniden Demokrat Parti’ye dönmüştü. Ama 2021 deki tarihi Kongre baskınındaki kışkırtıcı tutumuna, resmen federal vergi suçundan hüküm giymesine ve tüm sağı, solu belli olmaz terbiyesizliklerine, seviyesizliklerine rağmen Amerikalı seçmen bir kez daha Trump’ı ve bu defa baskın bir tercihle seçti. Giderek daha ırkçı hale gelen Amerikan toplumu, başarı abidesi bir melez kadını başkan yapmaya mı hazır değildi? Belki bu da bir etken. Ama yüzde 2 ile genel, yüzde 9 ile temel ihtiyaç maddelerindeki enflasyona enflasyon diyen dip dalganın, güneyden gelen ve kolayca denetlenemeyen göç dalgasına büyük bir duyarlılıkla tepki verdiği genel görüş. Batı Yakası(West Side Story), bestesi Leonard Bernstein, güftesi Stephen Sondheim’a ait olan ve 1957 de Arthur Laurents’in kitabından sinemaya uyarlanan o unutulmaz stereofonik filimden bu yana sanki sadece bir arpa bir boyu yol gitmiş gibi. Dünya’da 67 yıl önce gösterime giren film, Türkiye’ye gecikerek gelmiş ve teknolojik donanımından dolayı sadece Beyoğlu’nda yeni açılan Fitaş sinemasında karaborsadan bulunabilen biletlerle şanslı seyircisiyle buluşmuştu. Filmin temasında yer alan “yeni göçmen” ve beyaz çatışması hala Amerikan toplumuna hâkim toplumsal bir sorun. Filimde Puerto Rico’lu “Köpek Balığı(Sharks)” çetesi ve mahallenin beyaz gençleri(Jets) arasında geçen kanlı öykünün Romeo Juliet’i andıran aşk motifi, izlediğimizde biz 13-14 yaşındakileri bile gözyaşına boğmuş ve muhteşem melodileri silinmeyecek biçimde belleklerimize kazınmıştı. Şimdi beyaz ve göçmen topluluklar arasında hala nice aşk öyküsü olduğunu, babası Jamaika’lı bir siyah, annesi Hintli olan Kamala ve Musevi eşi Emhoff’da gördük. Ama Trump seçilmeden, bir an önce Meksika sınırından geçmek için uzun yürüyüşe geçen göçmen dalgasının önümüzdeki 4 yılda ABD de yaratabileceği sorunları da tahmin edebiliyoruz.
Ne Değişir veya Değişmez?
Şimdi Başkan, Temsilciler Meclisi ve Senato tamamen Cumhuriyetçi Parti. Bu trifacta denilen çok güçlü bir omurga. ABD Anayasa Mahkemesi zaten Trump’ın seçtiği 3 üye ile kabuk değiştirmişti. Bu durumda Trump güçlü ortaklarıyla dünyanın altını üstüne getirebilir. Çünkü artık meşhur denge ve denetleme mekanizması eskisi gibi etkili olamayacaktır. Burada bir tek Amerikan silahlı kuvvetlerinin tutumu belirsiz. Başta eski Genel Kurmay başkanı John Kelly olmak üzere pek çok yüksek rütbeli emekli generalin önde gelen medya kanallarına Trump ile ilgili olarak yaptıkları açıklamaları biliyoruz. Öyle ki Kerry, Trump’ı Hitler’in generallerine benzetecek kadar ileri gitmişti. Bunların seçmen tarafından önemsenmediği açık. Ancak her halde Pentagon Trump’ın nükleer düğmeye aklına esince basmasını önlemeye çalışacaktır. Artık İran ile yeni bir nükleer anlaşma hayal. Filistin devleti hayal mi? Gerçekleşir mi? Zaman gösterir. Ama Netanyahu ve İsrail yeniden bir sörf dalgası yakaladı. Abraham barışı zaten Trump ve damadının sevabıydı. Şimdi ikisi de Abraham abdesti ile Orta Doğu’da daha pek çok namaz kılacaktır. Abraham barışının bölgesel etkinliğini arttırma çabaları, bölgenin kavurucu sıcağına yağmur serpintisi getirebilir. Asıl kolaysa Trump İran ve İsrail’i buluştursun. Ortak tarihleri olan bu iki kadim kültürü barıştırsın. Irak, Suriye ve Kürtlere ne verecek? Acaba Türkiye’deki siyasi çevrelerdeki çelişkili Kürt açılımı ve kayyum gelişmelerinde Trump’dan gelen bir esintinin etkisi mi oldu? Federasyon Trump’ın sivri aklı mı?
Çin temkinli. Yükselecek ticari tarifeleri veya bazı yaptırımları pusuda. Tayvan, Singapur ve Filipinler hoşnut. Kim Jong-un White House’a davet edilebilir. Böyle bir “normalleşmenin” Güney Kore’ye, dünyadaki nükleer tehdide ve özellikle Rusya- Ukrayna savaşına etkisi belirsiz. Ama şimdi Putin ve Orban hoşnut, Trump’ı dost bilen başkaları maşası olma riskine rağmen hoşnut. Bunun ülkelerine nasıl yansıyacağı umurlarında değil. Biraz havuç, çoğu zaman hakaret ve sopa ile ufak ulusal, büyük kişisel çıkarlar karşılığında kullanılma.
Asıl Ateş Düştüğü Yeri Yakacak
Zelenski yarım ağız bir kutlama ile Ukrayna’nın ne kaybedeceğinin hesabında. AB ve NATO üyeleri ciddi seviye kaybeden ikili diyaloglardan öte, ittifakın geleceği ile ilgili endişelerini yeniden dile getirmeye başladı. AB bir ordu kurmayı cidden düşünmeli mi? Ama asıl ABD deki kadın seçmen, kendi hakları ile ilgili olarak endişeli. Amerikalı tüketici ithalat vergileri yükselince bunun enflasyona nasıl yansıyacağının hesabını yapmakta çok geç kaldı. Amerikan siyaseti içeride daha çatışmaya açık hale gelecek. Silah lobileri memnun. Ama zaten artmış olan şiddet olayları ile tedirgin olan okullarda şimdi yeni toplu katliamların olma ihtimali yüksek. Yeni yeni George Floyd olayları yaşanması ihtimali de öyle. Buna rağmen hala “Batı Yakasının Hikâyesi” filminin unutulmaz “I want to be in America” şarkısını diline dolamış çaresiz kalabalıklar sınırda beklemede. Bunlar arasında çok sayıda Türkün de olası unutulmamalı.