11 Mart 2025
21YYTE.ORG Amerika Araştırmaları Merkezi AMERİKAN BÜTÇESİNDE SAVAŞLARA BAĞLI DEĞİŞİMLER

AMERİKAN BÜTÇESİNDE SAVAŞLARA BAĞLI DEĞİŞİMLER

ABD’nin ulusal borçlarındaki büyük artışlar, özellikle savaş yılları ve küresel ekonomik krizler gibi önemli sarsıntılara bağlı olarak gerçekleşmiştir.

4 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
ABD’nin ulusal borçlarındaki büyük artışlar, özellikle savaş yılları ve küresel ekonomik krizler gibi önemli sarsıntılara bağlı olarak gerçekleşmiştir.

2000'den itibaren bu artıştaki büyüklük tekrar göze çarpmaktadır. 2000'de 236 milyar dolar fazla varken, 11 Eylül 2001'deki terör saldırıları ve buna bağlı yeni durumun hazırladığı düzen ülkeyi kısa zaman sonra borçlanmaya sürüklemiş ve savaşlara da bağlı olarak yaşanan kesintisiz artışlar sonucu bu borçlar 2008'de 459 milyar dolara ulaşmıştır. 2009 tahminlerinde ise bu artışın bir anda 1,84 trilyon dolara fırlayacağı öngörülmüştür. Kademe kademe azaltılması planlanan borçlanmanın 2015'e kadar ancak 500 milyar dolara düşmesi hedeflenmektedir.

Aşağıdaki tabloda ABD'nin ulusal borçlarının yıllara göre dağılımı verilmiştir. Tabloya göz attığımızda savaş ve küresel krizin Amerikan ekonomisine etkisi açıkça gözükmektedir. Birinci Dünya Savaşı'na denk gelen 1917-1919 arasındaki % 1500'lük ve İkinci Dünya Savaşı'na denk gelen 1941-1944 arasındaki % 860'ı bulan tırmanışlar özellikle dikkat çekmektedir. ABD savaşa girmeden önceki borçlanmanın düşüklüğü, savaş sırasındaki aşırı borçlanma ve savaş sonrasındaki hızlı iyileşme, ABD'nin savaş sanayinin gücünü göstermektedir.[1]

Burada akla hemen gelen Afganistan ve Irak savaşlarının Amerikan ekonomisine etkilerinin de büyüklüğüdür. Ancak daha büyük olan Vietnam Savaşı'nın tırmanma döneminde de ulusal borçlardaki artış 1965-1968 arasında % 1680 olurken, 1973 Arap-İsrail (Yom Kippur) Savaşı'ndan sonraki petrol ambargosunu takiben, 1974-1976 arasındaki artış % 1100'ü bulmuştur. 1969'dan beri borçlanmanın devam ettiği görülürken, Bill Clinton yönetimi sayesinde 1998-2001 arasında borçlanma yaşanmaması dikkat çekicidir. Ancak 11 Eylül olaylarıyla başlayan son dönemde ABD'nin son derece artan güvenlik harcamaları ile Irak ve Afganistan savaşlarının getirdiği yük sayesinde borçlanmadaki artış, ülke tarihi boyunca ilk kez gördüğü trilyonluk değere ulaşmıştır. Afganistan Savaşı'nın tırmanışı, Irak Savaşı'nın umutsuzluğu ve küresel ekonomik krizin birleştiği 2007-2009 arasındaki bu artış oranı ise % 1050 olarak beklenmektedir.

ABD'nin Gayrisafi Yurtiçi Hâsıla'sı 2008 verilerine göre 14 trilyon dolarlık değeriyle hâlâ dünyada birinci sıradadır. 2001-2009 arasındaki savaşlar dönemine ve aşırılaşan güvenlik harcamalarına rağmen ekonominin % 40'a yakın büyümesi Amerikan ekonomisinin gücünü burada da hissettirmektedir. Ancak ulusal borçların 2009 tahminlerine göre GSYİH'nın % 13'ü gibi muazzam bir oran teşkil etmesi, ABD'nin bundan sonraki yıllarda dış politika faaliyetlerinde yapabileceklerinin kısıtlandığına ilişkin önemli fikirler vermektedir. İstediğini elde edemeden Irak Savaşı'ndan kurtulmaya çalışmasının önemli bir nedeni budur. Aynı şekilde Afganistan'da tırmanan olaylara karşı çıkış arayışına girerek burada yeni strateji uygulamaya başlaması ve bunun bağlandığı takvime göre bir buçuk yılda savaşı kazanmak zorunda olması da ekonomik gidişattaki makro verilerin verdiği tehlike sinyallerine bağlıdır.[2]

Bu basit verilerden yola çıkarak, ABD'nin yeni bir savaşa girmesinin çok zor olduğunu söyleyebiliriz. Afganistan gibi daha az birlik konuşlandırarak sınırlı harcamanın yapılabildiği bir bölgede bile her kuruşun hesabını yapmakta olan ABD'nin İran gibi çok zor bir coğrafyada savaşa girmesi, bu savaşa ayırmak zorunda olduğu kaynağın öncekilere göre katlanmasını getirecektir. Bu durumda savaşa girmek akılcı bir karar olmaz. Öyleyse, ABD'nin nükleer silahlardan gelecek tehditlere dayalı kırmızı çizgisindeki ciddiyeti belirleyici olacaktır. Irak Savaşı'nın önemli bir bahanesi olduktan sonra ayyuka çıktığı için, bu aynı husus ABD'nin uluslararası platformda ikna kabiliyetini bundan sonra zorlayacaktır. Dolayısıyla İran'a karşı ihtiyacını daha fazla duyacağı bir "haklı savaş" ortamı hazırlaması eskisine göre daha zordur.

Amerikan ekonomisinin gelişmişliği ve üretim kapasitesi, ABD'nin en zor zamanlarında dünyayı şaşırtacak derecede önplana çıkmıştır. Dolayısıyla İran'a ya da başka bir yere yapılması muhtemel bir askeri müdahale için ekonominin tek başına belirleyiciliği olduğunu söyleyemeyiz. Yine de bugünkü şartlara bağlı olarak, akılcı karar alma sırasında bu husus karar vericiler için önemli bir engel teşkil edecektir. Burada şöyle bir ayrım yapılabilir: Barack Obama'nın ekonomide istikrarı sağlamadan böyle bir karar alması ise neredeyse imkânsızdır. Ancak ondan sonra George W. Bush gibi riskleri göze alarak savaşa kararı verebilecek yapıda bir başkan başa geçerse, Irak ve Afganistan savaşlarına rağmen yeni serüvenlere atılabilir. Ancak bu derece riske girebilmek için de önemli bir hedefinin olması gerekmektedir. Buna bağlı olarak kısa vadede Amerikan Hükümeti'nin İran'a yönelik bir savaşı göze almayacağını söyleyebiliriz. Ancak Obama'nın ani bir değişiklikle safdışı edilmesinin akabinde bu olasılık çok geçmeden gündeme gelecektir.



[*] 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü ABD Araştırmaları Bölüm Başkanı.



[1] Historic Tables Budgets of the US Government Fiscal Year 2010, US Government Printing Office, 2009, s.21-23, http://www.whitehouse.gov/omb/budget/fy2010/assets/hist.pdf

[2] Historic Tables …, s.24-25.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *