11 Mart 2025

Anayasa Mahkemesinin Kararı ve Sonrası

Anayasa Mahkemesi’nin Cumhurbaşkanlığı oylaması hakkında ki son kararını beğenenler kadar, beğenmeyenlerin de olması çok normaldir.

3 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
Anayasa Mahkemesi’nin Cumhurbaşkanlığı oylaması hakkında ki son kararını beğenenler kadar, beğenmeyenlerin de olması çok normaldir.

Zaten karardan önce gerek siyaset bilimciler gerek tecrübeli politikacılar gerekse ciddi sayılan anayasa hukukçuları ikiye bölünmüşlerdi. Yani karar ne çıkarsa diğer tarafın söyleyebileceği bir şeyler olacaktı. Maksadı o olmasa da karar öncesi yayınlanan Genelkurmay Başkanlığı bildirisi Anayasa Mahkemesinin kararının daha çok tartışılmasına neden olmuş ve kararın aksini iddia edenlerin eline ciddi bir koz vermiştir. Kararın değişik çevrelerde değişik şekillerde tartışılması başka şeydir herkesi bağladığı başka bir şeydir.

Konu muhalefet tarafından yüce mahkemeye taşındığı zaman Sayın Başbakan çok yumuşak sesle, bir açıklama yapmış ve mahkemenin kararına herkesin saygılı olmasını istemişti. Ancak mahkeme kararı açıklandıktan sonra grupta yapmış olduğu konuşmada- ki hukuk mantığı demokrasiyi nasıl kendilerine yönelik yorumladıklarının açık bir göstergesi olmasının yanında, demokrasinin özünden de pek bir şey anlamadıklarının bariz bir göstergesidir. Bu karar demokrasiye atılmış kurşundur ne demek? Bundan sonra meclis cumhurbaşkanı seçemez diyerek meclisin iradesine ipotek koymak mı demokrasi? Yoksa kendilerinin halk nezdinde azınlık olduklarını unutup azınlığı çoğunluğa tahakküm sağlayacağını iddia etmelerinin neresi demokrasi? Çoğunluk olsalar bile bu her şeyi yapabilecekleri anlamına mı gelir? Milletin yine zihinleri karıştırılmaya çalışılıyor.

Şu bir gerçek ki Tayip Erdoğan daha önceki bütün ciddi konularda olduğu gibi cumhurbaşkanlığı seçimini de iyi yönetemeyerek krize sürüklemiş ve 353 milletvekili ile cumhurbaşkanını seçtirememiştir. Bu tamamen Sayın Başbakan'ın liderlik vasıflarında yoksun olduğunun bir göstergesidir. Eğer gelişmiş batı demokrasilerindeki gibi bir siyasi partiler geleneği oturmuş olsaydı, AKP yöneticileri ona bunun hesabını sorarlardı. İşin bu yönü belki sadece AKP'lileri ilgilendirir deyip geçebiliriz ancak Sayın Başbakanın, Başbakan olarak seçim sürecinde yaptıkları bütün milleti ilgilendirmektedir.

Sayın Başbakanın ben seçemediysem millete seçtiririm gibi özünde doğru, ancak biraz şantaj kokan seçim değişiklikleri de aceleye getirilmiş dayatmalardır. Korkarım ki bu yeni krizlerin habercisi olacaktır. Hâlbuki doğal olarak seçim dönemlerinde yükselme eğilimi gösteren tansiyonu yükseltmek değil düşürmek asıl amaç olmalıdır. Çünkü yükselen tansiyonun neden olduğu olumsuzlukların faturası yönetenlere çıkar.

Mademki halkın önüne sandık konuldu, artık kavganın, çirkinliklerin, dalaverelerin, karşılıklı hakaretlerin değil, geleceğe ve ülkenin içinde bulunduğu ağır sorunlara yönelik projelerin tartışıldığı bir seçim dönemi yaşayalım.

Buradan kendilerini sağda, solda veya merkezde tarif eden bütün partilere de bir sözümüz veya çağrımız olsun. Eğer Tandoğan, Çağlayan ve devam edeceği çok aşikâr olan mitinglerinden gerekli dersleri çıkarıp birleşmezseniz ve bu halkın önüne bir umut koymazsanız biliniz ki ülkede şikâyet edilenlerin tüm sorumluluğu iktidarın değil sizlerin olacak, bu seçimde değil ama sonrakinde millet hepinizi sandığın dışına koyacaktır.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *