BRICS, bendini ve coğrafi sınırları aştı; aralarına özel bir harç konmadan üstüste dizilen tuğlalar gibi, yeni eklenen üyeleriyle her an yıkılacakmışcasına yükseliyor.
Artık 11 üyesi ve üyelik sırası bekleyen adayları var. Neden bu kadar çekici olduğu merak edilecek bir konu. Belki politika uyumlaştırma, ortak hedef yaratma, hedeften sapma halinde hesap verme ve en önemlisi demokrasi ve insan hakları gibi gerçekleştirmesi zor iddiaları yok ondan. Buna karşılık Çin denetiminde olmakla birlikte üyelerin kendi cesametlerine uygun paylarının olduğu bir bankaları ve bankadan borçlanma imkanları var. Küresel Güney mintanı sıfatı hemen sırtına giydirildi. Rusya, ne Çin küresel güney mi? En son Haziran ayı başında Türkiye’nin de gözlemci olarak katıldığı Moskova toplantısında küresel yönetişim ve sürdürülebilir kalkınma konularını konuşmak üzere toplandıklarında, dünya nufusunun yarısını temsil eden üyeleri, bu iki konuda ne AB, ne ECOWAS veya ASEAN’ın gündeminden farklı konuları konuşabildi. Moskova’da toplandılar diye ne Ukrayna-Rusya savaşı, ne Sudan ve Ethiopya’daki açlık, ne Afrika boynuzundaki korsanlık, ne de Hindu milliyetçilerinin, Hint Müslümanlarını reva gördükleri mezalim sona erdi. BRICS+ bir kıtadan diğerine bol bol seyahat, boyları birbirinden çok farklı olsa bile göz göze bakan otokratik liderlerin birbirinden baskıcı yöntem öğrenecekleri bir platform artık.
İkili Ticaret Yeniden Kıymete Binerken
2023 yılındaki genişlemesinde yeni üyelerin nasıl seçildiği pek anlaşılmamıştı. Bu nedenle 2024 deki genişleme muhtemelen sıra bekleyen ülkeleri kapsayacaktır. Yeni adaylara bakılırsa, yine şeyhlikler, diktatörlükler ve otokratik olma eğilimi içinde kendinden menkul kararlar alan “tek adam” demokrasileri. Birleşik Krallığın Brexit ile AB den ayrıldıktan sonra bazı AB ülkeleri ile ikili ilişkilerini yeniden gözden geçirmeye başlamasına karşılık, zaten her biri ile ikili ilişkileri olan, çiçeği burnunda bir BRICS+ üyesi olan Mısır’la bile 17 anlaşma imzalayan Türkiye galiba bir aday. İçin en acı tarafı bunu ne Türkiye, ne de TBMM biliyor. Bilgi vermeye, böyle bir üyeliğin Türkiye’ye sağlayacağı yararları açıklamaya ne Cumhur Başkanı, ne de Dışişleri Bakanı tenezzül ediyor. Her kural ve koşulun üstünde oldukları kesin. Ama Türkiye’nin adaylığını onların da üstünde olan BRICS+ dönem başkanı Rusya Federasyonu açıklıyor. Neden? Bu kadar önemli, halktan ve temsilcilerinden bile gizlenecek kadar kritik olan BRICS+ üye adaylığının sırrı nedir? Örneğin adaylar arasında neden Güney Kore yok? Türkiye ile 1960 lı yıllarda ekonomik kalkışa geçen ve bu yıl hracatta teknoloji yoğunlu en yüksek ülke olan Güney Kore davet mi edilmedi? Kendi mi istedi? Yoksa endişesi artık daha demokratik bir refah devleti olmak mı?
Pipeline’daki Adaylar, Rusya ve Çin’in Başat Konumu
Önce 2024 adaylarına bir göz atalım. Nisan 2024 de dönem başkanı Rusya başta Cezayir, Venezuela ve Vietnam olmak üzere en az 40 ülkenin BRICS+ya başvuruda bulunduğunu açıklamış, ama henüz Türkiye ile ilgili bir yorum yapmamıştı. Kuzey Kore’nin üyeliği ile ilgili henüz hiç bir haber gelmiş değil. Böyle bir gruplama için neden olmasın? Çünkü aradan iki ay geçmeden Haziran 2024 de Thailand’ın da üye adayı kervanına katıldığı anlaşıldı. Üstelik bu açıklama ile birlikte BRICS+ nın sıradan bir platform olmaktan çıkıp, Batı’ya karşı jeopolitik bir cephe haline geldiği için Thailand tarafından tercih edildiği belirtildi. Bu dananın kuyrunun koptuğu nokta olabilir mi? Rusya ve Çin’in küresel ticaret, yatırım, gıda ve enerji güvenliği konularında kurmaya çalıştığı bu yeni alternatifi bugüne kadar ABD, AB, APEC, hatta NATO ne kadar önemsedi emin değilim. Hatta 100 trilyon Dolarlık dünya ekonomisinin, 28 trilyon Dolar’dan daha fazla bir kısmını denetleme potansiyeli olan bir BRICS++ nın, özellikle Küresel Finans düzenine, IMF ve Dünya Bankasına rakip olmasını da ciddiye almıyor olabilirler. Bunun nedeni bugüne kadar hiç böyle bbeş, ellibeş veya daha somut örneği ile 77 ler grubunun bir taş üstüne taş koyamadan kısa zamanda işlevsizleşmesi olabilir.
NATO’ya Jeopolitik Çalım Atma İddiası
Ancak yeni bir küresel güvenlik alternatifi olma iddiası kadar Türkiye’yi üye olarak kabul ederek NATO’ya çalım atma hesabı, Batı çevrelerinde bazı uyanış ve ciddi tepkilere neden olabilir. Üstelik Belarus ile aynı biletle BRICS++ ya katılacak bir Türkiye, Vladymir Frolov’un “ NATO’daki Adamımız (Our Man in NATO: Why Putin Locked Out with Recep Erdoğan”, Moscow Times, 15 April 2019) iddiasının kanıtı olacağı için, gündemi bir hayli çalkalayacaktır. Belki Türkiye’nin istediği de zaten bu. NATO’dan bir şekilde uzaklaşmak; Uzaklaştırılmanın yolunu düşündürmek; Taviz koparmak; Yeni bir tartışma yaratmak; Seçim kaybederlerse, yeni gelenlere sorunlu bir alan daha bırakmak. Kısa vadede ise 40 adayın 40 ı da kabul edilirse 51ülkeye debdebeli seyahatler; Sureta imzalanan yeni anlaşmalar, yeni ülkelere yatırımcı göndermeler; BRICS++ ortaklarının yeni zenginlerine, ülke topraklarını, madenlerini, deniz ve hava limanlarını satmalar, yani Türkiye BRICS++ ya katılırsa daha neler göreceğiz! Ya üyeliğin faydası? Mutlaka resmi açıklama yapılması gerekiyor. Haziran’daki Moskova toplantısının konusu olan “küresel yönetişim” den demek ki şeffaflık ve hesap verebilirlik öğrenilmediği anlaşılıyor. Ya BRICS+ Türkiye’yi üyeliğe kabul edecek mi? Rusya ve Çin’in Türkiye’yi siyasi olarak daha fazla kuşatmak için BRICS++ yı kullanma niyeti varsa, elbette bu masum bir ekonomik kisve olacaktır.