21 Temmuz 2025
21YYTE.ORG Balkanlar Ve Kıbrıs Araştırmaları Merkezi Kıbrıs Barış Harekâtımızın 51’inci Yıldönümünde Düşündüklerim

Kıbrıs Barış Harekâtımızın 51’inci Yıldönümünde Düşündüklerim

4 Dakika
OKUNMA SÜRESİ

20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtımızın 51’inci Yıldönümü ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Halkının, aziz soydaşlarımızın, Barış ve Özgürlük Bayramı Türk Milleti’ne Kutlu ve Mutlu olsun!

Kıbrıs Barış Harekâtımız, şanlı ve kahraman Silâhlı Kuvvetlerimizin en anlamlı zaferlerden biridir. Türkiye’nin güvenliğini koruma, Kıbrıs Türk varlığının idamesini sağlama ve Kıbrıs’ın bir Yunan adasına dönüştürülerek Vatanımızın Doğu Akdeniz’de Güney’den çevrelenmesini kesin biçimde önleme amaçlarıyla gerçekleştirilmiştir.

Türkiye’nin Barış Harekâtı’nın ertesinde Ada’ya mutlak sükûnet hâkim olmuştur. Bunu Kıbrıs’taki BM Barış Gücü değil, Türk Silâhlı Kuvvetleri sağlamıştır. Bu olgu BMGS raporlarında kayıtlıdır.

Türkiye’nin Millî çıkarlarının korunması, Kıbrıs’ın bir istikrarlı barış ve huzur adası haline getirilmesi, Kıbrıs Türk halkının güvenliğinin sağlanması uğruna Kıbrıs Barış Harekâtımızda şehit olan kahramanlarımızı, Kıbrıslı kahraman soydaşlarımızı rahmet, minnet ve tazimle anıyorum. Kahraman gazilerimizi şükran, minnet ve saygıyla kucaklıyorum.

Türkiye'nin 1960 Lefkoşa Antlaşmalarından doğan hak ve yetkilerini kullanarak Ada'ya askerî harekât düzenlemesi kararını alan koalisyon Hükûmeti'nin Başbakanı Bülent Ecevit'i (CHP) ve Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan'ı,  Rum - Yunan ortaklığının "enosis" hamlelerine  karşı Kıbrıs Türk Halkının dimdik direnmesine önderlik etmiş olan Dr. Fazıl Küçük'ü ve Rauf R. Denktaş'ı  rahmetle, saygıyla anıyorum. Ruhları şad olsun!

Yunanistan'ın  Kıbrıs'ta "enosis" darbesi yaptığı saatlerden itibaren Türk demokrasisinin bütün Siyasî Partileri, muvâfıkı, muhâlifi, Millî Kıbrıs Davamızın arkasında kenetlenmiş ve Hükûmetimizin aldığı "müdahale" kararına destek verip Silâhlı Kuvvetlerimizin başarısı için  dua etmişlerdir. TBMM'nin çatısı altında tarihî bir millî tesanüt  örneği ortaya çıkmıştır.

Kıbrıs Barış Harekâtımız, Yunanistan’ın ve Kıbrıslı Rumların Kıbrıs adasına ilişkin tarihî (enosis) emel ve hedeflerinin gerçekleştirilmesine Türk Milleti’nin izin vermeme azim ve iradisinde olduğunu açık ve somut biçimde ortaya koymuştur.

Barış Harekâtımız Kıbrıs sorununun gerçekçi ve yaşayabilir bir çözüm şekline kavuşturulması için gerekli parametrelerin Ada sathında fiilen oluşmasını sağlamıştır.

Ada’da iki kesimli bir coğrafya meydana gelmiştir. Kıbrıs Türk halkının toplum yönetimi, önce, 13 Şubat 1975 tarihinde “Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin”, sonra 15 Kasım 1983 tarihinde bağımsız ve egemen “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin” çatısı altında devlet yapısına kavuşmuştur.

1974’den sonra Kıbrıs adasında ortaya çıkan iki kesimli ve iki ayrı bağımsız ve egemen devletli siyasî coğrafya ile Kıbrıs uyuşmazlığı aslında fiilen “doğal çözümüne” kavuşmuştur.

Bugün ihtiyaç duyulan, sadece, Ada'daki iki devlet arasında “doğal çözüm” üzerinde bir anlaşmanın yapılmasıdır.

Bu gerçeğe rağmen BM halen Kıbrıs konusunda abesle iştigal etmektedir.

BM, fiilen çözülmüş bulunan Kıbrıs uyuşmazlığını, BMGK tarafından BMGS’ne 1975’te verilmiş bulunan “federal çözüme” yönelik “iyi niyet” görevi çerçevesinde çözüme ulaştırmaya çalışmaktadır.

BMGK’nin asıl amacı KKTC’nin Türkiye ile mutabakat halinde Ekim 2020’de  açıkladığı “egemen eşitlik temelinde iki devletli çözüm” hedefine yönelik politikanın sonuç vermesini engellemektir.

KKTC’nin “egemen eşitlik temelinde iki devletli çözüm” hedefine yönelmesinden ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uluslararası camiaya KKTC’ni tanımaları çağrısında bulunmasından itibaren, BMGS’nin, “iyi niyet görevi” çerçevesinde Kıbrıs’taki iki taraf arasında yürütmekte olduğu temas ve görüşmelerle ve zaman zaman ilgili tarafların katılımıyla (Kıbrıs’taki iki taraf ve 3 garantör devlet)  “gayrıresmî” etiketi altında düzenlediği “Beşli” toplantılarla ve toplantıların sonunda yaptığı olumlu değerlendirmelerle, uluslararası camiada, çözüm sürecini yeniden başlatabilmek için yürüttüğü çabalarda olumlu gelişmeler olduğu algısını yaratmaya çalıştığını görüyoruz.

Amacının uluslararası camiada KKTC’ni tanıma yolunda atılabilecek adımları caydırmak olduğunu söylemek sanırım yanlış değildir.

Çünkü Devletlerin herhangi bir uyuşmazlığın barışçı yollardan çözümü amacıyla BMGS’nin üstlendiği görevin devamı sırasında çözüm sürecine zarar verecek adımlar atmaktan kaçınmaları barışçı diplomasinin icabı olduğu yolunda uluslararası camiada genel bir anlayış vardır.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *