21 Temmuz 2025

"Kıbrıs: Milli Davamız"

5 Dakika
OKUNMA SÜRESİ

BM Güvenlik Konseyi, 16 Temmuz 1974 Salı günü Peru’nun BM nezdindeki Daimî Temsilcisi Büyükelçi Javier Pérez de Cuéllar (sonradan BMGS oldu) Başkanlığında toplandı.

Toplantı talebi BMGS Waldheim ve sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” BM Daimî Temsilcisi Rossides’den geldi. Rossides, BMGK Başkanı’na gönderdiği toplantı talep yazısında “Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tehdit eden ve bölgede barış ve güvenliği tehlikeye düşüren vahim bir dış müdahaleden” söz etmekteydi. BMGK’nin derhal toplanmasını ve dış müdahaleyi durduracak bir karar almasını talep etmekteydi.

Rossides’in, sözünü ettiği “dış müdahale” aslında, sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios’a karşı 15 Temmuz 1974 Pazartesi sabahı 08.30 dolaylarında Yunanistan tarafından gerçekleştirilen askerî darbeydi.

BMGK 16 Temmuz’da toplandı. Türkiye’nin Kıbrıs’a yönelik hamlelerinde gecikmeksizin toplanarak önleyici karar alan BMGK’den, o gün uluslararası barış ve güvenliği tehlikeye düşüren bu Kıbrıs’a yönelik dış müdahale olayında herhangi bir karar çıkmadı.

Darbe dünyanın gözü önünde vuku buldu. Makarios İngilizlerin sayesinde darbeden sağ salim kaçmayı başardı. Önce Baf’a geçti, oradan İngilizler tarafından helikopterle alınarak Ada’daki İngiliz askerî üssüne götürüldü. Daha sonra uçakla Malta üzerinden Londra’ya geçmesi ve nihayet New York’a ulaşarak budan tam 51 yıl önce bugün BMGK’nin 19 Temmuz 1974 Cuma günü öğleden sonra yaptığı toplantıya “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı” olarak katılması ve konuşma yapması sağlandı.

Makarios’un konuşmasının metni BMGK’nin 19 Temmuz 1974 tarihli ve S/PV.1780 sayılı toplantı zaptında tarihe mal olmuştur.

Makarios'un konuşmasından bazı alıntıları Türkçe’ye çevirerek aşağıya kaydediyorum:

“Yunanistan tarafından organize edilen ve Kıbrıs Millî Muhafız Kuvveti’ne komuta eden Yunan subayları ve bu Kuvvet’te hizmet gören Yunan askerleri tarafından icra edilen darbeyle Kıbrıs’ta yaratılan kritik duruma gösterdikleri yakın ilgi dolayısıyla Güvenlik Konseyi’nin üyelerine hararetle teşekkürlerimi ifade ediyorum.”

“Geçen pazartesi sabahından bu yana Kıbrıs’ta olanlar gerçek bir faciadır. Yunanistan’ın askerî rejimi Kıbrıs’ın bağımsızlığını umursamadan ihlâl etmiştir. Kıbrıs halkının demokratik haklarına zerre kadar saygı duymadan, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına zerre kadar saygı göstermeden Yunan cuntası diktatörlüğünü Kıbrıs’a genişletmiştir…”

“Atina tarafından yönetilen EOKA-B terörist örgütü son haftalarda şiddet dalgalarını arttırmıştı. Ben bu yasadışı örgütün köklerinin ve ikmal kaynaklarının Atina’da bulunduğunu zaten öteden beri biliyordum…”

EOKA-B’ nin Atina’daki rejimin yardakçısı olduğunu açıkça kanıtlayan belgeler Kıbrıs polisinin eline birkaç gün önce ulaşmıştı…”

“Bize Türkiye’den gelebilecek bir tehlikenin ölçüsünün bunlardan yönelebilecek tehlikeden çok daha küçük olduğunu hep düşünmüşümdür. Korkularımda haklı olduğum böylece ispatlanmış olmaktadır…”

“(Darbede) ölenlerin sayısı yüksektir ve ağır maddî kayba uğramış bulunuyoruz. Darbe Kıbrıslı Rumları iç sorunu olarak değerlendirilebilecek koşullarda gerçekleşmiş değildir. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının ve egemenliğinin bariz biçimde ihlâl edildiği bir dış saldırı ve istilâ olayıdır.”

“Darbe Millî Muhafız Kuvvetimize komuta eden ve bu kuvvette görev yapan Yunan subaylarının işidir. İttifak Antlaşması uyarınca Kıbrıs’ta bulunan 950 subay ve erden oluşan Yunan Birliği’nin Kıbrıs’a yönelik bu saldırı olayında baş rolü oynadığı olgusunun da altını çizmem gerekir. Başkentin dışındaki havaalanının ele geçirilmesi, havaalanının yakınında konuşlanmış bulunan bu birlik tarafından gerçekleştirilmiştir…”

“Darbede çok kan döküldü ve darbe çok cana mal oldu.”

“Darbeden sonra Yunan rejiminin Kıbrıs’taki ajanları katil olduğu bilinen Nicos Sampson’u Cumhurbaşkanı olarak atadılar ve O da terörist örgüt EOK-B’ nin unsurlarını ve destekçilerini bakan olarak atadı…”

“(Olay) Cumhuriyet’in bağımsızlık ve egemenliğini ihlâl eden bir istilâdır. Kıbrıs’ta Yunan askeri bulunduğu müddetçe istilâ devam ediyor demektir…”

“Atina’daki rejim iki yüzlü bir politika uygularken müzakerelerde herhangi bir ilerleme olması beklenebilir miydi?.......Müzakerelerde ilerleme olmamasının temel sebeplerinden biri Yunan rejiminin iki yüzlü politikasıydı…”

“Daha önce de belirttiğim gibi Kıbrıs’taki hadiseler Kıbrıslı Rumların bir iç sorunu değildir. Kıbrıslı Türkler de etkilenmişlerdir. Yunan cuntasının darbesi bir istilâ hareketidir ve bunun sonuçlarından Rum olsun, Türk olsun Kıbrıs’ın bütün halkı acı çekmektedir.”

Sizlere BM’nin gündeminde “Kıbrıs meselesi (sorunu)” başlığı altında bir uyuşmazlığın yer almasına Kıbrıs Rum EOKA teröristleriyle işbirliği halinde Adayı Yunanistan’a bağlama (enosis) amacıyla 1963 Aralık ayı sonunda sebep olmuş bulunan Yunanistan’ın (bunun kanıtı Yunanistan'ın Başbakanlarından Andreas Papandreou’nun  “Namlunun Ucundaki Demokrasi” başlıklı hatıratında yer almaktadır) 10 yıl sonra 15 Temmuz 1974 günü Ada’ya yeniden müdahalesi ve işlediği cinayetlerle yarattığı bölgeyi de aşan istikrarsızlıktaki mesuliyetinin delilini, BMGK’nin zabıtlarından (S/PV.1780) yaptığım alıntılarla sundum.

Yukarıda bahsettiğim olayların tamamını mensup olduğum kuşaktaki meslektaşlarımla birlikte Dışişleri Bakanlığının çatısı altında günü gününe yaşadık.

Yaşanan olayları Türk Basını Milletimize yansıttı. Millî Dava’ya sahip çıktı.

Türk gençliği ülkemizin İllerinde Millî Kıbrıs Davamıza, Kıbrıs Türk Halkının enosis’e karşı efsanevî direnişine destek veren coşkulu mitingler düzenlediler. 

Gelişmelerin seyri içinde İsmet İnönü, Osman Bölükbaşı, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Alpaslan Türkeş, Turgut Özal, Necmettin Erbakan gibi birbirlerinin muhalifi olan siyasetçilerimiz, Devlet Adamlarımız, ara rejimlerde Hükûmetler “Millî Dava Kıbrıs” söz konusu olunca hep beraber Dava’nın arkasında durdular.

Bu gerçeklerin yarınların liderleri olan gençlerimiz tarafından bilinmesinde Kıbrıs Millî Davamızın kararlılıkla yürütülmesi bakımından zaruret vardır.

Çünkü Kıbrıslı Rumların, Yunanistan’ın ve stratejik konumdaki Kıbrıs adasını kendi dış politika hedefleri için kullanmak isteyen emperyalist güçlerin amaçları bellidir. Hepsi Türkiye’nin Kıbrıs adasını etkileme imkân ve kabiliyetini yok etme uğraşısı içindedir. Milletçe dikkatli olmalıyız.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *