11 Mart 2025
21YYTE.ORG Ekonomik Araştırmaları Merkezi Avrupa Borç Krizi Son Durum

Avrupa Borç Krizi Son Durum

30.11.2011 Tarihinde Avrupa Merkez Bankası; Kanada, Japonya, İngiltere, ABD ve İsviçre ile 5 Aralıktan itibaren geçerli olmak üzere piyasalara bir kez daha likidite sağlanması için anlaştı.

4 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
30.11.2011 Tarihinde Avrupa Merkez Bankası; Kanada, Japonya, İngiltere, ABD ve İsviçre ile 5 Aralıktan itibaren geçerli olmak üzere piyasalara bir kez daha likidite sağlanması için anlaştı.

Bu adım ile avro iki gündür yükselişe geçti.Bu adımlar neleri ifade ediyor? Kamu borç krizinde kemer sıkma politikaları ve kamu harcamalarının kısılması gündemdeyken, bu aktarımın anlamı aslında krizden çıkış için parasal genişlemenin bir süre daha devam etmesi gerekliliği ile Avrupa'da yaşanan durgunluğun daha da derinleşmemesi için piyasaların rekabetçi bir yapıya kavuşturulana kadar bu enjeksiyonların yapılmasının şart olduğudur. Avrupanın bir süredir devam eden dolar cinsinden borçlanmasında akıllara gelen soru Avro bölgesinin neden Dolar borçlandığıdır. Bunun nedeni şuanda Amerika'da faizlerin çok düşük seviyede olmasından dolayı Avrupa'daki bankaların mevduat toplama yoluyla değil diğer finansal kurumlardan kısa vadeli borçlanmayı daha cazip bulmasıdır. Ancak bu adım ile Dolar borçlanan Avrupa bankalarının Avro kredi kullandırması ile oluşan kur riski göz ardı edilemediğinden, kur riskinin etkisi altına aldığı Avro'dan korunmak için swap işlemlerine yönelen bankalar maliyetleri yükseltmiş ve dolar cinsinden kredilerde yükselen fiyatlama sorunları ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu nedenle dün 5 ülke ile yapılan anlaşma kapsamında FED'den ucuz Dolar borcu alabilecek Avro bölgesi biraz olsun rahatlayacaktır.

Bu noktadan sonra atılması gereken adım, kamu otoritelerinin reformlarını popülizmden korkmadan hayata geçirmeleri ve sert tedbirler alarak sürdürülebilir rekabet gücünü yeniden yakalamaktır. Ancak bu noktada ülkemiz açısından duruma bakacak olursak mal ve hizmet üretiminde yeniden güçlenmeye çalışan Avrupa'nın önümüze ciddi bir rakip olarak çıkmasını öngörerek ülkemizin sanayi ve turizm alanındaki eksiklerini derhal gidermesi gerekmektedir. Aksi takdirde hali hazırda çok ciddi boyutlara ulaşan cari açık rakamlarımız(Türkiye'nin cari açığı Ocak – Eylül 2011 döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre % 100,7 artarak 60 milyar 656 milyon dolar olarak gerçekleşti[1]) ülkemizi gördüğü en sert krizle karşı karşıya bırakabilmesi an meselesidir.

Avrupa borç krizi ile boğuşurken ülkemiz ekonomisinde ana gündem maddesi Türk Lirasının değer kaybıdır. Bu kaybın yaratacağı enflasyon baskısını gören TCMB önce piyasadaki yabancı para miktarını arttırma yolunu seçmiş olsada Ağustos 2011'den beri piyasaya satmış olduğu 8 milyar dolar kurlardaki yükselişe engel olamamıştır. TL'nin değer kaybının devamı ile TCMB'nın piyasaya enjekte ettiği likiditeyi çekmesinin neden olduğu politika faizlerindeki artış, piyasalarda "TCMB sıkılaşmaya gidiyor" uyarısı yaratmıştır. Bu nedenle Ekim ayında, faize hassas kurum hisselerinde İMKB yüksek satışlara sahne olmuştur.

23 Kasım 2011'de yapılan son PPK(Para Politikası Kurulu) özetine baktığımız zaman öne çıkan noktanın enflasyon oranları olduğunu görmekteyiz. Buna göre aylık artış %1,35 olarak gerçekleşirken, "temel mallar" kurlardaki hareketlenmeye bağlı olarak en yüksek enflasyon oranına sahip olmuştur.Bu dönemde enflasyonu etkileyen bir diğer neden ise vergi artışları ve enerji fiyatlarında yapılan revizelerdir. Özel Tüketim Vergisinde yapılan yeni düzenlemeler ile tütün ürünlerinin enflasyona katkısı 0.8 puan olarak gerçekleşmiştir. Bu oranı takip eden en yüksek değer ise elektrik ve doğalgaz ücretlendirmelerinde yapılan düzenlerin neden olduğu 0.5 puanlık artıştır.

Tüm bu verileri değerlendirdiğimizde Avrupa'da yaşanan gelişmelerin ülkemiz sanayisini yakından ilgilendirdiğive ekonomimizde kayda değer bir yavaşlama olduğu göze çarpmaktadır. Avrupa'daki yavaşlamaya ek olarak yurtiçi nihai talepteki yavaşlama eğilimi Kasım ayında da devam etmiştir. Kurlarda yaşanan yükselme ve yeni vergi düzenlemeleri ile dayanıklı tüketim mallarına yönelik talebin ilerleyen dönemlerde de zayıf kalacağı TCMB tarafından da öngörülmektedir. Bu öngörüyü destekleyen en önemli gösterge tüketici kredilerindeki yavaşlamadır.(Tüketici Kredileri Toplamı: Haziran 2011= 33.978.000.000 / Eylül 2011 =23.433.000.000 TL[2])

Merkez Bankası yaşanan kritik dönemde odak noktası olarak kredileri seçmiştir. Avrupa merkezli yaşanan sorunlardan dolayı finansman sıkıntısı doğabileceği bu sıkıntının da kredi arzını etkileyebileceği muhtemel bir senaryodur. Ancak bu senaryo bizi tek başına filmin sonuna götürmemektedir. İç talepte belirsiz bir sürece girilmesi nedeniyle düşen kapasite kullanım oranı üretim endekslerinde aşağı yönlü bir risk oluşturmaktadır. Yılın son ayına girdiğimiz şu günlerde ekonomide yavaşlama yönündeki gelişmelerin beklenen tek olumlu etkisi cari açıkta bir iyileşme şeklinde olabilir diye yorumlansa da cari açık konusunda iyimser olmamız bu sayısal veriler ile mümkün değildir.






[1] TCMB verileri/ www.tcmb.gov.tr


[2]www.bddk.org.tr

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *