Yazımızın üçüncü bölümü, Türkiye ekonomisinin uluslararası hesaplarının gösterildiği dış denge makro ekonomik göstergeler üzerine olacaktır.
2003 yılından önce Türkiye ekonomisi yüksek gümrük vergileri ile yurtiçi endüstrilerini korunmaktaydı. Koruma altında olan endüstrilerin bir kısmı yüksek gümrük vergilerinin sağladığı avantajlar ile kendilerini uluslararası piyasalarda rekabete hazırlarken, bir kısmı ise bunu başaramadı. İhracata dönük sanayileşme modeli kapsamında gerçekleştirmeye çalışılan bu yaklaşım da temel amaç, ülke içindeki endüstrilerinin ortalama maliyetlerini minimuma düşürünceye kadar korumak, yerli katma değerli mallar üretmek ve böylece dışarıya olan endüstriyel bağımlılığı azaltarak, ülkeye daha fazla ihraç döviz gelirlerinin gelmesini sağlamaktı.1980 sonrası uygulanmaya başlanılan bu strateji yavaş olsa pek çok endüstriyel malın ülkede daha fazla yerli katma değer kullanılarak üretilmesini sağlamıştır. Ancak 2003 sonrası dönemde ise, küreselleşme ve finansal liberalizasyon çerçevesinde dış ticarette uygulanan korumaların önemli bir kısmı azaltılarak, Türkiye’nin dünya ekonomisine daha fazla entegreolması sağlandı. Ancak dünya ekonomisinde önemli yere sahip pek çok ülkenin hala ülkelerinde rekabet üstünlüğü olmayan sektörleri uygulanabilir her yöntemi kullanarak koruduğu ve de dünyayla entegrelerini devam ettirdikleri unutulmamalıdır. Örneğin AB ve ABD bunları en etkin kullanan ülkeler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Türkiye, 2003 sonrası uyguladığı politikalarla dış ticaret hacmini yükseltmiş ve dolayısıyla dışa açıklık oranını da artırmıştır. Bu sayede ekonomide daha önce elde edilmesi zor veya pahalı olan bir çok hammadde, ara mal veya nihai ürün daha kolay ve ucuza temin edilmeye başlanmıştır. Böylece daha önce yerli üretim faktörleri kullanılarak üretilmeye çalışılan mallar artık ithal ara mallar kullanılarak üretilmeye başlanmış, hatta bu mallar nihai olarakithal edilerek yurt içi piyasaya sürülmeye başlanmıştır. Bu yeni dış ticaret politik uygulama sayesinde tarım ve özellikle sanayi üretiminde yurt içi katma değer oluşturma anlayışı ikinci plana atılmıştır. Bunun yerine daha çok ithal katma değerli girdi kullanan ve montaj sanayi veya fason imalatla üretim yapan veya artık üretim yapmaktansa bu malları tamamen ithal edip sadece ticaretini yapan bir ekonomik yapı oluşmuştur. Bu durum bir taraftan ithalatı hızla yükseltirken diğer taraftan ithalata bağımlı ihracat rakamlarının da yükselmesini sağlamıştır.2002 yılında 36 milyar dolar olan ihracat 2018 yılında 168 milyar dolara, 2002 yılında 52 milyar olan ithalat 2018 yılında 223 milyar dolara çıkmıştır. Ayrıca, imalat sanayi ihracatının toplam ihracat içerisindeki payı, 2000’li yıllarda %81,2 iken, 2004 yılında %84,5’e çıkmış, sonraki yıllarda ise sürekli olarak azalmış ve 2017 yılında tekrar %80,2 seviyesine gelmiştir. Bu durum daha fazla ithal girdi kullanan imalat sanayinin oransal anlamda toplam ihracat içerisindeki yerini bile koruyamadığını göstermektedir. Bu gün gelinen nokta da, özellikle ihracatçı imalat sanayi sektörüne baktığımızda, ihraç ettikleri malların içerisindeki ithal girdi oranının önceki yıllara nazaran sürekli olarak artan payı dikkat çekicidir. Bugün bu oran ortalama olarak %55 seviyesindedir. Diğer taraftan ithalat rakamlarındaki yükselişlerde, yabancı malların yurt içindeki Pazar paylarının arttığının göstergesidir. Buna karşılık Türkiye’nin toplam ihracatı içerisindeki; gıda malları ve imalat sanayi malları ihracatının payı azalmıştır. Çok enteresan bir şekilde maden ve metal ile akaryakıt ihracatımız toplam ihracat içindeki payı yıllar itibarıyla artmıştır.
Ayrıca dış dengedeki bir diğer önemli eğilim ise, dahilde işleme kapsamındaki ihracat rakamlarının[i](Türkiye ihracatının yaklaşık %70’ini) Türkiye dış ticaret yapısında hızla daha etkin bir yere sahip olmasıdır. Bu durum ihraç rakamları içerisindeki ithal girdi oranında yükselişler hakkında daha net bilgi vermektedir.
Tablo: Yıllar İtibariyle Toplam İhracat ve İthalatın İçerisindeki Sektörel Paylar (%)
YIL |
Gıda İhracatı/ Toplam ihracat |
Gıda İthalatı /Toplam İthalat |
Tarımsal Hammadde İhracatı/ Toplam ihracat |
Tarımsal Hammadde İthalatı /Toplam İthalat |
Akaryakıt İhracatı/ Toplam ihracat |
Mal Akaryakıt İthalatı /Toplam İthalat |
Maden ve metalin İthalatı /Toplam İthalat |
Maden ve metal İhracatı/ Toplam ihracat |
İmalat İthalatı /Toplam İthalat |
İmalat İhracatı/ Toplam ihracat |
2000 |
12,8 |
3,9 |
1,1 |
3,7 |
1,1 |
13,9 |
4 |
2,6 |
70,5 |
81,2 |
2001 |
12,7 |
3,7 |
0,9 |
3,9 |
1,4 |
15,3 |
3,8 |
2,2 |
66,8 |
81,8 |
2002 |
10,1 |
3,8 |
0,8 |
4,2 |
1,9 |
14,5 |
4,9 |
2 |
67,9 |
83,9 |
2003 |
10 |
4,2 |
0,8 |
3,7 |
2,1 |
13 |
5,5 |
2 |
68,4 |
83,7 |
2004 |
9,3 |
3,3 |
0,7 |
3,1 |
2,3 |
11,9 |
6,1 |
2,2 |
71,5 |
84,5 |
2005 |
10,5 |
2,9 |
0,5 |
2,8 |
3,6 |
14 |
6,1 |
2,5 |
68,7 |
81,6 |
2006 |
9,3 |
2,6 |
0,5 |
2,7 |
4,2 |
15,1 |
7,2 |
3,3 |
65,6 |
81,4 |
2007 |
8,4 |
3,1 |
0,4 |
2,8 |
4,8 |
14,6 |
7,9 |
3,5 |
64,9 |
81,7 |
2008 |
8,3 |
4,3 |
0,4 |
2,2 |
5,8 |
7,8 |
8,5 |
3,4 |
59,8 |
81 |
2009 |
10,8 |
4,4 |
0,4 |
2,4 |
4 |
8,4 |
6,8 |
3,2 |
64,2 |
80,2 |
2010 |
10,6 |
4 |
0,4 |
2,9 |
3,9 |
8,3 |
8,1 |
4,4 |
63,3 |
79,2 |
2011 |
10,6 |
4,5 |
0,6 |
2,9 |
4,7 |
8,5 |
8,5 |
4,2 |
60,6 |
78,3 |
2012 |
10,8 |
4,5 |
0,5 |
2,5 |
5,3 |
9,1 |
8,3 |
4,3 |
57,8 |
77,7 |
2013 |
11,2 |
4,6 |
0,4 |
2,5 |
4,3 |
8,6 |
7,2 |
4,5 |
61,7 |
78,1 |
2014 |
11,4 |
5,1 |
0,4 |
2,5 |
3,8 |
8,6 |
7,2 |
4,1 |
61,5 |
78,5 |
2015 |
12,1 |
5,3 |
0,4 |
2,4 |
3,1 |
7,1 |
6,3 |
4 |
66,6 |
78,8 |
2016 |
11,9 |
5,6 |
0,5 |
2,4 |
2,2 |
6,2 |
6 |
3,9 |
71,2 |
80,1 |
2017 |
11 |
5,7 |
0,5 |
2,7 |
2,6 |
7,6 |
7,2 |
4,3 |
67 |
80,2 |
Kaynak: TUİK
Genel olarak dış ticaret rakamları incelendiğinde; ihracat gelirlerinin (sadece 2009, 2015, 2016 yılları hariç) 1996-2018 yıllar arasında her yıl önceki yıllara göre sürekli artarak rekorlar kırdığı görülmektedir. Örneğin 2003 yılında 47 milyar dolar olan ihracatımız, 2018 yılında 168 milyar dolara çıkmıştır. Ancak ithalat rakamları açısından da baktığımız da, rekorların kırılmaya devam edildiği görülmektedir. Örneğin 2003 yılında 69 milyar dolar olan ithalatımız, 2018 yılında 223 milyar dolara yükselmiştir. İhracattaki rekorlu artışlar 2011 yılından sonra yavaşlaması ve hatta bazı yıllarda gerilemiştir. Bunun temel nedeni, ekonomideki daralmadan kaynaklanan ithalattaki yavaşlamadır. Bu durum yukarıda bahsetmiş olduğumuz ithal girdi ve ihracat yapımızın dahilde işleme rejimine olan bağımlılığından kaynaklanmaktadır. Çünkü ithalatınız azalırsa, aynı oranda olmasa bile ihracatınızda azalacaktır. Ayrıca mal ve hizmet ihracatımızın yıllık değişim oranlarının sistematik olmaktan uzak istikrarsız bir eğilim göstermesi, dış ticaretimizdeki bağımlılığı teyit eden başka bir göstergedir.
Tablo: İhracatımızdaki İlk 20 Fasıl
|
2012 |
2013 |
2014 |
2015 |
2016 |
2017 |
MOTORLU KARA TAŞITLARI,TRAKTÖR,BİSİKLET,MOTOSİKLET VE D. |
15.148 |
17.000 |
18.063 |
17.463 |
19.802 |
23.946 |
NÜKLEER REAKTÖR,KAZAN;MAKİNA VE CİHAZ,ALETLER,PARÇA |
11.999 |
12.989 |
13.591 |
12.333 |
12.339 |
13.831 |
İNCİLER,KIYMETLİ TAŞ VE METAL MAMULLERİ,MADENİ PARALAR |
16.325 |
6.999 |
7.717 |
11.264 |
12.176 |
10.879 |
ÖRME GİYİM EŞYASI VE AKSESUARLARI |
8.419 |
9.245 |
10.024 |
8.926 |
8.849 |
8.850 |
DEMİR VE ÇELİK |
11.332 |
9.919 |
9.244 |
6.556 |
6.180 |
8.238 |
ELEKTRİKLİ MAKİNA VE CİHAZLAR,AKSAM VE PARÇALARI |
9.373 |
9.544 |
9.692 |
8.278 |
7.828 |
8.097 |
ÖRÜLMEMİŞ GİYİM EŞYASI VE AKSESUARLARI |
5.431 |
5.714 |
6.233 |
5.916 |
5.925 |
5.951 |
DEMİR VEYA ÇELİKTEN EŞYA |
6.093 |
6.148 |
6.356 |
5.465 |
4.964 |
5.603 |
PLASTİK VE PLASTİKTEN MAMUL EŞYA |
5.013 |
5.609 |
6.097 |
5.358 |
5.026 |
5.477 |
MİNERAL YAKITLAR, MİNERAL YAĞ VE MÜSTAHSALLARI,MUMLAR |
7.708 |
6.725 |
6.112 |
4.518 |
3.211 |
4.325 |
YENİLEN MEYVA, KABUKLU YEMİŞ,TURUNÇGİL VE KAVUN KABUĞ |
3.806 |
3.969 |
4.327 |
4.355 |
3.873 |
3.941 |
MOBİLYALAR, AYDINLATMA,REKLAM LAMBA,,PREFABRİK YAPI |
2.421 |
2.831 |
2.971 |
2.753 |
2.659 |
2.762 |
TUZ,KÜKÜRT,TOPRAK VE TAŞLAR,ALÇILAR VE ÇİMENTO |
2.481 |
2.746 |
2.548 |
2.253 |
2.174 |
2.573 |
ALUMİNYUM VE ALUMİNYUM EŞYA |
2.252 |
2.363 |
2.547 |
2.370 |
2.237 |
2.514 |
KAUÇUK VE KAUÇUKTAN EŞYA |
2.425 |
2.482 |
2.597 |
2.165 |
2.202 |
2.495 |
HALILAR VE DİĞER DOKUMAYA ELVERİŞLİ MADDEDEN KAPLAMA |
1.997 |
2.188 |
2.348 |
2.009 |
1.913 |
2.163 |
MENSUCATTAN MAMUL DİĞ EŞYA ,KULLANILMIŞ EŞYA,PAÇAVRA |
1.904 |
2.191 |
2.228 |
1.899 |
1.954 |
2.017 |
SEBZE,MEYVA,BİTKİ PARÇALARI,SERT KABUKLU YEMİŞ KONSERVE |
1.722 |
1.801 |
2.090 |
2.187 |
1.848 |
1.880 |
PAMUK |
1.786 |
1.928 |
1.875 |
1.703 |
1.719 |
1.718 |
ESASINI HUBUBAT,UN,NİŞASTA,SÜT TEŞKİL EDEN MÜSTAHZARLAR |
1.235 |
1.545 |
1.656 |
1.506 |
1.500 |
1.619 |
LİSTE TOPLAMI |
118.870 |
113.935 |
118.317 |
109.280 |
108.382 |
118.878 |
GENEL İHRACAT |
152.462 |
151.803 |
157.610 |
143.839 |
142.530 |
157.055 |
GENEL İHRACAT İÇİNDEKİ PAYI |
78,0 |
75,1 |
75,1 |
76,0 |
76,0 |
75,7 |
Kaynak: TUİK
Dış ticaretimizdeki ithal girdi bağımlılığının en iyi görülebileceği yer ise, ihracat ve ithalat ettiğimiz mallardır. İhracatımızın ve ithalatımızın ilk 10 sıradaki mallara bakıldığında, aynı malları ithal edip aynı malları ihraç ettiğimiz görülmektedir. Başka bir ifade ile, örneğin ithalatımızın en yüksek parasal kalemlerini oluşturan ilk sekiz ürün aynı zamanda parasal anlamda en yüksek ihraç kalemlerimizden oluşmaktadır. 2017 yılı itibariyle yaklaşık 27 milyar dolarlık nükleer reaktör vb. ürün ithalatı yaparken, 13 milyarlık ta nükleer reaktör vb. ürün ihracatı yapılmış. Ayrıca 2017 yılında 21 milyar dolarlık elektrikli makine vb ithalatı yaparken, 8 milyar dolarlık aynı ürünün ihracatı yapılmış. Aynı şekilde 37 milyar dolarlık mineral ithalatına karşılık, 4 milyar dolarlık mineral ihracatı, 16 milyar dolarlık demir çelik ithalatına karşılık 8 milyar dolarlık demir çelik ihracatı, gibi..
Tablo: İthalatımızdaki İlk 20 Fasıl
Kaynak: TUİK
İthalatımızdaki İlk 20 Fasıl |
2012 |
2013 |
2014 |
2015 |
2016 |
2017 |
MİNERAL YAKITLAR,MİNERAL YAĞLAR VE MÜSTAHSALLARI, |
60.117 |
55.917 |
54.889 |
37.843 |
27.169 |
37.195 |
NÜKLEER REAKTÖR ,KAZAN; MAKİNA VE CİHAZ,ALETLER, PARÇA |
26.316 |
30.157 |
28.104 |
25.587 |
27.297 |
27.165 |
ELEKTRİKLİ MAKİNA VE CİHAZLAR,AKSAM VE PARÇALARI |
16.280 |
17.759 |
17.949 |
17.638 |
20.135 |
21.152 |
İNCİLER,KIYMETLİ TAŞ VE METAL MAMULLERİ,MADENİ PARALAR |
8.529 |
16.234 |
8.121 |
4.183 |
7.204 |
17.444 |
MOTORLU KARA TAŞIT,TRAKTÖR,BİSİKLET,MOTOSİKLET VE DİĞER |
14.514 |
16.808 |
15.736 |
17.544 |
17.841 |
17.428 |
DEMİR VE ÇELİK |
19.642 |
18.691 |
17.576 |
14.775 |
12.575 |
16.762 |
PLASTİK VE PLASTİKTEN MAMUL EŞYA |
12.505 |
13.881 |
14.151 |
12.268 |
11.628 |
13.265 |
ORGANİK KİMYASAL MÜSTAHSALLAR |
5.065 |
5.314 |
5.833 |
4.716 |
4.360 |
5.388 |
OPTİK,FOTOĞRAF,SİNEMA,ÖLÇÜ,KONTROL, CİHAZ,TIBBİALET. |
4.056 |
4.559 |
4.878 |
4.621 |
4.633 |
4.999 |
ECZACILIK ÜRÜNLERİ |
3.996 |
4.151 |
4.428 |
4.296 |
4.217 |
4.449 |
ALUMİNYUM VE ALUMİNYUM EŞYA |
2.985 |
3.237 |
3.500 |
3.334 |
2.866 |
3.469 |
BAKIR VE BAKIRDAN EŞYA |
3.878 |
3.710 |
3.570 |
2.985 |
2.724 |
3.327 |
PAMUK |
2.378 |
2.989 |
3.022 |
2.265 |
2.297 |
2.995 |
DEMİR VEYA ÇELİKTEN EŞYA |
2.367 |
2.758 |
2.618 |
2.742 |
2.983 |
2.958 |
KAUÇUK VE KAUÇUKTAN EŞYA |
3.036 |
3.062 |
2.856 |
2.525 |
2.561 |
2.951 |
KAĞIT VE KARTON;KAĞIT HAMURUNDAN KAĞIT VE KARTON EŞYA |
2.883 |
3.092 |
3.171 |
2.684 |
2.685 |
2.812 |
GEMİLER,SUDA YÜZEN TAŞIT VE ARAÇLAR |
1.006 |
898 |
453 |
532 |
359 |
2.679 |
HAVA TAŞITLARI,UZAY ARAÇLARI,AKSAM VE PARÇALARI |
3.158 |
2.372 |
3.022 |
3.830 |
4.310 |
2.676 |
DOKUMAYA ELVERİŞLİ SUNİ VE SENTETİK LİFLER |
2.173 |
2.090 |
2.361 |
2.097 |
2.133 |
2.287 |
MUHTELİF KİMYASAL MADDELER |
2.053 |
2.124 |
2.276 |
2.050 |
2.024 |
2.206 |
LİSTE TOPLAMI |
196.935 |
209.802 |
198.515 |
168.515 |
162.001 |
193.606 |
GENEL İTHALAT |
236.545 |
251.661 |
242.177 |
207.234 |
198.618 |
233.792 |
GENEL İTHALAT İÇİNDEKİ PAYI |
83,3 |
83,4 |
82,0 |
81,3 |
81,6 |
82,8 |
Kısaca Türkiye önce ithal ediyor, ithal ettiği ürünlerin önemli bir kısmını yurt içi ihtiyaçların karşılanması için kullanırken bir kısmını da düşük katma değer ilave ederek tekrar ihraç ediyor. Buradan şu ortaya çıkmaktadır: Türkiye’de ithalat azalırsa, belki kısa vadede varolan stoklardan dolayı görülmeyecek olan ihracat azalışı, ötelenmiş bir şekilde karşımıza çıkacaktır. Zaten verilerden de bu net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Diğer taraftan dış ticaretteki ithal bağımlılık, 2003 yılı sonrasında oluşan yüksek oranlardaki dış ticaret açığından da anlaşılmaktadır.İthalatın arttığı her yıl genellikle ihracatta yükselmiş olmasına rağmen ithalatın önemli bir kısmı yurt içinde tüketildiği için dış ticaret açığı da rekorlar kırarak artmıştır. 2000’li yılların başında yaklaşık 15 milyar dolar olan dış ticaret açığı, daha sonraki yıllarda rekorlar kırarak 100 milyar doları aşmıştır. Ancak son altı yıldır ihracattaki ve ekonomideki yavaşlama ile dış ticaret açığının azalmış, 2018 yılında 55 milyar dolar seviyesine gerilemesine neden olmuştur.
Tablo: Dış Dengede Seçilmiş Göstergeler
YIL |
Mal İhracatı Milyar$ |
Mal İthalatı milyar$ |
Mal ve Hizmet İhracatının Yıllık Artışı(%) |
Mal ve Hizmet İthalatının Yıllık Artışı(%) |
Dış Ticaret Açığı (Milyar $) |
Net Hata ve Noksan (Milyon $) |
Dış Ticaret Açığı/ GSYH |
Cari Açık/ GSYH |
Net Dış Ticaret Haddi |
Yabancılara Gayrimenkul Satışları |
1996 |
23 |
44 |
22 |
20,5 |
-21 |
1499 |
-4,2 |
-1,0 |
118,4 |
|
1997 |
26 |
49 |
19,1 |
22,4 |
-23 |
-987 |
-5,9 |
-1,0 |
120,6 |
|
1998 |
27 |
46 |
12 |
2,3 |
-19 |
-713 |
-5,1 |
0,7 |
120,6 |
|
1999 |
27 |
41 |
-10,7 |
-3,7 |
-14 |
1302 |
-3,9 |
-0,4 |
119,0 |
|
2000 |
28 |
55 |
17,4 |
22 |
-27 |
-2661 |
-8,3 |
-3,7 |
109,0 |
|
2001 |
31 |
41 |
4,6 |
-24,1 |
-10 |
-2127 |
-1,7 |
1,9 |
106,5 |
|
2002 |
36 |
52 |
7,8 |
21 |
-16 |
-758 |
-2,7 |
-0,3 |
105,9 |
|
2003 |
47 |
69 |
6,7 |
23,2 |
-22 |
4489 |
-4,3 |
-2,4 |
107,1 |
998 |
2004 |
63 |
98 |
11,6 |
21,2 |
-35 |
838 |
-5,6 |
-3,5 |
107,6 |
1.343 |
2005 |
73 |
117 |
8,1 |
12,1 |
-44 |
1495 |
-6,6 |
-4,2 |
106,7 |
1.841 |
2006 |
86 |
140 |
6,5 |
7,3 |
-54 |
-896 |
-7,5 |
-5,7 |
101,7 |
2.922 |
2007 |
107 |
170 |
7,3 |
9,6 |
-63 |
-315 |
-6,9 |
-5,5 |
104,5 |
2.926 |
2008 |
132 |
202 |
3,8 |
-2,8 |
-70 |
1966 |
-6,8 |
-5,1 |
100,5 |
2.937 |
2009 |
102 |
141 |
-3,7 |
-14,3 |
-39 |
2314 |
-3,8 |
-1,8 |
104,8 |
1.782 |
2010 |
114 |
186 |
1,7 |
19,5 |
-72 |
-464 |
-7,3 |
-5,8 |
100,0 |
2.494 |
2011 |
135 |
241 |
13,4 |
15,4 |
-106 |
8295 |
-10,7 |
-8,9 |
97,0 |
2.013 |
2012 |
152 |
237 |
14,9 |
0,7 |
-85 |
-1824 |
-7,5 |
-5,5 |
96,7 |
2.636 |
2013 |
152 |
252 |
1,1 |
8 |
-100 |
1041 |
-8,4 |
-6,7 |
98,3 |
3049 |
2014 |
158 |
242 |
8,2 |
-0,4 |
-84 |
1119 |
-6,8 |
-4,7 |
100,3 |
4321 |
2015 |
144 |
207 |
4,3 |
1,7 |
-63 |
9756 |
-5,6 |
-3,7 |
107,1 |
4156 |
2016 |
143 |
199 |
-1,9 |
3,7 |
-56 |
10969 |
-4,7 |
-3,8 |
111,2 |
3890 |
2017 |
157 |
234 |
12 |
10,3 |
-77 |
738 |
-6,9 |
-5,5 |
105,0 |
4643 |
2018 |
168 |
223 |
7 |
-4.9 |
-55 |
18442* |
- |
- |
- |
7600** |
Kaynak: TUİK *2018 yılı Ekim sonu(tcmb) **Tahmini
Ayrıca bu olumsuz eğilim, dış ticaret hadlerindeki kötüleşmeyi de beraberinde getirmiştir. Şuan hala, 2000’li yıllar öncesindeki ve 2000 krizinin yaşandığı dönemdeki dış ticaret hadleri oranımızı yakalayamadığımız görülmektedir. Bunlardan dolayı cari açığımızda yeni rekorlar kırmış ve uluslararası iktisat literatüründe sürdürülebilir olarak kabul edilen oranın üzerinde gerçekleşmiştir. Bu da cari açığı Türk ekonomisinde konuşulan ancak yetersiz önlem alınan bir ekonomik gösterge haline getirmiştir. Cari açığın sürdürülebilir bir noktaya taşınması için alınması gereken önlem, basitçe dış ticaret açığını azaltmaya yönelik politikalardır. Başka bir ifade ile yerli katma değer oranı yüksek mal ihracatını artırmaktır. Ancak izleyen gelişime bakıldığında bunun sağlanamadığı, bunun yerine ekonominin zorlandığı dönemlerde geçici olarak mal ithalatını azaltarak çözüm üretildiği görülmektedir. Bu da zaten Türkiye ekonomisinin ithalata bağımlı olduğunu ve yerli yüksek katma değer üreten ekonomik yapısından uzaklaştığını ve ihracata dönük sanayileşme modeli” yerine ithal girdi bağımlılığını daha fazla artıran “ihracatı artırma modeli” nin benimsendiğinin göstergesidir.
Bunun dışında dış ticaret göstergeleri içerisinde yer alan iki göstergeyi takip edilmesinde faydalı buluyorum. Bu göstergeler, 2003-2018 yılları arasında finansal anlamda sıfır maliyet ile elde edilen 110 milyar dolar bir döviz girişi gerçekleştirmiştir.
Bunlardan ilki, net hata noksan[ii] kalemidir. Bu kalem basit hatalarının, döviz kurlarındaki küçük farklılıkların veya zamansal gecikmelerin ifade edildiği bir kalıntıdır. Pek çok gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde önemsiz bir kalıntı kalemidir. Ancak Türkiye’deki bu kalıntı kalemin kendisine yüklenilen değerin çok üzerinde bir finansal faaliyet gerçekleştirdiği görülmektedir. İlk kez 2003 yılında 4.5 milyar dolar gibi büyük bir rakamla gerçekleştiğinde herkesin dikkatini çekmiştir. O dönemde ABD’nin Irak müdahalesinden dolayı pek çok iktisatçı tarafından Irak’tan savaştan kaçan göçmenlerin kayıt dışı olarak yanlarında getirdikleri paralar olarak tanımlanmıştı. Şimdilerde pek çok iktisatçı 2011 yılında net hata noksan kaleminde görülen 8.2 milyar dolarlık döviz girişini de Suriye’deki savaştan kaçan göçmenler tarafından getirildiği üzerinde durmaktadır. Ancak çok enterans olan 2015 yılında 9.7 milyar dolar, 2016 yılında 10.9 milyar dolar ve 2018 yılı Ekim ayına kadar 18.4 milyar doların nereden geldiği, nasıl yurda sokulduğu, kimlerin getirdiği ve nasıl kazanıldığı belli olmayan ancak ekonomi içerisine değişik yollardan dahil edilerek kayıt altına alınmış döviz bulunmaktadır. Genel olarak bakıldığında kaynağı belli olmayan şekillerde ülkeye giren ve ülkeden çıkan 2003-2018 yılları arasında net 57.9 milyar dolar döviz Türkiye’nin finansal sistemine net hata noksan kaleminden dahil edilmiştir. Aslında bu döviz sıfır parasal maliyetle ülkeye geldiği için Türkiye’nin cari açığını veya döviz ihtiyacını karşılayan bir kalem olarak görülmektedir. Bu açıdan bakıldığında ülke ekonomisine pozitif katkı sağlamaktadır. Ancak birincisi nasıl geldi ise öyle çıkacağı için, ikincisi kimlerin getirdiği bilinmediği için ve üçüncüsü ekonomideki finansal işleyişine müdahale amacı taşıdığı için kimlerin kontrolünde olduğu bilinmediği için, Türkiye için risk taşımaktadır. Bu risk ülkenin finansal yapısını spekülatif ataklara karşı gücünü zayıflatacaktır. Bu tür dövizlerin ekonomide artması, para piyasalarında dalgalanmaların artmasına yani döviz kurlarının, faizlerin yükselmesine katkı yapacaktır.
Dış dengede takip edilmesi gereken ikinci kalem,yabancılara yapılan taşınmaz satışlarıdır. Özellikle Türkiye’nin gayrimenkul satışlarında mütekabiliyet(karşılılık) esasını kaldırılması ile yabancıların gayrimenkul alımları hızlanmıştır. Yabancıların gayrimenkul alım verileri incelendiğinde, yabancılar 2003-2017 yılları arasında toplam yaklaşık 41.9 milyar dolarlık gayrimenkul alımı gerçekleştirmişlerdir. Bu yabancı alımlarının 2018 yılında yaklaşık 7.6 milyar dolar olduğu tahmin edilmektedir. Dolayısıyla 2003-2018 yıllarında yabancılara tahmini olarak 49.5 milyar dolarlık gayrimenkul satışı yapılmıştır. Yabancıların gayrimenkul edinimin serbestleştirilmesi sonucunda artan bu yeni finansman kalemi, ülke ekonomisinin ödemeler bilançosuna yani cari açığın kapatılmasına pozitif katkılar yapmıştır. Dış açığı azaltan ve hatta kimi yıllar dış fazlanın oluşmasına neden olacak büyüklükte katkılar sağlamıştır. Bunu sağlarkende ekonomiye ek bir finansal yük getirmemiştir. Ancak yabancıların gayrimenkul ediniminin kimler ve hangi amaçla yaptıkları da önem arzetmektedir. Bunun için yabancılara taşınmaz satışlarında şunların incelenmesi gerekmektedir. İlk olarak;uluslararası taşınmaz yatırımı yapan yabancılar, çoğunlukla emekli insanların yaptıkları göç olgusundan kaynaklanıyor ise, ekonomik katkısı yüksek ama siyasi ve sosyal katkısı çoklu bilinmez bir boyutta olarak yorumlanabilir. İkinci olarak, eger uluslararası taşınmaz yatırımı yapanlar daha önceleri sabit menkul kıymetler üzerinden Türk piyasasına borç vermeye ve yüksek faiz kazanmaya alışkın olan yabancılar ise, daralmış bir piyasada ucuza satın aldıkları gayrimenkulleri bir süre sonra iç talep canlandığında yüksek fiyatlardan satıp, yüksek karlarla ülkeden tekrar getirdikleri dövizi çıkaracaklardır. Bu durumda “ne zaman çıkacaklar” ve aldıkları “gayrimenkulleri kime satacaklar” sorularının cevabı, ekonomik ve siyasi katkısını daha net ortaya koyacaklardır. Üçüncü olarak,gayrimenkul yatırımları yapan yabancılar siyasi bir amaçla bu gayrimenkulleri almışlarsa; bunun ekonomik ve siyasi yükü, ülkenin egemenlik ve bağımsızlığını tehdit edecektir. Yabancıların gayrimenkul edinimlerinin hangi amaçla yapıldığını anlamak için, ülkemizin hangi bölgelerinden daha fazla miktarda gayrimenkul edindiklerine bakmak fikir sahibi olmamıza yardımcı olacaktır. Jeopolitik anlamda önem arzeden bölgelerimizden almaları veya sınır anlaşmazlıklarımızın bulunduğu bölgelerden almaları durumunda, bu tehdit daha açık hale gelmektedir. Böyle bir duruma sadece ekonomik veya mülkiyetin devri şeklinde bakılmamalıdır[iii].
Sonuç olarak, dış dengede ihracatımız rekorlar kırmaktadır. Ancak ihracatla beraber, ithalat, dış ticaret açığımız, cari açığımız, daha önceki yazımda ortaya koyduğum döviz bazlı finansal açığımızda rekorlar kırmaktadır. İhracatımız ithalata bağımlı hale gelmiş, ihracat içerisindeki ithal girdi payları yükselmiş ve dış ticaret hadlerimiz eski seviyelerinden uzaklaşmıştır. Bu eğilimin ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılmasında net hata noksan kaleminin ve yabancılara gayrimenkul satışlarının önemli katkıları olmuştur. Ancak nereden geldiği belli olmayan net hata noksan hesabı ile yabancılardan gayrimenkul satışları ile elde edilen gelirlerle, dış denge göstergelerindeki sorunlardan sürekli kurtulmak mümkün görülmemektedir.
Günümüzde gelişmiş ülkelerin bile yurt içi katma değerli malların üretilmesini ve ihraç edilmesini öncelikle esas alan bir ekonomik yapıyı asla terketmedikleri düşünüldüğünde, Türkiye’nin önlemlerini bu esasta gözden geçirmesini zorunlu hale getirmektedir. Özellikle uluslararası rekabet üstünlüğümüzün bulunmadığı tarım ve sanayi sektörüne ait mallardaki dış ticaret politikalarını yeniden düzenlemeli ve bu sektörleri koruma altına almalıdır. Tarım sektörünü özellikle ihracatçı sektörlerin endüstriyel hammaddesini, ara mallarını üretecek şekilde teşvik edilmeli ve hatta gerekiyorsa üretilmesi için ekonomik faaliyette bulunulmalıdır. Sanayi sektörünü, yabancılaşmayı ortadan kaldıracak şekilde, tarım sektörünün ürettiği endüstriyel hammaddeyi veya ara mallarını işleyen, nihai mal haline getiren bir yapıya kavuşturmalıdır.
[i] Geçici olarak ithal edilip belirli bir işleme faaliyetinden sonra ihraç edilen ürünler teşkil etmektedir.
[ii]Bkz.Alagöz Mehmet ve Savaş Erdoğan.(2011). Net hata noksan hesabının anlamı ve cari işlemler ilişkisi Türkiye üzerine ekonomik bir uygulama. İktisat İşletme ve Finans, 26(306), 69-94.
Bkz. Alagöz Mehmet(2014). Ekonomik Büyüme ve Net Hata Noksan İlişkisi: Türkiye Üzerine Ekonometrik Bir Uygulama. Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 13(4), 881-888.
[iii]Bkz. Mehmet Alagöz(2016). A New Financial Instrument For External Balance International Rela Estate Investments. International Journal of Business and Social Science, 7(10), 1-6