11 Mart 2025
21YYTE.ORG Ekonomik Araştırmaları Merkezi Kronik Sorunumuz: İşsizlik

Kronik Sorunumuz: İşsizlik

4 Dakika
OKUNMA SÜRESİ

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK),  2013 yılı işsizlik oranını tarım dışında %11.6; tarım dahil %10 olarak açıkladı. Kronik sorunumuz olan işsizlik yine çift haneye çıktı. Kasım 2013‘te %9.9 olan işsizlik oranının %10’a çıkması ile yaklaşık 100 bin kişi daha işsiz kaldı. Şu an Türkiye’de “kayıtlı” işsiz sayısı 2 milyon 690 bin kişi. Buradaki kayıtlı vurgusu önemli. Çünkü TÜİK her çalışmayanı işsiz kabul etmiyor. Buna göre, işsizlik kayıtlarına geçebilmek için 3 şart gerekiyor. Bunlar:

  • 15 yaş ve üzerinde olmak,
  • Son 3 ay içerisinde iş aramak üzere İŞKUR’a başvurmuş olmak,
  • 15 gün içerisinde işe başlamaya hazır olmak

Bu şartlara göre, ev hanımları, öğrenciler, 15 yaş altı nüfus, kayıtlı iş aramayanlar, öğrenciler işsiz sayılmıyor. Burada ev hanımı kesmi oldukça önemli. Çünkü Türkiye’de çalışabilecek olan ancak işgücüne katılmayan nüfusun %42’si ev hanımı. Türkiye’de yaklaşık 12 milyon ev hanımı var. Çalışan kadınların toplam sayısı ise 7.5 milyon civarında. Kadınlarımızın eğitim-öğretimdeki oranı giderek artarken bu kadar fazla ev hanımı olmasının toplumsal yapıdan kaynaklandığı açık.

İstihdam verileri incelendiğinde çok daha vahim bir sorun var ki bu durum ancak uzun vadede çözülebilecek reform gerektiren bir konu. O da genç nüfusun yüksek işsizlik oranı. 2013 yılında 15-24 yaş aralığında kabul edilen gençlerin işsizlik oranı %19. Gençlerin işsizlik oranının yüksek olmasının altında yatan en önemli sebebin ekonominin büyüme sorunundan hemen sonra gelen “eğitim sorunu” olduğu kanaatindeyim. Eğitim sisteminin yetiştirdiği teorisyen (!) gençleri işveren çalıştırma konusunda tereddüt etmektedir. Toplumumuz uzun yıllardır belirli mesleklerin tercihi konusunda ısrarlı ve mesleki eğitimin önü bir türlü açılamıyor. Açılan onca meslek lisesi, meslek yüksekokulu amacına ulaşamıyor, eğitim sistemi uygulamadan çok kitap okutularak yürütülmeye çalışıyor. Ülkemiz, yıllarca öğretmen olma konusunda ısrar eden bir akımın sonucunda binlerce işsiz öğretmen ile karşı karşıya kaldı. Şimdi ise, yaklaşık 500 bin işletme, iktisat öğrenci ve mezunu aynı durumu yaşıyor. Altında yatan mantık hep aynı. Diğer yandan gençlerin eğitim alır iken iş hayatından beklentilerini oldukça yüksek tutmaları da hayal kırıklığı yaşamalarına sebep oluyor. Tüm üniversite mezunları kolay terfi, yüksek maaş, masabaşı iş ve haftasonu izin peşindeler. Bu beklenti, mezuniyet sonrası çalışmama isteğini doğurabiliyor.

İstihdamın yapısından kaynaklanan sorunlardan biri de, ülkemizde işin hizmet sektörü odaklı yaratılması eğilimidir. Bunda elbette devletin yatırım ve teşvik politikaları etkili. Mal üretimine, sanayiye dayalı olmayan bir ekonominin en ufak bir istikrarsızlıkta işsiz sayısında önemli bir oynama meydana gelecektir. Çünkü herhangi bir mali kriz durumunda en kolay vazgeçilen sektör hizmet sektörüdür. Türkiye’de 25 milyon istihdamın 13 milyonu hizmet sektöründe, 5,5 milyonu tarım sektöründe, 5 milyonu sanayide ve 2 milyonu da inşaat sektöründedir.

Yine dikkat çeken noktalardan biri de TÜİK verilerine göre, benzer işte çalışan kadınların erkeklere göre ortalama %16 daha az ücrete tabi tutulmasıdır. Cinsiyet farkına dayanan bu eşitsizliğin sebebi yine sosyal yapıdan kaynaklanmaktadır. Toplumun kadına bakışı istihdamda da kendisini göstermektedir. Kadını ikinci sınıf gören çevreler ve özellikle kadının gelirini hanedeki ek gelir olarak gören zihniyet böyle bir ayrıma gidebilmektedir.

Özetleyecek olursak, istihdam yapımızda dört temel sorun göze çarpıyor. Bunlar;

  • İstihdamın yapısının hizmet sektörü odaklı olması,
  • Gençlerin işsizlikoranının çok yüksek olması,
  • Eğitim oranı artsa da kadınların işgücüne katılma oranının oldukça düşük kalması,
  • Cinsiyete dayalı ücret farkınınkadın istihdamına olumsuz etki etmesi

Görüldüğü gibi, Türkiye’de işsizlik ve istihdam yapısından kaynaklanan sorunlar kısa sürede çözülebilecek sorunlar değil. Orta vadede devlete düşen pay, yatırımların teşviki konusunda sanayiye ağırlık verilmesidir. Uzun vadede ise, eğitim sisteminin kapsamlı ve bütüncül bir reforma ihtiyacı vardır. Gençlerin mezun olduktan sonraki hedefleri, yetenekleri ve gelişimi konusunda yüksek öğretim kurumlarının daha fazla faaliyette bulunması artık kaçınılmaz hale geldi. Üniversiteler ve meslek odaklı yüksek öğretim okulları, sadece teori ile yürütülebilecek kurumlar olmaktan çıktı. Sektör ve üniversite işbirliğinin artması ve öğrencilerin uygulama odaklı da çalışabilmesine imkan sağlanması gerekmektedir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *