
Çözüm Sürecinin bittiği hem sürecin taraflarınca (HDP/PKK açıkça bitti derken AKP sessiz kalarak ya da bittiğini söyleyemeyiz/durgunluk var gibi sözlerle geçiştiriyor) hem de zaten süreci desteklemeyen ve yok sayan herkes tarafından kabul edilmiş olmasına rağmen halen çözüm sürecini destekleyenler de varmış! Bunlardan birinin ABD olduğu ortaya çıktı. ABD'nin Ankara Büyükelçisi John Bass, Diplomasi Muhabirleri Derneği üyeleriyle yaptığı görüşmede çözüm süreciyle ilgili konuşurken "çözüm sürecini destekliyoruz, biz bu sürecin çatışmaya dönüşmesini istemiyoruz" demiş. Büyükelçi kısa konuşmuş ama diplomasinin sınırlarını aşmış gibi de gözüküyor. Bu nedenle hem Amerikan Büyükelçisine hem de AKP iktidarına ilk sorulacak soru şudur: TÜRK KAMUOYUNUN, MUHALEFET PARTİLERİNİN, TBMM'NİN, DEVLETİN BAKANLIKLARININ VE GENELKURMAY GİBİ KURUMLARININ BİLMEDİĞİ, İKTİDAR PARTİSİNDE BİLE BİR ELİN PARMAĞINI GEÇMEYECEK SAYIDA AZ KİŞİNİN VAKIF OLDUĞU SÜREÇ HAKKINDA ABD NE BİLİYOR Kİ SÜRECİ DESTEKLİYOR OLABİLİR? Destekliyoruz dediğine göre bildiği bir şey olması lazım, bunun için de sürecin içinde olması lazım. Peki AKP HÜKÜMETİ ÇÖZÜM SÜRECİ HÜKÜMETİN BAŞLATTIĞI/YÜRÜTTÜĞÜ "MİLLİ" BİR PROJEDİR DEDİĞİNE GÖRE ABD NASIL OLUR DA SÜRECİN İÇERİĞİ VE GİDİŞATI HAKKINDA BİLGİ SAHİBİ OLABİLİR, SÜRECİN NİHAİ HEDEFİNİ YANİ NE GETİRİP NE GÖTÜRECEĞİNİ NASIL BİLEBİLİR? Hatılarsanız Oslo'da bir üçüncü ülkenin (muhtemelen İngiltere) işin içinde olduğu ortaya çıkmıştı. İşin içinde İngiltere varsa ABD'nin bu çevrimin dışında olması düşünülemez (1974 yılında Kıbrıs Barış Harekatı öncesinde Londra'da Ecevit'in İngiliz hükümetiyle yaptığı görüşmelerde İngilizlerin toplantı aralarında ABD'yi bilgilendirdiğini/danıştığını hatırlayın) ABD İngiltere üzerinden bilgilendirdiği gibi sürecin içindeki Kandil ve Barzani'nin de ABD'yi bilgilendirmesi kaçınılmazdır. (Bütün bunlar olmamıştır diyorsanız o zaman ABD'nin NSA vasıtasıyla bütün dünyayı dinlediğini hatırlayın.) Bu bilgilendirmenin tek yönlü kalması ise işin tabiatına ters ve bu bilgilendirme sürecinde ABD de muhtemelen geri bildirimde bulunuyordu. Böylece ABD'nin görüşleri de Barzani ve Kandil üzerinden (hatta Ankara Büyükelçiliği ve Adana Başkonsolosluğunun zaman zaman bölgeye yaptığı ziyaretlerde HDP yetkilileriyle görüşmesini de buna katmak lazım) Amerikan yönlendirmesinin sürece dahil olması kaçınılmazdır. Bu durumda AKP'nin en çok övündüğü "bu çözüm süreci milli bir süreçtir" sözü de havada kalmış oluyor. Dolayısıyla ABD'nin hiç bilmediği bir şey için "destekliyoruz" açıklaması yapması mümkün değildir. Büyükelçi Bass bunu yaptığına göre bildiği birşeyler kesinlikle vardır! Peki Büyükelçi Bass'ın "sürecin çatışmaya dönüşmesini istemiyoruz açıklması ne anlama geliyor? Bunun cevabını da emekli Büyükelçi Sn Onur ÖYMEN veriyor. Sn. ÖYMEN bugün konuyla ilgili bugün bir açıklama yapmış ve bu hususa özellikle dikkat çekmiş. Bakın Sn. ÖYMEN ne diyor: "Büyükelçinin bu sözleri Türk-Amerikan ilişkileri açısından yadırgatıcıdır. Uluslararası ilişkilerin en temel kurallarından biri ülkelerin egemenliğine ve bağımsızlığına karşılıklı saygıdır. Türkiye'nin terörle ne şekilde mücadele edeceği, teröre nasıl çözüm bulacağı kendi egemenlik haklarının çerçevesine giren bir konudur. Bu gibi dış telkinler ve müdahaleler PKK sorununun uluslararası bir boyut kazanması sonucunu doğurabilir. Esasen Oslo görüşmelerine üçüncü bir ülke vatandaşının da katılmış olduğu yolundaki bilgiler bu konuda kaygı uyandırmıştı. Büyükelçinin basın toplantısındaki sözleri bu kaygıları daha da arttırmıştır. Büyükelçinin çözüm sürecinin çatışmaya dönüşmesi riskinden söz etmesi de düşündürücüdür. Bu sözlerin anlamı, 'Eğer siz PKK'yla müzakere yoluyla bir çözüm bulamazsanız PKK silahlı çatışma yoluyla çözüme ulaşmaya çalışabilir' anlayışıdır. Amerika'nın kendine yönelik terör sorunun çözümü için müzakere yöntemini benimsemezken bunu Türkiye'ye, üstelik korkutucu bir üslupla dayatmaya çalışması kabul edilemez. İspanya terörü müzakere yoluyla mı bitirmiştir? Almanya ve Fransa kendilerine yönelik saldırılarda bulunan terör örgütleriyle müzakere mi etmişlerdir? Bizim müttefik ülkelerin temsilcilerinden bekldiğimiz Türkiye'ye bu konuda akıl vermeleri değil, terör örgütüne, kayıtsız şartsız silahları bırakarak teröre son vermesi için çağrıda bulunmalarıdır. Cumhurbaşkanının ve Başbakanın bile terör örgütüne karşı daha mesafeli bir tavır sergilemeye çalıştıkları bu dönemde Büyükelçinin sözleri Amerika'nın bu konuda, bölgesel çıkarları açısından nasıl bir beklenti içinde olduğunun da işaretini vermektedir. Türk milleti milli bir dava olan terörle mücadele konusunun yabancı ülkelerin çıkar veya beklentilerine göre şekillendirilmesini içine sindiremez. Türkiye, milli egemenliğini korumak uğruna herşeyini feda etmeyi göze almış olanların ülkesidir." Evet Sn. ÖYMEN konuyu ne güzel anlatmış ve tabi ki hem AKP hükümetini hem de ABD'yi uyarmış. Tabi bu arada Amerikan Büyükelçisi süreçle ilgili konuşmasında "TARAFLAR"dan bahsetmiş, hani Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ne tarafı kardeşim, taraf falan yok dediği taraflardan. Yani AKP ile HDP/PKK'yı taraflar olarak tanımlamış. Çözüm süreci konusunda tam bir sessizlik politikası uygulayıp var da yok da diyemen AKP iktidarı ABD Büyükelçisine haddini aşan yorumları için bir şey söyleyebilecek mi?
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *