Prof. Dr. Sait Yılmaz
Ekim 2025
“Daha az acı çekmek için,
büyük ışığa doğru yürüyün.”
Dünya tarihinin en kasvetli döneminde hızla ilerliyoruz. Bizi bekleyen dünya savaşı küresel nüfusun dörtte üçünü yok ederken, sonrasında biyoteknoloji sayesinde insanlık da başka bir türe evrilecek. Öncesinde Orta Doğu’daki çatışma ortamı Kafkasya ve Türkistan üzerinden Avrasya’yı kaplayacak. Daha yakın zamanda Suriye ve Lübnan’dan sonra sırada Irak, İran, Türkiye, Azerbaycan ve Rusya’da rejim değişiklikleri var. Kafkasya’da Çeçenistan, Dağıstan ve İnguşetya’dan sonra Türkistan ve Çin sınırlarında yeni ayaklanmalar kurgulandı.
Küresel gelişmeler ile ilgili en çok hızla alarm veren husus Üçüncü Dünya Savaşı’nın yaklaşması. Trump ilk defa Gazze’de bu savaşı andı ve ABD dış politikasına artık açıkça bu savaşın gerekleri yön veriyor. Zaten Çin ve Kuzey Kore de Eylül ayında gerçekleştirdikleri askeri geçit törenlerinde bu savaşa hazır olduklarını gösteren silahlarını tanıttılar. Çin, ABD’yi vuracak füzelerini açıkça teşhir etti ama hala geliştirdiği savunma teknolojilerini saklıyor. ABD, Çin’in saklı teknolojileri ile ne yapabileceğini görmek, kendi sistemlerine yansıtmak için bekliyor.
Uzun zamandır yazılarımı takip edenler, bu savaşın ABD tarafından 2035 olarak planlandığını söylediğimi hatırlarlar. Ancak, Çin son Komünist Parti Kongresi’nde Tayvan’ın 2027’e kadar ilhakı öngörüldüğünden savaş öne çekiliyor. Ukrayna ve Gazze için 7/24 silah ve mühimmat üreten Batı fabrikaları henüz büyük savaşa yönelik çok birikim sağlayamadı. Ukrayna’da test edilmekte olan teknolojilerin Çin ile yapılacak “Akıllı Savaş”a hazır olması için teknoloji yarışı devam ediyor. ABD, büyük savaşa henüz hazır değil ve öncesinde bekleyen jeopolitik dizaynlar var.
Bu aşamada ABD’nin üç önceliği Çin ile savaşa hazırlanmak, içeride ekonomik ve sosyal istikrarı sağlamak ve Yeni Orta Doğu’yu dizayn etmek. Nitekim Orta Doğu ile ilgili gelişmeler Trump’ın asıl büyük planları ile ilgili. Öncelikle Körfez ülkelerinden ülkesinin ekonomisini kurtaracak maddi destek, daha açıkçası “haraç” istiyor. Bu ülkeler trilyon dolarları aşan sözler verdiler ama henüz %10’unu verebildiler, hepsini vermeleri çok zor. Ama karşılığında Gazze Planı’nı aldılar. Körfez Ülkelerinin istediği oldu; Gazze’de savaş durduruldu.
Barış Planı’na İsrail neden razı oldu? Arkada ne hesaplar yapılıyor? Öncelikle ABD’nin, Çin ile olan savaş takvimi sıkıştığı için Körfez parasına acil ihtiyacı var. İsrail’in artık ayak bağı olmasını istemiyor. İki yeni politika söz konusu; İran ile savaşı başka mecraya çekmek (Almanya, İran ile nükleer pazarlık yaparak oyalamayı üstlendi) ve yeni bir Orta Doğu dizayn etmek. Netenyahu, İran takıntısından vazgeçmiş değil zaten barış anlaşmasında imzası yok. Ama ona yeni bir savaş alanı verildi; Irak. İran direniş ekseninin en büyük parçası hedefte, birkaç haftaya önemli gelişmeler bekleniyor.
Irak konusuna daha sonra döneceğiz ama önce Orta Doğu ile ilgili diğer gelişmelere değinelim. İsrail’in Katar saldırısı bu ülkedeki Hamas liderlerinin vurulmasına yönelikti ama sonuçta yüz yıldır bir araya gelmeyen Körfez Ülkeleri, saldırı karşısında korkuları nedeni ile Trump’ın önünde saf tuttu. ABD, böylece yeni Gazze Planı’na başvururken bunun arkasında başka açık ve gizli anlaşmalar da oldu. Öncelikle Doğu Akdeniz enerji rezervlerinin %70’ini kendisine %30’unu diğerlerini bırakan ABD, yeni ayarlamayı %50-50 şeklinde revize etti. Doğu Akdeniz’de de sıcak günlere hazır olalım.
Diğer yandan, daha önce açıkladığı Gazze’de plaj yapmaktan ve Filistinlileri tahliye etmekten vazgeçti. Yeniden inşayı tamamen Körfez Ülkelerine yükledi ve üstelik ayrıca bu işlerden komisyon alacak. Bu anlaşma, İsrail’in Gazze’nin münhasır ekonomik sahasındaki enerji rezervleri ve Süveyş’i by pass ederek Akabe üzerinden Gazze’ye yeni bir deniz hattı çekme planlarını da şimdilik sekteye uğrattı. İsrail’in buna nasıl razı edildiği belli değil ama bu planı istediğinde tersine çevirecek fırsatı her zaman olacak.
Suriye’ye de bir paragraf açalım. Suriye’deki yönetim ile SDG/YPGPKK arasındaki görüşmelerden bu ayın sonuna kadar bir çözüm çıkacak. Merkezi yönetim zaten Dürzülerle de anlaştı. Kürtlere özerklik verseydi, bunu Nusayri ve diğer azınlıklara da vermek zorunda kalacaktı. SDG bölgesinin %70’inin Araplardan oluşması zaten Kürtlerin elini bağlıyordu. Pazarlık masasında Araplar, petrolden kar payı istiyor. SDG/YPG bölgesinde, Şam’daki merkezi yönetim ve diğerlerinin yer aldığı ortak bir yönetim kurulacak. Özerklikten vazgeçmek zorunda kalan YPG/PKK, Suriye ordusunda üst kademelerde konum edinmek istiyor.
Irak konusuna dönecek olursak, bu ülke İran’a en çok maddi yardım yapan ve ülkedeki Şii nüfusu ile ona en yakın ülke. Katar da İran ile ilgili gizli ticaret akışının ayrı bir ortağı idi ve bundan ABD de komisyon alıyordu. Şimdi İsrail’e İran yerine öncelikle Irak sunuluyor. ABD, karıştırdığı ülkeleri azınlıkların yönetmesi ile ilgili politikasını değiştiriyor. Bulunan çözüm yeni Irak’ta Sünni bir yönetim kurulacak. Araplar ve Kürtler zaten Sünni, Şiiler de belli düzenlemelerle böyle bir yönetime razı oldu, yeter ki istikrar olsun. Özetle, Irak’ta da Suriye modeli bir yönetim kurulacak.
Orta Doğu’da Batının dikkatinin üzerinde toplandığı diğer ülke Lübnan. Hizbullah’ın silahsızlandırılması %50’ye ulaştı ama İsrail, %100’de ısrar ediyor. ABD, Orta Doğu’daki en büyük üssünü Irak’tan Lübnan’a kaydırıyor ve burada bir köprü başı kuruyor. Avrupa da Doğu Akdeniz ve Orta Doğu’daki çıkarları için Lübnan’ı kaybetmek istemiyor. Öte yandan, tıpkı Sol gibi artık Siyasal İslam da bitti. Hamas ve Hizbullah yok oluyor, Müslüman Kardeşler üç ya da dörde bölündü ama bittiklerini ilan edemiyorlar. Bakalım Batı yerlerine ne koyacak?
Özetle, Orta Doğu’da Büyük İsrail projesi devam ediyor, Büyük Kürdistan ise zaten sadece bir illüzyondu. Irak’ta çatışmalar başladığında Barzani yönetimi mutlaka bağımsızlık kartını da düşünecek ve belki de Türkiye ile birlikte hareket etmek isteyecek. Muhtemelen Büyük İsrail’in parçası olmak işlerine daha çok gelecektir. Irak’ın da elden çıkması ile İran artık ayakta kalamaz. İngiltere, Almanya ve Fransa, uzun zamandır İran içinde hazırlık yapıyor, organize işler bitmek üzere ve artık molla rejimi için bir sona geliniyor.
Rusya’ya gelince; Trump, Rusları kaybetti ama kendisi öyle düşünmüyor. Batı istihbaratına göre, rasyonelliğini kaybeden Putin, Litvanya veya Polonya’ya müdahaleyi deneyebilir. Ama Rusların asıl korkuları Batının Türkistan’a (Orta Asya) yönelmesi. Zengezor hem Ruslar hem de Çinliler için jeopolitik bir tıkacı temsil ediyor. Batı, uzun zamandır Avrasya’daki çatışmaların sahnesini (Büyük Avrasya Projesi) hazırlıyor. Ruslar ve Çinlilerin de Kafkasya ve Türkistan için yeni askeri planları var. Bu gelişmeleri bu hafta sonu vereceğim konferansta detaylandıracağım.
Son olarak Türkiye’ye değinelim.
Makalenin devamı için;
https://www.academia.edu/144471515/Küresel_Gelişmeler_ve_Yeni_Orta_Doğu