
17 Mart 2015'te yapılan seçimlerden Likud'un (Netanyahu'nun Partisi) birinci parti olarak çıkmasının ardından ABD'de bazı kaynaklar ABD-İsrail ilişkilerinde daha gergin bir dönemin yaşanacağı görüşünü dile getirmektedir (http://www.washingtoninstitute.org/policy-analysis/view/dual-crises-may-intensify-obama-netanyahu-tensions). Bu görüşler 2012 yılının başlarında Hürmüz Boğazı krizi ortaya çıktığı dönemde de İsrail'in İran'a bir operasyon düzenleyeceği şeklinde dile getirilmişti. Ancak, anılan dönemin üzerinden üç yıl geçmiş olmasına rağmen İsrail'in İran 'a karşı herhangi bir askeri operasyon düzenlemediği görüldü. Çünkü, ABD Obama dönemi ile birlikte yeni bir dış politika anlayışı benimsemiş durumdadır. Bu anlayışa göre, ABD artık büyük maliyetler getiren cephe savaşları ile uğraşmayacak, bölgesel sorunların çözümü için öncelikle bölgenin aktörlerinin konu hakkında faaliyet göstermesini bekleyecek ve onları koordine edecek bunun yanında da özel kuvvetler ve istihbarat birimleri aracılığı ile örtülü faaliyetler yürütecektir. Bu yaklaşıma ek olarak ABD, İran ile nükleer anlaşma konusunda olumlu bir dönem geçirmektedir. Ayrıca İran'ın IŞİD karşısında takındığı tavır ve kazandığı başarı aynı zamanda İsrail'in bölgesel güvenliğinin sağlanması için de önem arz etmektedir. ABD, Körfez İşbirliği Konseyi üye ülkelerinden beklediği İsrail'in güvenliğinin sağlanması yaklaşımında hayal kırıklığına uğramıştır. Buna karşın İran'ın başarılı IŞİD operasyonları dolaylı olarak İsrail'in güvenliğinin de sağlanması için önemli bir katkı olmuştur. Bütün bu bölgesel gelişmelere ek olarak ABD'nin İsrail için sağladığı askeri yardımlar Netanyahu'nun son ziyaretinde de dile getirilmiştir. Netanyahu Obama hükemetinin kendilerine yaptığı askeri yardımlar ve Demir Kubbe (Iron Dome) füze savunma sistemi için teşekkür etmiştir. Buna rağmen Cumhuriyetçiler yaklaşan ABD başkanlık seçimi dolayısıyla ülkenin uluslararası etkinliğinin azaldığı söylemini güçlendirmek için Netanyahu üzerinden Demokratları zayıflatma girişiminde bulunmaya devam edecektir. Ancak, Cumhuriyetçilerin düzelen ABD ekonomisini yeni bir savaş girişimi ile yeniden altüst etme cesaretinin olup olmadığı ve bunun Amerikalı seçmen nezdinde ne derecede karşılık bulacağı bir muammadır. Dolayısıyla Cumhuriyetçiler de bu girişimleri rasyonel olarak tercih edecek siyasi söylem bağlamında demokratları zayıflatma girişimlerine devam ederken uygulama açısından farklı davranacaklardır. Sonuç olarak ABD-İsrail çekişmesi söylem açısından devam ederken siyasi uygulamalar açısından iki ülkenin ortak noktalarda buluştuğu ve bu buluşmanın da rasyonel seçenekler üzerinde gerçekleştiği bir dönem yaşayacaktır.
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *