
İçeriği ne olduğu halen bilinmeyen çözüm süreci daha kamuoyuna açıklandığı andan itibaren AKP iktidarıyla PKK arasında tehditler dolu karşılıklı açıklamalarla birlikte "bitiririz-bitmiş sayarız-bitebilir-bitme ihtimali var-bitecek gibi-bitiyor-bitecek-biz bitirmedik onlar bitirdi" gibi sözlerle 7 Haziran seçimlerine kadar sürdürüldü. Fakat süreç boyunca AKP iktidarı çözüm süreciyle ilgili hep iyi şeyler oluyor, herkes bizi destekliyor gibi açıklamalarda bulunmuştu. Davutoğlu'nun Başbakan olmasından kısa bir süre sonra yaptığı açıklamada "aslında sürecin hiç de iyi gitmediği, PKK'nın hiçbir sözünü yerine getirmediği" ilk defa resmen itiraf ediliyordu. İnişli çıkışlı bol tehdit dolu günlerden sonra Dolmabahçe Mutabakatı da olarak bilinen ve İmralı'daki teröristbaşının talimatlarını içeren 28 Şubat AKP-HDP ortak açıklaması yapıldı. Aslında bu ortak açıklama PKK'nın elde edebildikleri açısından bir zirveydi. AKP hükümeti PKK'yı resmen taraf olarak kabul ediyordu, teröristbaşı da bütün Kürtlerin temsilcisi ünvanıyla başmüzakereci oluyordu. Toplumun önemli bir kesiminin PKK ile müzakerelere sıcak bakmadığının bilinmesi ve seçim dönemine yaklaşılmasının da hesaba katılmasıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan 28 Şubat açıklamasını kabul etmediğini ifade etti. Böylece ne olduğunu bilmediğimiz süreç 28 Şubat'tan itibaren fiilen durdu. PKK ise zaten hiç ara vermediği terör faaliyetlerine devam ediyordu. Sadece çözüm süreci döneminde 13 köy koruyucusu PKK tarafından şehit edilmişti. Böyle olunca Cumhurbaşkanı ve AKP seçim döneminde milliyetçi söylemi artırdılar. 7 Haziran seçim sonuçlarıyla birlikte PKK, taleplerini TBMM'de hayata geçirecek bir hükümet formulünün gerçekleşmeyeceğini görmesi üzerine terör saldırılarını artırdı ve 20 Temmuz Suruç saldırısı bu saldırılara gerekçe olarak kullanılarak terör sarmalı yoğunlaştı ve yayıldı. ***SÜREÇ BİTTİ-SÜREÇ BUZDOLABINDA İKİLEMİ***İşte böylesi bir dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan 28 Temmuz'da Çin ziyareti öncesinde "milli birliğimize, kardeşliğimize kastedenlerle bir çözüm sürecini devam ettirmek öyle zannediyorum ki mümkün değildir" diyerek sürecin bittiğini ilan etmişti. Bu açıklamaya rağmen AKP iktidarının temsilcilerinden HDP ve PKK'ya sert eleştiriler yapsalar da "şöyle olursa çözüm sürecine yine dönülebilir" mesajları verilmeye devam edildi. Demek ki AKP çözüm sürecini bitirmek istemiyormuş. Nitekim 2 hafta önce çözüm süreci bitti diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan 11 Ağustos'taki konuşmasında "çözüm süreci buzdolabındadır" diyerek "çözüm sürecinin bitmediği, dondurulduğu" mesajını veriyordu. Geçici AKP hükümeti üyeleri de aynı paralelde "şunlar yapılırsa sürece devam ederiz" beyanatlarında bulunuyor, HDP milletvekillerini hedefe koyuyorlardı ama PKK'ya çözüm sürecine dönülebilir mesajı veriliyordu. Aynı AKP'li yetkililer aynı zamanda çözüm sürecinde yapılan hataları, PKK'ya sağlanan ortamı, PKK'nın silahlanmasına ve Türkiye'ye yerleşmesine nasıl göz yumuldana dair itiraflarını yapıyorlardı. ***PKK SALDIRILARI VE ŞEHİT SAYISI ARTIYOR***PKK terör örgütü ise AKP iktidarının açıklamalarını şöyle algıladı: "AKP çözüm sürecine yeniden dönmek istiyor. Terör saldırıları artıkça toplumun AKP hükümetine 'terör olmasın, yine çözüm sürecine dönelim' talebinde bulunacaktır. Zaten dış dünyanın da baskısı bu yönde. Öyleyse saldırıları yoğunlaştıralım. Çünkü 28 Şubat mutabakatını başka bir hükümetin kabul etmesi mümkün değil. Yeni bir hüküet kurulmadan geçici AKP hükümetini sürece dönme kararına zorlayalım." Böyle olunca PKK saldırılarını artırdı ve ülke geneline yaydı. AKP hükümeti de TSK'nın sınır ötesi hava operasyonları yapmasına izin verdi. Bu durum AKP teröre taviz vermiyor PKK'ya karşı koyuyor algısı yaratıyordu. Özellikle Batı ülkelerinden gelen baskılarla birlikte 24 Temmuz'da ilki yapılan sınır ötesi operasyonlar bir hafta sonra kesildi. Yurt içinde ise asker ve polis kışla ve karakollarında savunma pozisyonunda bekliyor. TSK'ya geniş çaplı arama-bulma-imha operasyonlarının talimatının verilmediğini anlıyoruz. PKK'nın aynı anda ülkenin bir çok noktasında terör saldırısı yapmasıyla da maalesef şehit sayılarının arttığını görüyoruz. ***ÖZERKLİK İLANI VE TERÖRİSTBAŞININ DEVREYE SOKULMASI***Bu arada kritik gelişme PKK'nın özerklik ilanlarına ağırlık vermesi. Haberlerden anlıyoruz ki Oslo'dan buyana şehirlere depoladıkları patlayıcıları bombalı saldırıların yanında özerklik ian edecekleri ilçelerde hendeklere, yollara, evlere, çatılara yerleştirmişler, güvenlik güçlerinin operasyon yapmasını engellemeye, yapılırsa bile sivil zayiata yok açarak uluslararası tepkinin Türkiye üzerinde yoğunlaşmasını hedeflemiş gözüküyorlar. Yukarıda belirttiğim gibi 28 Şubat ortak açıklamasından kaldığı yerden devam edebilmek için yani çözüm sürecine dönüşü kabul ettirebilmek için artan terör saldırılarından daha fazla bir şeyle AKP hükümetinin tehdit edilmesi gerekiyor o da fiili özerklik-kanton ilanları ve kurtarılmış bölgeler yoluyla olacak gibi gözüküyor. Bu arada AKP'nin yavaş yavaş Öcalan'ı devreye sokmaya çalıştığı görülüyor. Başbakanın ağzından Öcalan'ın salıverilme ihtimali bile telaffuz edildiğine göre daha önceleri olduğu 28 Şubat Dolmabahçe Mutabakatına dönülmesi için terör saldırıları ve özerklik-kanton ilanlarından (şimdilik) vazgeçilmesi için Öcalan'ın çağrı yapması zamanlama meselesidir, yeni hükümetin kurulması ve erken seçim kararına göre şekillenecektir. ***SONUÇ OLARAK***AKP diyor ki "ne yardan vazgeçerim ne serden". Çözüm sürecine dönebilirim deyip PKK'ya mesaj verirken PKK'ya karşı operasyon yaparak da iç politik kaygılar çerçevesinde seçmene mesaj veriyor. Böyle olunca özellikle terörle mücadelede görev alan güvenlik güçleri çok zorda kalıyor, hem terörle mücadele ediyormuş gibi gösteriliyor hem de kışla/karargahta tutularak savunmada bırakılıp terör örgütünün saldırı yapması bekleniyor. Bu durum zayiatları maalesef artırıyor. Görünen o ki AKP'nin ne yaptığını kestirmek zor. Ama sahada olan ise şu: geçici AKP hükümetinin elinde bir terörle mücadele stratejisi yok, zaten hiç olmadı. Öyle olunca da PKK saldırılarına ya savunmada karşılık veriliyor ya da misilleme operasyonları yapılıyor. Sınır ötesi operasyonlar buna en iyi örnek. (Bu değerlendirme ABD'li yetkililerin de değerlendirmesidir. ABD Türkiye'nin PKK saldırılarına karşı misilleme yaptığını düşünüyor). AKP iktidarı PKK'ya çözüm süreci havucunu uzattıkça PKK saldırganlaşıyor ve terör saldırılarını artırıyor çünkü o havuca parça parça değil tamamen sahip olmak istiyor. Ama AKP'nin elinde fazla bir havuç kalmadı, bu havucu da AKP'den başka birisinin uzatma şansı şimdilik yok. PKK da bunu biliyor ve son bir hamle yapmak istiyor. Eğer PKK bu son hamleyle AKP'nin elindeki havucu kaparsa yani AKP'yi çözüm sürecine döndürüp 28 Şubat mutabakatını hayata geçirtirse artık Türkiye'nin birliğinden, bölünmez bütünlüğünden bahsetmek mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla zaten iktidar düşmüş olan AKP elindeki bu çözüm süreci havucunu uzatmaktan vazgeçmeli, havucu yok etmelidir, PKK'nın havuç umudunu söndürmeli, Türkiye'nin geleceğini ipotek altına almaktan vazgeçmelidir. PKK terör örgütüyle de terör örgütü olarak mücadele etmeli, Türk toplumuna pazarlanan algının aksine elinde silahıyla terör örgüleriyle müzakere masasına oturulamayacağını dünyada bunun örneğinin olmadığını bilmelidir.
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *