
Türk kamuoyu bugün çözüm süreci kapsamında sanki çözüme ulaşılmış, PKK silah bırakıyormuş gibi bir izlenim yaratmaya yönelik bir algı operasyonuna maruz kaldı. AKP hükümetinin çözüm sürecinden sorumlu Başbakan yardımcısı ile İçişleri Bakanı bugün HDP'nin İmralı kurye ekibiyle yapıkları görüşme sonrasında ortak açıklama yaptılar. Her ne kadar sanki sadece HDP'li Önder'in sadece Öcalan'ın mesajını okuduğu ve ortak açıklama değilmiş izlenimi verilmeye çalışıldığı görülmektedir. Ancak metinde Öcalan'ın PKK'yı silah bırakma kararı için kongreye davet etme cümleleri haricinde 10 temel madde üzerinde tarafların mutabık kaldıklarının belirtilmesi ve Önder'in konuşmasından sonra Akdoğan'ın bu açıklamayı öven, önemseyen ve destekleyen ifadeleri dahil bütün bu yapılanların aslında simgesel önemi olan 15 Şubat'ta yapılması öngörülen ortak açıklamanın birazcık gecikmeyle başka bir simgesel anlamı olan 28 Şubat'ta yapılmasından başka bir şey değildir. Bu açıklamayla hem hükümet hem de PKK/KCK tarafı zaman kazanmış oldu. Çünkü PKK'ya spesifik bir tarih verilmeden bahar aylarında bir kongre toplamaya davet etmektedir. PKK böyle bir kongreyi toplasa bile üzerinde mutabık kalınan temel maddelerin (örneğin ortak vatan, kimlik tanımı, anayasa değişikliğ gibi) fiilen gerçekleşebilmesi ancak 7 Haziran seçimlerinden sonra mümkün olabileceğinden silah bırakma kararı alsa bile bunun şartlı olacağı ve yani tüm taleplerinin gerçekleştiğini gördükten sonra belki uygulamaya geçebileceği gün gibi aşikardır. Ayrıca mutabık kalınan 10 temel maddeye bakılırsa (ki bunlar Demirtaş'ın açıkladığı 10 maddeyle örtüşmektedir) ancak Demirtaş'ın açıkladığı 10 maddeyle ilgili bazı ifadeler tepki çekmemesi için Önder'in okuduğu metindeki ifadeler rütuşlar yapılmış olduğunu görüyoruz, örneğin Demirtaş altıncı maddeyi "Çözüm sürecinin yol açacağı yeni güvenlik yapısı..." diye ifade ederken Önder aynı maddeyi "Çözüm sürecinde demokrasi güvenlik ilişkisinin, kamu düzenini ve özgürlükleri koruyacak şekilde ele alınması..." şeklinde ifade etmiştir. Bu madde aslında PKK'nın silah bırakmayacağının bir nevi ifadesidir. Çünkü çözüm süreci sonunda ülkede nasıl bir güvenlik mekanizmasının oluşacağını ifade etmektedir. Öcalan'ın ta en başından bu yana bahsettiği öz savunma gücü işte burada devreye giriyor ve silah bırakmayacak PKK bölgede özsavunma gücü olarak devam edecektir. Bugün yapılan açıklamayla ilgili olarak TV ve İnternet siteleri her nekadar silah bırakma çağrısı ifadesini öne çıkardığı bu cümleyi esas alan haber ve yorum yapsalarda Türkiye'nin bekası, birlik ve beraberliği, huzuru açısından çok önemli bir husus gözden kaçırılmaktadır. Bu açıklamayla aslında 01 Aralık 2014'te gündeme düşen ve Önder'in açıkladığı ve açıklanması nedeniyle hükümetle krize yol açan Öcalan'ın müzakare taslağının şimdi AKP hükümeti tarafındankabul edilmiş olmasıdır. Önder'in o tarihte ana hatlarını açıkladığı müzakere taslağında taslağın 4 ana başlıktan (1.Yöntem, 2.Tarihi ve Felsefi Boyut, 3.Temel gündem maddeleri, 4.Eylem Planı) oluştuğunu söyleyip bunları açıklarken 2. ve 3. başlık altındaki maddelerin işte bugün yapılan ortak açıklamada asgari müştereklerde mutabık kalındığı belirtilen 10 maddeyle aynı olduğunu görüyoruz. İşin özeti şudur: Bugün yapılan AKP ile HDP resmi ortak açıklamasıdır. Öcalan'ın mesajının AKP tarafından da kabul edildiği görülmüştür. Bugünkü ortak açıklama aslında sadece bir açıklama değil daha 3 ay önce Hükümetin niye içeriğini açıkladığınız diye kriz çıkardığı müzakare taslağını kabul ettiğinin PKK silah bırakacak masalı altında çaktırılmadan kamuoyuna açıklanmasıdır. Hal böyle olmasına rağmen artık AKP'nin, PKK silah bırakacak sözü verdi masalını anlatarak Öcalan'ın diğer şartlarını (Öcalan'ın hapishane şartlarının ve dış dünyayla ileteşiminin kolaylaştırılması, sekretarya oluşturulması, Üçüncü göz oluşturulması, TBMM'de aslında PKK'yı aklamaya ve devleti suçlamaya yönelik olacak hakikatleri araştırma komisyonu ve benzerleri komisyonların hayata geçirilmesi, Nevruz'da Öcalan'ın görüntülü olarak mesajının yayınlanması gibi) da yerine getirmesi mümkün olabilecektir. Ve tabi ki seçimlere giderken bunu bir propaganda malzemesi olarak kullanacaktır. Hükümet bu ortak açıklamayla tavizkar adımlar atmaya mecbur bırakılırken PKK ise bu ortak açıklamayla Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı psikolojik, askeri ve siyasi açıdan tarihinin en üst pozisyona gelmiş olmaktadır. PKK, AKP hükümetinin de yardımıyla, aslında silah bırakmamış olmasına rağmen silah bırakan, barış yanlısı, iyi niyetli bir örgüt algısına büründürülmüştür. Silah bıramaış bir terör örgütünü tatmin etmek münkün olmayacaktır. Elinde silahıyla istediklerini aldığını gören terör örgütünün silah bıraması hayaldir, masaldır. Son not olarak şunu söyelemek lazım. Ortak açıklamada verilen fotografta arkada büyük Türk bayrağı masda iki Türk bayrağı, Bakanların yakasında Türk bayrağı rozetleri de aslında dikkatlerin Türk bayrağına çekilerek ortak açıklamanın gerçek anlamının gözden kaçırılmaya çalışıldığının bir göstergesidir. Kimliğin, ortak vatanın, milletin yeniden tanımlanması ve anayasal güvenceye alınması (ki bunun ne anlama geldiği aslında herkesin malumudur) konusunda mutabık kalındığının yer aldığı bir ortak açıklama bu görüntüyle çelişki yaratmaktadır.
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *