11 Mart 2025
21YYTE.ORG Fikir Tankı Bir Seçmen Gözüyle AKP’nin İktidar Serüveni…

Bir Seçmen Gözüyle AKP’nin İktidar Serüveni…

5 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
AKP’nin 2002 yılından itibaren iktidarda nasıl kaldığı konusunda farklı görüşler mevcut. AKP, Kemal Derviş’in kurduğu ekonomi sisteminin üzerinde serpildi. Küresel likidite bolluğu, döviz kurlarının gerilemesi, ithalata dayalı ekonomi modeli, özelleştirmeler, borçlanma ve en önemlisi inşaat sektörü bu dönem çarkların çevrilmesini sağladı. Cumhuriyet döneminin birikimi olan fabrikalar (çimento, un, şeker, tütün vs.), stratejik kuruluşları (bankalar, telekomünikasyon şirketleri vs.), limanlar, marinalar, elektrik ve doğalgaz dağıtım şebekeleri özelleştirildi. Ülkemizin yeraltı kaynaklarını yabancıların faaliyetlerine açıldı. Kısacası hazineye, kamuya ve belediyelere ait ne var ne yok yerli ve yabancılara satıldı. Asıl tartışma konusu olan hükümetin sözkonusu varlıkları sadece bir ya da birkaç yıllık geliri karşılığı satmasıydı. Tıpkı Rusya’nın 1990’lı yıllardaki kaos ortamında kamuya ait varlıkların yerli ve yabancılara peşkeş çekilerek özelleştirilmesi gibi Türkiye’deki özelleştirmelerde kamu yararı gözetilmedi. Öte yandan IMF’ye olan 15 milyar dolarlık düşük faizli kredi ödenirken devletin ve özel sektörün dış borcu yaklaşık 100 milyar dolardan 500 milyar dolara çıktı. Önce duble yol ile Türk halkının paraları yandaş müteahhitlere ve partililere aktarıldı. Ardından ihale kanunu yüzlerce kez değiştirilerek minare kılıfına uyduruldu. Bilahare İstanbul ve Ankara gibi büyük kentlere göç teşvik edildi, her ailenin önce üç sonra dört çocuk yapması özendirildi. Dolayısıyla Türkiye’nin konut talebinin arttırılması hedeflendi. Ardından İstanbul’a mega projeler, yeni nesil AVM üstü rezidans inşaatları dolduruldu. İstanbul’un kupon arsaları Ankara’nın talimatıyla Arap sermayesine peşkeş çekildi. AKP’liler sürekli zengin oldu. Kamuya ait İstanbul, Ankara ve diğer şehirlerdeki değerli arsalar TOKİ eliyle özel sektöre peşkeş çekildi. Sonuçta eşitlik, adalet, özgürlük gibi değerlerle toplumun tüm kesimlerine hitap eden, bu arada yarım ağızla şiir ve türban mağduriyetini fısıldayan AKP’liler ve yandaşları 12 yılda Türkiye’nin en zengin sınıfı haline geldiler. Lüks otomobiller, jipler, rezidanslar, AVM’ler toplumun farklı kesimleri tarafından doldurulmaya başlandı. Camilere siyaset ve ticaret girdi. AKP’nin elinde sihirli bir değnek yoksa bunca yıldır nasıl iktidarda kaldı? Vatandaş gözüyle gördüklerimiz ve duyduklarımız aşağıdaki hususları öne çıkarmakta. AKP, emeklilere aylık 12 TL karşılığında hastanelerde fizik tedavisi görme imkanı tanıdı. Servis hizmetleri bile bu 12 TL ye dahildi. Vatandaş 12 TL karşılığında servise biniyor, hastaneye gidiyor, bir saatlik fizik tedavi görüyor, orada sosyalleşiyor ve ardından yine servisle eve dönüyordu. Okul servislerinin aylık 180-200 TL’den başladığı ülkemizde fizik tedavi ve servis hizmetlerinin Türk halkının tümünün cebinden finanse edildiği, buna karşın AKP’nin oy hanesine yazıldığı anlaşılıyor. Öte yandan köylerde yaşlı bakım ödeneği adı altında ev başına 500-600 TL ödeme yapıldı. Böylece köylerde geliri olmayan yaşlılar için ödenen tutar yine Türk halkının cebinden çıkarken AKP’nin oy hanesine yazıldı. Belediyeler bakıma muhtaç kişilerin, yaşlıların evine ücretsiz temizlik ve yemek hizmetleri sağladı. Devletin ve belediyelerin imkanlarıyla, yani tüm toplumun katkılarıyla oluşturulan kaynaklar sanki parti sayesinde gerçekleşiyormuş gibi algı oluşturuldu. Karadeniz’de, Ege’de, İç ve Doğu Anadolu’da köylülerin çiftçilerin çayı, tütünü, fındığı, üzümü, inciri para etmedi.Hayvancılık giderek geriledi. Ot ve karkas et ithalatı rekor kırdı. İnsanlar üretimi terk etti. Tarım ve hayvancılıkta Türkiye neredeyse dışarıya muhtaç bir ülke haline geldi. Ancak üretmeyen köylüler ve çiftçiler pirimlerle, yaşlı bakım ödeneği vs. ile yani farklı isimler altındaki sübvansiyonlarla desteklendi. Üretime ve çalışmaya değil son yıllarda sağlanan sübvansiyonlara bağımlı hale getirilen köylülerin, çiftçilerin, işsiz ve güçsüzlerin akibeti ne olacak?? Bekleyip göreceğiz... Böyle bir durumda vatandaş muhalefetten ne bekliyor olabilir? Muhalefetin topluma sadece değerler üzerinden ulaşmasının yeterli olmadığı bugüne kadar görüldü. Ülkenin ulusal güvenliği, bölünmez bütünlüğünü, kırmızı çizgileri, çok etnili ve kültürlü toplumun zenginliği asla tartışma konusu yapılmamalıdır. Terörle müzakere değil mücadele edileceğini söylemelidir. Muhalafet, Türkiye’nin stratejik sektörler dahil özelleştirmeleri yeniden ele alıp almayacağını, eğitim sistemi, sanayi, üretim, ithalat ve ihracat politikaları, vergiler, küçük esnafa, şoförlere, işçi ve memurlara, köylü ve çiftçilere, emekli, dul ve yetimlere bakışının ne olacağını, benzin ve mazot fiyatlarının makul düzeye çekip çekmeyeceğini, Türkiye’nin yeniden bölgesinde sevilen ve ciddiye alınan bir ülke haline nasıl getireceğini, Avrupa Birliği üyeliği, ABD, Rusya, Çin, Ortadoğu, Afrika ve sair ülkelerle ilişkilerin nasıl düzeltileceğini, AKP’nin bozduğu alanları nasıl ve hangi araçlarla restore edeceğini toplum kesimlerine anlatmalıdır. AKP’nin 2007 yılından sonra memurlara neden sicil affı getirmediğini, 28 Şubat sürecinde memuriyetten uzaklaştırılanlara yeniden devlet kadrolarını açarken kendi sebebiyet verdiği sivil ve askeri bürokrasi mağdurlarına nasıl yaklaşacağını ortaya koymalıdır. AKP’nin iktidara gelmesine yol açan her türlü iç ve dış etkenler analiz edilmeli, yapılan hatalarla yüzleşilmeli, kamuoyunun teveccühüne mazhar olmuş kıymetli akademisyenler, fikir adamları, stratejistlere de siyasetin yolları açılmalıdır…
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *