
Cenevre-2’nin ilk günü Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim, ülkesinin karşı karşıya kaldığı kanlı savaş nedeniyle Türkiye’yi sert bir şekilde eleştirdi. Suriye’de dökülen kanda Türkiye’de işbaşındaki AKP Hükümeti’nin büyük rolü olduğunu ileri sürdü. Recep Tayyip Erdoğan hükümetini “teröristleri” barındırıp silahlandırmakla suçladı. Muallim’in sözleri dikkate alınmalıdır, çünkü bu görüş sadece Şam’da değil aynı zamanda doğuda ve batıda pek çok ülkenin siyasi karar mekanizmalarında paylaşılmaktadır. Davutoğlu ise "eli kanlı" diye nitelendirdiği Suriye rejiminin iktidarda kalma meşruiyetini yitirdiğini tekrarladı. (http://www.mynet.com/haber/dunya/cenevre-2-muallim-ve-davutoglunun-soz-duellosu-971813-1) Diplomasiden gelmeyen, köklü bir siyasi geçmişi bulunmayan Davutoğlu’nun temel hatası, toplantıda Suriye’deki ateşin söndürülmesine yönelik adımları zorlamak yerine, Esad rejiminin meşruiyetini tartışmaya açması ve Türkiye’yi doğrudan sorunun bir parçası olarak sunmasıdır. Rusya ise son derece titiz bir yaklaşımla, sadece Esad’ın yanında durmakla kalmayıp, laik ve makul muhalefi Şam ile işbirliği yapmaya çağırdı.Rusya ustaca Esad karşıtları arasında bir tasnif yapmayı tercih etti. Moskova, El-Nusra, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) ve El Kaide bağlantılı diğer grupları terör örgütü olarak nitelendirerek, Suriye’nin öncelikle köktenci dinci terör gruplardan arındırılmasını istemekte.( http://rt.com/news/syria-talks-lavrov-terrorists-219/) Aslında Rusya bu gelişmelere yabancı değil. Zira 1990'lı yıllarda Kafkasya’daki ayrılıkçılık başlangıçta milli nitelikli bir bağımsızlık hareketi olarak başlamış, ardından dinci terör unsurlarının bölgeye gelmesiyle, cihatçı bir savaşa evrilmişti. Teröristler dini söylemlere başvururken, eylemleri İslam dininin asla haklı bulmadığı vahşeti temsil ediyordu. Tıpkı bugün Suriye’de yaşananlar gibi. Faili ister rejimi devirmek isteyenler, isterse korumak isteyenler olsun... ABD, Türkiye ve diğer ülkelerin Esad’sız bir Suriye ısrarı Suriye makamlarında karşılık bulamadı. Suriye Enformasyon Bakanı Omran al-Zoubi, kendileri açısından kırmızı çizginin Esad olduğunu ve liderleri üzerinden herhangi bir müzakereyi kabul etmeyeceklerini bildirdi. (http://turkish.ruvr.ru/2014_01_26/Esadin-gelecegi-sadece-anayasa-temelinde-belirlenebilir/) Esad’ın birkaç hafta içerisinde devrileceğini açıklayarak büyük öngörü hatası yapan Dışişleri Bakanı Davutoğlu ve AKP hükümeti bugün rüşvet ve yolsuzluk skandalları nedeniyle içeride tüm güvenilirliğini yitirmiş durumda. Dini söylem, İHH törenleri, Cami inşaatı ziyaretleri, Cuma sonrası halkla sohbet, salonlarda yapılan toplantılarda atılan nutuklar kaybolan güveni tesis edecek gibi görünmüyor. Dolayısıyla AKP’nin tek kozu olarak dış destek kaldı. Onu da Suriye’de Esad karşıtı politikayı benimseyen ülkelerle aynı safta yer almakla sağlayacağını ümit ediyor. Yani AKP’nin kaderi Katar, Suudi Arabistan ve Fransa gibi ülkelerin desteğine bağlı görünüyor. Zira ufukta Atlantik ötesinden pek hayırlı haber geleceğe benzemiyor…
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *