
ABD, Rusya, AB ve Ukrayna arasında 17 Nisan’da Cenevre’de yapılan anlaşmada taraflar krizin kontrolden çıkmasını önlemeye dönük bir mutabakata vardıklarını deklare ettiler. Taraflar Ukrayna’nın doğusunda bir savaşın patlak vermemesi için atılması gerekli adımları tartıştılar. Ardından Ukrayna'da yasadışı grupların silahsızlandırılması, kriz sırasında işgal edilen kamu binalarının ve halka açık alanların boşaltılması, karşılığında Doğu Ukrayna’daki protestoculara (federalizm yanlılarına) yönelik af ilan edilmesi (ağır cezalık suçlar hariç) ve Kiev yönetiminin derhal anayasal yetkilerin bölgelere devredilmesi konusunda referandum yapması öngörülmekteydi. (http://www.theguardian.com/world/2014/apr/17/ukraine-crisis-agreement-us-russia-eu) Ancak aradan geçen süre zarfında taraflar birbirlerini anlaşmanın gereklerine uymamakla suçladılar. Rusya’nın BM Güvenlik Konseyi Daimi Temsilcisi Vitali Çurkin, Kiev’deki yetkililerin Cenevre Belgesine ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmediğini, sözkonusu yönetim üzerinde son derece etkin olan ABD’nin de Kiev’i bu yönde ikna edemediğini, dolayısıyla Ukrayna’daki krizden dolayı Washington'un da sorumlu olduğunu belirtti. Çurkin, mutabakatta “aşırılıkçılara karşı sıfır tolerans” gösterilmesi ve bunların silahsızlandırılması konusunda anlaşma yapıldığını, ancak ne Nazi bayrağı altında hareket eden Sağcıların ne de diğer radikal örgütlerin silahlarını bırakmadığını, tersine Kiev’in sözkonusu grupları yasal hale getirmeye başladığı ve sözkonusu radikal gruplara “Dinyeper”, “Donbass” ve Slobojanşçina” isimleri verilerek paramiliter birlikler oluşturulduğunu, yine Cenevre mutabakatını ihlal edecek şekilde Kiev’deki Bağımsızlık Meydanı ve kamu binalarının halen işgal altında olduğu, Ukrayna’da yeni yönetimle hemfikir olmayan halka karşı baskının devam ettiğini, protestocuların affedilmediğini, federasyon çağrısı yapan Donetsk Halk Cumhuriyeti Valisi Pavel Gubarev’in halihazırda hapiste olduğunu, AGİT gözlemcilerinin adıgeçene işkence yapıldığını tespit ettiklerini, ifade etti. Çurkin ayrıca Kiev’in yükümlülüklerini yerine getirdiğini ileri süren ABD ve İngiliz diplomatları da eleştirdi. Çurkin ayrıca, Rus silahlı kuvvetlerinin ülke sınırları içerisinde bulunduğunu, ancak Amerikan askerlerinin dünyanın her tarafından gezindiğini, Batı’nın desteğinden cesaret alan Kiev rejiminin ülkeyi felakete sürüklediğini,” antiterörist” adı verilmekle birlikte aslında “cezalandırma” amaçlı bir operasyon kapsamında Kiev yönetiminin 15 bin kişilik asker, tank, zırhlı personel taşıyıcısı, uçak ve Sağcı Milisleri güneydoğusuna gönderdiğini belirtti (http://en.itar-tass.com/russia/730060) Gelişmeler gerek Batı’nın desteğini alan Kiev yönetiminin gerekse Rusya’nın güvenlik taahhütlerinden cesaret alan federalizm yanlılarının geri adım atmayacağını gösterdiği, Ukrayna Yüksek Seçim Kurulu’nun Cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında referandum düzenlenmeyeceği kararının Kiev yönetimine hem zaman kazandıracağı hem de seçim sonuçlarına göre yeni strateji belirleme imkanı sağlayacağı, ancak federalizm yanlılarının erken bir referandumla Kırım benzeri bir adımla Rusya’ya iltihak etme hamlesine karşı askeri harekat başlattığı değerlendirilmektedir.
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *