
17 Aralık’ta başlatılan T.C. Başbakanı Recep Tayyip ERDOĞAN, oğlu, çevresindeki işadamları ve bazı kabine üyelerine yönelik yolsuzluk ve rüşvet operasyonu, “yerel seçimler öncesi dış komplo”, “Türkiye’nin güç birikimine İngiltere ve Fransa’nın tepkisi”, “KCK görüşmelerini baltalama” gibi hergün daha farklı gerekçeler üretilerek saf Anadolu seçmenine hap şeklinde yutturularak plasibo etkisi yaratılmak isteniyor. Erdoğan ve beraberindekiler; alınan rüşvetin (İran’ın doğalgaz ihracı karşılığı paralarının altın olarak ödenerek ihracı sürecinde komisyon alınması), yapılan yolsuzlukların (İstanbul’daki büyük projelerin, ülke genelindeki demiryolları, limanlar, özelleştirmeler, mega projelerin hep Başbakan’ın çevresindeki birkaç firmaya verilmesi) ve kullanılan yöntemin (ihale alınması, emsal artışı karşılığı Türgev’e mal ve para aktarılması) varlığı konusunda kendilerini savunamıyorlar. Ancak bunu sözde Hizmet Hareketi’nin Erdoğan’ın siyasi hayatını sona erdirmek için dış güçlerle kurduğu komplo olarak açıklıyorlar. Bu yaklaşımları ise “Hırsızın hiç mi kabahati yok?” diye sitem eden Nasrettin Hoca’nın hikayesini hatırltıyor. Yine bu süreçte Hizmet Hareketi, Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak tanımlanıp, “PKK” gibi bir terör örgütü algısı oluşturmak isteniyor. Ya da AKP yandaşı zihniyetin Suriye rejimine bakış açısını ortaya koyarak Suriye politikalarını destekleyenlerle karşı koyanları birbirlerinden ayırmak için tedavüle sokulan “Esed” isminin kullanılmasının sağladığı bir avantaja sahip olma çabası sarfediliyor. Ancak gözden kaçırılmaması gereken konu AKP’nin 2002 yılından beri bugün “PDY” olarak nitelendirdiği kesimle kol kola, göz göze, omuz omuza, diz dize saf tutarak Atatürk’ün kurduğu modern Türkiye Cumhuriyeti’nin temel taşlarını yerinden oynattığıdır. Geçen yıl artık liberallerle yürümeyeceğini bildiren AKP yöneticilerinin bugün Hizmet Hareketi’ni de yol arkadaşlığından ihraç ettiği görülüyor. Milliyetçiler, ulusalcılar, laikler, sosyal demokratlar zaten çok uzaktaydılar. Geriye Anadolu’nun denetlenemeyen kimi cemaatleri, yolsuzluğa bulaşmış müteahhitleri, siyasetten beslenen işadamları, açlık sınırındaki saf seçmeni ve bölücüler kaldı. Asıl unuttuğumuz AKP’nin kan gölüne dönüşmesine önemli katkı sağladığı Suriye’deki El Kaide... Bir de Suriye’nin kuzeyinde bağımsız Kürdistan’ın Batı parçasının nüvesini oluşturan “PYD”… Dün “PDY” ile yürüyenler bugün “PYD” ile yürüyorlar.Yarın kollarına kimin gireceğini bekleyip göreceğiz…
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *