
Bugünkü Milliyet gazetesinde Serpil Çevikcan'ın Başbakan Yardımcısı Akdoğan ile yaptığı röportaj yayınlandı. Akdoğan'ın açıklamaları aslında çözüm süreci denen kurguyla doğu ve güneydoğuda kırsal alanların yanında artık şehirlerde de kontrolün PKK terör örgütüne geçtiğinin resmen ifadesi niteliğinde. Röportajda Akdoğan "....Seçim güvenliği bu süreçte çok önemli.......Silahın gölgesinde çalışma yürütmek seçime gölge düşürmek olur...... Sen orada bir illegalite üretirsen devlet de müdahale eder. Bu süreçte, kanıksatmaya çalıştıkları o......" diyerek böyle yasadışı ortamları yaratan teröristlere güvenlik güçlerinin müdahalesinin doğru olduğunu söylüyor. Bu açıklama ilke olarak doğrudur ve sürekli uygulanmalıdır, çünkü devlet devletse kendinden başka bir gücün egemenliğini kullanmasına, paylaşmasına izin vermez ama bu çıkış niye 2 senedir hiçbir şey yapılmıyordu da şimdi Ağrı'da yapıldı sorusunun cevabını vermiyor. Fakat Akdoğan'ın ".......Öncelikle silahlı unsurların, teröristlerin, yerleşim yerlerini terk etmesi gerekir. Bunlar, halkın olduğu yerleşim yerlerinden tamamen çekilmeli....... Elinde silah ortalıkta dolaşıyor, propaganda yapıyor........ HDP’nin çağrı yapması lazım. Bütün bu unsurlar çekilsin, halktan uzaklaşsın, şehirleri terk etsin....." ifadeleri ise skandal boyutunda ve çözüm sürecinde Türkiye'nin getirildiği içler acısı durumu gösteriyor. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti terör örgütünün alacağı karara ve uygulamalara muhtaç hale getirilmiştir. Buna göre PKK'nın silahlı teröristleri artık özellikle doğu ve güneydoğudaki yerleşim bölgelerinde (şehir, kasaba, köy) mevzilenmiş ve kontrol alanını kırsaldan şehir merkezlerine doğru genişletmiştir. Çözüm süreci başlamadan T.C. devleti ve hükümetinin hakimiyetindeki bölgeler (şehirler ve kırsal alanlar) artık PKK'nın kontrolünde, kamu düzenini de PKK sağlıyor. Son Ağrı olayıyla ilgili olarak PKK/HDP'liler PKK'lıların bu bölgede bulunduğunu bile bile devlet buraya niye asker gönderiyor diyerek PKK'nın bölgedeki hakimiyeti ve devletin yokluğunu gözler önüne sermişlerdir. Bunda en büyük etken tabi ki PKK'nın sözde eylemsizliğine cevap olarak asker ve polisin kışla ve karargaha hapsedilmesi, bırakın PKK'ya karşı bir operasyon yapılmasına izin verilmesini askerlerin bazı standart intikal görevleri için bile dışarı çıkarılmasına izin verilmemesidir. Böylece alanda askerin çekilmesiyle oluşan boşluğu PKK'lı teröristler doldurmuştur. Artık PKK terör örgütü silahlı teröristlerin dışarıda serbestçe dolaşmasını normal görürken askerin herhangi bir sebeple kışlasından çıkmasını süreci bozan hamle olarak görüyor ve hemen karşılık veriyor, aynı Ağrı'daki son terör saldırısında olduğu gibi. Yani bölgede normal bir devlet yapısında olmaması gereken bir durum gerçekleşti veTSK ile PKK'nın rolleri değişmiş oldu. Süreçten önce asker teröristi takip eder, istihbarat toplar gerektiğinde operasyon yapardı şimdi PKK'lı teröristler askeri takip ediyor, kışlasını terk edene eğer teröristler hazırsa o anda (Ağrı'da olduğu gibi) değilse başka bir yerde başka bir şekilde (örneğin üs bölgelerine taciz atışlarıyla) karşılık veriyor. Aslında bu basit bir rol değişimi değildir. Devletin güvenlik gücünün dağda, bayırda, köyde, şehirde dolaşması o devletin gücünü, varlığını, otoritesini gösterir, hem temsili bir anlamı vardır hem de kanun uygulayıcısıdır. Bu bağlamda işte bu işleri bölgede şimdi yapan güç PKK ise demek ki oralarda artık PKK devletçiği vardır. Başbakan Yrd. Akdoğan'ın "HDP çağrı yapsın silahlı teröristler şehirleri terk etsin" açıklaması ise ayrı bir felakettir. Demek ki hükümet artık PKK'nın Türkiye'nin sınırlarının dışına çıkmayacağını, silah bırakmayacağını kanıksamış, şu aşamada şehirleri terk edip hiç olmazsa kırsala çekilmesini bile kabullenmiştir. Bunun gerçekleşmesini de HDP'nin çağrı yapmasına havale etmiştir. Hükümetin bel bağladığı HDP'nin Kandil'deki PKK'lılardan farkı ne derseniz HDP'liler PKK'nın siyasetteki temsilcileri rolündedir, bunu kendileri saklamıyor, İmralı'ya giden HDP'liler oradaki PKK'nın hükümlü lideri teröristbaşına genel başkanım diye hitap ediyor. Yani Akdoğan PKK'nın siyaset kanadındakilerden silahlı teröristlere kumanda eden Kandil'e çağrı yapmasını böylece kamu düzeninin sağlanmasını ümit ediyorlar. Aslında bu PKK'ya yapılan bir çağrıdır ve hükümet terör örgütünden ricada bulunmaktadır. Halbuki hükümet benzer talepleri 6-8 Ekim olayları ve sonrasındaki Cizre olaylarında da yapmış, HDP'liler de bizim böyle bir gücümüz yok, zaten kamu düzeninin sağlamak bizim değil devletin görevidir demişlerdi. Bşb.Yrd.Akdoğan aslında olmayacak bir talepte bulunuyor ve 2 yıldır bütün gücüyle bölgede tam hakimeyet kurma çalışması yürüten PKK'dan kazandığı mevcut güç ve pozisyondan kendiliğinden vazgeçmesini istiyor. PKK'dan böyle bir adım atmasını ümit etmek hem PKK'yı tanımamak demektir hem de çözüm süreci kapsamında neler olduğunu hükümetin hiç bilmediği ya da bilmek istemediği demektir. Hal böyle olunca hükümete şu sorular sorma ihtiyacı ortaya çıkmaktadır: 2 yıldır PKK'lı teröristlerin şehirlere mevzilenmekte olduğuna ilişkin hiçbir istihbarat elde edemediniz mi, ettiyseniz bu istihbarat raporlarına karşılık ne tedbirler aldınız? Bölgede kırsaldan sonra tüm yerleşim yerlerinde de PKK'nın silahlı teröristlerinin mevzilendiği, yığınaklandığı, devlet uygulamaları yaptığını Ağrı'daki olayla mı ilk kez tespit ettiniz? Daha önce güvenlik güçlerinden gelen operasyon taleplerine niye onay vermediniz? PKK'nın çözüm sürecinde verdiği sözlerin hiçbirini yerine getirmediğini bizzat Başbakan Davutoğlu 7 ay önce açıklamışken PKK'nın bölgede kendi devletçiğinin alt yapısını sağlamlaştırdığını, de facto bir kamu düzeni kurduğunu neden göremediniz ve gerekli müdahaleleri zamanında yapmadınız? Son söz: Bir ülkede kamu düzenin sağlanması, terörle mücadele edilmesi hükümetin/devletin görevidir. Bu görev sorumluluğu başkasına devredilemez ve paylaşılamaz. PKK terör örgütünün doğu ve güneydoğu bölgemizdeki fiili kontrolüne müdahalede gecikilen her gün PKK devletçiğinin oluşumunu daha da kuvvetlendirmekte, bölgede yeniden gerçek anlamda Türkiye Cumhuriyeti devletinin hakimiyetini tesis etmenin maliyetini artırmaktadır.
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *