
Türkiye savaşa girdi başlığı Foreign Policy dergisinin İnternet sayfasında yayımlanan haberin başlığı ama Türkiye'nin içinde buluduğu gerçek durum da bu. Habere göre Türkiye uzun süredir direndiği tutumundan vazgeçti ve Türkiye'nin Suriye'deki savaşa girmesi anlamına gelecek olan İncirlik Üssü'nün Amerikan Savaş uçaklarının ve silahlı İHA'larının IŞİD'e karşı hava saldırılarında kullanılmasına izin verdi. Peki Foreign Policy neden bu kararı Türkiye'nin savaşa girmesi olarak yorumladı? Çünkü Türkiye'nin Suriye'deki savaşa girmesi için Türk Ordusunun fiilen Suriye hava sahasında ya da topraklarında operasyon yapması gerekmiyor. Bir yabancı savaş uçağının Türk topraklarındaki bir üsten kalkıp Suiye'de hava saldırısı yapması bile hukuki bağlamda Türkiye'yi savaşın taraflarından biri yapar. Çünkü o hava saldırısı Türk topraklarında başlamıştır. Amerikan askeri dokümanları bunu kill chain (öldürme zinciri) kavramıyla açıklar. Bu zincirin her halkası aynı derecede sorumludur. Suriye'deki savaşa uluslararası müdahaleyi öngören bir BM kararı olmadığına ve Suriye devleti tarafından bir yardım çağrısı da yapılmadığına göre Suriye'de yapılacak operasyonların yasal dayanakları da aslında yoktur. Böyle bir ortamda Esad rejimi meşru müdafaa kapsamında Suriye hava sahasındaki uçaklara müdahale etse ya da Türk topraklarına füze atsa uluslararası hukuk açısından haklı bir konumda olacaktır. Bu teknik açıklamadan sonra tekrar Türkiye'nin savaşa girmesine gelirsek Foreign Policy'nin bu haberi aslında bugün akşam saatlerinde Dışişleri Bakanlı tarfaından yapılan "No: 212, 24 Temmuz 2015, ABD ile DEAŞ’la Mücadele Konusunda Varılan Mutabakat Hk." başlıklı açıklamasıyla Türkiye'nin savaşa girmiş olduğu resmen açıklanıyordu. Açıklamanın detayına baktığımızda ise silahlı Amerikan İHA'larının bir aydan fazla bir zaman öncesinden zaten İncirlik'te konuşlanmasına izin verildiği açıklanıyor ki aslında bir süredir İncirlik Üssünün Türkiye ile ABD arasındaki anlaşma hükümlerine aykırı bir şekilde Amerikan uçaklarına açıldığını öğrenmiş oluyoruz. Anlaşılan o ki Temmuz ayı başında ABD'nin IŞİD özel koordinatörü emekli general John Allen'in Türkiye ziyaretinde İncirlik'in tamamen hava operasyonlarına açılması konuşulmuş, belli bir mutabakata ulaşılmış fakat resmiyete dökülememiş. İşte Suruç'taki canlı bomba saldırısı İncirlik'in açılmasının resmiyete dökülmesini hızlandırdı. 20 Temmuz'daki saldırıdan sonra 22 Temmuz'daki Bakanlar Kurulu toplantısında İncirlik kararının imzaya açıldığı açıklandı. Ve tesadüf o ki bunun kamuoyuna duyurulmasının hemen ardından ABD Başkanı Obama taziye için Cumhurbaşkanını aradı. Obama en son Cumhurbaşkanını aradığında Ayn El Arab'ta PKK/PYD'ye havadan yardım gerçekleşmiş ve Türk topraklarından Peşmergenin geçişi gerçekleşmişti. Eğer AKP hükümeti kendisine yönelik eleştirileri dikkate alıp Türkiye'nin dış politikasını (Ortadoğu'daki sorunlarda tüm taraflara eşit yaklaşan, arabulucu, güvenilir) izleyerek Suriye'deki iç savaşın ve çatışmaların en başından buyana Suriye'de savaşan grupları muhalif değil de bugün olduğu gibi terörist örgütler olarak muamele etse, sınırlarında mutlak hakimiyet kurabilseydi Türkiye ne bugün IŞİD tehdidiyle karşılaşacak ne de yabancı ülkelerin askerlerinin (Türk askerinin başına çuval geçiren Amerikan askerleri ile Körfez'deki Katar, BAE ve Suudi Arabistan gibi Arap ülkelerinin askerleri) ne zaman döneceği belli olmayacak bir süreçte Türk topraklarına konuşlanmasına maruz kalmayacak ve de en önemlisi savaşa girmiş olmayacaktı. IŞİD evet Türkiye'ye tehdit oluşturmaktadır ama Türkiye'yi savaşa sokacak kadar hayati olup olmadığı çok şüphelidir. Çünkü kimin hangi maksatla bölgede savaştığını, kimin kimi kullandığını, akşam ortak olanların sabah düşman olduğnu bilmediğiniz Suriye'deki ucu açık savaşa girmeden önce Türkiye'nin IŞİD'e karşı yapabilecekleri ve başarabilecekleri vardır. Onlar yapılmadan doğrudan savaş girmek doğru bir karar değildir. Çünkü Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe savaş cinayettir.
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *