
İslam dünyasının, bilimsel ve teknik açıdan darboğazda olduğu görülüyor. Müslüman olmayan dünyanın buluşları olmaksızın yaşamayacağı, bununla beraber Müslüman olmayan dünyaya karşı kışkırtıcılık yaptığı ve nefret yaydığı görülmektedir.
Diğer ülkelerin ve toplumların İslam dünyasına tahammül edemedikleri açık bir gerçektir. Müslümanlarla bir arada yaşamak istemeyen diğer topluluklar, İslam dünyasının kendi içinde dahi ancak silahla anlaşabildiğini, artık yeni bir gelecek inşa edilmesi icap ettiğini dile getiriyor.
56 İslam ülkesinden sadece Türkiye ve Malezya’nın, medeni şartları nedeniyle geleceğin temininde umut vadeden bir konumda bulundukları açıktır.
Bu durum, söz konusu mevzu ile ilgili başarısız olan ülkelerde gerekli arzunun bulunmadığı anlamına gelmiyor. Ancak çağın gerektirdiği üretim, bilim ve kaynaşmanın bulunmaması nedeniyle geride kalan bu ülkelerin, bilim ve üretim çağına ayak uyduramadıkları, sığ düşüncelerle iç savaşların içinde kayboldukları görülüyor.
Türkiye ve Malezya’da yöneticilerin, ulusal sorumluluk bilinciyle hareket ederek ülkelerini kurtarma planları yaptıkları, teknokrat ve kültür insanlarını halkın da rıza ve onayıyla bu planları uygulamak üzere görevlendirdikleri biliniyor.
Malezya’da Devlet Başkanı Mahatir Muhammet, Türkiye’de ise merhum Turgut Özal’ın ülkeleri için geleceğe yönelik yol haritaları çizdikleri, her ikisinin de hem samimi Müslüman hem de laik fikirli oldukları ifade ediliyor.
İstisnasız bütün Arap ülkelerinin, geleceği geçmişin şartlarıyla inşa etmeye çalıştıkları, doğru olanın Türkiye ve Malezya’nın yaptığı gibi geçmiş ve geleceğe geleceğin şartlarıyla hizmet etmek olduğu, bu çerçevede 19. yüzyılda Japon İmparatoru’nun benzersiz yönetiminin bugünkü Japonya’yı ortaya çıkardığının dikkate alınması gerektiği belirtilmektedir
(Kaynak:Casir El-Harbaş,El Cezire,Suudi Arabistan,19 Ocak 2015)
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *