
“Kıyamet gününün gelip çatmasına bir gün kalmıştır. Dünya liderleri, yurttaşlarına son konuşmalarını yapmaktadır. Almanya Devlet başkanı halkına konuşma yapmaktadır: “Sevgili halkım, dünyanın sonu gelmekte, size başkanınız olarak, disiplininiz, çalışkanlığınız için teşekkür ederim”. İsrail Devlet Başkanı halkına konuşma yapmaktadır: “Sevgili halkım, dünyanın en zeki halkısınız, bütün dünyanın servetine sahip olma azminiz için teşekkürler”. Sırada Özbekistan devlet Başkanı İslam Karimov vardır: “Yüce ve asil halkım, sizin gibi sabırlı bir millet yeryüzünde yoktur. Dünyanın en çok pamuk üretimi yapabilen halkı sizsiniz. Ha gayret dünyanın sonuna bir gün kaldı. Bugün de çok pamuk toplayın!”.
Özbekistan’da pamuk tarımının ne kadar önemli olduğunu bu Özbek halkının arasında fıkra gibi anlatılan hikaye açıkça göstermektedir. Daha da önemlisi bu, devletin pamuk tarımına ne kadar önem verdiğini de ortaya çıkarmaktadır. Özbekistan ekonomisinin gelişmesi ve dolayısıyla halkın refah seviyesinin artmasında en önemli sektör olan pamuk üretimine dair 2013 Ekim ayında Cumhurbaşkanı’nın şu ifadeleri, pamuk üretimine devlet tarafından verilen önemi açıkça göstermektedir: “… paxta azal-azaldan oqlik, oq rangning timsoli sifatida e’tirof etiladi. Oq paxtani faqat oqko‘ngil odamlargina yetishtiradi. Ta’bir joiz bo‘lsa, paxta nafaqat oq rangning ramzi, balki fidokorona mehnatning mahsuli desak, hech qanday mubolag‘a bo‘lmaydi” . Son beş yıl içinde, Özbekistan’da tarım sektöründen GSMH’ya bir trilyon som gelmiş ve bir milyon 460 bin hektarlık tarım arazisinin şartları devlet tarafından düzeltilmiştir . Nitekim Cumhurbaşkanı Karimov’un açıklamasına göre, 2013 yılı Ekim ayı itibari ile ülke genelinde pamuk üretimi 3 milyon 350 bin tondan fazla olmuştur. Yani Özbekistan’ın son dönem pamuk üretim rakamlarına baktığımızda üç milyon ton bandını istikrarlı bir şekilde yakaladığı rahatlıkla söylenebilir.
Özbekistan bugün pamuk üretiminde dünyada Çin, Hindistan, ABD gibi büyük ülkelerin hemen arkasından gelmektedir. Yüzölçümü ve nüfusu açısından düşünüldüğünde Özbekistan’ın ekonomisinde pamuk üretiminin ne kadar önemli olduğu anlaşılabilir. Bugün, “Gayrı Safi Yurtiçi Hâsılası’nın yaklaşık yüzde 22’sini oluşturan ve işgücünün yüzde 29’unu istihdam eden tarım, Özbek ekonomisinde oldukça önemli bir role sahip. Özbekistan’da toplam ihracat gelirinin yüzde 10-15’ini tek basına pamuk oluşturuyor ve toplam tarımsal üretimin yaklaşık yüzde 40’ını teşkil ediyor.” .
Özbekistan’ın tarihsel olarak devlet politikasında pamuk üretimi her zaman önemli olmuştur. Bundan dolayı ülkenin iç ve dış siyasetteki güç dengelerini her zaman etkilemiştir. Hatta Çarlık rejiminin Türkistan’ı sömürgesi yapma arzusunun nedenlerinden biri de pamuk üretimi açısından bölgenin çok büyük potansiyele sahip olmasıdır. Nitekim Çarlık Rusya’sının bölgeyi pamuk hammadde merkezi olarak görme politikası, Bolşevik Devrimi’nden sonra da Sovyetler Birliği için devam etmiş, özellikle Özbekistan, ekonomik olarak Birliğin pamuk üreticisi konumuna dönüşmüştür. Hatta Özbek aydınlar, Özbek halkını bu dönem “pahta (pamuk) kulu” olarak nitelemiştir. Ülkenin pamuk üretiminin merkezi haline gelmesinin çeşitli sonuçları olmuştur. Bunlardan birisi, aşırı pamuk üretimi dolayısıyla ekolojik bir facia olan Aral Gölü’nün yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmasıdır. Bu sosyalist bir rejimin en az kapitalist rejim kadar ekolojiye zarar verdiğinin bir göstergesi olarak kabul edilebilir. İkincisi, her ne kadar Sovyetlerin eşit ve sınıfsız bir toplum ütopyası söylemde olsa da, Birlik içerisinde oldukça büyük bir bölgesel eşitsizliğin varolmasına sebep olmuştur. Özbekistan, Sovyetler Birliği’nde, Rusya ve Doğu Avrupa ülkelerine göre kırsal nüfus ağırlıklı, sanayiden çok tarıma dayalı bir ekonomik yapıya sahip olmuştur. Üçüncüsü de siyasi skandalların meydana gelmesinde pamuk üretimi sık sık gündeme gelmiştir Birlik zamanında. Örneğin, Raşidov ve ekibinin Özbekistan Komünist Parti kadrolarından temizlenme operasyonu gündeme gelen pamuk skandalı ile gerçekleştirilebilmiştir. Diğer bir deyişle, Özbekistan’da bölgesel olarak ortaya çıkan klanlar arası rekabette pamuk üretimine dair devlet politikaları etkili bir faktör olarak kullanılmıştır.
Bağımsızlıktan sonra ise, devlet politikasında pamuk üretimine verilen önem çok da değişmemiştir. Bir nevi Özbek halkının pamuk kulu olma özelliği devam etmektedir. Tıpkı Sovyet zamanı olduğu gibi, her yıl pamuk toplamada devlet zorunlu olarak halkı tarlalara göndermektedir. Uluslar arası basında Özbekistan devletinin, eğitim döneminde çocukları tarım işçisi olarak kullanarak pamuk tarlalarına pamuk toplamaya gönderdiği haberleri sıklıkla çıkmakta ve uluslar arası arenada Özbekistan Devleti bu konu ile ilgili sıklıkla eleştirilmektedir. Ekonomisi büyük oranda pamuğa dayalı Özbekistan’ın uzun erimli bir planlama ile ülkesindeki pamuk üretimini gerçekleştirmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, tarihi olarak siyasi güç dengelerinin değişiminde etkili olan pamuk üretimi, bağımsızlık sonrası da Özbekistan siyasetini etkileyecek potansiyelleri yaratabilir.
Pamuk gerçekten de tüm tarım ürünleri arasında sanayi dallarının çoğuna hammade olabilmesi açısından önem arz etmektedir. Ancak Özbekistan’ın aşırı pamuk üretimi, kısa erimde ülke ekonomisine katkı sağlarken, uzun erimde birçok açıdan ülkeyi sıkıntıya düşürecek tehlikeleri barındırmaktadır. Birincisi, ekolojik denge açısından Aral Gölü’nün Sovyet zamanı ortaya çıkan kuruma tehlikesi artarak devam etmektedir. Su kıtlığını arttıran bu durum bir yandan Aral Gölü çevresindeki bölgelerin ekonomisini negatif etkilemektedir, bir yandan da ülke genelinde ekonomiye ciddi sıkıntı yaratacak bir seviyeye ulaşmaktadır. Örneğin Hive şehri etrafında, bugün içme suyu neredeyse kıtlık seviyesine ulaşmış ve oldukça pahalı hale gelmiştir. İkincisi son dönem, global ölçekte pamuk fiyatları düştüğü için ülke ekonomisi riske girmiştir. Pamuk üretiminin sebep olduğu daha da önemli bir durum ise sosyal hayatta Özbekistan’da giderek kırsal nüfusun artmasıdır.
Yazının başında da belirtilen, pamuk üretiminde ortaya çıkan bu büyük artış diğer taraftan modernleşmeyi ve kentleşmeyi hedef alan bir devlet için, çok da içaçıcı bir durum değildir. Nitekim 2013’ün başında, “Obod turmush yili”nı ilan eden Özbekistan Cumhurbaşkanı aynı zamanda şunları da belirtmiştir: “bizim asıl hedefimiz, uzun erimli reformlar yapmak ve modernleşme yolundan asla vazgeçmemektir” . 2011 yılında tüm dünyada kent nüfusu %20 ile %49 arasında kalan 63 ülke arasında olan Özbekistan’da Ülke nüfusunun %61,62‟si kırsal kesimde yaşamaktadır . Diğer taraftan resmi kaynaklarda kent-kır nüfus oranları sürekli değiştirilerek verilmektedir. Kimi web sayfalarında kırsal nüfus oranı %64 iken kimilerinde %48 olarak verilmektedir. Yani Özbekistan’da net nüfus verilerine ulaşmak mümkün görünmemektedir. Diğer taraftan UNDP’nin belirttiğine göre, 2003 yılı itibari ile Özbekistan 177 ülke içinde yaşam kalitesi parametreleri açısından 111. sırada yer almaktadır . UNDP’ye göre Özbekistan’da hem kent-kır nüfusu oldukça orantısız (%37-63) hem de kırsal yaşam standartları oldukça düşüktür. Dahası, Devletin istatistik komitesi olan “O’zbekiston Respublikasi Davlat Statistika qo’mitasi”nin resmi web sayfasında her tür nüfus bilgisi yer alırken, özellikle kent-kır nüfus oranlarının verilmediği tespit edilmiştir . Ancak şu kesindir ki; Özbekistan, modernleşmeyi ilke edinen bir ülke olarak, bağımsızlıktan sonra kentleşme oranının artacağı yerde azaldığı nadir ülkelerden biridir. Bu durum hem devletin kentlere yapılan göçü Sovyet zamanındaki gibi sıkı kontrol etmeye devam etmesi ile hem de Pamuk politikası ile açıklanabilir görünmektedir. Diğer bir sebep olarak ülke dışına göçün daha çok şehirlerden olduğu gösterilebilir. Ortaya çıkan bu durum, sık sık Özbekistan Cumhurbaşkanı tarafından sanayi sektöründeki gelişmelere dair yapılan konuşmalarla dengelenmeye çalışılmaktadır. 6 Aralık’ta Anayasa’nın kabulünün 21. Yılı münasabeti ile gerçekleştirilen törende Cumhurbaşkanının konuşmasına göre, 1990’da sanayi sektörünün toplam üretim içindeki payı %14.2 iken, 2013 yılı itibari ile 24.3’e çıkmıştır. Aynı dönemlerde ise, tarım sektörü %34’ten 17’ye düşmüştür . Ancak bu tür denge politikası sağlayan konuşmalara ve gelişmelere rağmen, halk, kırsal nüfusun artmasına sebep olan devlet politikalarından şikâyetçi görünmektedir.
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *