29 Nisan 2025
21YYTE.ORG Fikir Tankı Rusya İle Türkiye Bir Birinden Vazgeçemez.

Rusya İle Türkiye Bir Birinden Vazgeçemez.

5 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
2014 yılının sonunda "Türk Akımı" projesi ilan edildiğinde Rusya ile Türkiye ilişkilerinde yeni bir aşamaya geçiliyormuş gibi görünüyordu. Enerji iş birliğinin geliştirilmesi, iki ülkenin stratejik ortaklığa yaklaştığına dair bir kanaat uyandırıyordu. İş birliğinde yeni alanlara geçiş Rusya ve Türkiye Cumhuriyeti’nin neredeyse 100 yıllık iş birliğinin doğal bir sonucu hâline gelebilirdi. Bu yıl Moskova ile Ankara’nın diplomatik ilişkilerinin 95. yıl dönümünü kutladığını hatırlatalım. Ancak Rusya’nın "İslam Devleti" örgütüne karşı başlattığı operasyon daha önce dostane bir ortamda daha az dile getirilen Suriye problemi ile ilgili çelişkileri gündeme getirdi. Söz konusu sorun ve diğer sorunlar, geçen hafta Rusya Uluslararası İşler Konseyi tarafından düzenlenen "Rusya ve Türkiye: Çok Yönlü Ortaklığın Güçlendirilmesi" başlıklı konferansta ele alındı. İki ülkenin uzman ve politikacılarının coğrafi faktörün ortaklık ilişkilerini icap ettirdiği konusunda hemfikir olduğu kaydedildi. Karadeniz Boğazlarının statüsü, Rusya’nın Akdeniz Bölgesi'nde etkisini genişletmesinde ana rol oynuyor. Türkiye’nin tutumu ise doğal gaz, ulaştırma ve lojistik projelerinin gerçekleştirilmesi, Karadeniz ile Kafkasya bölgelerinde güvenliğin sağlanması ve göçmen akının kontrol edilmesi için yüksek düzeyde önemli. Türkiye’nin coğrafi konumu hesaba katıldığında Türkiye’nin dış politikasının çok yönlü olmamasının mümkün olmadığı anlaşılıyor. Rus doğal gazının Avrupa’ya iletilmesinin kazançlı olmasının sebebi de Türkiye’nin coğrafi konumu. Öte yandan Türkiye, Orta Doğu'da istikrarın sağlanmasında önemli rol oynamaya çalışıyor. Ancak bunun için Türkiye’nin bölgesel ortaklara ihtiyacı var. Bölgedeki güçler ise Ankara ile iş birliği yapmaya her zaman hazır olmuyor. Karadeniz, Türkiye’nin dış politikasının özel bir yönü. Bu yönde Türkiye’nin Montrö Antlaşmasının belirlediği Karadeniz Boğazları rejimini koruma konusunda tutumu önemli rol oynuyor. Türkiye’nin bu yöndeki dış politikası Rusya için özel stratejik önem taşıyor. Bu arada Ankara, Kırım Tatar haklarına odaklanarak Ukrayna’daki çatışma konusunda özel bit tutum sergiledi. Bununla bağlantılı olarak Ukrayna’daki kriz konusunda görüş farklılıklarına rağmen Rusya ile Türkiye barışçıl ve güvenli bir Kırım düşüncesini desteklemeye devam ediyor. Türkiye’nin dış politikasının çok yönlülüğü, Türkiye’nin dünya arenasındaki önemini gösteriyor. Ancak istisnalar da var. Ankara’nın Osmanlı İmparatorluğu zamanlarında Balkan ve Doğu Avrupa bölgesini önemli ölçüde etkilemesine rağmen Türkiye’nin AB ile ilişkileri bugüne kadar arka plan durumunda bulunmaya devam ediyor. AB üyeliğini 40 yıldır bekleyen Türk toplumu, elbette "Avrupa seçeneğini" daha az takdir etmeye başladı. Arap dünyası ile ilişkiler de benzer durumda. Bölgedeki durumu etkileme açısından sınırlı olanaklara sahip olan ve sert bir rekabet ile karşı karşıya gelen Türkiye, bu yönde de kenarda duruyor. Türkiye, coğrafi konumu sayesinde sadece Moskova ile ilişkiler konusunda önemli bir oyuncu statüsüne sahip ve Rusya’nın Akdeniz’deki mevcudiyetinin yandaşı hâline geliyor. Türkiye, Rusya ile ilişkilerinde pragmatik bir tutum sergiliyor. Rusya, Karadeniz ülkelerine ait olmayan gemilerin bölgede bulunmasını kontrol eden kurallara özel önem veriyor. 1936 yılında Montrö Antlaşmasının belirlediği kurallar, NATO için rahatsızlık oluşturuyor. Ancak Türkiye, mevcut durumdan vazgeçmekte acele etmiyor çünkü Boğaziçi ve Çanakkale Boğazlarından geçiş rejiminin değişmesinin kendisi için daha kazançlı olmayacağını anlıyor. Moskova’nın bu konudaki tutumu yumuşamadı çünkü rejim coğrafi konuma uygun olarak belirleniyor. Rusya’nın Akdeniz’e başka bir çıkışı yok. Akdeniz’e çıkış Rusya için bölgesel güvenlik sorunlarını Batı ülkeleri ile eşit bir şekilde çözme imkânı sağlıyor. Bu da Suriye’deki kriz koşullarında birkaç defa doğrulandı. Ancak Türkiye’nin rızası ve çoğu zamanlarda sessiz rızası olmaksızın Rusya’nın bölgesel gelişmeleri etkilemesi imkânsız olurdu. Ankara’nın bu kadar özel durumu yine de Türkiye’nin coğrafi konumuna bağlı. Türkiye, Türk hava sahasını ihlal eden Rus savaş uçakları olayını çözmek amacıyla NATO’ya başvurmadan bu sorunu Rus-Türk istişareleri yoluyla çözmeyi tercih etti. Türkiye’nin bu konuda da kendi coğrafi konumunun üstünlüğünü hesaba kattığı belli. Batı ile Rusya arasında artan gerginlik, Rusya’yı yeni coğrafyayı Türkiye ile ilişkilerinde kullanmaya sevk etti. Bu bağlamda Rus doğal gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya iletilmesini öngören proje teklif edildi. Böylece Rusya, doğal gaz ihracatı yollarını çeşitlendiriyor. Türkiye ise bölgesel enerji dağıtım merkezi hâline gelmek için yeni bir imkân elde etti. Elbette Rus doğal gazının Türkiye’den nereye gideceği ve Avrupa’nın rolü ile ilgili sorunlar çözülmedi. Ancak Moskova ve Ankara'da enerji kaynaklarının alternatif güzergâh üzerinden Avrupa’ya sevk edilmesinin ele alınması için uygun koşulların oluştuğu belli. Ancak bu proje, Türkiye’nin Avrupalı komşularının projeyi desteklemesi şartıyla gerçekleştirilebilir. Gelecekte Rusya ve Türkiye, dış ticaret alanında daha geniş iş birliği ile ilgili sorunları çözmek zorunda kalacak. İki ülkenin mevcut öncelikleri, karşılıklı ticarette enerji kaynaklarının ağırlığı yüzünden dengesizliğin olgunlaşmasına yol açıyor. Ancak karşılıklı ticaret perspektifleri, bölgesel coğrafyanın başarılı bir şekilde kullanılmasına bağlı. Bu mantık, bölgesel güven ve terörizme karşı mücadelede iş birliği için de geçerli. Bu sorunların iki ülke liderinin görüşmelerinde gündeme geleceği tahmin edilebiliyor. Yılsonuna kadar Vladimir Putin ve Recep Tayyip Erdoğan, Antalya’da G-20 Zirvesi ve Kazan’da yapılması beklenen ÜDİK toplantısında görüşebilir. Rus-Türk ilişkilerinde yaşanan son olaylar ortaklığın sorunsuz olmayacağını gösterdi. Bazı medya kuruluşları, "Türk Akımı"nı iki ülke arasındaki yakınlaşmanın sembolü olarak konumlandırmaya çalıştı. Ancak gerçeğin çoğu zaman olduğu gibi daha karışık olduğu ortaya çıktı. Bunu anlayışla karşılamak gerekir çünkü politikada herkes için en uygun çözümün kabul edilmesi mümkün değil ve politikada sadece kazanç ile kayıp dengesi ve farklı ya da uygun tutumlar var.(Timur Mahmutov,Ng.ru,Moskova,21 Ekim 2015)
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *