05 Mayıs 2025
21YYTE.ORG Fikir Tankı Rusya'nın Sesi: Yusuf Akçura Rusya'nın Büyük Türkleri

Rusya'nın Sesi: Yusuf Akçura Rusya'nın Büyük Türkleri

8 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
Rusya'nın Sesi Yusuf Akçura ile ilgili bir makale yayınladı. Makale aşağıda verilmiştir: "Mintimer Şaymiyev başkanlığındaki Tataristan Cumhuriyeti delegasyonunun Ankara’ya ilk resmi ziyareti 20 yıl önce ekim 1992’de gerçekleşmişti. Mintimer Şaymiyev başkanlığındaki Tataristan Cumhuriyeti delegasyonunun Ankara’ya ilk resmi ziyareti 20 yıl önce ekim 1992’de gerçekleşmişti. O dönemde Rusya Federasyonu’nun ekonomik açıdan en gelişmiş bölgelerinden birinin başı olarak Şaymiyev, Türkiye Başbakanı Süleyman Demirel ve Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile görüşmeler gerçekleştirmişti. Bazı politika uzmanları Tataristan ve Türkiye arasındaki ilişkilerin başlangıç tarihi olarak işte bu olayı alırlar. Ancak Mintimer Şaymiyev’e göre iki halkı çok daha derin ve eskiye dayanan ilişkiler birbirine bağlıyor: “Tataristan’ın eski Devlet Başkanı Mintimer Şaymiyev’i dinliyoruz: “Tatarları Türkiye’ye bağlayan çok şey var. Sadece dil ve kültürlerin birbirlerine yakınlığı değil. Rusya’nın çarlık rejimine uygun düşmeyen bazı politikacıların yolu İstanbul’a düşer ve Atatürk’ün yaptıklarına katkıda bulunmuşlardır. Türkiye’nin ilk Cumhurbaşkanı’na danışmanlık yapan Yusuf Akçura, Sadri Maksudi ve diğer yurttaşlarımızdan bahsediyorum. Onlar değişim rüzgarlarını hissetmişler, ancak o dönemde Rusya’da hayata geçiremediklerini Türkiye’de yapmaya çalışmışlardı.” Ünlü Tatar soyundan gelen Yusuf Akçura’nın hayatı ve toplumsal faaliyetleri konusunda Türkiye’de yayınlanmış bir kaç bilimsel eser bulunmaktadır. İstanbul’un sokaklarından biri onun adını taşır. İstanbul Üniversitesi’nde hocalık yapan sinema yönetmeni Yüksel Aksu onun adının Türk toplumunun çok değişik kesimlerinde saygıdeğer bir yeri olduğunu söylüyor: “Kısa özet: “в свое время татарская интеллигенция сыграла большую роль в становлении Турецкой Республики, татарская интеллигенция, можно сказать, органично влилась в татарское общество. Например, Юсуф Акчура, представитель казанской интеллигенции, считается основоположником диалектической истории в Турции.” Ancak Yusuf Akçura sadece bir tarihçi değil, hukukçu, ekonomist, sosyolog, filosof, gazeteci, politikacı, tüm üç Rus müslümanlar kongresinin katılımcısı, Rusya’nın ilk müslüman partisi ‘İttifak al-muslimin’,in de üyesidir. Az rastlanır ve orijinal bir kadere sahip, seçkin bir insandır. Akçura, 1876 yılında Volga kıyısındaki Simbirsk’te (şimdi Ulyanovsk) Dünya’ya geldi. Ailesi bilinen ve hali vakti yerinde bir aile idi: Akçurin’lerin çok sayıda fabrikası vardı. Çarlık ordusunun ihtiyacı olan kumaşların aslan payı bu ailenin fabrikalarında üretilirdi. Yusuf’un babası iki yaşında iken vefat eder. Doktorlar annesine sağlığından dolayı daha ılımlı bir iklimde yaşamayı önerirler. Böylece Yusuf yedi yaşında iken önce Rusya İmparatorluğu’nun güneyindeki şehirlerden birine ardından da İstanbul’a gelir. 14 yaşındaki Yusuf’un 1889-90 yıllarında annesi ile anavatana yaptığı seyahat büyük bir olay olur onun için: “Rusya Bilimler Akademisi Doğu Araştırmaları Enstitüsü çalışanı, tarih bilimleri doktoru Robert Landa bakın neler anlatıyor: “Genç adam bu seyahatte bir günlük tutar. Değişik Türk halklarının hayatını gözlemler, Rusya’ya bağımlı durumlarını farkeder. Bu izlenimleri tartışmasız Türk Dünyası hakkındaki görüşlerini ve kaderini etkilemiştir. Daha sonra Yusuf askeri okulda okurken bir kaç kere doğduğu yerlere gider ve burada Rusya’nın önde gelen müslüman aydınları Kayum Nasıri, Halimcanov Barudi ile tanışır. Yusuf anavatanıdayken Fransıca ve Rusça, Osmanlı tarihi ve kaligrafi dersleri alır. Müslüman halkların ve Türkolojiye olan ilgisi dayısı İbrahim-bey’den kaynaklanmıştır. Dayısı bir kaç batılı dili, eski Uygurca, Özbekçe’nin oluşumu temelinde bulunan Çağatayca, Eski Osmanlıca ve Modern Türkçe dillerini bilirdi. Yusuf onun çok zengin kütüphanesinden faydalanırdı.” 1897 yılında Akçura görüşlerinden dolayı tutuklanır ve sultanın emri ile diğer 84 hükümlü ile Libya’nın Trablus şehrine ömür boyu sürgüne gönderilir. Jöntürklerin 2. Abdülhamit ile yaptıkları görüşmeler sayesinde tüm mahkumlar hapisten çıkarılmış ve açık yerleşimlerine izin verilmiştir. Aralarında Yusuf Akçura da bulunuyordu. Kendisine ünvanı geri verilmiş, bir süre bölgedeki karargahta yazıcılık yapmış, Libya’nın değişik yerlerinde öğretmenlik yapmıştır. Bu durumdan faydalanan Akçura bir albayın yardımı ile diğer arkadaşları ile deniz yolu ile Tunus’a oradan da Paris’e gider. Orada açık Politik Bilimler Okulu’nda okur, aynı zamanda Sorbonne’da Yüksek Uygulamalı Bilimler Okulu derslerine katılır: “Robert Landa’yı dinliyoruz: “Yusus Akçura’nın Paris’teki hayatı iki tür faaliyetten ibaretti diyebiliriz. Birincisi her şeyden önce akademik tarafı, yani aldığı eğitim, ikinci tarafı ise politikacılarla ilişkileri ve periyodik yayın organlarında yazılan makaleler. Paris’te politik bilimleri, filosofi, sosyoloji, tarih ve dil bilimleri eğitimi almaktaydı. Yusuf Akçura’nın özellikle Rusya olmak üzere yaptığı seyahatler sırasında Türk halklarının hayatı ile ilgili gözlemler, Politik Bilimler Okulu’nda katıldığı tartışmalar net ve açık bir politik yaklaşıma sahip olmasına yardımcı olmuştur. Bu okulda aldığı bilgiler sayesinde Akçura milliyetçilik ve politik alanda türkizm üzerinde düşünmeye başlar. 1903 yılında eğitimini tamamlar ve son sınıfta üçüncü sıra ödülü alır. Diploma çalışmasının adı: "Osmanlı İmparatorluğu’ndaki devlet müesseseleri tarihi üzerine araştırmalar’ idi.” O yıllarda Yusuf Akçura’nın makaleleri, Paris’te Fransızca yayınlanan ‘Meşveret’ (‘Meclis’) gazetesinde ve Osmanlı dilinde (Eski Türkçe) Kahire’de basılan ‘Şura-i Umme’ (‘Ümmet Meclisi’) gazetesinde çıkmaktadır. Akçura Paris’te Rus reform hareketinin önemli ismi Sadri Maksudi ile tanışır, aralarında tüm hayatları boyunca sürecek bir dostluk ve fikirdaşlık doğar. Akçura, Paris’teki eğitiminden sonra Rusya’ya gelir. Burada ünlü eseri ‘Üç Tarz-ı Siyaset’i yazar ki bu eseri Kahire’de yayınlanan ‘Türk’ gazetesi sayfalarında yayınlanmıştır. Bu çalışması teorik ve program niteliği taşımaktaydı ve Türk Dünyası’nda büyük yankı uyandırmıştır. Bir tatar gazetecisi ‘Üç Tarz-ı Siyaset’ adlı makale 80 ciltlik kitap değerindedir diye yamıştır. Bu makale 1912’de İstanbul’da, 1976 ve 1987’de iki kere de Ankara’da basılmıştır. Yusuf Akçura’nın bu makalesi türkizm üzerine ilk teorik çalışmadır. Akçura bu makalesinde geleceğin güçlü devletinin temelinde ne ‘vatandaşlık’ prensibi yani ‘belli bir toprağın ulus niteliği olmayan nüfusu’ prensibinin ne de ‘islamizm’ yani vatandaşların dini ideoloji ile birlikteliği prensibinin değil milliyet prensibinin olması gerektiğini ifade etmektedir. Yusuf Akçura Kazan’da iken ‘Muhammadiya’ medresesinde tarih ve coğrafya dersleri vermeye başlar. Şakirdler yani medrese öğrencileri arasında reformcu bir hareketin oluşmasında aktif tol oynamıştır. Medresede verdiği dersler daha sonra bir kaç kitap halinde yayınlanır. 1905 yılı sonbaharından itibaren Kazan’da ‘Kazan muhbi-re’ (‘Kazan Habercisi’) adlı ilk tatar gazetesi yayın hayatına başlar. Gazetenin redaktörü Yusuf Akçura’dır. Bunun dışında Rusya müslüman partisi ‘İttifak al-muslimin’ (‘Müslümanlar Birliği’)’in oluşumunda aktif rol alır. Bu partinin esasını Tatar burjuvazisi ve aydınları oluşturmaktaydı. Ancak Yusuf Akçura politik faaliyetlerini Rusya’da sürdüremez. 1908’de Çar makamları tarafından takipten kurtulmak için, Türkiye’de sultanın iktidarını biraz kısıtlayan anayasanın ve belirli özgürlükler ilan edilmiş olmasından faydalanarak İstanbul’a gelir: “Robert Landa’yı dinliyoruz: “Burada çok sayıda Türk dernekleri ve dergilerinin oluşturulmasına aktif bir şekilde katılımıştır. En büyük çalışması 1911’de kurduğu ‘Türk Yurdu’ dergisidir. Bu dergi en iyi edebiyat ve politika güçlerini etrafında toplamıştı. Türk toplumu bu dergi sayesinde kuzeydeki Türklerin hayatı ile tanışmıştır. Yusuf Akçura bununla beraber Türkiye’deki olaylar hakkında makalelerini Rusya’da çıkan tatar ‘Vakıt’ gazetesine de göndermekteydi. Aynı dönemde İstanbul Üniversitesi ve askeri okullarda politika ve yeni dönem tarihi dersleri vermekteydi. İşte bu dönemde Togan takma adını kullanan Dünya’ca ünlü türkolog Zaki Validi’ye profesör Katanov’un zengin kütüphanesinin satın alınarak Kazan’dan İstanbul’a getirilmesine yardım etmiştir. Bu kütüphane daha sonraları İstanbul Üniversitesi Türkoloji Enstitüsü’nün kitap kaynağı haline gelmitir.” Yusuf Akçura, Birinci Dünya Savaşı sırasında Rusya’daki Türk halklarının haklarının savunulması ile ilgili bazı hükümet görevlerini yerine getirmek üzere devlet delegasyonlarına katılmış, Avusturya-Macaristan’a, Almanya ve İsviçre’ye gitmiştir. 1916 yılında İsviçre’nin Zürich şehrinde ilen Yusuf Akçura, Vladimir Lenin ile görüşür ve dört saat sohbet ederler. Bundan sonraki yıllarda da defalarca Avrupa’ya ve Rusya’ya Kızıl Haç ve Kızıl Ay temsilcisi olarak gider, esir düşen Türk asker ve subaylarla ilgili sorunların çözülmesinde çalışır: “Yine Robert Landa’yı dinliyoruz: “Yusuf Akçura’nın 1919 ve 1935 yılları arasındaki hayatı Kemalist Devrim, Kurutuluş Savaşı ve Türkiye’deki Cumhuriyet yönetimi ile ilgilidir. Türkiye’nin cumhuriyet ilan edilmesinden sonra Milli Meclis’e vekil seçilir, ardından İstanbul Üniversitesi’nde profesörlük, Türkiye Cumhurbaşkanı Kemal Atatürk’ün kültür ve politika danışmanlığını yapar. Akçura 1921’de olduğu gibi defalarca SSCB ve Türkiye arasındaki dostluğa çağrıda bulunmuştur, bu çağrısı SSCB’de şahsında batıdan gelen saldırı ve yayılmaya karşı kurutuluşu gören Kemal Atatürk’ün politikasına uygundu. Akçura, Atatürk’ün başkanlığında 1931’de Türk Tarih Kurumu’nun kuruluşuna katılır ve bu kurumun başkanı seçilir. 1932 yılında ise Cumhurbaşkanının talimatı ile Birinci Türk Tarih Kongresi’nin çalışmalarını yönetir.” Yusuf Akçura’nın son derece yoğun ve virajlarla dolu hayatı 11 mart 1935’de sona erer. Akçura İstanbul’da vefat etmiştir. Ancak mirası Türkiye’ye ve Rusya’ya ve tüm Türk halklarına yadigar kalır. Tamamını oku: http://turkish.ruvr.ru/2012_03_09/67992546/
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *