11 Mayıs 2025
21YYTE.ORG Fikir Tankı Sekreterya verilmesi Öcalan'ın başmüzakereci ve Kürtlerin lideri olduğunu kabul etmektir!

Sekreterya verilmesi Öcalan'ın başmüzakereci ve Kürtlerin lideri olduğunu kabul etmektir!

3 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
Hükümetin çözüm süreciyle ilgili söylediği her şey gibi 6-8 Ekim olaylarıyla ilgili söylediği "tetikçiler, perde arkasındakiler ve çağrı yapanlar" birer birer hesap verecek, bu işin arkasını bırakmayacağız sözleri de hava da kaldı ve kazanan bu işin bizzat içinde yer alan PKK/KCK/HDP ve Öcalan oldu. Çünkü 6-8 Ekim'den önce ne talep ettilerse estirilen terör sayesinde hepsi hükümet tarafından kabul edildi ve uygulamaya sokuluyor. Hükümetin sekreterya neymiş, başmüzakereci olur mu, bizim muhatabımız millet gibi sözlerinin beylik laflar olduğu ortaya çıktı. Ama Başbakan sanki 6-8 Ekim'de ders verici iyi şeyler olmuş gibi şimdi "2015 seçimlerinden önce çözüme ulaşacağımıza inanıyorum" diyebiliyor. Eğer Başbakan gerçekten buna inanıyorsa demek ki Öcalan'ın serbest bırakılacağını da kabul ediyor demktir. Çünkü PKK/KCK tarafının çözümden anladıkları belki de tek şartları Öcalan'ın özgür bırakılmasıdır. Bu çerçevede Öcalan'ın istediği sekreteryanın oluşturulmasına karar verildiği ve İmralı'ya gönderileceği, İmralı heyetinin genişletileceği, üçüncü göz dedikleri izleme komitesinin göreve başlayacağı, bu konularda hükümetle HDP heyetinin anlaştığı açıklandı. Görülen o ki dünyada hiçbir örneği olmayan ve olamayacak şekilde hükümlü birisinin emrine (her türlü hukuk kuralına aykırı biçimde) birileri görevlendiriliyor. Bu açıkça Öcalan'ın sözde Kürt tarafının başmüzakereci olduğunu kabul etmektir. Bununla birlikte zaten çözüm süreciyle birlikte alanda bizzat hükümetin katkılarıyla yaratılan Öcalan'ın Kürtlerin tek temsilcisi ve lideri olduğu algısı yine hükümet tarafından resmen tanınmış oluyor. Bu haliyle resmen ve fiilen iki taraf (Kürtler ve hükümet) oluşturulmuştur. Böylece milli birlik ver beraberliği sağlayacağı iddiasıyla ortaya atılan çözüm süreci bu haliyle aslında milleti iki tarafa ayırmış, bu ayrışmaya bağlı olarak iki ayrı yönetim/hükümet/devlet olduğu doğu ve güneydoğuda fiilen gösterilerek ülkenin topraklarının da bölünmesi fikri Türk toplumuna enjekte edilmiştir. Hükümetin PKK/KCK/Öcalan'dan gelen talepleri harfiyen kabul etmesiyle şimdilik sürecinin devamında anlaşmış gibi gözüküyorlar ama yarın nasıl bir talebin geleceğini hükümet bilmemektedir. Çok ilgisiz bir konu yarın doğrudan çözüm süreciyle ilişkilendirilip sürecin devamı için yerine getirilmesi gereken yeni bir talep olarak hükümetin önüne konacaktır. Çünkü çözüm sürecinin nihai hedefi olarak hükümetin topluma sunduğu sanal yeni Türkiye hedefi ile PKK/KCK/Öcalan'ın nihai hedefi birbiriyle hiç örtüşmemektedir. Dolayısıyla izlenecek yolda farklı olmalıdır ama hükümet sürekli olarak PKK/KCK'nın yolundan gitmektedir. Bu yolun sonu da onların hedefine varacaktır. 6-8 Ekim olayları nedeniyle hüküme temsilcilerinin sürece yönelik itiraf gibi açıklamaları aslında hükümetin de bunu gördüğünü ortaya koymaktadır. Ama bu aşamada henüz tam anlaşılamayan konu ise hükümetin neden herşeye rağmen çözüm sürecine sıkı sıkı bağlanmaya ve PKK/KCK cephesinin taleplerini gerçekleştirmeye devam ettiğidir...
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *