14 Mart 2025
21YYTE.ORG Fikir Tankı Suudi Arabistan’ın Yemen Halkını Vahabileştirme Stratejisi

Suudi Arabistan’ın Yemen Halkını Vahabileştirme Stratejisi

7 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
Yemen, dünyaya petrol ve doğal gaz ihraç eden, yer altı madenleri açısından zengin bir ülke. Sahip olduğu stratejik konum itibarıyla tarih boyunca birçok ülkenin ticarete açılan kapısı olmuştur. Bunlara ilaveten özellikle son yıllarda bazı ülkeler Yemen'e yüksek meblağlarda mali yardım yaptılar. Yemen'in bunca imtiyaza sahip olmasına rağmen halkı fakirlik içerisinde. Birçok bölge ve şehirlerde insanlar standart bir yaşam için gerekli imkanlardan yoksun. Üç yıl önce Yemen halkı yaklaşık bir yıl sokaklarda gösteriler düzenlemeye başladı. Yaklaşık bir yıl boyunca Cuma namazlarını şehirlerin sokaklarında kıldılar. Bu bir yıllık çabaların sonunda ülkenin diktatör yöneticisi Ali Abdullah Salih yönetimine son verildi. Salih'ten sonra yardımcısı Abd Rabbuh Mansur el-Hadi, hiçbir seçim yapılmaksızın direk olarak boşalan yönetim koltuğunu devraldı. Aslında Abdullah Salih'in görevden ayrılması Yemen'deki adaletsiz yönetim şeklinin sona erdirmedi. Yıllarca Abdullah Salih'in direktifleri doğrultusunda Yemen halkına baskı ve işkence uygulayan ordu ve güvenlik güçleri hak etmedikleri rütbelerle, işgal ettikleri koltuklarda görev başındaydı. Kenara itilen sadece Yemen'in fasit yöneticisiydi. Haksızlık ve eşitsizlik ilkeleri üzerine kurulmuş yönetim şekli Yemen halkına hala arz-ı endam etmekteydi. Yemenliler, son yarım asırlık bir dönemde Arabistan'ın ülkenin içişlerine direk veya dolaylı müdahil olmasına şahit oldu. Arabistan, Yemen'i kendisi için saklı cennet olarak kabul etmişti. Bu nedenle ne pahasına olursa olsun hiçbir devletin hatta hiç kimsenin Yemen üzerinde söz sahibi olmasını ve Yemen'i kendisine bağımlı hale getirmesini istemiyordu. Uzun yıllar, Yemen'de harcadığı servetlerle halk üzerindeki nüfuzunu korumaya çalıştı. Yemen'de birçok kabile reisi Arabistan'ın emir ve taleplerini yerine getirmekle görevlendirilmiş maaşlı bir işçi gibiydi. Halkın içerisinde Şafii ve Zeydi inancına sahip birçok Yemenli olmasına rağmen petrol krallarının milyon dolarlık harcamaları ve Yemen'de Vahabilik ekolünü yayma projesine her daim kendini hissettiriyordu. Özellikle son yıllarda Arabistan'ın Yemen'de açtığı Vahabi medreselerdeki büyük bir artış bazı Yemenlilerin bu ekolü kabullenmesine yol açtı. Elbette Vahabi ekolünün Yemen'de yaygınlaşması projesi sadece Ehlisünnet'in yoğunlukta olduğu bölgelerde hayata geçirilmedi. Hatta Yemenli Zeydilerin merkezi konumunda olan ve ülkenin kuzeybatısında yer alan Sa'ada ilinde bile Vahabi medresesi tesis edilmişti. Tarih boyunca ülkedeki Ehlisünnet ve Zeydiler yan yana kardeşçe yaşıyorlardı. İki inanç arasında mezhepsel anlamda hiçbir kavga yaşanmadı. Ancak Vahabilik akımının Yemen sınırları içerisine ithal edilmesinde sonra ülkede Zeydilik aleyhine bir kampanya başlatıldı. Mevcut hükümet aleyhine başlatılan protesto gösterileri sadece başkent Sana'yla sınırlı kalmayarak zamanla Yemen'in her karışına yayıldı. Başlatılan protesto gösterilerine sadece Husi taraftarları değil aksine birçok kabile ve inançtan Yemenli de destek veriyordu. Hatta zamanla Yemen ordusuna mensup askerler bile gösterilere katılmaya ve halk ayaklanmasına destek olmaya başladı. Yemenliler protestolarında ülkenin milli gelirinin eşit şekilde dağıtılması ve yakıt fiyatlarında düzenlemeye gidilmesi şartına ek olarak mevcut yöneticilerin iktidarı bırakmasını istiyordu. Yönetime iş yapacak isimlerin geçmesini talep ediyordu. Çünkü Yemen'de yaşanan devrimden sonra iş başına gelen ve yönetimine ele alan isimler, devrimden sonra hiçbir güvenlik, ekonomi ve siyasi soruna çözüm bulmayı başaramamıştı. Mevcut yönetim halkın taleplerinin meşru ve yerinde olduğu biliyor olmasına rağmen bu talepleri görmezden gelerek halka olumlu cevap vermekten kaçındı. Bu nedenle yönetim kendi taraftarlarını sokaklara dökmeye ve birlik sembolü olan Cuma namazlarının iki farklı cephede kılınmasına sebep oldu. Yönetim tarftarlarının Sana sokaklarına dökülmesinin ardında ateşin fitili yakılmış oldu. Yemen'in içinde bulunduğu kargaşa kördüğüme dönüştü. İşin ilginç olan yanı ise yönetim lehine sokaklara dökülenler arasında idarecilerin adaletsiz davranışlarından memnun olmayanlar da vardı. Mevcut Cumhurbaşkanı'nın bir sonraki adımı Yemen'deki siyasi grupları kendi safına çekmek için kapsayıcı bir komite teşkil etme yönünde oldu. Böylelikle Yemen'de başlayan halk ayaklanmasına Yemen'deki siyasi anlaşmazlığı çıkmaza sokmayı isteyen Husi'lere ait bir ayaklanma imajı vermeyi planlıyordu. Ancak giderek artan halk protestoları Cumhurbaşkanı'nın bu hamlesine şah-mat cevabı niteliğindeydi. Halk ayaklanmasını kontrol altına almayı başaramayan Cumhurbaşkanı, Birleşmiş Milletlere çağrı yaparak olaylara müdahale etmesini istedi. Birleşmiş Millerler, Husiler öncülüğünde ivme kazanan protestoların bir sonraki aşamada Yemen'in güvenliğini tehdit edeceğini iddia ederek Ensarullah Hareketi önderlerinin BM kararlarına uymaması halinde yaptırımlara maruz kalacağını ifade etmişti. BM cephesinde bunlar yaşanırken Ensarullah Hareketi BM'nin tehditlerini umursamadığını ve BM'nin Yemen'in içişlerine müdahil olma hakkının olmadığını söyledi. Ensarullah Hareketi başta olmak üzere birçok kabile ve inanç önderleri tüm baskılara rağmen talep ettikleri meşru haklarını alıncaya kadar sokak protestolarına devam edeceğini ilan etti. Yapılan açıklamalarda isteklerine olumlu yanıt verilmemesi halinde bir sonraki aşamada Yemen'in diğer şehirlerindeki protestolara katılımları arttıracaklarını söyleyen Halk Komiteleri, gerektiğinde istemedikleri yollara başvuracaklarının da altını çizmekten geri kalmadı. Yaklaşık bir yıl önce Yemen'deki siyasi grupların isteklerini beyan etmeleri ve Yemen'de yeni bir hükümetin teşkili için milli görüşmelerin startı verildi. Yapılan görüşmelerde alınan kararlardan biri, Yemen'in altı federal bölgeye ayrılması kararıydı. Ancak ülkenin eyaletleri bölünmesi aşamasında Husilerin önerileri dikkate alınmadı. Husi hareketin merkezi olan Saa'da ve Amran farklı bir statüye kavuşması gerekirken Sana'ya bağlı kalmaya devam etti. Oysa Husiler Saa'da, Amran, Cavf ve Hacca şehirlerinin ayrılmasını talep etmişti çünkü Cavf'ta bulunan petrol kaynakları ve Hacca'nın limanları, halkın yaşam standartlarının iyileşmesine vesile olacaktı. Ancak Yemen hükümeti Husilerin ülkedeki nüfuzunu arttırmasını önlemek adına alınan kararlara rağmen özellikle Yemen'in eyaletlere bölünmesi önerisini reddetti. Husiler son zamanlarda Yemen'de otorite sahibi gruplarla ittifak kurmayı başarmıştı. Özellikle Yemen'in güneydeki siyasi gruplar ve ülke genelinde milliyetçi gruplar, bu ittifakın öne çıkan isimleriydi. Bu ittifak grupları müstakil bir Yemen'i tesis etmek ve Yemen'i Arabistan'ın gölgesinden kurtarmak için her türlü girişimde bulunmayı kabullenmişti. Bu nedenle Suudi Arabistan, Yemen'deki söz hakkını ve sultasını yitirmemek için sonucu ne olursa olsun Ensarullah Hareketi'ne darbe vurma kararı aldı. Husi hareketi bugün itibarıyla dağlarda silahlı faaliyet gösteren bir grup değil. Aksine bu hareket her geçen gün biraz daha yayılarak büyük bir halk ayaklanmasına dönüştü. Öyle ki başkent Sana'da bile gösteri düzenleyen Husi taraftarlarının sayısı yüz binlere ulaştı. İlk başlarda sadece fikirsel bir hareket olan Husi ayaklanmasının bugün ki taraftarları şehirlerin ve kabilelerin kapasitesini aşacak çoğunlukta. Bugün Yemen'de yapılacak demokratik bir seçimde azımsanmayacak kadar bir oy potansiyeline sahiptir. Bugün Yemen'deki itiraz gösterilerini ve Yemen saldırılarını sonlandırmak için siyasi bir birlikteliğin sağlanması için fırsat var denebilir. Ama bu siyasi ittifak Yemen halkının meşru isteklerinden vazgeçmeyeceği şartının kabullenilmesiyle mümkün olur. Yemenliler, ülkelerini petrol krallarının elinde oyuncak yapan fasit yöneticilerin görevi bırakmasını istiyor. Yemenlilerin talepleri karşılanmadığı müddetçe ne itiraz protestolarının ne de Yemen'i bekleyen kargaşanın sona ermesi kısa vadede imkansız gibi gözüküyor. Çünkü bugün bile Cavf şehrinde Husiler ve Arabistan'a bağlı Vahabi gruplar arsındaki çatışmalar hala devam ediyor. Bir doğal zenginlik kaynağı olan Cavf şehri, Arabistan'ın kolay kolay vazgeçeceği bir şehir değil. Ancak gücünü halktan alan Ensarullah Hareketi, ne Cavf şehrini ne de Yemen'in bir karış toprağını hiçbir ülkenin sömürüsüne bırakmamakta kararlı. Bu nedenle Suudilere bağlı savaş uçaklarının saldırlarına karşı cansiperane mücadele etmeye devam ediyor. Cavf şehrinde yaşanan çatışmaların şiddetlenmesi halinde Husilerin Amran şehrinde sahneye koyduğu senaryoyu Cavf'ta icra etmesi olasılık dahilindedir. Böyle bir durumda Cavf'ın kontrolünü tamamıyla eline almayı başaracak olan Husiler, Arabistan'a boyun eğen kabile ve grupları Cavf'tan çıkarmayı başaracaktır.//www.tasnim.news.
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *