
Ukrayna krizi giderek derinleşmekte. Minsk Mutabakatı, krizin çözümüne dönük yapıcı unsurlar içermesine karşın uygulamaya geçirilemedi. Ocak ayı sonunda Minsk’te yapılan görüşmelerde ilerleme sağlanamadı. Mutabakat ağır silahların geri çekilmesini gerektirirken Kiev yönetiminin bombardımanı ve ayrılıkçıların karşı koyması sonucunda onlarca kişi yaşamını yitirdi. Ukrayna’da meşru devlet başkanını ve hükümeti iktidardan uzaklaştıran güçlerin arkasında Washington’un bulunduğu bizzat ABD Başkanı’nın ifadesiyle teyid edildi. Ukrayna’nın Batı yanlısı Devlet Başkanı Petro Poroşenko Eylül ayında ABD’ye gerçekleştirdiği ziyarette silah talep etmişti. Beyaz Saray, o dönem Poroşenko’nun talebini reddederken bugün ise tam tersi bir tutum sergilemekte. ABD ve Avrupalı müttefikleri Ukrayna’daki mevcut durumun, Kiev yönetimine verdikleri desteğin sebep olduğunu gözardı ederken, krizin sorumluluğunu Rusya’ya yüklüyorlar. Yaptırımlar sadece Rusya ekonomisine değil, Rusya ile ticaret yapan, bu ülkede yatırımları bulunan üçüncü ülkelere de zarar veriyor. Batı, son dönemde Rusya’ya yönelik kampanyada NATO’ya merkezi rol vermekte. NATO Savunma Bakanları yarın toplanarak “Hazırlık Eylem Planı’nı tartışacaklar. Bakanlar, Rusya’ya karşı oluşturulacak askeri kuvvete katkılarını belirtecekler. NATO’nun, Rusya sınırlarında giderek artan askeri faaliyetleri, kuruluş amacı olan Transatlantik bölgesinin güvenliğinin sağlanması görevinin yanısıra Soğuk Savaş sonrası dönüşümünün gerekçesini oluşturan tehdit algılamasının da ötesine geçmekte. NATO, henüz üyesi dahi olmayan Ukrayna için kuvvet yapılanmasına gidiyor. NATO Genel Sekreteri, Rusya’yı gerekçe göstererek ittifak üyelerinin askeri harcamalarını arttırılması gerektiğini savunuyor. Batı’daki ekonomik ve sosyal krizler savunma harcamalarının arttırılması ve savaş yoluyla çözülmeye çalışılırken, NATO bir kez daha ABD’nin küresel çıkarlarına kilitleniyor.
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *