29 Nisan 2025
21YYTE.ORG Fikir Tankı Yeni Ortadoğu

Yeni Ortadoğu

5 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
--Eski Düşmanlar Müttefik Eski Dostlar ise Sorun Oluyor. Avrupa'nın Nelere Hazırlıklı Olması Gerektiğine Dair-- Avrupa'nın eski sömürge güçleri İngiltere ve Fransa'nın Birinci Dünya Savaşı esnasında ve sonrasında Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasından şekillendirdikleri günümüze kadar varlığını sürdüren eski Orta Doğu bugünlerde çöküyor. İhtilaf zengini bu bölgede gitgide karışan ortamda Yeni bir Orta Doğu oluşuyor. Bu gelişmelere ABD'nin önemli ölçüde katkısı oldu. Bu gelişmenin ana vebali, 2003'te Başkan George W. Bush dönemindeki Irak'ın askerî işgali oluşturuyor. Dönemin Washington'unu yöneten yeni muhafazakârlarının (Neocon) kafaları, ideolojiler ve arzu ettikleri düşüncelerle doluydu. Bu esnada realite ve dolayısıyla da Saddam Hüseyin'in devrilmesiyle ülke ve bölgede oluşan boşluğu nasıl dolduracakları sorusunun cevabını vermeyi unuttular. Yanılgıya düşen Tony Blair ve Dick Cheney'in başını çektiği aynı şahısların Obama'yı eleştirmek için yeniden yakınlaşması gülünçtür. Bugünkü felaketin asıl nedeni onlardır. Irak'ta ikinci hatayı, askerî acele ve erken geri çekme talimatı veren Obama yaptı. Böylece ABD bölgede düzen gücü olmaktan çıktı. Obama, Suriye savaşının patlak vermesinden sonra da pasif kaldı. Şimdi ise IŞİD teröristlerinin hızla askerî ilerleme kaydetmeleri ve Irak'ın ikinci büyük şehri Musul'u ele geçirmelerinin ardından Irak parçalanma tehdidi ile karşı karşıya. Irak ile Suriye arasındaki sınırlar fiilen ortadan kalktı. Bunun böyle kalması hâlinde yalnızca Irak'ın değil birçok komşu ülkenin de sınırları sorgulanacak. Muhtemelen bölgenin tamamının sınırları şiddetin zoruyla yeniden çekilecek ve insani felaket daha büyük boyutlara çıkacak. IŞİD terör grubunun Irak ve Suriye topraklarının bir bölümünde kalıcı devlet benzeri bir yapı oluşturmayı başarması, bölgenin istikrarsızlaşmasını büyük ölçüde hızlandıracaktır. Amerika Birleşik Devletleri bu durumda "teröre karşı savaşını" kaybetmiş olacak ve dünya barışı ciddi bir tehlikeye maruz kalacak. Irak'a ait birliklerle destekçilerinin IŞİD'in bir terör devleti kurmasını engellemeleri hâlinde bile ortama aşırı istikrarsızlık hâkim olmaya devam edecek ve Suriye iç savaşı çok tehlikeli bir enfeksiyon kaynağı olmayı sürdürecektir. Esasen Suriye'de yaşananlar artık bir iç savaş değildir. Suriye toprakları üzerinde Suudi Arabistan ile İran arasında bölgede bir üstünlük savaşı sürdürülmektedir. Bu savaş İslamiyet içindeki Sünni çoğunluk ile Şii azınlık arasındaki yaşanan eski ihtilafla yüklüdür. --IŞİD'in İlerleyişinden Kazançlı Çıkanlar Kürtler ve İran Oldu. Onlar Olmadan Barış Olmayacak-- Çöken Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasının bir kısmını da Kürtler oluşturuyordu. Irak, İran, Türkiye ve Suriye toprakları üzerinde yaşayan Kürtler, şimdiye dek kendi devletlerini kurma hakkından mahrum edildi. On yıllardan bu yana kendi devletleri için mücadele eden Kürtler, edindikleri kötü tecrübeler nedeniyle Saddam Hüseyin devrildiğinden bu yana Kuzey Irak'ta çok zeki bir şekilde temkinli davrandılar. Özerklik statüsüyle yetindiler ama Kuzey Irak eyaletini ekonomik ve siyasi açıdan başarıyla inşa ederek fiili bağımsızlığa eriştiler. Irak'taki Kürt direnişinden oluşan peşmergeleriyle askerî tecrübeye sahip ve güçlü bir orduları var. Kürt savaşçıları şimdi IŞİD'in ilerleyişinden ve Musul'u almalarından istifade ediyor. Bir hamleyle Bağdat'taki merkezî hükûmetle Kürt Bölgesel Yönetimi arasındaki tartışmalı ve tehlikeli toprak meselelerini -Kürtler lehine- çözdüler. Irak ordusunun petrol kenti Kerkük'te apar topar terk ettiği mevzilerini peşmerge devraldı. Kerkük artık yeniden Kuzey Irak'ta ekonomik açıdan bağımsız olabilmek için yeterince petrol ve gaza sahip olan Kürtlere ait. Komşu İran ve Türkiye ile ABD'nin IŞİD'e karşı peşmerge savaşçılarına ivedilikle ihtiyaç duyması nedeniyle Kürtler için kendi devletlerine götüren umulmadık bir pencere açıldı. Kürtler yeni Orta Doğu'da bir istikrar faktörü olabilir. Bu ise onların millî ihtiraslarını gerçekleştirmelerini kolaylaştıracaktır. Öte yandan Kürtler, dünya piyasasına yalnızca bu ülkeler üzerinden açılabildikleri için Türkiye ve İran ile iyi ilişkilere muhtaç. Bu yeni Orta Doğu'da ABD de -Washington ve Tahran dışarıya karşı bu gelişmeye hâlâ şiddetle dirense de- gitgide İran ile iş birliğine zorlanıyor. İki taraf arasında doğrudan görüşmeler yapıldığı haberleri daha şimdiden ciddi bir haber değeri taşımıyor ve bir normalleşme adımı olarak görülüyor. Bir dönemin can düşmanları şimdi aynı cihatçılara karşı birlikte savaşıyor ama bu cihatçılar ABD'nin şimdiye kadarki Körfez'deki müttefikleri olan Sünni devletler tarafından destekleniyor. ABD, Irak'a girmekle Tahran'a sadece bölgesel hegemonyanın kapısını açmakla kalmadı aynı zamanda objektif olarak da Şiiler ve İran lehine bir ittifak değişikliğine gitti. Bu değişimin uzun vadeli etkileri şimdi -İran ile nükleer pazarlıklar da dâhil- görünür hâle gelecek. Geleceğin önemli sorularından biri de Ürdün'ün bu jeopolitik değişimleri zarar görmeden atlatıp atlatamayacağıdır. Ülke, Suriye'den yüz binlerce sığınmacı kabul etti. Aşırılıkçı İslamcılar burada da etki alanlarını genişletmeye çalışıyor. Bölgenin gelişimi açısından Kraliyet kilit rol oynuyor. Ürdün çökecek olursa İsrail ile Filistin arasındaki klasik Orta Doğu ihtilafında bütün güç dengelerinin -önceden kestirilmesi zor sonuçlarıyla- alt üst olması tehdidi mevcut. Yeni Orta Doğu kesinlikle daha barışçıl olmayacak. Uluslararası politika ve Avrupa'nın doğrudan jeopolik komşuları açısından risk sürüyor. Orada Kürtler ve İran'ın yeni Orta Doğu'da önemli bir rol oynayacağına hazırlıklı olunmak zorunda. Bu gelişme Avrupa açısından doğrudan iki risk içeriyor. İlki, geri dönen cihat savaşçılarının Suriye ve Irak'ta öğrendikleri terörü beraberlerinde getirme tehdidi ikincisi ise cihatçıların fikirlerinin Balkanlar'a sıçrayabileceği. Brüksel ve AB'nin ulusal başkentleri, kendi güvenliklerini göz önünde bulundurarak bu Güney Avrupa bölgesine şimdiye kadar olduğundan daha itinalı davranmak zorunda kalacak. (Kaynak:Joschka Fischer,Süddeutsche Zeitung,Almanya,09 Temmuz 2014) Not:Yazıyı yazan kişinin Almanya eski dışişleri bakanı olması ifade edilen görüşlerin önemini bir kat daha arttırıyor.Tespitler oldukça dikkat çekici.
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *