29 Nisan 2025
21YYTE.ORG Fikir Tankı Yeniden Çizilen Haritalar Türkiye’yi de Endişelendiriyor.

Yeniden Çizilen Haritalar Türkiye’yi de Endişelendiriyor.

5 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
IŞİD, Suriye topraklarının büyük bölümünün, Irak’ın orta bölümünün ve Türkiye-Suriye-Irak ortak sınırını kontrolünü elinde tutuyor. Dicle ve Fırat Nehirlerinin orta bölümleri, Suriye ve Irak’taki önemli petrol kuyuları; yani iki ülkenin de ana enerji kaynakları IŞİD’in kontrolünde. Türkiye topraklarının da tamamı, IŞİD’in Irak’taki hızlı başarılarının ardından ilan ettiği İslam devletinin haritası içinde yer alıyor. Ankara, bir sabah, IŞİD’li bir grubun Suriye ve Irak ile ortak sınır bölgelerinde bulunan Türk topraklarını ihlal ettiği haberiyle uyanırsa nasıl davranır? IŞİD, böylesine ölümcül bir hata yapmayacaktır; çünkü bunun onu mahvedecek bir davranış olacağını ve Türkleri “la havle ve lâ kuvvete” seçeneğini kullanmaya ve Suriye ile Irak’a doğrudan askerî müdahaleye zorlayacağını bilir. Bu ise Suriye rejiminin üç yıldan beri yapmaktan aciz olduğu şey. Türkiye’nin doğrudan müdahalesi, bir yandan İran’ın da Maliki adına müdahalede bulunması, diğer yandan da peşmerge güçlerinin Batı’nın desteğiyle IŞİD’ı kuşatmak için harekete geçmesi anlamına gelir ve böylece bir aydan uzun sürmeyen bir rüya sona ermiş olur. O hâlde başka bir senaryo tartışalım. IŞİD’in Suriye ve Irak’ta kontrol ettiği toprakları Türkiye’ye teslim etmeyi teklif etmesi, hilafeti genişletmeye doğru harekete geçmesi ve -İstanbul’un hilafetin son adresi olduğuna göre- bütün bu bölgelerde İslam devleti ilan etmesi hâlinde, Adalet ve Kalkınma Partisi nasıl davranır? Bu, bölgesel ve uluslararası sistemle -özellikle de NATO ile- kurduğu bütün ilişkileri yıkacağı için öncelikle Türkiye’nin razı olmayacağı hayalî bir tasavvur. Üçüncü teori: IŞİD’in ilan edilen sınırları karmaşık ve iç içe geçmiş durumda. Hatta buralar bizzat, Mesut Barzani’nin, ilanının yaklaştığını söylediği büyük Kürt devletinin topraklarının ta kendisi. O hâlde IŞİD ile Kürtlerin karşı karşıya gelmesi kaçınılmaz gibi. Üstelik iki taraf da Ankara ısrar etse bile konjonktürel bir paylaşmayı kabul etmeyecektir. O hâlde Türkiye hangi tarafta duracak? Erdoğan hükûmeti, kaçınılmaz bir karşılaşmaya göz yumup bir taşla iki kuş mu vurmaya çalışacak? Yanıt her gün IŞİD projesinin tehlikesi konusunda doğrudan uyarılarda bulunan Washington’da. Fakat “yeni Orta Doğu” sloganını taşıyan, Irak ve Suriye’deki Kürt ayaklanmasını destekleyen, Arap baharlarını memnuniyetle karşılayan Washington -oysa Arap baharının bir gezinti olmadığını ve er ya da geç “yaratıcı bir kaosa” dönüşeceğini biliyordu. Nitekim sonunda onu, bölgenin yeni haritası üzerinde İran ile müzakere masasına oturmaya zorladı- bir an bile işleri bu noktaya getirmiş olmanın sorumluluğunu kabul etmedi. Bu savaşın sonuçlarının ilanından sonra kaçınılmaz olan “yeni Orta Doğu haritası” daha da netleşebilir. Zaten Kürtler de bu yeni haritayı birçok sebepten dolayı istemekte. Bu sebepler arasında dünya kamuoyu karşısında askerî potansiyellerini denemek var. Bu, Erbil için bir varlık ve sınırlarını koruma savaşı olduğu için ya bedel ödemeli veya büyük güçleri arkasında yeniden birleştirmeli. Erbil aynı zamanda Batı’nın bam teline vuruyor; terör ve radikalizmle mücadele. Ayrıca Türkiye’nin IŞİD veya Erbil arasında düşeceği herhangi bir tereddüdün de önünü kesmek ve IŞİD’in kaybeden kart olacağını kanıtlamak istiyor. IŞİD de bu savaştan kaçmayacaktır çünkü Kürtlerle anlaşmasının ona çok şey sağlamayacağını, hatta aksine, ayrı düşen diğer gruplara saflarını birleştirme ve IŞİD’e nihai savaşı açma fırsatı vereceğini biliyor. Ayrıca bu saatten sonra geri adım atmayacağı genişleme projesi karşısında Kürtlerin en zayıf halka olduğunu ve Kürt engelini ortadan kaldırmanın kapıları kuzeye kadar açacağını, böylece Türkiye’ye komşu olabileceğini de biliyor. Bu ise Türkler için çok yönlü bir mesaj; en önemlisi de Türkiye’nin bölgesel güvenlik ve istikrarının tehdit altına girmesi. Türk vatandaşlarının IŞİD adına alıkonulması, İran ile Amerika’dan Türklere ve Kürtlere bir mesaj mı? Amaç, Amerika’nın itaatinden çıktıkları için Ankara ile Erbil arasındaki yakınlaşmayı bozmak mı? Peki ya İran ve Batı, Suriye konusundaki tavrından geri adım atması için Türkiye’ye mesaj iletiyor olabilir mi? Amerika-İran açılımından zarar görenlerin listesinin uzayacağını tekrarlamakta sakınca yok ama bu durum -Tahran; Suriye, Irak ve Lübnan’ı kapsayan geniş bir coğrafyaya hizmet vermeyi teklif ettiği sürece- öncelikle İsrail’in, Türkiye’nin ve Kürtlerin aleyhine olacaktır. İsrail’in Erbil’e selam göndermesi bile öfkeli olduğunun kanıtıdır. İşgal altındaki Filistin kentlerinde tansiyonu yükseltmek ise bu mücadelede masada olacak kartlardan biri. Ankara iki ateş arasında; bazı Iraklı Sünnileri IŞİD kartından mahrum bırakarak onları öfkelendirmek ve Erbil ile olan hesaplar, IŞİD’in Kürt bölgesine girmesi hâlinde tepetaklak olabilir. IŞİD ile Kürtlerin karşı karşıya gelmeleri kaçınılmaz. Türkiye ise böylesi bir mücadelede tarafsız kalmakta zorlanacaktır; dolayısıyla seçimi net olmalı. Beğendiği kızla ilk buluşmaya giden gencin hikayesi hemen herkes tarafından bilinir. Genç, ilk buluşmaya erkek arkadaşını da götürür. Masaya otururlar. Genç, görüşme boyunca hiçbir şey söylemez; sadece üfler püfler, ter döker, kızı öfkelendiren garip hareketler yapar ve kız, asıl sebebin, gencin buluşmadan önce alelacele satın aldığı dar ayakkabı olduğunu bilmeden, ilişkiyi daha başlamadan bitirir. Fakat asıl problem ertesi gün, arkadaşını kızla el ele görünce anlaşılır. Türkiye, komşularıyla arasındaki öfkeyi, infiali ve gerilimi en kısa zamanda yok etmeli; belki de başlangıç noktası ayağını sıkan ayakkabıları çıkarmak olacaktır. Türkiye’nin yeniden konumlanması artık şart; şifreli mesajlar ise bu saatten sonra yetersiz kalacaktır. (Kaynak:Semir Salha,El Şark El Evsat,İngiltere,09 Temmuz 2014)
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *