11 Mart 2025
21YYTE.ORG Güney Kafkasya-iran-pakistan Araştırmaları Merkezi Afrika Rüzgarı Kafkaslara Ulaşacak mı?

Afrika Rüzgarı Kafkaslara Ulaşacak mı?

Güney Kafkasya’da devrim ihtimalinin yüksek olduğu iki ülke vardır: Azerbaycan ve Ermenistan.

7 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
Güney Kafkasya’da devrim ihtimalinin yüksek olduğu iki ülke vardır: Azerbaycan ve Ermenistan.

 

Kuzey Afrika'dan Orta Doğu'ya yayılan ve daha geniş bir coğrafyada yankılarının süreceği düşünülen devrimler, Güney Kafkasya'da Azerbaycan ve Ermenistan muhalefetini de harekete geçirmiştir. Fakat yaşanacak süreç ve muhtemel sonuçlar açısından bu ülkeler önemli ölçüde birbirinden çok farklıdır.
Güney Kafkasya'da devrim ihtimalinin yüksek olduğu iki ülke vardır: Azerbaycan ve Ermenistan. İki ülkenin birlikte değerlendirilmesi, devrime ilişkin gerçeğe yakın tahminlerde bulunma olanağı sunmaktadır. Azerbaycan ve Ermenistan'ı mukayese ettiğimiz zaman zayıf demokrasileri ve otoriter yönetim biçimlerinin benzerlik gösterdiği söylenebilir. Fakat iktidarların sahip olduğu olanaklar, ellerindeki güç ve bu gücü kullanabilme yetenekleri açısından ciddi farklar bulunmaktadır. Ayrıca bağımsızlık sonrası dönemde rejimin şekillenmesi ve siyasi iktidarların el değiştirmesi süreci bakımından da önemli farkların olduğu görülmektedir.
Ermenistan ve Azerbaycan'ın Farklılaştığı Noktalar
Ermenistan için dış tehdit algılaması her zaman olmuştur. Daha doğrusu Türkiye ve Azerbaycan'dan algılanan tehdit, toplumsal şuura oturtulmuştur. Bu yüzden Ermenistan'da kendini koruma güdüsü güçlüdür. Söz konusu "dış tehditler" her zaman toplumu bir araya getirmektedir. Azerbaycan için de dış tehdit, Ermenistan demektir. İşgal edilmiş topraklar, bir milyondan fazla mülteci, Ermenistan'ın fırsat kolladığı gibi söylemler Azerbaycan'ın gündeminden eksik olmamaktadır. Fakat bu tehdit algısı, Azerbaycan'da siyasal elitler açısından toplumsal konsolidasyonu oluşturamamıştır.
Ermenistan'daki seçim hile ve yolsuzluklarına karşı itirazlar, 2008'de olduğu gibi şiddet kullanılarak yatıştırılmışsa da bugün muhalefetin faaliyet alanı belli bir yere kadar daraltılmıştır. Bu anlamda muhalefet, ülkede oluşabilecek iktidar boşluğunu kapatmaya muktedirdir. Öte yandan Ermenistan'da "az miktardaki nimetlerden çok sayıda elit" faydalanmaktadır. Bu durum ani, beklenmedik ve önlenemez öfke patlamalarını frenlemektedir.
Azerbaycan'da durum farklıdır. Bağımsızlık sonrası dönemde Azerbaycan'da ciddi çalkantılar ve krizler yaşanmıştır. Haydar Aliyev yönetimi otoriter bir düzen kurarak istikrarı sağlamış, muhalefetin gücü gittikçe azalmıştır. Aynı düzen İlham Aliyev döneminde de devam ettirilmiştir. Bugüne kadar muhalefetin parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin itiraz gösterileri kolaylıkla yatıştırılmıştır. Sonuçta ekonomik ve siyasi olanakları elinde biriktirmiş bir iktidar ve sindirilmiş bir muhalefetin bulunduğu bir otoriter sistem ortaya çıkmıştır. İdari sistemde cezasızlık hüküm sürerken, rüşvet, yolsuzluk, hemşericilik gibi negatif haller adeta herkes tarafından mubah görülmüş, en azından çaresizce kabullenilmiştir. Siyasi ve ekonomik gücü tekeline alan yönetim, sistemi adeta rehavet haline dönüştürmüştür.
Fakirlik Avantajı
İktidarın sahip olduğu maddi olanaklar da krizlerle mücadelede önemli bir faktördür. Maddi olanaklar sadece dış baskıya, muhalefet baskısına karşı koymak açısından değil, aynı zamanda kamuoyunu manipüle etmek açısından da önemlidir. Ermenistan'da iktidarın maddi olanakları çok sınırlıdır. Bu yüzden protestolara ve baskılara karşı koyma gücü de sınırlıdır. Kabaca "çalınandan herkese pay düşecektir" de denilebilir.
Azerbaycan'da ise siyasi iktidarın sahip olduğu maddi olanaklar ve birikim çok güçlüdür. Doğal kaynakların ve ekonomik işleyişin yönetimin tekeline alınması, serbest ticari teşebbüslerin baskı altında tutulması veya olanaklardan yoksun bırakılması muhalefeti destekleyebilecek orta kesimin oluşmasına imkan bırakmamıştır. Bu yüzden Azerbaycan yönetimi, protestolara karşı koymak için fazlasıyla yeterli olmuştur. Fakat son dönemde Kuzey Afrika'da meydana gelen olaylar bu faktörün tek başına yeterli olmadığını ortaya koymuştur. Kuzey Afrika'nın daha sert, baskı ve şiddete dayalı rejimlerine karşı meydana gelen ayaklanmalar, Azerbaycan yönetimini de hesap-kitap yapmaya zorlamıştır.
Ermenistan'ın iç politikası söz konusu olduğunda diasporanın etkisinin de dikkate alınması zorunluluktur. Ayrıca siyasi parti yapılanmasında bir gelenekselcilik vardır. Sovyet yönetimi altındayken Ermenistan'ın siyasi partileri yurt dışında faaliyetlerini sürdürmüştür. Bu partiler bağımsızlığa giden süreçte kısa bir zamanda Ermenistan'da örgütlenmiştir. Bu partilerin diasporayla sıkı işbirliği vardır ve ülkedeki muhtemel gerginlik hallerinde diaspora, istikrarı sağlamak açısından süreci etkileyebilecek girişimlerde bulunabilecek durumdadır. Diaspora, Ermenistan için aynı zamanda "donör" işlevi de görmektedir.
Azerbaycan'da ise durum bunun tam tersidir. Azerbaycan muhalefeti Sovyet döneminde yurt dışındavarlığını sürdürmeye çalışmış fakat hiçbir zaman etkin olamamıştır. Bağımsızlık sonrasında da Azerbaycan diasporası öncelikle toprak bütünlüğünün korunması, Ermenistan'ın işgal politikasına karşı dünyada kamuoyu bilinci oluşturmak faaliyetleri ile ilgilenmiştir.
Ermenistan'ın dış yardımlara bağımlı bir ülke olması da politikalarının oluşturulmasında önemli olmaktadır. Yardımlar ekonomik yatırımlardan ibaret değildir ve sivil toplum örgütlerine yapılan yardımlar da söz konusudur. Azerbaycan'da ise yabancı menşeli sivil toplum örgütlerinden duyulan rahatsızlık her zaman dile getirilmektedir.
Ne Yapılmalı?
Muhalefetin protestolarının bir devrim sürecini doğurması halinde, Ermenistan'da yumuşak bir geçiş sürecinin yaşanacağı tahmin edilmektedir. Çünkü Ermenistan'da bugüne kadar iktidar değişiklikleri bir darbeyle gerçekleşmemiştir. Petrosyan'ın istifaya zorlaması darbe olarak görülse de ne o ne de dönemin iktidarı, silahlı güç kullanmamıştır. Azerbaycan'da ise bugünkü iktidarın şekillenme sürecinde kanlı olaylar yaşanmış, 1993 yılında Azerbaycan'da kaos ve itaatsizlik baş göstermiş, iç savaşın eşiğinden dönülmüştür.
Ermenistan'daki siyasi güçler devrim sürecini muhtemelen "yuvarlak masa yoluyla" takip edecektir. Azerbaycan'daki muhalefetin duruma hakim olma olanakları ise sınırlıdır. Başka bir ifadeyle Azerbaycan muhalefeti halen "durum oluşturma" olanaklarına sahip değildir. Fakat yakın dönemde gösterilerde sergilenecek "performans" olayların hangi mecraya doğru yönelebileceği konusunda belirleyici olacaktır. Muhalif güçleri bir araya getirmek üzere 28 Aralık 2010'da oluşturulan ve "Toplumsal Meclis" anlamına gelen İctimai Palata (İP) saflarını genişletmektedir. İP'nin ilk mitingi Nevruz sonrasında, 2 Nisan'da yapılacaktır.
İP'nin talepleri, ülkede ekonomik, sosyal ve politik reformların yapılması, Bakanlar Kurulu'nun istifası, olağanüstü parlamento seçimlerine gidilmesi, üst düzey yöneticilerin malvarlıklarının şeffaf denetime tabi tutulması ve yolsuzluklara iştirakin belirlenmesi, petrol gelirlerinin adil paylaşımının sağlanması, siyasi tutukluların serbest bırakılması, temel hak ve insan özgürlüklerine saygı, ayrıca serbest toplantı, ifade, dini inanç ve vicdan özgürlükleri üzerindeki sınırlamaların kaldırılması şeklindedir.
Sürecin ilginç olan hususu da, Azerbaycan'daki muhalefet-iktidar dengesinin eskiye yani, "0" pozisyonuna dönmekte oluşudur. 1980'lerin ikinci yarısında, farklı kişi ve kurumları bir araya getiren Azerbaycan Halk Cephesi oluşmuştur. Azerbaycan Halk Cephesi, milliyetçileri, muhafazakârları, dindarları, solcuları, sosyal demokratları bir araya getiren bir oluşumdur. Azerbaycan bağımsızlığına kavuştuktan sonra Azerbaycan Halk Cephesi'nden ayrılan gruplar, siyasi partilere dönüşmüşlerdir. Bunu bu partilerin güçlenmesi süreci izlemeliydi. Fakat günümüzde Azerbaycan'daki siyasi partilerin mali ve maddi olanaklarının çok kısıtlı, aktif tabanının çok zayıf olduğu görülmektedir. Bugün ise Azerbaycan'da iktidara karşı muhalif güçler, sivil toplum örgütleri, siyasi partiler ve kişiler yeniden bir çatı altında toplanmaktadır.
Azerbaycan'ın izlemesi gereken en makul yol, iktidar-muhalefet ilişkilerinin bir yuvarlak masa etrafında çözülmesidir. Aksi bir durum hiçbir şekilde Azerbaycan'a fayda getirmeyecektir. Ancak mevcut durum ve tecrübeler bunun zor olacağını göstermektedir. Rüşvetin ve yolsuzluğun önlenmesi, üst düzey yöneticilerin malvarlıklarının incelenmesi gibi konular çok önemli olsa da yeterli değildir. Siyasi hak ve özgürlükler iade edilmeden, serbest seçim ortamı sağlanmadan kalıcı bir toplumsal barış ve huzur getirilemeyecektir. Bugün bu reformları gerçekleştirmeden siyasal hak ve özgürlükler alanında iyileşme yapılması mümkün değildir. Bu durum sadece öfke patlamasının ileri bir tarihe ertelenmesidir. Unutulmamlı ki spontane bir "geçiş" süreci her zaman beraberinde tahribat ve kayıplar getirir.

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *