Çin’de başlayan salgın kısa zamanda bütün dünyaya yayılarak küresel hâle geldi. Salgının yayılmasıyla küresel çapta ülkeler tecrit tedbirleri aldılar. Sosyal alanda uygulanan tecrit siyasetinin uluslararası alana da sirayet ettiği söylenebilir. Bu anlamda uluslararası ticaretin daralması, ülke ekonomilerinin durgunlaşması ve ülkelerin kendi kaynaklarına yönelmesi gibi olgulara tanıklık ettik. Bu olgular, küreselleşme ve ulus devlet tartışmalarında yeni bir canlanmaya sebep oldu. Bu yazıda, Sovyetler Birliği’nin dağılması sonucu yaygınlaşan küreselleşme söylemine Çin tarafından yaklaşımlar incelenecektir.
Küreselleşmenin geçtiği aşamaları anlamak için önce Soğuk Savaş sonrası ABD’nin politikalarına ve bunun dünyaya olan etkileri incelenecektir. İkinci bölümde ABD’nin 1991- 2001 arası söylemlerine karşı Çin’in yaklaşımı konu edilecektir. 11 Eylül ile birlikte ABD’nin politikalarının yeni bir aşamaya geçmesi, yazının üçüncü bölümünü oluşturmaktadır. Dördüncü bölümde ABD’nin Irak savaşı, renkli devrimlere desteği ve bunların küresel etkileri tartışılacaktır. Yazının beşinci bölümünde 2008 küresel mali krizi ve etkileri üzerinde durulacaktır. İncelemenin altıncı bölümünde bu kriz sırasında Çin’in iç dinamikleri incelenecektir. Yedinci bölümde Çin’in o zaman yeni başa gelen lideri Şi Cinping’in söylemleri, Kuşak-Yol İnisiyatifi, Doğu Türkistan ve anayasa değişikliği konu edilecektir. Sekizinci bölümde ABD ve Çin Halk Cumhuriyetinin karşılıklı olarak politikalarının gittikçe değişmesinden ve iki ülke söylemlerinin birbirini hedeflemeye başlamasından bahsedilecektir. Bütün bunlar ele alındıktan sonra dokuzuncu bölümde Çin aydınları arasındaki küreselleşmeye yönelik bakışlar tartışılacaktır. Onuncu ve son bölümde salgın sırasında Çin’de küreselleşme tartışmalarının hangi bağlama geldiği incelendikten sonra sonuçta genel değerlendirmeler yapılacaktır.