11 Mart 2025
21YYTE.ORG Politik-sosyal-kültürel Araştırmalar Merkezi KÜRT AÇILIMIYLA TECESSÜM EDEN TÜRK SORUNU-5

KÜRT AÇILIMIYLA TECESSÜM EDEN TÜRK SORUNU-5

Türk toplumunda aydını anlamak Türk tarihindeki işlevinden bağımsız değildir.

5 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
Türk toplumunda aydını anlamak Türk tarihindeki işlevinden bağımsız değildir. Anadolu Türk tarihinin Türk kimliği açısından okunuşu aydın-yönetici seçkinlerin Türk milletiyle olan bağıyla ilişkisi açısından, birbirini çeken, bütünleyen, tamamlayan, i

Selçukluların Türkçeyi resmi dil olarak kabul etmeyişlerinden, Babıali isyanlarına kadar Türk kimliği görünür veya görünmez temel belirleyici olmuştur. Tarihimizin Osmanlı bölümü de Türk kimliğinin konumunun tartışıldığı önemli bir kısmıdır. Arapçanın ve Farsçanın Türkçeye tercih edildiği Selçukluya nazaran Osmanlı'da Türk dilinin yeri bu dilerin karışımından ibaret bir yapıdır. Türk soyluların bürokratik yapıdan tamamen el çektirildiği ve devşirmelerle ikame edildiği mekanizmada Türk kimliği işlevsiz bir konumdadır. Siyasi-idari alandan edebi dünyaya kadar "Türk"e yüklenen olumsuzluk bu noktada ele alınan konunun tarihsel referans kaynaklarının ulaştırdığı anlam çizgisinin bir yansımasıdır. Türklerin kurucu asabiye oldukları devletlerinden belli bir zaman sonra bilinçli bir dışlanmaya maruz kalması Tarihin garip bir cilvesi hükmündedir. Türklerin Cumhuriyet dönemi tarihleri ise formal açıdan Türk kimliği zemininde kurulmuş, bu kimliğin mukaddes bir vasıfta devlete rengini vermesi Türk tarihinin bilinen çizgisinden bir "sapma" niteliğindedir. "Sapma" sözünü bilinçli bir biçimde kullanıyoruz, çünkü Atatürk'ün Türk sözüne itibar kazandırmasının ardından gelen dönemlerde "Türk" sadece bürokratik ve formel bir niteliğe bürünmüştür. Yani biçimi Türk içeriği ve ruhu gayri Türk bir eylemler pratiğidir.

1944 Türkçü entelektüel ve bilim insanlarının tutuklandığı olaylardan 12 Eylül darbesine, 28 Şubat olayından bugün Kürt Açılımına kadar gelen çizgide Türk kimliği ve bunun toplumsal alandaki tecessümü olan Türk milliyetçiliği bir "suç" unsuru olarak tanımlanmıştır. Türk devletinin kurucu ideolojisinin önce içinin boşaltılarak bürokratik bir ritüeller yığını haline getirilmesi sonrasında ise bizatihi varlığının bir suç unsuru olarak kabulü Türk kimliğinin algılanışı ve tasavvurunun geçirdiği merhaleler açısından kayda geçmesi gereken bir durumdur. Cumhuriyet dönemi tarihimizin Türk kimliği açısından değerlendirilmesinde aydın-entelektüel seçkinler başat rol oynamıştır ve oynamaktadır. Bu seçkinlerin benimsediği ve dünyayı tahayyül edişinde, ilişkiler sistematiğinde temel bir davranış belirleyici olan ideolojik kabulleri yani daha somut olarak İslamcısından liberaline ve özellikle sol geleneğin üyeleri Türk kimliğinin varlığına bir mesafe koymak için bu ideolojiler araçsallaştırılmıştır. Marksist aydının mütebariz vasfı Türk tarihinin ve kültürünün yok edilmesi üzerine bina edilmiştir. Rusçu, Maocu ve daha nicesi varken Türk Marksizminden bahsedilememesi bunun bir yansımasıdır. Bugün sol yayınlara, örneğin Birikim dergisi, bir göz atılması Türk kimliğine karşı bütün entelektüel enerjinin harcandığı bir platform niteliğindedir. (Kozmopolit) İslamcıların ise Türk olmamayı İslam ile temellendirme girişimleri istihzalı bir durumdur. Türk olmayı Müslüman olmaya engel bir vasıf olarak değerlendirmişlerdir. Bugün Türk kimliğini olumsuzlama da sol ile yarışılmaktadır. Kozmopolit İslamcılar Türk toplumunun dine olan bağlılığı göz önünde bulundurulduğunda Türk milletleşmesinin önünde ciddi bir set olmuşlardır. Kemalistlerin ise Türk'ü tarihinden, kültüründen, dininden soyutlayarak renksizleştirmeleri yine Türk kimliği ile aydın ilişkisinin bir neticesidir.

Türkiye'nin siyasi, kültürel, sanat ve edebiyat, ekonomik alanında etkin biçimde yer almak ve kendilerini entelektüel olarak görmenin, kabul ettirmenin koşulu, tarihsel bir geleneğe mündemiç olarak, "Türk"ün olumsuzlanmasına bağlıdır.Türk'e, Türk olana mesafeli olma, görmezden gelme ve bu düzlemde yaşam dünyasında işlevsizleştirilmesi oranında sosyal statüsünün yüksek görülmesi önemlidir.

Türkiye'nin önde gelen düşünürlerinden Durmuş HOCAOĞLU, Türkiye aydının Türk ile olan ilişkisini şöyle betimler: "Türkiye'li Aydın", … ihanete müheyyâdır; siyâsetin ifsâdı idi, sermâye idi vesâire, bütün bunlar zâittir o'nun ihâneti için, yâni onlar olmasa da bu mel'aneti işleyecektir; çünkü, o'nun derdi Türk'ün varlığıdır; o, Türk'e tahammül edemediği için ihânet etmektedir; o, komünist olur, komünist olmak için değil, komünizm ölür liboş olur, liberal olmak istediğinden değil; küreselci olur, küreselci olmak için değil; Kürt'ü sevmez Kürtçü olur, Alevî'yi sevmez, Alevîci olur, Ermeni'yi sevmez Ermenici olur; AB o'nu ilgilendirmez, AB'ci olur; bir ve yalnız tek sebeple: O, Türk'e mazarratı dokunacak olan ne varsa bit gibi orada biter. O'nun hiçbir yüksek ideali, hiçbir şeye sevgisi yoktur, hiçbir şeye sadâkat duymaz, O'nu ayakta ve diri tutan tek şey, sevdikleri değil, sâdece ve yalnız Türk'e olan dinmez nefreti, zift gibi, yapışkan, kap-kara kinidir."[1] Bu aydın vasfı Türkiye'de abartısız bir gerçekliktir. Toplum ve tarih laboratuarı bu deneylerle doludur.

XX. yüzyıla girdiğimiz bu dönemde Türk kimliği tezyif ve tahkirin en yoğun olarak yaşandığı bir süreçten geçmektedir. Türk'ün tarihi başta olmak üzere, kültürünün, geleneğinin, değerlerinin ve kurucusu olduğu Devleti'nin gizlemeye gereksinim duymayacak kadar açık ve aşikâr biçimde "lanetlendiği", "bütün kötülüklerin anası" görüldüğü yani olumsuzlandığı bir süreçtir. Bu süreç Kürt Açılımı ile hem devlet düzeyinde hem de başta entelektüel-gazeteci seçkinler başta olmak üzere toplumun farklı odaklarında bütün boyutlarıyla tezahür etmektedir. Kürt Açılımıyla ve belki de Türkiye tarihinde ilk defa bir hükümet açıkça Türk olmayı devletin farklılaştırıcı vasfı olmadığını ilan etmiştir. Bunun en olumlu yönü ise şüphesiz Türk kimliği hoşnutsuzlarının dolaylı yollardan yürüttükleri mücadelenin alenen yapılır hale gelmesi olmuştur.



* 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü DYÇ Araştırmaları Bilimsel Danışmanı.

[1] Durmuş Hocaoğlu, "'Türkiye'li Aydın'ın Dini, Türk'e Olan Kinidir", Yeniçağ, 09.01.2009.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *