11 Mart 2025
21YYTE.ORG Politik-sosyal-kültürel Araştırmalar Merkezi MHP’nin Türk Siyasi Hayatından Tasfiyesi Mümkün Mü?

MHP’nin Türk Siyasi Hayatından Tasfiyesi Mümkün Mü?

Türk milliyetçiliği ile MHP, bireyin kimlik gereksinimini büyük ölçüde karşılayarak Türk kimliğinin bilinç düzeyinde temayüzünde belirleyici bir katkıda bulunmuştur

12 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
Türk milliyetçiliği ile MHP, bireyin kimlik gereksinimini büyük ölçüde karşılayarak Türk kimliğinin bilinç düzeyinde temayüzünde belirleyici bir katkıda bulunmuştur

Seçimler öncesinde MHP'ye yönelik cinsel içerikli kasetlerin kamuoyuna sunulması, beraberinde Türk siyaseti üzerinde ciddi tartışmaları da getirdi. Tartışmanın odak noktasını bu kasetlerin hukuk dışı bir biçimde çekilmesi ve servis edilmesinin dışında esas amacı MHP'yi mi yoksa Bahçeli'yi mi tasfiye etmek tartışmaları oluşturuyor. Bu konuda görüş sarfedenlerin büyük bölümü Bahçeli'nin tasfiye edilmek istendiğini belirtirken bazı önemli analizcilerde MHP'nin tasfiyesini gündeme getirdiler. Bu makalede ikinci yaklaşımın mümkün olup olmadığının tartışması gerçekleştirilecektir. Çünkü MHP siyasi bir parti olmanın ötesinde temsil ettiği misyon açısından Türk milletinin sosyo-politik ve kültürel var oluşuyla doğrudan bağlantılıdır. Dolayısıyla MHP'nin tasfiyesi Türk devletinin daha doğrusu Türk devletinin "Türk" karakterinin silinerek tasfiyesi demektir.

Kasetler Ne Anlama Geliyor?

MHP konusunda olduğu kadar Türk siyaseti üzerinde önemli analizleri ile dikkat çeken Ruşen Çakır konuyla ilgili şöyle demektedir: "Şantajcılar kendilerini ülkücü ve MHP'li olarak sunmaya çalışıyorlar. Özellikle iktidar partisi ve ona yakın kesimler de bu komployu 'MHP içi bir savaş' olarak görmek ve göstermek istiyorlar. Hiç de aynı kanıda değilim. MHP ve ülkücü hareketi takip etmeye çalışan bir gazeteci olarak, bu hareket bünyesinde, partinin 10 önde gelen isminin özel hayatını bu kadar didik didik edecek; onların herbirinin özel ilişkilerini gizlice kayıt edecek; tüm bunları çok titiz bir zamanlama ve halkla ilişikiler stratejisiyle dolaşıma sokacak kadar profesyonel, organize ve geniş imkanlarla donanımlı bir muhalefet odağı bulunduğunu sanmıyorum. Böyle bir ihtimal olsaydı bunun işaretlerini çoktan almış olurduk. Kaldı ki böylesine bir odak Bahçeli yönetimini, böylesi komplolara başvurmaya gerek duymadan da sarsabilir, hatta devirebilirdi." Çakır, benimde katıldığım tespitlerine devam eder: "Öte yandan bu komplonun zamanlaması ve boyutları da, projektörleri MHP'nin dışına tutmamızı zorunlu kılıyor. Çünkü tam seçim arifesinde partide onarılmaz yaralar açan ve onu yüzde 10 barajının altına çekmeyi hedeflediği bariz olan bir komplonun amacının MHP'nin 'restorasyonu' olduğunu ileri sürmek saflık olacaktır. Zira şu ana kadarki seyrinden, bunun 'restorasyon' değil bir 'yıkım projesi' olduğu açıktır. Özetle, bu komployu tezgahlayanların, öncelikle tabii ki MHP'yi barajın altına düşürmeyi ama bunun ötesinde, bu partinin tasfiyesini arzuladıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz." Çakır'a göre, son günlerde çok popüler olan " 'MHP'siz bir TBMM mi istiyorlar?', 'MHP'siz Meclis nasıl bir şey olur?'" sorularının yerini " 'MHP tasfiye edilmek mi isteniyor?', 'MHP'siz bir Türkiye siyaseti nasıl bir şey olur?' sorularını koymamız gerekebilir,"[1] demektedir.

Peki, MHP'nin, ANAP, DYP, Refah Partisi gibi Türk siyasi hayatından silinmesi veya tasfiyesi mümkün mü? Niye? Bu soruya hem evet hem de hayır başlıklarıyla verilecek cevaplarda mümkün olabilecek gelişmelerin bir betimlemesini yapmak istiyoruz. Ardından da, MHP'nin dayandığı, özsel bir değer mahiyetindeki toplumsal, siyasal ve psikolojik dinamiklerin yeniden değerlendirilmesine bağlı olarak, Türk milliyetçilerinin post modern ve küresel değişimlere bir yanıt üretmesi gerektiği, aksi takdirde MHP'nin tasfiye edilebileceği üzerinde durulacaktır.

Evet, MHP'nin tasfiyesi Mümkündür

Çünkü MHP'yi var kılan ve MHP'ye anlam katan siyasi, toplumsal ve kültürel zemin yok olunca MHP'de biter. MHP'nin varlığını Türkiye'nin bölünme tehlikesi, terör, Türk dünyasının mevcudiyeti gibi unsurlarla temellendirmek ve bu unsurlar üzerinden milliyetçiliğin yükselişini açıklamak yanlış değil ama eksik ve yetersiz bir analizdir. Fakat bölünme gerçeği gibi olgular ortada dururken MHP'nin zayıflamasının açıklamasının ardında, Türk milliyetçiliğindeki hassasiyetlerin değişmesi değil MHP'nin temsil kabiliyetinin yok olması veya böyle bir algının "gerçekliğe" dönüştürülmesi vardır.

Türk kimliğiyle sorunlu ve bu kimlikten ciddi biçimde rahatsız olan etkili-güçlü bir azınlık-seçkin grup Türk milliyetçiliğiyle sistematik bir mücadele yürütmektedir. Anayasadan siyasi referans kaynağı olarak Türklük çıkarılmaya çalışılırken toplumsal düzeyde çok-kültürcülük politikaları ile de Türk milleti parçalanma ve hukuki-siyasi açıdan da tasfiye sürecine sokulmuştur. Bu tasfiyenin gerekçelerini oluşturan belli başlı iddialar ise şunlardır; Türkiye'de 80 yıldır zorla inşa edilmeye çalışılan temeli asimilasyon, inkar, katliam, tehcire dayanan bir Türk milleti yaratılmaya çalışılmaktadır. "Türk" diye bir millet yoktur, Türklük bir devlet projesidir. Müslümanlar Türk yapılmaya çalışılmıştır.[2] "Anadolu" bir kültürler mozaiğidir yani çok kültürlüdür. 36 etnik grup vardır. Devletin Türk kimliği temelinde kurulmuş olması da söz konusu bu "inkarcı" anlayışın bir yansımasıdır. Bununla birlikte zaten hukukun değil Kemalistlerin üstünlüğü vardır.

TESEV'den TÜSİAD'a SDE'den Mazlum-Der'e ve BDP, CHP'den AKP'ye farklı siyasi düşüncedeki grup, örgüt ve partiler yanında liberalinden İslamcısına ve özgürlükçü sosyalistine geniş bir ideolojik eksen Türk kimliğinin devlet kimliği olmasından rahatsızlık duyduğunu belirten raporlar hazırlamışlardır. Anayasadan Türk kimliğinin tasfiyesi için de kitle iletişim araçlarından sivil toplum örgütlerine çeşitli hegemonya araçları ile kamuoyu oluşturulmaya çalışılmaktadır.

Böyle bir durumda Türk milliyetçiliğinin sosyolojik-hukuki temeli ortadan kalkınca siyasi temsili de mümkün olmaz.

Hayır, MHP'nin Tasfiyesi Mümkün Değildir

Çünkü, Türk milliyetçiliğinin ontolojik ve epistemolojik temeli Türk kültürü ve milletidir. Türk milleti bir bilinç düzeyinde varlığını koruduğu müddetçe milliyetçiliği de varlığını devam ettirecektir. Post-modern ve küreselleşme koşullarına bağlı olarak milliyetçiliğin yorumcuları ideolojik sürekliliği sağlayacak fikri üretimi istikrarlı bir biçimde sürdürmeleri bu maddenin geçerliliği için zorunludur. Türk milletinin devlet kurucu vasfının ve göstergelerinin tasfiyesi karşısında güçlü bir örgütlenme ile entelektüel set oluşturulmalıdır. Ayrıca MHP sadece ülkenin bölünmesi hassasiyeti taşıyan bir parti gibi algılansa da "mevcut varlık"ı korumak üzerinden kendini konumlandıran bir parti değildir. Bir devlet, toplum ve en önemlisi bir millet inşasının sonucudur. Anadolu gibi küçük bir toprak parçasında bir Türk milleti yeniden yaratılmıştır. Türk milliyetçiliğinin ikinci aşaması da Türk dünyası birliğinin siyasi, kültürel ve sosyolojik düzeyde inşasıdır. Yani Türk milliyetçiliği MHP'yi aşan bir misyon yaratmıştır.

MHP'yi Farklı Kılan Ne?

Her siyasi parti gibi MHP'de belirli bir toplumsal tabana sahiptir. Diğer partilerden farklı olarak güçlü bir ideolojik-politik misyon iddiasındadır. İkinci olarak ise Türk milliyetçiliğine göre düzenlenmiş ve düşünsel temelini inşa etmiştir. Siyasal alanda MHP, Osmanlı devletinin yıkılışı döneminde ortaya çıkmış ve Cumhuriyetin kurucu ideolojisi olan Türk milliyetçiliğinin, etkisi, gücü, işlevi açısından belirleyicisi bir siyasi partidir.

1944 Türkçülük-Turancılık olayları ile Türk milliyetçiliği devletin kurucu ideolojisi olma vasfından uzaklaştırılmıştır. Salt fikri-entelektüel bir zeminde varlığını sürdüren Türk milliyetçiliği, MHP ile birlikte siyasallaşma sürecine girmiştir. Alparslan Türkeş ve onun siyasi mücadelesinin, yani "Ülkücülük Hareketi"nin, yakın dönem Türk tarihindeki rolünü, katkılarını ve kazanımlarını Durmuş Hocaoğlu şöyle özetlemektedir: "Türkiye'nin bir "Türk Devleti" olduğu fikri kitlelere yayılmış, kitleselleşmiştir. Türk Milliyetçiliği'nin sadece "entellektüel bir kültür hareketi" olarak kadükleşmesi, boğulması önlenmiş, Türk Milliyetçiliği siyasileştirilmiş, siyasi bir güç olmuştur. Türkiye'de gençliğin siyasete taşınması konusunda hiç kimse Alparslan Türkeş ve Ülkücü Hareket ayarında başarı sağlayamamıştır. Modernite'nin en temel hususlarından birisi de "siyasetin kitleselleşmesi"dir ki bu mücadele, Türkiye'ye bu bakımdan büyük ufuklar açmıştır. Irkçı, şoven, saldırgan bir Avrupa Milliyetçiliği veya kompleksli bir Üçüncü Dünya Milliyetçiliği reddedildiği gibi, İslam'dan ve hatta kutsal olan herşeyden arındırılmış bir Profan Milliyetçilik de reddedilmiştir. Türk Milliyetçiliği'nin bu gelişme seyri, daha da ileriye götürülmelidir… Türklüğün, Anadolu coğrafyası ve Anadolu-Türk tarihi ile sınırlandırılarak dejenere edilmesi önlenmiş, Anadolu'yu da kuşatan çok büyük bir coğrafyası ve çok derin bir tarihsel boyutu olduğu fikri daima canlı tutulmuştur. … Bunun sonucu olarak, bütüncül ve kuşatıcı "Dünya Türklüğü" fikri canlılık kazanmış; Azeri, Türkmen, Kırgız v.b. gibi isimlerin zamanla ayrı birer millet haline inkılab ederek Dünya Türklüğü'nün parçalanması gibi tarih çapında dehşetli bir felaket önlenmiştir."

Hocaoğlu analizine MHP ve Türk Milliyetçiliği arasındaki bağa de değinir. Ona göre, "Türk Milliyetçiliği'nin bütün Türkiye'de çok etkin bir ağırlığa ulaşması sağlanmıştır. Fakat bu güç, ancak belirli bir yüzde olarak MHP'de temerküz edebilmiştir. Bu da, MHP'nin bir parti olarak kitleselleşmesini ve bizzat iktidara gelmesini önlemiş, fakat beri yandan başka bir şeye yol açmıştır: Türkiye'deki hemen-hemen bütün kitle partileri bir nebze "ülkücüleşmiş", hatta, MHP tarafından savunulan birçok fikir ve ilke, bu partiyi kapatıp liderini ve kadrolarını hapse atanlar tarafından bir "devlet politikası" olarak uygulanmıştır. Bu itibarla, Devlet'in dahi bazı bakımlardan "ülkücüleşmiş" olduğunu söylemek abartı olarak kabul edilmemelidir. Bu bakımdan, MHP'nin sayısal oy değerleri, hem en geniş anlamıyla Türk Milliyetçiliği'nin ve hem de MHP misyonunun, daha açık bir ifade ile, "Ülkücülük"ün gerçek gücü için sağlıklı bir kriter olarak alınamaz. MHP, bu gücün sadece bir kesri, bir buz dağının su üstündeki kısmıdır." [3]

Bununla birlikte, MHP ile siyasallaşma ve toplumsallaşma sürecine giren Türk milliyetçiliği modernleşme ile başlayan sorunlara da yeni bir devlet inşası ve milliyetçi sistemin yeniden kurulması gibi misyonlarla mensuplarının dayanışma ruhunu geliştirmiştir. Türk milliyetçiliği ile MHP, bireyin kimlik gereksinimini büyük ölçüde karşılayarak Türk kimliğinin bilinç düzeyinde temayüzünde belirleyici bir katkıda bulunmuştur. İslâmiyet'i, Osmanlı üzerinden tarihi, geleneği, Türklüğü dışlayan Marksist, sol, Kozmopolit İslamcı hareketler karşısında "Müslüman Türk" aidiyetine vurgu yapan milliyetçi-muhafazakar bir kimlik bu süreçte inşa edilmiştir. Güçlü bir akademik ve sanatsal gelişme ile bu kimlik kitleselleşerek Türk toplumunun millet algısını oluşturduğunu belirtebiliriz. Hem İslam ve hem de tarihsel Türk kimliğini dışlayan Solcu akımlar ile Türk kimliğini ve Türk toplumunun İslam yorumunu dışlayan kozmopolit İslamcılık karşısında milliyetçi-muhafazakâr içeriklerin renklendirdiği Türklük, ana Türk kimliği biçiminde tezahür etmiştir.

Türk kimliğinin teşekkülünde güçlü ve etkili bir entelektüel-akademik zümrenin varlığı belirgin bir rol oynamıştır. Milliyetçi aydınların tarih yazımı, sanat, edebiyat başta olmak üzere pek çok alanda etkili ve yetkin yayınlarla sağlanan birikim, MHP'nin sınırlarını aşan bir kültürel etki sahası ortaya çıkarmıştır. Bu etki, devletin dışında "normalleşen" bir olgu olarak Türk toplumda yansımasını buldu. Bir Türk davranış kodu haline geldi. Bu arada, Türk milliyetçiliğinin MHP tarafından savunulan ve siyasal açıdan farklılaştırıcı özelliğe sahip "Ülkücülük" özgün ve kristalize edilmiş bir Türk milliyetçiliği yorumu olarak - toplumsal-kültürel nitelikli genel milliyetçilik kavrayışı ve tavrından farklı- siyasal yaşamdaki yerini aldı.

Ülkücü Türk milliyetçiliğinin belirgin vasfı siyasi karakterde bir "Milliyetçi Türkiye" ve "Turan" ülküsünün varlığı noktasındaki vurgudur. Bu ülkü, mensuplarının siyasal yaşamında olduğu kadar gündelik yaşamında, düşünce ve eyleminde de işlevseldir. Birincil ilişkiler olarak tanımlanan ve hem siyasal hem de toplumsal boyutu güçlü bir "cemaatin" yaratılması böylece mümkün olmuştur. Halkın milliyetçi muhafazakâr değerleri ise Batıcı elitlerin İslami-Milli değerler karşındaki lakayt tavır ve kimi zaman halkı tahkir eden davranışları MHP'nin açık ve gizli işlevler yerine getiren misyonunun halk nezdinde itibar görmesine ve "gönül" vermesine sebep olmuştur.

Bugün ise MHP, ülkücü yaşamı anlamlı kılan değerlerin yok oluşu veya değersizleşmesi gibi bir olgu ile karşı karşıyadır.

Sorunun Çözümü Mümkün mü?

Bilinci yaratacak aktörler olarak entelektüeller bu noktada önemli bir işlev görmektedir. Türk milliyetçiliğini siyasi boyutunun yanında toplumsal ve kültürel alanda da geliştirilmesi zorunludur.

Çünkü Türk milliyetçiliği eski işlev ve önemini kaybetmektedir. Bunun birinci derece sorumlusu da Türk milliyetçiliğini canlı ve işlevsel kılan aydın zümrenin zayıflığıdır. Türk toplumunun küreselleşme ve post modern meydan okuyuşları karşısında bırakın bir direnç göstermeyi en haklı davasını bile savunamaz haldedir.

Siyasal arenada MHP'nin temsil ettiği Türk milliyetçiliği değil ama temsil kurumu olarak MHP'nin Türk milliyetçiliğine göre kendini düzenleyememesi ve ideolojik, kültürel düzlemde yeniden üretememesi gibi bir sorun mevcuttur. Parti merkezli bu sorun ise partinin yanında Türk milliyetçiliğinin de küreselleşmenin karşısında bittiğini iddiasına neden olmaktadır. Milli olanla bağını koparmış ve tamamen küreselleşmeye bağımlı bir zihniyetin temsil ettiği "liberal" ve İslamcı paradigma millet, milli kültür ve milli devlet olguları karşıtlığında kendilerini konumlandıran; "Türk" olan her durum ve olay karşısında tepkilerini dile getiren rasyonel bir zeminden uzaklaşmış olan bu seçkinlerin Türk milliyetçiliği ve son kertede MHP hakkındaki öngörüleri mevcut olgusal gerçekliğin bir analizi değil ideolojik beklentilerinin bir tasavvuru ve dışa vurumudur. MHP-Türk Milliyetçiliğinin bittiği ve tasfiyesi gerektiği iddiasının arka planındaki bu zihniyet ve temsilcilerini göz önünde bulundurmak gerekmektedir.

Mensupları, mevcut milliyetçilik kavrayışını, içerik, söylem ve işlevleri yönünden, Türk dünyasını kapsayacak bir Türk kimliği tanımıyla yeniden ortaya koymalıdır.



[1] Ruşen Çakır, "MHP'yi Tasfiye Projesi", Vatan, 21.05.2011.

[2] Etyen Mahçupyan, "Müslümanların yeni yolu: Laikliğin parçalanması ve Türk kimliğinden bağımsızlaşma", ZAMAN, 21 Kasım 2009.

[3] Durmuş Hocaoğlu , "Hakk'a Yürüyen Bir 'Er' Kişi: Alparslan Türkeş", Son Çağrı, 10.04.1997.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *