11 Mart 2025
21YYTE.ORG Politik-sosyal-kültürel Araştırmalar Merkezi Terörizm Karşısındaki Zafiyete Bir Örnek: Şivan Perver ve Arınç Olayı

Terörizm Karşısındaki Zafiyete Bir Örnek: Şivan Perver ve Arınç Olayı

PKK karşısında aldıkları tavırla siyasal seçkinlerin ve entelektüellerin konumu göz ardı edilebilecek bir konu değildir.

7 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
PKK karşısında aldıkları tavırla siyasal seçkinlerin ve entelektüellerin konumu göz ardı edilebilecek bir konu değildir.

Terör, sadece silahlı mensuplarının varlığı ve kan dökücülüğüyle ortaya çıkan bir eylem biçimi değildir. Silahın yanında entelektüel ve siyasi boyutu ve aynı zamanda "sanatçılarıyla" bir bütündür. Terörün bu girift yapısını göz ardı eden bir yaklaşım biçimi olayları ve olguları çözümlemede eksik kalır. Terörü ahlaki düzlemde herkesin kınaması ve reddetmesi zorunludur. Bununla birlikte bir bölücüye, PKK'ya mesafeli diyerek, kol kanat germek bir başka sorun alanıdır. Terör ile bölücülük arasında ayrıma giderek belirlenecek bir duruş son kertede ikisi arasındaki ilişkiden bihaber olmak demektir. Tersten okursak Türkiye'yi kan dökmeden de bölebilirsiniz, demektir.

Terör Karşısında Aydınlar

1984'den beri başladığı kanlı terör eylemleriyle PKK Türkiye'ye karşı düşük yoğunluklu bir çatışma yürütmektedir. D.Y.Ç'da esas olan siyasi, sosyal, kültürel, psikolojik alandaki mücadelenin silahlı kuvvetlere olan önceliğidir. Silahlı kuvvetlerin bu süreçteki rolü, siyasal mücadele ve güce bir destek çerçevesindedir. Türkiye'nin PKK terörüyle mücadelede bu konsepte kabulü uzun zaman almıştır. Ve TSK'nin ilk kavrayışıyla kendini göstermiştir. Ağır bir yargı olmasına rağmen vurgulanmalıdır ki Türkiye'de terörün bitirilememesinin temel sebebi, bütün yükün silahlı kuvvetlere bırakılmasının yanında silahlı kuvvetlerin gösterdiği kararlılığa paralel bir siyasi ve entelektüel destek ve kararlılığın söz konusu olmamasıdır. Siyasetçiler, bürokratlar, yazarlar ve özellikle gazetecilerden müteşekkil seçkinlerde ana eğilim her zaman TSK başta olmak üzere güvenlik güçleri karşısındaki ideolojik mahiyette bir muhalif duruştur. Marksist ve Kürtçü ideolojiden beslenen zihniyet dünyası da bu tavrı kolaylaştırmaktadır. Bugün itibariyle Marksist, İslamcı ve liberal aydınların "düşünsel" ve siyasi mücadeledeki ittifakı Kürt Sorunu tanımında bir oydaşmayı da beraberinde getirmiştir. Bu yaklaşıma göre, ezilen, sömürülen, asimile edilen, yok sayılan ve ikinci sınıf vatandaş statüsündeki Kürtlerin haklarını aramak için ortaya çıkmış bir örgüttür PKK. Ve doğal olarak meşru bir amaçtan yola çıkmıştır.

PKK karşısında aldıkları tavırla siyasal seçkinlerin ve entelektüellerin konumu göz ardı edilebilecek bir konu değildir. Konunun Türkiye açısından görünen yüzünde silahlı teröristlerin "kısmen" bir dışlanması söz konusuyken ideolojik-zihniyet boyutu açısından PKK'yı bir terör örgütü olarak tanımama eğilimidir. Bunun tezahürü ise doğrudan terör örgütüyle bağlantı kurmaktan ziyade terör örgütünün silahlı alanı dışındaki kurum ve yapılarına sağlanan destektir. Bu destek illaki maddi boyutta olması gerekmemekte, PKK'nın meşruluğunu sağlayacak politik-sosyal nitelikli ilişkiler ağıyla da tecessüm etmektedir. Farklı amaçlarla da olsa siyasilerin oy kaygısı ile PKK'nın propaganda amaçlı söylemlerinin, mesela 17 bin faili meçhul, toplu katliamlar, Kürtlerin asimile ve katledildiği gibi, dillendirilmesini bu noktada bir destek olarak görebiliriz. PKK'nın nihai hedefi olan önce özerk sonra bağımsız bir Kürdistan için meşrulaştırıcı bir işlev gören ana dilde eğitim, özerklik, anayasal tanınma gibi taleplerini insan hakları gibi nosyonlar üzerinden haklı bir konuma oturtmak terörizmin meşrulaştırıldığı daireye dahil olma anlamı taşır.

Devlet Temsilcisi Bülent Arınç ve Şivan Perver

Bu noktada Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Bülent Arınç'ın Almanya ziyaretinde Köln'de Şivan Perver isimli şarkıcıyla görüşmesi terörün ve bölücülüğün bütün boyutlarıyla dışlanması ve reddedilmesi konusunda tekrar üzerinde düşünmemize vesile teşkil etti. Perver'in, açılıma katkı sağlamak için Arınç'a, "TRT Şeş'ten naklen yayınlanmak üzere, bir filarmoni orkestrasıyla konser vermeyi" önerdi. Başbakan Yardımcısının ise önce hak verdiği sanatçıya, ardından sitem ederek: "Hükümeti açılım konusunda herkes yalnız bıraktı. Şivan Perver TRT Şeş'e katkı sağlarsa, herkese mesaj olur," sözüne karşı Şivan Perver, bu temenniye somut bir öneriyle karşılık verdi: "TRT Şeş'te her gün benim bir türküm okunuyor. İzninizle ben daha büyük ve anlamlı projeyle vereyim mesajımı."[1] Burada esas sorun, bizim açımızdan, Şivan Perver gibi bölücü ve zaman zaman bölücü terör örgütünün bir elemanı gibi çalışan birinin devletin yönetici katında gördüğü itibardır. Başlı başına bu görüşme bile terörün meşrulaştırıldığı zeminin güçlenmesi anlamına gelir. Perver'in kim olduğunun bilinmesi bu açıdan gereklidir.

Başbakan'ın da Kürt Açılımı sürecinde "Şivan Perver, 'Halepçe', 'Hazal' dediğinde gönül dünyamızın derinliklerine dalıyoruz" diyerek taltif ettiği Perver'in "Ey Rakip(ey düşman)" "Hernepeş", "Berxwedan Jiyane" ve Peşmerge gibi şarkı ve marşları Perver'in "asıl kimliğini" gösterir. "PKK elebaşısı Öcalan İtalya'da ağırlandığı dönemde İtalya'ya giderek Apo'ya bağlılık ve desteklerini bildirmiş" olan Şivan Perver'i, Türkiye'ye Nevruz kutlamalarına davet eden Kültür Bakanı Ertuğrul Günay onun şu düşüncesi bildiğinden emin değiliz: "Daha düne kadar bizi inkar ettiler, çocuklarımızın kollarını kırdılar. Ve bizi öldürdüler. Kürtlerin önderi Abdullah Öcalan'nı zindana attılar. Bugünde kalkıp Nevroz'u birlikte kutlamaya çalışıyorlar. Bu ikiyüzlülüktür. Bizim barış ve kardeşlik taleplerimizi hiçbir zaman kabul etmediler. Savaşla karşılık verdiler"[2]

Özgür Gündem gazetesine yaptığı bir söyleşi de de, "Ben müziğe başladığımda PKK düşüncesi olabilir ama parti yoktu. Yalnız sayın Abdullah Öcalan'ı duymuştum. Unutmayayım, bir de rahmetli merhum Mazlum Doğan'ı görmüştüm. Okuluma gelmişti, gerilla mücadelesi vereceklerini anlatmıştı. O zaman tanıştık. Bir o iki kişiyi tanımıştım. Sonra ben Mazlum Doğan'a nerden getirdin bu fikirleri diye sorduğumda; bana, 'sen Apo'yu tanıyor musun?' demişti. Ben sadece bunları görmüştüm. Sonra faaliyetleşti, gelişti, ulusallaştı ve ben de en büyük hizmetleri yapanlardan biriyim. Birçok siyasete hizmet ettim ve birçok değişik siyasetimiz de olsun istedim. Biliyorum işler kolay değil. Evet sanat Kürt toplumu gibi bir halk içinde siyaset taşır ve taşımalıdır. Bizde o toplumun bir ferdi olduğumuz için elbette ki her partiye destek ve hizmetimiz olmalıdır…"[3]

Vatan gazetesinin haberine göre(4), "Türkiye'ye davet edilmesiyle gündeme gelen Kürt sanatçı Şivan Perver'in Kürtlerin yoğun kullandığı internet sitelerinde yayınlanan sözleri, olay yaratacak cinsten. Şivan Perver, geçen yıl Komkar grubu tarafından düzenlenen Nevruz konserinde Kürtçe ve Türkçe bir konuşma yapmış. Konuşmasında, Türklerden "Nazi ruhlu ve faşist" diye söz etmiş. Perver, "Allah kahretsin Türk dilini, başımızdan defedelim" diyor. Ak Parti'nin yanı sıra CHP'ye "Faşist ruhlu partiler" diyen Perver, milletvekili olan Kürt ağalarından "Şerefsizler" diye söz ediyor. Perver'in konuşmasındaki satır başları şöyle: "Türkler bizim ruhumuzu alıyor. Türklerin ruhu 1930-1945'lerdeki Almanların ruhu gibi olmuş. Türklerin ruhu da faşistleşmiş. Bunu iyi bilin.
Türk hayranlığı. Türkler onları basıyor basıyor, onlar da hadi bas diyor. Ayıp ya, çok ayıp yeter artık. ... Yeter be, Allah kahretsin bu Türk dilini ya, başımızdan defedelim. ... Allah kahretsin o kardeşliği... Türklerin ne saygısı var bize be" diyen Perver'i Hükümet barış ve kardeşliği pekiştirmesi için Türkiye'ye davet etmişti."

Sonuç Olarak

Terörle mücadele sadece dağda terörist öldürmekle sınırlı değildir. Sorunun merkezinde bu gençlerin dağa çıkmasını teşvik eden, kahramanlaştırarak psikolojik ortamı hazırlayan mekanizma ile mücadele yatar. Silah kadar saz ve sözle mücadele de buna dahildir. Kişinin, PKK'lı çocuğu, akrabası olduğu için itibar görmeye başlayan bir toplumda terörle mücadele insan hakları, demokrasi gibi mecralara kayar ki bu terörle mücadeleyi her alanda kaybetmek anlamına gelir. Ne zaman terör örgütü üyesi olmak o teröristin ailesine, akrabalarına ve çevresine övünülecek değil de utanılacak bir durum olduğunu düşündürürse teröre en büyük darbe o zaman vurulmuş demektir. Bu noktada sorun eli silah tutan gençte değil onu dağa çıkarandır. Hiçbir gerekçede Şivan Perver gibi bölücü ve PKK ile içli dışlı olan kişi veya grupları sanat, bilim, din gibi gerekçelerle meşrulaştırmamalıdır. Bu konuda özellikle devleti yönetmekle yükümlü olanların hassasiyet göstermesi beklenmez bir zorunluluktur.


[1] "Bülent Arınç'a sürpriz ziyaretçi", 07.02.2011, Hürriyet, http://www.dha.com.tr/bulent-arinca-sivan-perver-surprizi-flashaber_140558.html.

[2] Süleyman Aydın, "1 nolu açılım: Açılımın ozanı Şivan Perver", www.haberiniz.com, 12-8-09.

[3] http://www.xerib.com/sanatci-tanitimlari/18365-sivan-perwer-fan-clup.html (21.2.2011)

(4) "Allah Kahretsin Türk Dilini", http://haber.gazetevatan.com/allah-kahretsin-turk-dilini/360665/1/Gundem , 21.02.2011

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *