Dr. Muhammet KEMALOĞLU
GAZİ BİNBAŞI
Giriş
25 Eylül 2025'te Beyaz Saray'da gerçekleşen Donald Trump ve Recep Tayyip Erdoğan zirvesi, altı yıl aradan sonra gerçekleşen ilk yüz yüze görüşme olması nedeniyle yüksek bir diplomatik öneme sahipti. Ancak bu görüşme, hem ABD'nin hem de Türkiye'nin iç ve dış politika dinamiklerine dair çarpıcı sinyaller vermesiyle "Great" ("Harika") atmosferin ötesinde derin tartışmalara yol açtı. Zirvenin en çok yankı uyandıran boyutu, ABD Büyükelçisi Tom Barrack’ın Cumhurbaşkanı'nın "meşruiyet" arayışında olduğu yönündeki iddiası ve Başkan Trump’ın sarf ettiği tartışmalı "hileli seçimler" yorumuydu. Tüm bunların ötesinde, Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun zirve öncesinde kullandığı sert dil, ABD'nin Türkiye’ye bir müttefikten çok, kişisel ilişkilere indirgenmiş, bağımlı bir aktör olarak muamele görüp görmediği sorusunu merkeze taşıdı. Bu analiz, zirvenin temel başlıklarını, diplomatik tartışmaları ve stratejik çıktıları tarafsız, bilgiye dayalı ve kaynak referanslı bir şekilde incelemektedir.
I. Diplomatik Krizin Merkezi: Meşruiyet Kavramı Üzerinden Yürütülen Tartışma
Zirve öncesinde ve sırasında yaşanan en büyük diplomatik gerilim, "meşruiyet" kavramı etrafında dönmüştür. Biden döneminin kasıtlı olarak mesafeli ve soğuk tuttuğu ilişkilerin aksine, Trump yönetimi, görüşmeyi kişisel bir yakınlaşma zeminine oturtmayı hedeflemiştir.
A. Büyükelçi Barrack'ın "Meşruiyet" İfadesi ve Egemenlik Sorunsalı: ABD Büyükelçisi Tom Barrack, zirve öncesi açıklamalarında, Trump’ın Türkiye-ABD ilişkilerindeki kronikleşmiş sorunlardan (S-400, F-35, Halkbank) "yorgun düştüğünü" belirterek, tıkanıklığı aşmanın yolunun Erdoğan'a "ihtiyacı olan meşruiyeti vermek" olduğunu iddia etmiştir. Barrack, "Meselenin S-400, F-16 ya da F-35 olmadığı, esas meselenin meşruiyet" olduğunu savunmuştur (Kaynaklar: Türkiye Today Newsroom, Capital News).
Meşruiyet, bir yönetimin yalnızca zor veya güç kullanarak değil, halkın rızasına, hukuka uygunluğa, adil seçimlere ve toplumsal kabule dayanarak varlığını sürdürmesi anlamına gelmektedir. Demokratik rejimlerde meşruiyet; hukukun üstünlüğüne riayet, halkın iradesinin yansıtılması, ifade özgürlüğü ve etkin denetim mekanizmalarının işletilmesi gibi unsurları içerir. Seçimlerin güvenilirliğinin sorgulanması veya siyasi muhalefetin baskı altına alınması durumları, bir yönetimin halk nezdindeki meşruiyetini zedeleyebilir. Barrack, daha sonra bu ifadesinin yanlış yorumlandığını, sözlerinin daha çok ABD’nin dış politika perspektifiyle ve Türkiye’nin stratejik önemiyle bağlantılı olduğunu ve ABD Kongresi’nde ağırlanmanın bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bu bağlamda Barrack'ın kullandığı "meşruiyet" kavramının, bir ülkenin ya da liderin uluslararası düzeyde tanınması, diyalog içinde olunması ve saygınlık kazanması anlamında kullanıldığı anlaşılmaktadır (Kaynak: Halk TV, Derlenmiştir). Bu bağlamda Trump yönetiminin kişisel olarak Erdoğan’a ve hükümetine, (temel istekleri yerine geldiği sürece) destek vermeyi ima ettiği anlaşılmaktadır.
Diplomatik Tepki ve Tartışmalar: Bir ABD diplomatının, halkın oylarıyla seçilmiş bir cumhurbaşkanının uluslararası meşruiyetini Washington'dan "verilecek bir hediye" gibi sunması, Türkiye'nin dış politikadaki bağımsızlığı ve egemenliği konusunda ciddi endişelere yol açmıştır. CHP lideri Özgür Özel, "Meşruiyet milletten alınır" diyerek tepki gösterirken; Ali Babacan Barrack'ı kınayarak "Türkiye Cumhuriyeti bu kadar ezik bir ülke değil" çıkışını yapmıştır (Derlenmiştir).
B. Trump'ın "Hileli Seçimler" Yorumu ve Otokratik Yakınlaşma: Başkan Trump, Oval Ofis'te basın karşısında, kendi 2020 ABD seçimine ilişkin iddialarına atıfta bulunarak, Erdoğan'ın "hileli seçimler hakkında herkesten daha iyi bildiğini" söylemiş ve "sürgündeyken bile arkadaş kaldık" demiştir (Kaynaklar: US News, The Washington Post). Siyasi Polemik Bağlamı: Trump'ın bu tür ifadeleri, siyasi rekabetin ve seçim meşruiyeti tartışmalarının bir parçası olarak değerlendirilebilir. Trump, daha önce ABD’deki seçim sonuçlarını sorgulamış ve kendi seçimlerinde usulsüzlük iddialarında bulunmuş bir figür olarak, bu tür ifadeleri siyasi tartışmaları yönlendirmek amacıyla kullanmış olabilir. Söz konusu ifadeler, diplomatik bir değerlendirme değil, daha çok iç siyasi polemik bağlamında anlam kazanmaktadır (Kaynaklar: Yenidüzen, Bursaport, Derlenmiştir). Diğer taraftan popülist bir lider olarak Trump'ın, ABD dış siyasetinde kendisi üzerinden yaratmaya çalıştığı lider kültüne benzer olarak, diğer ülkelerde de halkı ya da devleti (kurumları ve tarihiyle) muhatap almak yerine sadece lideri muhatap göstermeye çalıştığı; böylece iki ülke arasındaki ilişkileri, iki liderin kişilik özellikleri ve başarılarına indirgeyerek, demokratik kurum ve süreçlerin önemsizleştirildiği görülmektedir. Bu yorumları ve Erdoğan'ı "sert bir adam" ve "çok fikirli" vb. ifadelerle övmesi, ilişkilerin liderler arasındaki kişisel uyuma indirgenmesi; Türkiye ile sadece lider üzerinden ilişki kurmaya demokratik normları göz ardı etmeye istekli olduğunu, göstermiştir.
II. ABD Dışişleri Bakanı Rubio'nun Saldırgan Dili ve "Dilencilik" Tartışması
Zirvenin öncesinde, 23 Eylül 2025'te Fox and Friends'e konuşan ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun, diplomatik nezaketi ciddi biçimde ihlal eden ve ABD'nin üstünlükçü bakış açısını gözler önüne seren açıklamaları, zirve atmosferini belirlemiştir.
A. Türkiye'nin ABD'ye "Yalvardığı" İddiası: Rubio, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Trump'ın savaşları bitirme vaatlerinin yerine getirilmediği yönündeki eleştirisine yanıt olarak, sert bir retorik kullanmıştır:
a. "Begging" (Yalvarma) Suçlaması: Rubio, "Türkiye de dahil olmak üzere, diğer tüm ülkeler bize işin içinde olmamız için yalvarıyor [begging]" demiştir. Açıklamasında, "All of these other countries, including Türkiye by the way, are begging us to be involved. They want us to be involved. Look, these people go out and say what they want to say, but at the end of the day when they want something done, they come – they want to come to the White House. President Erdogan is coming to the White House this week to meet with the President. They all come to the White House, they all want to speak to President Trump, they all want President Trump to fix it" ifadelerini kullanmıştır.
b. "Vazgeçilmez Lider" Vurgusu: Rubio, dünya liderlerinin "dahil olmak için yalvardığını" ve "Can you get me five minutes to shake the President’s hand?" ("Başkan'ın elini sıkmak için beş dakika alabilir misiniz?") diye aradığını iddia etmiştir. Trump'ı "He is the indispensable leader in the world right now" ("şu anda dünyadaki tek vazgeçilmez lider") olarak nitelendirerek, sadece Rusya-Ukrayna savaşını sona erdirmekle kalmayıp, Gazze'deki rehinelerin serbest bırakılmasını sağlamada da tek şansın o olduğunu savunmuştur: "He is the only one who has any chance of not just brokering a deal to end the war with Russia and Ukraine, but also bringing about the war that’s going – and getting all the hostages released in Gaza." Rubio, Trump'ın son birkaç ay içinde KDC ve Ruanda, Azerbaycan ve Ermenistan, Tayland ve Kamboçya, Hindistan ve Pakistan arasındaki anlaşmalara aracılık ettiğini iddia ederek bu tezi desteklemiştir.
c. ABD'ye Bağımlılık Argümanı: Rubio, Hamas'ın bile barış için Trump'a mektup gönderdiğini (gönderilmiş varsayımıyla), "Because everyone knows – even an evil group like Hamas – that he is the only one with the power and the influence to make something happen" ("çünkü herkes biliyor – Hamas gibi kötü bir grup bile – bir şeyleri oldurma gücüne ve etkisine sahip tek kişinin o olduğunu") belirterek, Türkiye ve diğer müttefiklerin küresel sorunların çözümünde ABD'ye olan mutlak bağımlılığını vurgulamıştır.
B. Gazze ve Rehineler Konusundaki Koşulsuz Duruş: Rubio, Hamas'ın 60 günlük ateşkes karşılığında rehinelerin yarısını serbest bırakma teklifini içerdiği iddia edilen mektubuna ilişkin olarak, Başkan'ın pozisyonunun net olduğunu belirtmiştir: "He wants all the hostages out, all 48, including the 20 who are alive, the 28 who are deceased. He wants them all out. There should have never been any – why are we even talking about hostages? They should all be released immediately, period." Rubio, Hamas ortadan kalkana ve rehineler serbest bırakılana kadar Gazze'nin yeniden inşası ve barışının başlayamayacağını kesin bir dille ifade etmiştir. Bu durum, ABD'nin arabuluculuk rolünde bile tavizsiz ve nihai bir çözüm talep ettiğini göstermiştir.
C. NATO ve Enerji Baskısı: Rubio, Rusya'nın NATO topraklarına yönelik ihlallerine karşı ABD'nin her karış toprağı savunacağını belirtmekle birlikte, Avrupa'daki müttefiklere yönelik eleştirilerini sürdürmüştür. Avrupa ülkelerinin kendilerinden talep ettikleri halde Rusya'dan büyük miktarda petrol ve doğal gaz satın alarak "funding and fueling the Russian aggression campaign" ("Rus saldırganlığını finanse etmesi") eleştirisi, Trump'ın Türkiye'ye yönelttiği Rus enerjisi alımını durdurma baskısının ardındaki zihniyeti teyit etmiştir: "Europe needs to do it. They’re demanding all these things of us, and yet you have countries in Europe still buying massive amounts of oil and natural gas from Russia and funding and fueling the Russian aggression campaign. So I think it’s important for them to step up."
III. Stratejik Gündem ve Somut Çıktılar
Yaklaşık iki saat süren görüşmelerde, liderler Gazze'deki savaşın sonlandırılması, Rusya-Ukrayna Savaşı, F-35 programı ve enerji iş birliği gibi kritik konuları ele almışlardır.
A. F-35 Çıkmazı ve Rusya Enerjisi İlişkisi: Görüşmenin ana gündem maddesi olan F-35/F-16 ve S-400 sorununun çözümü, en önemli başlık olarak öne çıktı.
a. F-35 ve F-16 konusunda ilerleme koşula bağlandı: Trump, Türkiye'nin F-35 programına geri dönme veya F-16 tedariki konusunda ilerleme kaydedilebileceğine dair bir sinyal vermiş; ancak bunun "onun (Erdoğan'ın) bizim (ABD) için yapacaklarına bağlı" olduğunu vurgulamıştır (Kaynaklar: Le Monde, The Washington Post).
b. Rusya Enerjisi Baskısı: F-35 meselesinin çözümünün kilit noktası, Trump'ın ısrarla dile getirdiği Rusya'dan petrol ve doğal gaz alımının durdurulması talebine bağlanmıştır. Bu durum, ABD'nin Türkiye'yi, Rusya'yı izole etme hedefindeki stratejik bir araç olarak konumlandırdığını göstermiştir.
c. Enerji Anlaşmaları: Zirvede, Türkiye'nin ABD'den 20 yıllık, 43 milyar dolar değerinde sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) alımına yönelik bir anlaşma ile sivil nükleer anlaşmanın resmileştiği bildirilmiştir. Bu anlaşmalar, Türkiye'nin enerji bağımlılığında Rusya'dan ABD eksenine doğru bir stratejik kaymaya işaret etmiştir.
B. Bölgesel Arabuluculuk ve Ticari İlişkiler:
a. Arabuluculuk Rolü: Trump, Erdoğan'ı Gazze ve Ukrayna savaşlarının çözümünde "değerli bir aracı" olarak gördüğünü belirtmiş, ancak Türkiye’nin politikaları ve talepleri doğrultusunda adım atacağına dair herhangi bir söz veya umut vermemiştir.
b. Boeing Anlaşması: Zirve sırasında, Türk Hava Yolları'nın Boeing'den 225 uçak siparişi verdiği bildirilmiştir. Bu ticari anlaşma, ekonomik ilişkilerin normalleştiğine dair önemli bir gösterge olsa da, hassas bölgesel konjonktürde eleştirilere yol açmıştır.
Sonuç: Kişisel Pragmatizm ve Diplomatik Maliyet
Trump-Erdoğan zirvesi, ABD'nin Türkiye'ye yaklaşımında kurumsal ve demokratik değerlerden çok, liderler arasındaki kişisel pragmatizmin ve bölgesel stratejik çıkarların mutlak öncelik kazandığını açıkça göstermiştir.
Başkan Trump'ın "hileli seçimler" yorumu; Büyükelçi Barrack'ın "meşruiyet" ifadesi ve Dışişleri Bakanı Rubio'nun Türkiye'nin Washington'a "yalvardığı" yönündeki açıklamaları, zirvenin getirdiği kişisel diplomasi modelinin maliyetini somutlaştırmıştır. Bu açıklamalar, ABD'nin Türkiye'ye eşit bir müttefiklik ilişkisinden ziyade, ABD'nin çıkarlarına uyum sağlayan, bölgesel bir aktör olarak baktığını ortaya koymaktadır.
Türkiye'nin zirvede elde ettiği sonuçlar, "stratejik kazanım" olarak nitelendirilemeyecek, aksine ağır maliyetler içeren bir dizi diplomatik ve ticari anlaşma olarak değerlendirilmelidir. Zira, ABD'den yüzlerce uçak alınması (Boeing anlaşması) ve Rusya'dan gaz/petrol alamama baskısı (LNG anlaşması ile ABD'ye enerji bağımlılığının artırılması), Türkiye'nin pazarlık gücünü ve dış politika bağımsızlığını sorgulatmıştır. Türkiye, uluslararası alanda diplomatik nezaketi aşan bir dille muamele görme ve ABD'nin taleplerine (özellikle Rusya enerjisi konusunda) uyum sağlama baskısıyla karşı karşıya kalmıştır. Bu durum, Türkiye'nin dış politikasının kişisel ilişkilere indirgenmesi modelinin, uluslararası alanda maruz kalınan güç dengesizliğini ve siyasi maliyeti artırdığı yönündeki eleştirileri güçlendirmiştir.
Türkiye’nin öne çıkan talepleri kapsamında değerlendirildiğinde ise F-35, F-16 başta olmak üzere, İsrail-Filistin Savaşına aktif müdahale konusunda da ABD nezdinde somut bir adım atılmadığı, F-35 ve F-16 projelerinde taleplerin ise şarta bağlandığı görülmüştür.
Kaynaklar
Barrack, Tom. "U.S. Ambassador to Ankara Tom Barrack said on Wednesday that President Donald Trump plans to give Türkiye 'legitimacy' it seeks, predicting 'dramatic changes' in bilateral relations ahead of the White House summit on Thursday." Türkiye Today Newsroom, 26 Eylül 2025.
Barrack, Tom. "Reading into Trump Envoy Tom Barrack’s Statements." Capital News, 24 Eylül 2025.
Birnbaum, Michael. "Trump cozies up with Turkey's Erdogan over 'rigged elections'." The Washington Post, 26 Eylül 2025.
Le Monde with AFP. "Trump cozies up with Turkey's Erdogan over 'rigged elections'." Le Monde, 25 Eylül 2025.
US News. "Trump: Erdogan 'knows about rigged elections better than anybody'." US News, 26 Eylül 2025.
Rubio, Marco. "Secretary of State Marco Rubio with Ainsley Erhardt, Brian Kilmeade, and Lawrence Jones of Fox and Friends." U.S. Embassy & Consulates in China/State.gov, 24 Eylül 2025 (Röportaj Tarihi: 23 Eylül 2025).
(AP - Associated Press, The New Republic, Halk TV (2023), Yenidüzen (2024), Bursaport (2024), Arap basını, Türk siyasi muhalefet liderlerinin (Ali Babacan, Özgür Özel) ve diğer analistlerin görüşleri, ilgili haber ve analizlerden derlenmiştir.)