11 Mart 2025
21YYTE.ORG Politik-sosyal-kültürel Araştırmalar Merkezi “Turancılık değil Türk Dili Konuşan Ülkeler Birliği” !?

“Turancılık değil Türk Dili Konuşan Ülkeler Birliği” !?

5 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
Eğreti Değil İçselleştirilmiş bir Türklük

Kazakistan'ın Türkiye Büyük Elçisi Sayın Baghdat AMREYEV, 28 Aralık 2009'da Star Gazetesinin Açık Görüş ekinde "Turancılık değil Türk Dili Konuşan Ülkeler Birliği" başlığıyla bir makale yayınladı. Büyükelçinin makalesine başlık olarak konulan bu cümlenin içerdiği yargının ve anlamın bir analizini yapacağız.

"Türklük" kişinin kendisini tanımladığı bir kavram olmasından ziyade bireyin eylem ve düşüncelerine yansıyan boyutuyla belirleyicidir. Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbey Türklük bilinci gelişmiş bir liderdir. TÜRKPA gibi Türk Konseyi'nin kurulması kararı da Nahçıvan'da gerçekleştirilen "9. Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirvesi"nde Nazarbayev'in gayretleri ve ısrarlarıyla alındığı bilinmektedir.

Son olarak Kazakistan'da, Türk Birliği'nin bilimsel alt yapısını hazırlayacak olan Türk Akademisini kurdurması Nazarbayev'in Türk Dünyasına bakış açısını göstermesi yanında Türklük bilincinin seviyesini ortaya koymaktadır. Nazarbayev gibi Türklük bilinci güçlü bir Cumhurbaşkanı olduğu bir ülkenin Türkiye Büyük Elçisinin bilinç altını yansıtan bu cümle üzerinde durulamayı hak etmektedir.

"Turancılık" ve "Türk Birliği" Kimi Rahatsız Ediyor da Türk Dili Konuşan Ülkeler Birliği Deniyor?

Turancılık kavramının çıkış membaı tarihsel ve kültürel temelli değil uluslar arası ilişkiler düzleminde konjonktürün belirlediği araçsal bir kavramdır. Türklerden Moğollara Fin-Ugorlardan Japonlara Macarlardan Çinlilere kadar çok geniş bir alanı kapsar. Bu sınırlar aslında 19. Yüzyıldaki Avrupa ülkelerinin sömürgeci ve ırkçı saldırılarına karşı bir tepkinin belirlediği hudutlardır. Bir olguyu değil temenniyi vurgular. Türk siyasal literatüründe Turancılık Macar bilim adamların tesiriyle girmişse de kullanım içeriği farklılaşmıştır. Ziya Gökalp'le birlikte güncelleşen bu kullanım sadece Türk kültür çevresini kapsayan ülkeleri içine alır ki esas olarak "Türk Birliği" kavramı biçiminde özgün kullanımını bulmuştur. Sonuçta ister "Turancılık" isterse "Türk Birliği" kullanılsın Türk kültür coğrafyasını içerir.

Türk topluluklarının ve yaşadıkları coğrafyanın adlandırılmasında Türklerin kendilerini tanımlandırdıkları kavramların değil de Rusya gibi sömürgeci devletlerin bilinçli ürettikleri kavramlar kullanılmaktadır. Örneğin "Türkistan" yerine "Orta Asya"nın kullanılması gibi. "Türk Dünyası" yerine ikame edilmeye çalışılan "Türk Dilli Halklar" kavramı ise resmi toplantılara dahi girmesiyle dikkat çekmektedir. Batı bilim ve siyaset dünyası da tercihini bu uydurma kavramlar yönünde yapmaktadır. Oryantalist ve sömürgeci zihni tasarımın bir ürünü olan bu kavramların yine bu ülke ve gruplar tarafından kullanılması "normal" olmakla beraber Türklerin bu "tahakkümcü" ve "bencil" etiketlerini kabulü benzer bir zihniyete sahip olmakla açıklanabilir.

Türk Dili Konuşan Devletler Birliği, Türk Dili Konuşan Devletler İşbirliği Konseyi vb. tamlamalar mevcut sosyolojik, tarihsel, kültürel olgunun tanımlamasından ziyade korkak, ürkek, kendini "ötekilerin" yaklaşımıyla tanımlayan bir zihniyeti gösterir. Türk Birliği kavramını kullanmamakla kalmayıp "Türk Birliği (Turancılık)" değil "Türk Dili Konuşan Ülkeler Birliği" demek birincisinin ne ölçüde olumsuzsa ikincisinin o ölçüde olumlu intibasına bir örnektir. Peki, Avrupa Birliği, Arap Birliği gibi siyasi olduğu kadar kültürel bir bütünleşme ve birlik projeleri büyük bir şevk ve heyecanla savunulurken Sovyet sömürge zihniyetinin bir yansıması olan Türk Dilleri terkibi gibi soğuk, ruhsuz, yapay bir kavramın Türk liderlerce tercih edilmesi nasıl açıklanmalıdır? Üstelik Turancılığı ve Türk Birliği kavramlarını olumsuzlayacak kadar ileri gitmek Türklük bilinci en güçlü lider olan Nazarbayev'in yönettiği bir ülkenin elçisi tarafından.

Eğreti Değil İçselleştirilmiş bir Türklük

Türk kimliğinin geleceğini ve kaderini başka devletlerin ve siyasi odakların çıkarları doğrultusunda belirlemek "köle ruhlu" aktörlerin bir tavrıdır. Uluslar arası ilişkilerdeki çıkar alanlarının yerel ve küresel aktörlerle olan ilişkilere göre belirlenmesi reel politikin bir gereğidir. Çıkar merkezli uluslararası ilişkilerdeki bağlantıların yanında tarih, bilim, kültür, sanat gibi kültür yaratıcı unsurların tali konumda kaldığı gözlemlenebilmektedir. Ama bir toplumun veya halkın kendi kimliğini yani kim olduğunun kararının başka ülkelerce belirlenmesi dış kaynaklı şiddet ve korkunun bir tezahürüdür.

Nazarbayev'in Türk Akademisinin Kazakistan'da kurulmasının nedenini açıklarken "Günümüzde Türk Dünyasını bir araya getiren kimse yok. Eğer bunu Türkiye üstlenirse, Pan-Türkist damgası yer. Kazakistan'da Pan-Türkizm yok. Bu sebeple Kazakistan'da kurulmasını teklif ettim".[1] demesi Türkiye'nin çekincelerinin Nazarbayev tarafından dolaylı yollardan ifadesi anlamına gelir.

Bu noktada Kazakistan Ankara Büyük Elçisi'nin yazısına "Turancılık değil Türk Dili Konuşan Ülkeler Birliği" başlığını koyması umarız Kazak siyasetinin aktörlerindeki kimlik çatışmasını temsil etmemektedir. Bir büyük elçi temsilcisi olduğu ülkenin kurucu başkanının ne ana felsefesi ne de misyonunu kavrayamadığı düşünülemez. Nazarbayev açık ve net bir şekilde Türk Birliğinden bahseden bir liderken büyük elçisinin bundan sarfı nazar etmesi mümkün değildir.

Sonuç

Kazakistan Cumhuriyeti Alaş Orda'nın bir devamıdır. Nice milliyetçi Kazak aydını Rus sömürge sisteminin sonucu olarak "Turancı-Türkçü" gerekçesiyle katledilmiş olmasının bir anlamı vardır. Nazarbeyev her fırsatta bu aydınların izinden gittiklerini vurgulamıştır.

Sonuç olarak Kazakistan bürokrasisi ve sistemi Nazarbeyev'in ve Alaş Ordacıların misyon ve kimliklerini iyi öğrenmeleri her eylem ve düşüncede tecessüm ettirmeleri beklenir. Türk Birliği utanılacak bir kavram ve hareket değildir. Turancılık ve Türk Birliği ufak anlam farklılığı dışında aynıdır. Sayın Büyükelçinin büyük bir hassasiyet ve reel politik çekinceler ile hareket ettiğini anlamak ile birlikte Nazarbayev'in duruşunun tekrar altını çizmek istedik.



[1] "Қазіргі түркі әлемін енді біріктіретін ешкім жоқ. Бұны Түркия қолға ала бастаса, пантюркизм деп бірден айқай шығарады. Қазақстанда пантюркизм жоқ, сондықтан мен Түркі академиясын құруды ұсындым", - деді Н.Назарбаев. kaz.newsfactory.kz (12.2.2010)

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *