11 Mart 2025
21YYTE.ORG Rusya Slav Araştırmaları Merkezi NATO-Rusya ilişkilerinde Yumruklar Sıkılıyor Mu?

NATO-Rusya ilişkilerinde Yumruklar Sıkılıyor Mu?

12 Dakika
OKUNMA SÜRESİ

“Sıkılmış yumrukla tokalaşmak mümkün değildir.”[1]  

Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana Rusya ve Batı ilişkileri hiç bu kadar endişe verici bir güvenlik sorunu haline gelmemiştir. Rusya, rejim değişikliğiyle birlikte revizyonist yaklaşımlardan vazgeçmiş, ekonomik alanda batı sistemine geçişi benimsemiş ve  uluslararası alanda ekonomik ilişkilerini geliştiren bir ülke olarak belirmiştir. NATO, 1991 yılında yeni dünya düzenine göre güncellediği Stratejik Konsepti kapsamında eski Doğu Bloku ülkelerine ortaklık ve işbirliği önermiş ve bu kapsamda bu ülkelerin birçoğu bugün NATO üyesi olmuştur. NATO üyesi olmayan Rusya ile de geliştirilen NATO-Rusya Konseyi kapsamında, politik ve askeri alanlarda işbirliği yapmaya başlamıştır. Keza Soğuk Savaş sonrası sıklıkla karşılaşılan krizlere müdahalelerde de Rusya, birçok olayda NATO ile işbirliği içinde olmuştur. Avrupa’da oluşan bu durum güvenlik politikaları üzerinde olumlu etkiler yapmıştır. Bu durumda birçok Avrupa ülkesi silahlı kuvvetlerini yeniden yapılandırmış ve savunma harcamalarında ciddi kesintiler yapmıştır. Güvenlik konularının ağırlığının hafiflediği bir ortamda, Avrupa Birliği’nin öncelikli olarak siyasi ve ekonomik entegrasyonu öngören çalışmaları ivme kazanmıştır. Avrupa ülkeleri mevcut durumda, kendilerine yönelik ciddi bir tehdit kalmadığından hareketle güvenlik alanına yatırım yerine, yumuşak güç alanındaki girişimleri geliştirmeyi ve toplumlarının refah seviyelerini artıran politikaları benimsemiştir.

NATO yeni dünya düzeninde kendisine yönelik bir konvansiyonel tehdit olasılığının çok düşük olduğunu öngörmüş ve risklerin NATO sınırları ötesindeki iç karışıklıklar, mülteci hareketleri, terörizm, kitle imha silahlarının yayılması vb. tehlikelerden kaynaklanabileceğini değerlendirmiştir. Muhtemel krizlere müdahale ve enerji hatlarının bu risklere karşı korunması NATO için önemli görevler arasında görülmüştür. NATO bu değerlendirmeleri yaparken bir gün ortaklık ilişkisi sürdürerek, krizlere müdahalede işbirliği yaptığı Rusya yüzünden kendi ekonomisinin ihtiyacı olan enerji nakil hatlarının tehlikeye gireceğini ise öngörememiştir.

Rusya Krizi, Avrupa ülkeleri için ciddi bir uyarı olmuştur. Değişen güvenlik durumu ve oluşan dengelerin aslında hala kırılgan ve hassas olduğu gerçeği ile bir kez daha karşı karşıya kalınmıştır. Bu, Avrupa ve genel anlamda Batı için pek beklendik bir durum değildi. Gerçi NATO’ya sonradan katılan eski Doğu Bloku ülkeleri bu anlamda zaman zaman tedirgin bir duruş sergilemiş ve Rusya’nın böyle bir davranışından hep endişe etmişlerdir. Ancak NATO’nun  önde gelen ülkeleri bu konuda genel olarak rahatlık içindeydi. Bu anlamda gelinen durum onlar için adeta soğuk duş etkisi yaratmıştır.

NATO’dan Güç Gösterisi ve Yaptırımlar

NATO kriz karşısında hemen reaksiyon göstermiş, üyelerinin toprak bütünlüğü ve güvenliklerine yönelik olabilecek tehditlere karşı ortak savunma kararlılığını yinelemiştir. Bu bir anlamda ciddi güvenlik endişesi olan üyelerini rahatlatmaya yönelik olup aynı zamanda Rusya’ya karşı da mevcut krizi tırmandırmaması için bir uyarı niteliği taşımaktaydı. NATO, Rusya’nın Ukrayna toprak bütünlüğüne yönelik eylemini kınamış, bu oldubittiyi (fait accompli) tanımadığını açıklamış ve Rusya’yı uluslararası hukuka uymaya davet etmiştir.

NATO, ilave olarak askeri tedbirler almayı da ihmal etmemiştir. Baltık ülkeleri hava sahasını kontrol için görevli NATO uçaklarının sayısı artırılmış, bu bölgeye kara birlikleri konuşlandırılmış ve bir NATO deniz gücü oluşturularak Baltık Denizi’ne göndermiştir. Ayrıca, güç gösterisi kapsamında Polonya’da hava ve kara birlikleriyle tatbikatlar yapmaya başlamıştır.

 Son dönemde Ukrayna’nın doğusu ve güneyinde Rusya yanlısı ayrılıkçıların eylemleri ve Ukrayna ordusunun bu gruplara yönelik operasyonları tansiyonu yükseltmiştir. Yakın zamanda sokak çatışmalarında ölenlerin sayısı 40’ı geçmiştir.[2] Bölgede istikrarsızlığın artması, Rusya ve Batı arasında gerginliği tırmandırmakta ve tarafların karşılıklı olarak birbirini suçlayıcı açıklamalar yapmasına neden olmaktadır. NATO, Rusya’nın 40.000 kişilik bir askeri gücü Ukrayna sınırına yığdığını açıklarken, Rusya da Ukrayna’yı, bölgedeki Rus yanlısı Ukrayna vatandaşlarına karşı askeri güç kullanmaktan vazgeçmeye çağırmaktadır.  Rusya ayrıca, NATO’nun asıl Ukrayna’nın bu eylemlerinden rahatsızlık duyması gerektiğini belirtmektedir.[3]  Bu arada ortak bir açıklama yapan Obama ve Merkel de 25 Mayıs’taki Ukrayna’daki seçimlere vurgu yaparak, seçime kadar bölgedeki istikrarı bozucu eylemlerin artması halinde Rusya’ya yönelik yaptırımların dozunun arttırılacağını belirtmişlerdir.  Batı şu ana dek NATO tarafından alınan kuvvete başvurmayan askeri önlemlerin yanı sıra bir seri yaptırım uygulamaktadır. Bunlardan diplomatik olanlar genellikle siyasi ve ekonomik alanda faaliyet gösteren Rusya vatandaşlarına yönelik vize yasağı vb. yaptırımlardır.

Asıl etkili olması ve Rusya’yı davranış değişikliğine zorlaması beklenen yaptırımlar ise ekonomik yaptırımlardır. Bu kapsamdaki yaptırımlar temel olarak, Rus vatandaşlarının Batı ülkelerindeki varlıklarının dondurulması, Putin’in yakın çevresindeki bazı şahıslara seyahat kısıtlamaları konması, Rus şirketlerinin Batı piyasalarında işlem yapmalarının kısıtlanması, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının Rusya’ya yönelik kredi notu düşürme işlemleri gibi yaptırımlardan oluşmaktadır.

Bu yaptırımların  ne kadar etkili olacağı ise tartışmalıdır.  Uluslararası kredi değerlendirme kuruluşu olan Standards & Poor’s (S&P) tarafından geçtiğimiz günlerde Rusya’nın notunun düşürmesi karşısında, Rusya Merkez Bankası faiz oranını yükseltmiştir. Rusya’dan bu yılın ilk çeyreğindeki sermaye çıkışı 51 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Oysa geçen yılın tamamının toplamı 63 milyar dolardır.  Bu, 2008 yılından beri görülen en yüksek sermaye çıkışıdır. Ayrıca Rusya’da bu yıl için ekonomik büyümenin yavaşlaması beklenmektedir [4]. Rus para birimi Ruble yılbaşından bu yana ABD Doları karşısında %10 değer kaybetmiştir[5]. Rusya Merkez bankasının faiz artırım kararı da yıllık enflasyon hedefinin tutturulmasını zorlayabilecektir. Bu gelişmeler karşısında geçtiğimiz günlerde bir açıklama yapan Putin ekonomik yaptırımların Rusya ekonomisi üzerinde ciddi bir etkisinin olmadığını belirtmiş ve Ukrayna’yı sivil halka karşı yapılan operasyonlar konusunda uyararak bunun ciddi sonuçlarının olacağı tehdidinde bulunmuştur[6]. Putin’in bu açıklamalarından kısa bir süre sonra Ukrayna’daki Rusya yanlılarının eylemlerini arttırmaları ve çatışmaların yoğunlaşarak adeta ülkeyi bir iç karışıklığa sürükleyen bir hal alması da dikkate değer bir gelişmedir. Rusya yanlısı ayrılıkçı güçler eğitimli ve donanımlı bir görünüm arz etmektedirler. Bu güçler son günlerdeki çatışmalarda Slaviansk’ta iki Ukrayna helikopterini düşürmeyi başarmışlardır.

Aslında enerji ihracatçısı Rusya ile AB arasında gerek enerji ve gerekse ekonomik ilişkiler bakımından karşılıklı bağımlılık söz konusudur. AB, Rusya’ya enerji açısından bağımlıdır, AB doğal gaz ihtiyacının  üçte biri Rusya tarafından karşılanmaktadır ve bu gazın yarısı Ukrayna’dan geçerek AB ülkelerine ulaşmaktadır. Bu durum her ne kadar AB ülkeleri için bağımlılık ve buna bağlı bir hassasiyet yaratıyorsa da, aslında Rusya açısında da benzer şekilde bir bağımlılık söz konusudur. Rusya da ekonomisinin çarklarını işletebilmek için AB’den elde edeceği enerji gelirine ihtiyaç duymaktadır.

Rusya bu krizle birlikte ciddi bir şekilde bu bağımlılıktan kurtulma arayışı içine girmiştir. Medvedev bu konuda yaptığı bir açıklamada gaz ihracatında çeşitliliği artırabilmek konusunda her zamankinden daha istekli olduklarını ve bu kapsamda Asya’ya yönelik projeleri hayata geçirmek istediklerini belirtmiştir[7]. Benzer şekilde bu olay, AB ülkelerini de Rusya’ya olan bağımlılıktan kurtulmak için doğal gaz ihtiyaçları için alternatif çözüm arayışına girmeye sevk etmiştir.

Rusya ve NATO artık düşman mı?

NATO Genel Sekreter yardımcısı Alexander Vershbow geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamayla; Rusya’nın NATO’yu artık bir hasım olarak gördüğünü, bu durumda NATO’nun da Rusya’yı bir ortak olarak değil, ortaktan çok bir hasım gibi görmeye başlaması gerektiğini belirtmiştir.[8] NATO-Rusya ilişkilerinde son yirmi yılda hiç bu kadar ciddi bir değişim yaşanmamıştı. Ancak Vershbow, Rusya-NATO ilişkilerinden bahsederken dikkatli davranarak rakip/hasım anlamına gelen (adversary) bir ifade kullanmaya ve düşman (enemy) kelimesini kullanmamaya özen göstermiştir. Rakiplerinizle hala diyalog kurabilir ve dost olabilirsiniz ancak düşman ilan ettiklerinizle kolaylıkla diyalog kuramaz ve dost olamazsınız. Son dönemde savunma harcamalarını ciddi anlamda düşüren NATO ülkeleri gelişmeler karşısında bu politikalarını yeniden gözden geçirmek zorunda kalabilirler. Nitekim ABD Savunma Bakanı geçtiğimiz günlerde NATO ülkelerine bu konuyu yeniden değerlendirme çağrısı yapmıştır.[9] Ülkelerin savunma harcamaları dışında, bu krizle birlikte NATO ülkelerinin uzun dönemden beri bir türlü uzlaşı sağlayamadığı NATO’nun kurumsal bütçesinin artırılması konusunda da yeni bir yaklaşım içine girebilirler. NATO ve Rusya yeniden düşman olması gerek iki taraf ve gerekse uluslararası güvenlik açısından hiç de arzu edilen bir durum değildir. Bu kapsamda taraflar hamlelerini özenle yapmaya, bir yandan isteklerini karşı tarafa kabul ettirmeye çalışırken diğer yanda da krizi geri dönülemez bir şekilde tırmandırmamaya dikkat etmektedirler.

Tarihten günümüze dek devletlerarası anlaşmazlıklarda karşı tarafa isteklerini kabul ettirmek için genellikle başvurulan temel yöntemler siyasi/diplomatik yöntemler, ekonomik yöntemler ve kuvvet kullanmaya kadar giden askeri yöntemler ya da bunların karışımının uygulanmasıdır. Şu ana dek meydana gelen gelişmelerden anlaşılan ve mevcut statükonun da dikte ettiği şekilde, belli ki bunlardan kuvvet kullanmaya başvuru seçeneği henüz masada değildir. Ancak yine de Rusya ile yaşanan kriz aslında bir devrin bittiğinin de habercisidir.  NATO ve Rusya Soğuk Savaş bittiğinden beri bu şekilde, birbirini doğrudan hedef alan bu denli sert bir tutum içine girmemişlerdir. Rusya, revizyonist bir yaklaşımı, uluslararası sistemin mevcut yapısı içinde uygulayabileceğini çekinmeden ortaya koymuştur. Gelinen durumda karşılaşılan sorun hiç de hafife alınacak bir gelişme değildir.

Rusya’nın temel sıkıntılarında biri NATO’nun genişlemesidir. Rusya, NATO’nun kendi sınırlarına dayanacak şekilde yayılarak Ukrayna ve Gürcistan’ı içine almasına karşı olup ve etrafında NATO ittifakına karşı güvenli bir bölge oluşturma gayreti içindedir. Putin, Batının uyguladığı ekonomik yaptırımların Rusya ekonomisi üzerinde önemli bir etkisi olmadığını açıklayarak, Rusya’ya karşı uygulanmaya çalışılan yalnızlaştırma politikalarından çekinmediğini vurgulamıştır. Kırım konusundaki oldubitti sonrası yakın zamanda meydana gelen olaylarla Ukrayna’daki Rusya yanlısı ayrılıkçıları manipüle ederek Ukrayna’da iç karışıklık yaratabileceği mesajını vermiş ve Batıyı hamlelerinde dikkatli olmaya zorlamıştır. Rusya’nın şu ana dek takındığı tutum, eylemlerinden geri adım atmama yönündedir.

Batı, Rusya ile yaşanan krizde siyasi/diplomatik ve ekonomik yaptırımlarını kontrollü bir tırmanma ile uygulama alanına sokmuştur. Diplomatik yaptırımlar mevcut durumda bireyleri hedef alan bir şekilde uygulanmaktadır. Rusya’ya karşı asıl etkili olması beklenen ekonomik yaptırımların ise kısa vadede sonuç verme olasılığı düşüktür. Hele ki burada söz konusu ülke Rusya gibi dünyanın önemli bir enerji ihracatçısı ve büyük bir ekonomisi ise bu daha da karmaşık bir hal alabilir. Geçmişte Libya ve İran örneğinde etkili olan ekonomik yaptırım silahı şimdiki haliyle Rusya için biraz hafif kalmaktadır. Ekonomik karşılıklı bağımlılığın mevcut olduğu durumlarda sıkı ekonomik yaptırım iki yanı keskin bir kılıç gibi her iki tarafa da zarar verebilir. Böylece AB’nin elindeki ekonomik yaptırım kartı mevcut haliyle istenen şekilde etkili olamamaktadır.

Bu durumda geriye somut yaptırım olarak sert güç politikalarına başvurmak kalıyor. Ancak yakın vadede tarafların buna başvurması olasılığı son derece düşüktür. Bundan sonraki gelişmeler hangi yönde olursa olsun NATO-Rusya ilişkilerinin eskisi gibi olması zorlaşmıştır. Taraflarda oluşan derin güven kaybı gelecekte, ilişkilerin gelişmesini engelleyecek ve işbirliğini zora sokacaktır.

Sonuç

NATO ve Rusya’nın önceki dönemde olduğu gibi bir işbirliği içinde olmaması, güvenlik açısından bazı sıkıntıları da beraberinde getirebilecektir. Avrupa’da güvenlik endişeleri şimdiden artmaya başlamış, geçmişte hiçbir ittifaka girmeme gibi bir politika izleyen İsveç bile NATO üyeliği konusunu kamuoyunda tartışmaya başlamıştır. İsveç’in yakın vadede NATO’ya üye olması beklenemez ancak bunun tartışmaya başlanması dahi Avrupa’da ciddi bir güvenlik sıkıntısının işaretidir. Bu güne dek NATO-Rusya uyumu uluslararası toplumun bir çok konuda ortak hareket etmesine imkan sağlıyordu. Bu durumun ortadan kalkması yeniden kutuplaşmaya dönük politikaların gelişmesine ortam sağlayabilir. Ayrıca, geçmişte NATO ve Rusya arasında anlaşmazlık konusu olmakla birlikte çok büyük sorun olmayan konular da (örn. Füze Savunması) bundan sonra daha önemli sorunlar haline gelebilir.

Bunların dışında Avrupa’daki istikrar ve güvenliği olumsuz etkileyebilecek diğer bir konu da, Soğuk Savaş sonrası Konvansiyonel Kuvvetlerin kontrol edilmesine yönelik Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Antlaşması (AKKA) ile ilgili olabilir. 2008 yılından itibaren bu konuda Rusya ile yaşanan güçlükler yeniden gündeme gelebilir. Rusya mevcut krizden de istifade ile bu konuda kendi lehine bazı kazanımlar elde etmek isteyebilir.  Ayrıca genel anlamda ortak tehdit olarak kabul edilen birçok konuda (uluslararası terörizm vb.) NATO ve Rusya’nın işbirliği içinde hareket etmesi güçleşebilir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde zaten zor olan karar alma mekanizması daha da sıkıntılı bir hal alabilir. Güvenlik konuları uluslararası toplumun gündeminde daha üst sıralarda yer almaya başlayabilir ve böyle bir ortamda ise ülkeler sert güç unsurlarını geliştirme ve savunma harcamalarını arttırma eğilimi içine girebilirler.

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *