11 Mart 2025
21YYTE.ORG Terörizm Ve Terörizmle Mücadele Haftalık Terör Gündemi (30 Ekim-06 Kasım 2012)

Haftalık Terör Gündemi (30 Ekim-06 Kasım 2012)

9 Dakika
OKUNMA SÜRESİ

PKK'nın Terör Eylemleri (30 Ekim–06 Kasım 2012)

30 Ekim 2012

Tunceli'de, karakola gıda malzemesi taşıyan bir aracın geçişi sırasında mayın patladı. 2 kişi yaşamını yitirdi.

Tunceli'de saat 18.00 sıralarında Tunceli-Ovacık karayolunun 40'ıncı kilometresinde bulunan Aşağı Torunoba Jandarma Karakolu'na giden ve içerisinde kimin olduğu bilinmeyen sivil otomobilin geçişi sırasında teröristlerin yola döşediği mayının patlaması sonucu 2 kişi yaşamını yitirdi. İçinde kaç kişi ve kimlerin olduğu öğrenilemeyen otomobil parçalanırken, patlamanın meydana geldiği yerde büyük bir çukur oluştu. Güvenlik güçlerinin, çevrede ikinci bir tuzak bomba olabileceği ihtimaline karşı gerekli önlemleri alarak olay yerinde inceleme başlattı.

Hakkâri'de rektörlük binası ve 2 okul tahrip edildi

BDP'nin cezaevlerindeki açlık grevlerine destek amacıyla dünkü 'hayatı durdurma' eylemi sırasında PKK yandaşları Hakkâri Üniversitesi Rektörlük binası ile iki okulu tahrip etti. Hakkâri Belediye Başkanı BDP'li Fadıl Bedirhanoğlu, Emniyet Müdürü Tufan Ergüder ve bazı sivil toplum örgütü temsilcileri bugün Rektör Prof. Dr Ebubekir Ceylan'ı ziyaret ederek geçmiş olsun dileğinde bulundu. Cezaevlerinde PKK ve KCK'lı tutukluların 12 Eylül'de başlattığı açlık grevlerine destek amacıyla BDP'nin organizasyonuyla dün BDP Hakkâri il binası önünde toplanan grup, Bulvar Caddesi'ne kadar yürüyüp, burada basın açıklaması yaptıktan sonra oturma eyleminde bulundu. Oturma eylemi olaysız sona ererken, bir grup gösterici ise kentin çeşitli mahalle ve caddelerinde yollara barikat kurup olay çıkardı. Olaylar sırasında en büyük zararı ise Pehlivan Mahallesi'nde bulunan Çevre Yolu üzerindeki Hakkâri Üniversitesi Rektörlük binası gördü. Rektörlük binasına gelen göstericiler, binanın camlarını sopa ve taşlarla kırıp, bazı odalara da molotofkokteyli attı. Atılan taşlardan odalardaki bilgisayar ve diğer malzemeler tahrip edildi.

31 Ekim 2012

Yüksekova yine karıştı

Hakkâri'nin Yüksekova İlçesi'nde cezaevlerinde açlık grevi yapan PKK ve KCK'lı tutuklulara destek amacıyla bugün de kepenkler açılmadı. İlçede bir grup gösterici sokaklarda ateş yakıp slogan atınca polis müdahale etti. Cengiz Topel Caddesi üzerinde toplanan yaklaşık 40 kişilik grup, yollara barikat kurarak ateş yaktı. PKK ve Abdullah Öcalan lehine slogan atan göstericilere polis dağılmaları yönünde uyarı yaptı. Ancak uyarıya rağmen kendisine taş ve molotofla saldıran göstericilere, polis gaz bombası ve tazyikli suyla müdahale etti. İlçeyi savaş alanına çeviren göstericiler müdahale sırasında ara sokaklara kaçarken olaylar sürüyor.

Bursa'da gerginlik sürüyor: 2 yaralı

Bursa'nın Merkez Yıldırım İlçesi'nde pazar günü, cezaevindeki açlık grevlerine destek vermek için AK Parti İlçe Teşkilatı'na yürüyen BDP'li gruba, vatandaşların tepki göstermesi sonucu çıkan olaylar, dün olduğu gibi bu akşamda devam etti. Yaşanan arbedede yaralanan 2 kişiden 1'inin kurşunla vurulduğu öne sürüldü. Merkez Yıldırım İlçesi Ulus Mahallesi'nde geçtiğimiz pazar günü, cezaevindeki açlık grevlerine destek vermek isteyen BDP'li gruba, Yavuz Selim Mahallesi'nde bulunan vatandaşlar tepki gösterince arbede çıktı. Polisin güçlükle kontrol altına aldığı arbede dün gece de devam etti. İlçede gerginlik bu akşam da sürdü. Saat 20.00 sıralarında Yavuz Selim Mahallesi'nde toplanan ve aralarında bozkurt işareti yapıp, "Kahrolsun PKK" sloganı atan 500 kişiden oluşan grup ile 400 metre mesafedeki Ulus Mahallesi'nde bir araya gelen 250 kişiden oluşan BDP'li grubun arasına polis panzerlerle set kurdu. Bu sırada polis ekiplerine saldıran BDP'liler, barikatı aşarak karşı tarafta toplanan grubu taş ve sopalarla saldırdı. Polisin biber gazı ve cop kullanarak tarafları ayırmaya çalıştığı kavga sırasında çok sayıda silah sesleri duyuldu. Arbede sırasında bir polis memurunun silahı da kimliği belirlenemeyen kişilerce alındı. Yaşanan gerginlik sırasında iddiaya göre 31 yaşındaki İ.K. başının sol şakağına isabet eden kurşunla, bir kişi de taş ve sopalarla aldığı darbe sonucu kolundan yaralandı.

01 Kasım 2012

Kışla yakınında bomba yüklü araç patlatıldı: 3 yaralı

Hatay'ın İskenderun İlçesi'nde saat 17.00 sıralarında, İskenderun'a bağlı Denizciler Beldesi E-91 karayolu üzerindeki 39'uncu Mekanize Tugay Komutanlığı Şehit Teğmen Ahmet Tor Kışlası yakınında, geçiş güzergâhında askeri araca yönelik saldırı planlayan teröristler, bomba yüklü otomobili infilak ettirdi. Patlamada, yoldan geçen hafif ticari aracın içinde bulunan 3 kişi yaralanırken, bölgede operasyon başlatıldı.

PKK'dan diyaliz baskını

Şırnak'ın Uludere ilçesinde köyden servis aracı ile hastaneye götürülen diyaliz hastalarına bir grup PKK'lı engel olmaya çalıştı. Sağlık Bakanı Recep Akdağ "Masum hastalara karşı yapılan bu insanlık dışı saldırıyı kınıyorum" dedi.

02 Kasım 2012

Diyarbakır'da askeri birliğe saldırı: 1 şehit, 6 yaralı

Lice ilçesindeki Duru Jandarma Karakolu Narlı üs bölgesine teröristlerce roketatar ve uzun namlulu silahlarla düzenlenen saldırıda 1 asker şehit oldu, 6 asker yaralandı. 2 PKK'lının ise silahlarıyla birlikte ölü olarak ele geçirildi. Güvenlik güçlerince karşılık verilmesi üzerine çıkan çatışmanın yaklaşık 2 saat sürdü. Bölgede havadan ve karadan operasyonlar sürüyor

Anaokuluna molotofkokteylli saldırı!

Cizre ilçesinde, cezaevlerindeki açlık grevlerini bahane ederek izinsiz gösteri yapan bir grup, Sevgi Yuvası Anaokuluna molotofkokteylli saldırı düzenledi. Atılan molotofkokteyli nedeniyle Okulda çıkan yangın söndürüldü. Saldırı esnasında okulda öğrencilerin bulunmaması olası can kaybını önlerken, minik öğrencilerin eğitim gördüğü okula yapılan saldırıya veliler tepki gösterdi.

04 Kasım 2012

PKK Şemdinli'de bomba yüklü aracı patlattı: 1'i çocuk 2 kişi öldü, 18 yaralı

Hakkâri'nin Şemdinli İlçesi'nde saat 16.40'ta, PKK'lı teröristler, ilçe girişindeki Beşevler Mahallesi'nde bulunan eski polis kontrol noktası yakınında park ettikleri bomba yüklü aracı, bugün Özel Harekât Şubesi ekibi geçerken infilak ettirdi. Kulakları sağır eden patlamayla birlikte ortalık savaş alanına döndü. Zırhlı araçtaki polisler saldırıyı hafif sıyrıklarla atlatırken, hemen yakındaki düğün yerinden dağılanlardan henüz kimliği öğrenilemeyen 1çocuk hayatını kaybetti, 18 kişi de yaralandı. Patlamanın etkisiyle çevredeki ev ve işyerleri hasar gördü. Ağır yaralılardan biri helikopterle hastaneye kaldırılırken yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti.

Değerlendirme/Yorum

Açlık Grevi mi, Ölüm Orucu mu?

Çeşitli cezaevlerinde yatan 657 mahkûm ve tutuklu 12 Eylülde başlattıkları "açlık grevi"yle, devlete olan tepkilerini bedenlerine zarar vererek göstermeye çalışmaktadırlar. Her şeyden evvel şurasını net bir şekilde belirtmek gerekir ki, İslamiyet'te insanın, Allah'ın kendisine emanet ettiği vücuduna zarar vermesi haramdır.

Bu olay, medyada değişik ifadeler kullanılarak anlatılmaktadır. Bence, olaylar "açlık grevi" şeklinde başlatıldı, başlangıçta kendilerini öldürme niyet ve eylemi yoktu. Çünkü açlık grevinde yaşamsal bazı gıda maddeleri alınır ki, bunlar da su, şeker, tuz gibi maddeler alıyorlardı. Ancak, uzun bir süre geçtiği halde, mahkûm ve tutukluların açlık grevine gittiğinden ne devlet, ne medya, ne dış basın, ne de aydınlar bilgi sahibi oldu, belki de sessiz takip edildi. Bu yüzden, kendilerine talimat gönderen PKK/KCK ve onların siyasi temsilcileri BDP, olayın uzatılması ve ölüm orucuna dönüştürülmesi talimatını verdi. Aslında grevin belli bir süresi vardır, fakat o süreyi de kestiremediler ve süre vermekten kaçındılar.

Tutuklu ve mahkûmların aç kaldıkları süre 50 günü geçince, vücutlarının dayanma gücü, hayatta kalma iradeleri zayıfladı ve bir şeyler yeme istekleri yok oldu. Böylelikle "açlık grevi" şeklinde başlatılan olaylar, "ölüm orucu"na dönüşmüş oldu. Çünkü ölüm orucunda herhangi bir şey yiyip içilmez, ölüm hedeflenir. PKK/KCK böylelikle, cezaevlerinden cesetlerin çıkmasını sağlayarak başkalarının bedenlerinden nemalanmış olacaktı. Mahkûmlar bireysel olarak hareket edemiyorlardı. Emri PKK/KCK'dan aldıkları için "ben bu işte yokum" diyemiyorlardı. Öyle dedikleri takdirde öldürüleceklerini çok iyi biliyorlardı. BDP de cezaevlerindeki açlık grevini desteklemek için şehirlerde mitingler, gösteriler düzenlenmektedir. PKK/KCK bu Kürt insanlarının vücutlarından çeşitli şekillerde kazanım sağlamaktadır. Birincisi, Kürt halkına devlete karşı eylem yaptırarak, canlı bomba olmasını zorlayarak onları ölüme göndermekte; ölmeyenler, yakalanıp cezaevlerine girenler ise, zaten ölü olarak görüldüğü için, aynı bedenden ikinci defa kazanım sağlama yoluna gitmektedir. Hatta öldükleri takdirde de cenazelerinde yaptıkları propaganda ile ölü beden üzerinden üçüncü defa kazanım sağlamaya çalışmaktadır.

Devletin bu açlık grevlerine müdahale etmekte geç kaldığını söyleyebiliriz. Devletin görevi yaşatmaktır. Devlet insan için vardır. Ağaçtaki kediyi kurtarmak için seferber olan devlet, insanı yaşatacak her türlü tedbiri alarak, cezaevlerindeki açlık grevini zamanında bitirmeliydi ki, PKK bu olaydan nemalanamamalıydı. Bir bakıma devlet hafızası bu konuda tecrübeli olmalı. Çünkü 1996 ve 2000 yıllarında gerçekleşen benzeri olayların izleri henüz dimağlardan silinmedi.

Peki, neden müdahale edilmedi?

Çünkü açlık grevi şeklinde başlatılan olaylar, "bir süre devam eder ve biter" diye düşünüldü, açlık grevinin ölüm orucuna dönüşeceği beklenmedi kanımca. Ama olaylar bu noktaya geldiğinde de, artık seslerini duyurduklarına inanan PKK/KCK ve BDP taleplerine ulaşıncaya kadar açlık grevinin devam etmesini istediler. Emir verenler için "ölüm orucuna yatın" demek elbette çok kolay, çünkü onların nezdinde ölüm orucuna yatanlar zaten ölüdürler.

Neden müdahale edilmediğinin başka bir sebebi de, 2000 yılında aynı şekilde ölüm orucuna yatan 20 cezaevindeki 167 tutukluyu "hayata dönüş operasyonu" ile eylemlerinden döndürmek isteyen devlet mekanizması, 32 mahkûmun ölmesine sebep olmuştur. İşte böylesine taze bir tecrübe devleti müdahaleden alıkoymuş olabilir.

Başka bir neden, olayların büyütülmeden kapatılması düşünülmüş ancak başarılı olunamamıştır. Sebep ne olursa olsun, bu konuda devlet başarısız bir sınav vermiştir.

Acaba, mahkûm ve tutukluların ve dolayısıyla PKK/KCK ve BDP'nin talepleri yerine getirilerek bu açlık grevi durdurulabilir miydi? Bunu anlayabilmek için önce isteklerinin ne olduğuna bakmalıyız. Bunların, terörist başı Öcalan'a uygulanan tecridin kaldırılması, ana dilde eğitim, anadilde savunma gibi isteklerinin olduğunu görüyoruz. Aslında bu taleplerden TC Devletinin bölünmez bütünlüğü ve sosyal hukuk ilkeleri ile ters düşmeyen maddeleri kabul edilebilirdi. Ki, devletin de bu yönde adım atarak, ana dilde savunma ve Öcalan'la görüşme konularında bazı düzenlemeler yaptığını takip ediyoruz. Devlet, görevlerini yapmak için vatandaşının açlık grevine gitmesini beklemez. Ama şurası da muhakkaktır ki, gayri hukuki isteklerin de bu yolla elde edilme alışkanlığı oluşturulmamalıdır. Çünkü bu taleplerin ardı arkası kesilmeyebilir. "Kürt açılımı" ile aralanan kapıdan bağımsız birleşik bir Kürt devleti de çıkabilir. Öcalan'a tecridin kaldırılması, bir sonraki ölüm orucunda, Öcalan'a özgürlük, daha sonrakinde Öcalan'a siyasi haklarının verilmesi, anadilin resmi dil haline getirilmesi şekline dönüştürülebilir.

Verilecek bu haklar acaba devlet tarafından, millet tarafından, çocuklarını terörle mücadelede kaybetmiş şehit aileleri tarafından ne derece haklı bulunabilir? Devletin görevi, kuralları koyarak bir düzen oluşturmaktır. Kurulan denge bir taraf lehine bozulduğu zaman, başka taraftan tepkiler gelmeye başlar. Ya o zaman, terörist başı Öcalan'ın öldürttüğü şehitlerimizin ana ve babaları ölüm orucuna yatar da, bize çocuklarımızı geri verin derse, buna hangi devletin gücü yeter.

O nedenle, her şeyin bir denge ve bir düzen içinde yürümesi gerekir. Mademki talepler, açlık grevleri ile elde ediliyor, o halde, Öcalan'ın kendisi, dağdaki PKK'lılar, şehirlerde Kürt halkını kışkırtan BDP'liler neden açlık grevine, ölüm orucuna yatmıyorlar da, 30 yılda 50 binin üzerinde insanımızın ölümüne sebep oldular.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *